Gündem
  • 30.3.2002 01:25

KEMAL DERVİŞ'İN EKİBİ BAŞBAKAN BÜLENT ECEVİT'E SAVAŞ AÇTI...

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/Başbakan Ecevit,Özerk kuruluşlara yönelik sert eleştirilerinden sonra Kemal Derviş ve BDDK Başkanı Akçakoca ile bir görüşme yapmıştı.İşte bu görüşme sırasında Başbakan Bülent Ecevit'in BDDK Başkanı Akçakoca'dan özür dilediği iddia edildi.Bu iddiayı Derviş ve kurmaylarına yakınlığı ile tanınan Hürriyet Gazetesi'nden Erdal Sağlam yaptı.Sağlam'a göre Başbakan bürokratından özerk kuruluşlarla ilgili sözlerinden dolayı özür dilemişti.Erdal Sağlam, bugünkü yazısında Derviş ve ekibinin sözcülüğüne soyunarak, Ecevit'i eski alışkanlıklarını bırakmamakla ve sıkışınca çark etmekle suçladı.Sağlam, Ecevit'in samimi olmadığını da iddia ederek," Başbakan dün kabul ettiği BDDK Başkanına ‘‘Ben sizi kastetmemiştim, böyle haberler çıkınca çok üzüldüm. Ben sizin çalışmalarınızdan memnunum’’ demiş. O nedenle mi 4 aydır BDDK'nın 2. Başkanı atanmıyor?Üstüne üstlük, bunun sadece bir ‘‘gönül alma’’ ya da ‘‘tepki azaltma’’ sözü olduğunu düşünüyorum. Çünkü biliyorum ki; İstanbul'daki konuşmasından bir-iki gün önce kabul ettiği bir Heyete, bir türlü gerekli kararları alamıyorlar diye, söz geçiremiyoruz diye BDDK yönetiminden isim vererek yakınmış..." dedi. İŞTE ERDAL SAĞLAM'IN KONUYLA İLGİLİ YAZISI; Başbakan özür diledi ama... POLİTİKACILARIN, eski alışkanlıklarını bırakmak istemediklerine, eskisi gibi ekonomideki günlük işleri, kendi çıkarlarına uygun biçimde götürmek istediklerine artık iyice kanaat getirdim. Sadece biri değil, hepsi öyle... Başbakan Ecevit, 2023 Türkiye'sinin tartışıldığı toplantıyı, yani bir entelektüel ortamı, özerk kuruluşlara verip veriştirerek değerlendirmeyi uygun buldu. Tabi ki büyük tepki gördü ve bunun üzerine çark etti. Önceki gün gazetelerin Ankara temsilcilerini toplayıp, ‘‘Ben bunu kastetmemiştim’’ türünden sözler etti. Ancak durumu düzeltmek için söyledikleri ile de, asıl niyetini ortaya çıkarmış oldu. Temsilcilere yaptığı konuşmada söylediklerini dikkatle okuyanlar, Başbakan'ın sadece durumu kurtarmak için böyle bir açıklamaya gittiğini aslında bu kurumların özerkliğini Başbakanın içine sindiremediğini açıkca görürler. Sanki öyleymiş gibi, ‘‘O zaman seçim yapmayalım bu kurumlar ülkeyi yönetsin’’ diyor. Aynı konuşmada sanki her ilçede bir kamu bankası şubesinin kalacağı kararı yokmuş gibi, kamu bankaları yönetimini ikna edemediklerini söylüyor. Daha da kötüsü, kuyrukta ölen emeklilerin sorumlusu kamu bankaları yönetimiymiş izlenimi veren sözler ediyor... Ecevit'e, eşgüdüm isteği üzerine, bunun sağlanması için bir engel olmadığı hatırlatılınca, ‘‘Tabi, ama o konuda çok çalıştığımız sonuç alamadığımız olaylar var’’ diyor. Eleştirilerinin kamu bankaları ortak yönetimine gittiği hatırlatılınca gülerek, ‘‘Olabilir’’ diyor. Ardından Köy-Tür olayının etkileyip