İŞTE, METİN MÜNİR'İN SABAH'TA YAYINLANMAYAN VEDA YAZISI
Sabah yazarı, Metin Münir'e bundan böyle Sabah'la ilişkisi kalmadığı 26 Haziran 2003 Perşembe günü, Gazetenin Genel Yayın Müdürü Ergun Babahan tarafından cep telefonuyla bildirildi. Haberi Ankara'da bir görüşmesi sırasında alan Metin Münir ertesi gün İstanbul'a döndükten sonra okurlarına bir veda yazısı yazdı ve köşesinde yayımlanmak üzere Sabah Gazetesi'ne gönderdi. Ama Sabah o veda yazısını yayınlamadı. İşte o yazıyı Medyatava.net yayınlıyor...
SAĞIR VE DİLSİZ
Üzgünüm ama bu bir elveda yazısı. İşime son verildiği için beni bu gazetede son defa görüyorsunuz. İşime neden son verildiğimi açıklayamayacağım çünkü bana açıklanmadığı için ben de bilmiyorum. Ancak, bugüne kadar Türk medyasında çalıştığım bütün iş yerlerinden (örneğin Hürriyet, NTV) kovulduğuma göre bende yapısal bir kusur olmalı. Herhalde en sonunda bunun farkına vardılar.
Bundan sonra ne yapacağıma gelince: Gelecek hafta tatile çıkıyorum. Orman kenarında, ırmak kıyısında, dünyanın en güzel göllerine yakın bir çiftlikte üç hafta ihtiyar kemiklerimi dinlendireceğim. Ağustos başında işbaşı yapacağım ve muhabiri olduğum yabancı medya kuruluşlarında çalışmaya devam edeceğim. Yabancılar tarafından hiç kovulmadım. Belki çok uzakta oldukları için kusurlarımı göremiyorlar. Belki standartları değişik. Belki profesyonellik ve sadakat anlayışları farklı.
Bu arada, birkaç gün önce Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu'na katıldı(http://www.icij.org). ICIJ'e sadece davet ile
katılmak mümkün. Üyelerini bütün ülkelerdeki en iyi araştırmacı gazetecilerden seçen kuruluşun 43 ülkede 86 üyesi var. Uluslararası boyutu olan büyük yolsuzluk olaylarını araştırıp yayınlıyor. En sonunda ülkemizdeki pislikleri araştırabilmek için yeterli kaynak ve zamana sahip olabileceğim.
***
Bu kovulma işi perşembe günü oldu. Cuma günü Ankara Esenboğa Havaalanında cam kenarındaki koltuklardan birinde oturmuş karşıdaki çıplak, yuvarlak ve alçak tepeleri seyrederek su içiyordum. Bir el omzuma dokundu. Başımı çevirip baktım. Sağır ve dilsiz bir adam anlamsız sesler çıkararak parmağı ile tıp tıp üzerinde vurduğu kol saatini bana gösteriyordu. ''Ne istediğini anlamıyorum,'' dedim, çaresizliğimi anlatmak için omzumu kaldırarak ve eski pozisyonuma geri öndüm. Adam tekrar omzuma dokundu, sesini yükselterek ısrarla elime iki bilet tutuşturuyor. 12.15 Ankara - Van bileti. Saat 13.45. Herhalde anonsu duymadığı için uçağı kaçırdı, sağır ve dilsiz. Elimle THY kontuarını göstererek oraya gitmesini işaretle anlatmaya çalışıyorum. Yerinden kıpırdamadan o anlamsız gürültüleri çıkarmaya devam ediyor. Yüzünde herhangi bir telaş veya endişe ifadesi yok. ''Kusura bakma, problemini anlamıyorum,'' diyorum ve gene önüme dönüyorum, adamın çıkarmaya devam ettiği sesleri duymazlıktan gelerek.
Az sonra uçağım anons edilince kalkıp çıkışa doğru yürürken sağır ve dilsizin elindeki biletleri yanına yeni oturmuş olan adamın yüzüne doğru uzatmakta olduğunu görüyorum.
***
Sizi bu manzara ve yarım kalmış öykü ile ile baş başa bırakıyorum. Sağır ve dilsiz acaba hâlâ havaalanında mı, yoksa Van'a uçabildi mi? Haydi bana eyvallah.
(www.medyatava.net)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:16