Kamil talebe ve 'PEKİ'nin önemi
HASBIHAL -3
KAMİL TALEBE VE “PEKİ”NİN ÖNEMİ
Her işin başı Allahü Teâlâ’yı sevmektir. Her iş burada başlar. Burada biter.
Sevgi var ise her şey var, sevgi yok ise hiçbir şey yoktur.
Allahü Teâlâ’yı seven onun vekilini sever. Onun vekilini seven onun sözünü sever. Onun sözünü seven onun söylediklerine uyar.
Bunları yapana saadeti ebedîye kapısı açılır.
Kâfiri kâfir yapan şey, taşlaşmış kalbidir.
Taşlaşan kalpte sevgi olmaz.
Sevgi olmayınca hiçbir şey olmaz. Onların dünyada gösterdikleri sevgi ve şefkat kalpten değil akıldandır.
Akıl sevgisi ile bu kadar olur.
Mümini mümin yapan şey, kalpteki Allah sevgisidir.
Kalbinde Allah sevgisi olanda, hayırlı her şey olur.
Bu sevgiyi taşıyan; Veli de, âlim de, evliya da, talebede hayırlı şeyler olur.
Kişinin akıbetini ve ahiretteki halini bu sevginin derecesi belirler.
Âlimler ve evliyalar, kalplerinde bu sevginin derecesi ile yüksek makamlara çıkarlar.
Alimlik ve evliyalık bu dinin çok mübarek rütbeleridir.
Bu rütbeler alınmaz, verilir.
“Takva sahiplerine Allahü teâlâ ilim ihsan eder” mealindeki âyet-i kerime, aslında pek çok şeyi anlatıyor.
Sadece Alimlik, evliyalık ve Mürşitlik rütbeleri alınmaz ilim de Allahü teala tarafından ihsan edilir.
Kimse kendi başına kitap okuyarak veya dinleyerek ilim sahibi yani alim olmaz.
İlmi de rütbeyi de Hakk teala verir.
Gerçek ilim, akıla gidenler değil, kalbe gelenlerdir
Her kalbin belli bir dayanıklılık derecesi vardır.
Bu yüzden sıradan bir insan ihsan edilmeyen bir rütbeye; ne kadar okursa okusun ve ne kadar çabalarsa çabalasın ulaşamaz.. Çünkü kalbi buna müsait değildir.
Rütbeyi de makamı da Cenab-ı Hak ihsan eder, Habib-i Hüda Sultan-ı Enbiya Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Efendimiz tevdi eder.
Bu rütbelere erişen bir daha kolay kolay günah işlemez. Bu hal; dün de böyle idi, bugün de böyle ve yarın da böyle olacaktır.
Bişr-i Hafi (Rahmetullahi aleyh) gibi Allahü teala günah işleyen bir kulunu evliyalık derecesine çıkardı. O Mübarek de o dereceye vasıl olunca, bir daha günah işlemedi.
Kalbi müsait olmayanın, içinde taşıdığı Allah sevgisi çok yüksek olursa o kalp yanar.
O yüzden Allahü teala; bu yolun büyüklerine, âlim ve evliyalarına; şiddetli sevgiyi kaldıracak kalp ihsan etti.
Onların kalbi çok özel ve dayanıklı olduğu için Allahü Teâlâ’yı ne kadar severse sevsin, kalplerine bir şey olmaz.
İşte bu kalbi taşıyan kişiler, özel seçilmiş kişilerdir.
Bu sebeple onlar evliyalık makamlarında yükselirler.
O evliyalar; kalpleri daha dayanıksız olan talebelerine, bu sevgiyi birden bire vermek yerine, onların yanmayacağı şekilde yavaş yavaş verirler.
Küçük dozlarda başlarlar. O talebenin kalbi bunları aldıkça, dozlar artar, sonunda o talebeler kâmil bir talebe olur.
Her talebe kâmil talebe olmaz. Bu da talebeler arasındaki derecedir.
Kâmil talebe hocanın en sevdiği kişidir. Çünkü o kişi, işlenmiş ve cevher olmaktan çıkıp, mücevher haline gelmiştir.
Bu eserini gören hocaları, Allahü Teâlâ’nın emrini yerine getirmenin huzurunu yaşarlar.
Tek bir talebeyi kâmil eden bir hoca, bütün dünya imana gelmiş gibi sevinir.
Büyüklerin en büyük sevinci, kâmil eylediği talebesinin sayısı ile ortaya çıkar.
Ne kadar çok kâmil talebesi var ise; onun sevinci, dağdan atılan bir kartopu gibi katlamalı ve sürekli büyüyerek gider.
En sonunda bir çığa dönüşür.
Kalbini bir büyüğe bağlayan her talebenin esas vazifesi; hocasının yaşadığı ve yaşayacağı büyük sevinci bilip; kendini kâmil eylemesidir.
Bir hocanın talebesinden beklediği tek şey, talebelerinin bu dereceye ulaşmasıdır.
Bir talebenin kâmil olduğunun delaleti, dört harften oluşur. Bu da ‘PEKİ’ dir.
“PEKİ” demek dünyanın en zor işidir.
Nefs ve şeytan ‘HAYIR’ dedirtir. Çünkü onlar isyankârlardır. İsyankâr karşı çıkandır.
Oysa kalp ve aşk ‘PEKİ’ der.
“PEKİ” de rahmet “HAYIR” da isyan vardır.
“PEKİ” diyen talebe, hocasının ağzından çıkan her şeye “peki” diyen talebe, kâmil olmuştur.
Allahü Teâlâ bize “PEKİ” demeyi nasip eylesin.
Kâmil bir talebeye Allahü Teâlâ’nın bahşettiği nimetler sınırsızdır.
Hocasına “PEKİ” diyen, Mübarek Peygamberimize (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) “Peki” der.
Bunun tam tersi de, hocasına “hayır” diyen Mübarek Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) “hayır” der.
Hocasına ‘PEKİ’ diyen Mübarek peygamberimize (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) “PEKİ” der. Allahü Teâlâ’ya “PEKİ” demiş olur.
Allahü Teâlâ Azimüşan kendisine, “PEKİ” diyen uysal kullarını cehennem ateşinde yakmaz, Sözün hülasası; İşin sırrı bu dört harftir : PEKİ
Söyleyen nimete, söylemeyen azaba gider.
Rabbım hepimizi ‘Peki’ diyen Kamil talebelerden eylesin.. (AMİN)
METİN ÖZER/ HABERVİTRİNİ