etkilemediği sorulunca da ‘‘Uğraştık ve sonuç aldık sonunda, ama çok güçlük çektik’’ diyor. İşte Başbakan'ın niyeti burada tüm çıplaklığı ile ortaya çıkıyor. İstediği bir şirkete istediği kolaylığı sağlamadı, ya da zorladı diye bir bankanın yönetimini suçluyor. Yani, o banka yönetimi Başbakan'ın söylediği herşeyi, bankacılık kurallarına uygun olup olmadığını bakmaksızın kabul etse, ‘‘iyi yönetim’’ olacak, eşgüdüm sorunu olmayacak, özerkliği göze batmamış olacak. Bu sözler açıkca, özerklikten amacın ne olduğunu Başbakan'ın anlamadığını ya da işine gelmediğini gösteriyor. ÖZERKLİK NEREDE? Aynı toplantıda özerk kurumların hangi yetkilerinin geri alınacağı sorulduğunda Başbakan, ‘‘Geri alınacak diye bir şey yok.Bu kurulların işleyişinde bizim de bir katkımız olsun’’ diyor. Yani Başbakan bunların ismi özerk olarak kalsın, ama yine bize sorup iş yapsınlar demeye getiriyor. O zaman özerklik nerede kaldı?.. Özerklik demek zaten Hükümet'in verdiği siyasi kararlar, çıkardığı kanunlar çerçevesinde belli amaca göre kurumların çalışması demek. Bu kurumlar hiçbir zaman denetimden kaçmadı ki.. Hatta denetim daha üst düzeyde, yani TBMM tarafından yapılsın diye kendileri istekli oldu. Günlük işlere Hükümet'in karışmak istemesi ise, eski tas eski hamam, siyasi çıkarlar ve popülizmle ekonominin yeniden iğdiş edilmesi demek. Artık bunlar olmasın diye özerklik gelmedi mi? Başbakan özür diledi ama... POLİTİKACILARIN, eski alışkanlıklarını bırakmak istemediklerine, eskisi gibi ekonomideki günlük işleri, kendi çıkarlarına uygun biçimde götürmek istediklerine artık iyice kanaat getirdim. Sadece biri değil, hepsi öyle... Başbakan Ecevit, 2023 Türkiye'sinin tartışıldığı toplantıyı, yani bir entelektüel ortamı, özerk kuruluşlara verip veriştirerek değerlendirmeyi uygun buldu. Tabi ki büyük tepki gördü ve bunun üzerine çark etti. Önceki gün gazetelerin Ankara temsilcilerini toplayıp, ‘‘Ben bunu kastetmemiştim’’ türünden sözler etti. Ancak durumu düzeltmek için söyledikleri ile de, asıl niyetini ortaya çıkarmış oldu. Temsilcilere yaptığı konuşmada söylediklerini dikkatle okuyanlar, Başbakan'ın sadece durumu kurtarmak için böyle bir açıklamaya gittiğini aslında bu kurumların özerkliğini Başbakanın içine sindiremediğini açıkca görürler. Sanki öyleymiş gibi, ‘‘O zaman seçim yapmayalım bu kurumlar ülkeyi yönetsin’’ diyor. Aynı konuşmada sanki her ilçede bir kamu bankası şubesinin kalacağı kararı yokmuş gibi, kamu bankaları yönetimini ikna edemediklerini söylüyor. Daha da kötüsü, kuyrukta ölen emeklilerin sorumlusu kamu bankaları yönetimiymiş izlenimi veren sözler ediyor... Ecevit'e, eşgüdüm isteği üzerine, bunun sağlanması için bir engel olmadığı hatırlatılınca, ‘‘Tabi, ama o konuda çok çalıştığımız sonuç alamadığımız olaylar var’’ diyor. Eleştirilerinin kamu bankaları ortak yönetimine gittiği hatırlatılınca gülerek, ‘‘Olabilir’’ diyor. Ardından