27 Aralık MGK'sından ABD'nin muhtemel bir Irak operasyonundaki işbirliği talebi üzerine müzakerelerin başlaması kararı çıktı. Bu aynı zamanda ABD'ye 'Hayır' yanıtı verilmediği uluslararası planda Birleşmiş Milletler, ulusal planda da TBMM kararına bağlı olarak Irak'a yönelik işbirliğine başlanacağı anlamına geliyor.
Edinilen bilgilere göre, cuma günü 5.5 saat süren MGK toplantısında ABD'nin talepleri ve Türkiye'nin önündeki seçenekler, Türk kamuoyu ve Meclis'teki savaş aleyhtarı eğilim de dikkate alınarak değerlendirildi. Yapılan sunumlarda, Irak'ın BM kararlarına uymaması durumunda Türkiye katılmasa da bir askeri müdahalenin gündeme gelebileceği ve Türkiye'nin her durumda Irak'taki çatışma ortamından zarar görebileceğinin yanı sıra, Türkiye'nin ABD ve Batı ittifakı ile 50 yılı aşkın çıkar ortaklığı da dikkate alındı. Türkiye'nin ABD taleplerini baştan reddetmemesi sonucunu doğuran bu değerlendirme, MGK bildirisine "Türkiye'nin uzun vadeli çıkarları" sözleriyle yansıdı.
Diğer yandan Türkiye'nin komşusu Irak'a yönelik bir saldırıya katılıyor görünmesindeki sakınca ve kamuoyundaki tepki de dikkate alındı. Bu çerçevede muharip Amerikan birliklerinin (MGK'da konuşulan şekliyle, "on binleri bulan sayılarla") Türkiye topraklarında konuşlanmaması gerektiği üzerinde görüş oluştu. ABD talepleri ne kadar çok olursa, Meclis'ten kabul görme şansı da o derece az olacaktı. MGK'daki tartışmalarda, gerçi ABD'nin 'TBMM'deki gelişmeleri ve eğilimleri medya ve yüz yüze görüşmelerden yeterince farkında olduğu, ama yine de bu durumun Amerikan makamlarının dikkatine getirilmesi de konuşuldu.
Türkiye muharip birlikleri kabul etmek istemiyordu. Peki diğer birliklerin, yani lojistik destekten arama kurtarma birimlerine dek ABD birliklerinin konuşlanması ve muharip birliklerin uzun süre konaklamadan Irak'a geçiş talebine ne yanıt verilecekti?
MGK'da, bu konunun, Meclis'in kabul edeceği talepler halinde Türkiye'ye resmen sunulması için ABD ile müzakerelere başlanması konuşuldu.
Ağırlık askerde
Görüşmeler temel olarak Türk ve ABD Genelkurmayı arasında yürütülecek. Bu müzakerelerde yalnızca ABD'nin Irak'a yönelik operasyon ihtiyaç ve endişeleri değil, Türkiye'nin Kuzey Irak'a yönelik endişe ve ihtiyaçları da gündeme gelecek. Bunlar arasında, gelişmelerin savaşa dönüşmesi halinde Türkiye'ye yönelebilecek yeni bir göç dalgasının Türkiye değil, Irak topraklarında karşılanması, bunun mali yükünün uluslararası kaynaklardan sağlanması ve bu amaçla Irak topraklarında oluşturulacak güvenlik şeridinin kontrolünün Türk Silahlı Kuvvetleri'nde olması da var.
Yine aynı çerçevede, Türkiye'de konuşlanacak Amerikan birliklerinin büyüklük, süre ve faaliyet açısından Türk kamuoyunu rahatsız etmeyecek boyutlarda olması da tartışılacak.
Müzakerelerin önemli bir bölümünü de Türkiye'nin muhtemel bir harekât nedeniyle uğrayacağı zararın ABD ve diğer uluslararası kaynaklardan karşılanmasının garantilere bağlanması oluşturacak. Şu anda ABD Başkanı Bush'un 10 Aralık'taki görüşmesinde AKP lideri Erdoğan'a verdiği söz dışında, bu zararın usulünce tazmin edileceğine dair bir kayıt yok. Bu durum da daha önce benzeri durumlarda kötü deneyimler yaşamış olan Ankara'yı önlemler almaya, deyim yerindeyse, yoğurdu üfleyerek yemeye zorluyor.
Zaten müzakerelere sivil kesimden katkıda bulunacak olan Dışişleri ve Hazine'ye düşen en önemli görevlerden biri bu garantilerin sağlanması ve ekonomik programın zarar görmesinin engellenmesi olacak.
MGK'da bu müzakerelerin başlanıp yürütülmesi, Başbakan Abdullah Gül'ün ocak başındaki Ortadoğu ülkeleri ziyaretinden bağımsız olarak düşünüldü. Ancak Gül'ün ziyareti, Türkiye'nin Irak sorununa barışçıl çözüm arayışı çerçevesinde önem taşıyor. Dolayısıyla ABD taleplerinin Türkiye'ye resmen sunulması ve hükümetin Meclis'ten Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca izin istemesi sürecinin, Gül'ün Ortadoğu gezisini bitirmesinden önce olmayacağı tahmin ediliyor.
Meclis kararının ise BM'nin Irak'taki silah denetçilerine verdiği sürenin 26 Ocak'ta dolmasından önce verilmesi beklenmiyor. Ancak ABD'nin üs ve tesislerin uygunluk denetimi ve stok malzeme sevkıyatı gibi çalışmaları devam edecek.
Türkiye bir anlamda yarın çıkacakmış gibi savaşa, hiç çıkmayacakmış gibi barışa hazır olmak istiyor.
radikal
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:01