Köy-Tür olayının etkileyip etkilemediği sorulunca da ‘‘Uğraştık ve sonuç aldık sonunda, ama çok güçlük çektik’’ diyor. İşte Başbakan'ın niyeti burada tüm çıplaklığı ile ortaya çıkıyor. İstediği bir şirkete istediği kolaylığı sağlamadı, ya da zorladı diye bir bankanın yönetimini suçluyor. Yani, o banka yönetimi Başbakan'ın söylediği herşeyi, bankacılık kurallarına uygun olup olmadığını bakmaksızın kabul etse, ‘‘iyi yönetim’’ olacak, eşgüdüm sorunu olmayacak, özerkliği göze batmamış olacak. Bu sözler açıkca, özerklikten amacın ne olduğunu Başbakan'ın anlamadığını ya da işine gelmediğini gösteriyor. ÖZERKLİK NEREDE? Aynı toplantıda özerk kurumların hangi yetkilerinin geri alınacağı sorulduğunda Başbakan, ‘‘Geri alınacak diye bir şey yok.Bu kurulların işleyişinde bizim de bir katkımız olsun’’ diyor. Yani Başbakan bunların ismi özerk olarak kalsın, ama yine bize sorup iş yapsınlar demeye getiriyor. O zaman özerklik nerede kaldı?.. Özerklik demek zaten Hükümet'in verdiği siyasi kararlar, çıkardığı kanunlar çerçevesinde belli amaca göre kurumların çalışması demek. Bu kurumlar hiçbir zaman denetimden kaçmadı ki.. Hatta denetim daha üst düzeyde, yani TBMM tarafından yapılsın diye kendileri istekli oldu. Günlük işlere Hükümet'in karışmak istemesi ise, eski tas eski hamam, siyasi çıkarlar ve popülizmle ekonominin yeniden iğdiş edilmesi demek. Artık bunlar olmasın diye özerklik gelmedi mi? Başbakan dün kabul ettiği BDDK Başkanına ‘‘Ben sizi kastetmemiştim, böyle haberler çıkınca çok üzüldüm. Ben sizin çalışmalarınızdan memnunum’’ demiş. O nedenle mi 4 aydır BDDK'nın 2. Başkanı atanmıyor? Üstüne üstlük, bunun sadece bir ‘‘gönül alma’’ ya da ‘‘tepki azaltma’’ sözü olduğunu düşünüyorum. Çünkü biliyorum ki; İstanbul'daki konuşmasından bir-iki gün önce kabul ettiği bir Heyete, bir türlü gerekli kararları alamıyorlar diye, söz geçiremiyoruz diye BDDK yönetiminden isim vererek yakınmış... Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli de bu konuda Başbakanı desteklediğini zaten açıkca söyledi. Hükümetin anlayışı ortada... Peki muhalefet ne diyor. DYP açıklama yapmış ‘‘Üst kurulların kaldırılmasını kabul etmeyiz’’ diyor. Sanki daha bir hafta önce Tarişbank'la ilgili Çiller, ‘‘BDDK kapatsa bile gelip bu bankayı geri açacağız’’ dememiş gibi... Yani hepsi aynı... Üstüne üstlük, bunun sadece bir ‘‘gönül alma’’ ya da ‘‘tepki azaltma’’ sözü olduğunu düşünüyorum. Çünkü biliyorum ki; İstanbul'daki konuşmasından bir-iki gün önce kabul ettiği bir Heyete, bir türlü gerekli kararları alamıyorlar diye, söz geçiremiyoruz diye BDDK yönetiminden isim vererek yakınmış... Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli de bu konuda Başbakanı desteklediğini zaten açıkca söyledi. Hükümetin anlayışı ortada... Peki muhalefet ne diyor. DYP açıklama yapmış ‘‘Üst kurulların kaldırılmasını kabul etmeyiz’’ diyor. Sanki daha bir hafta önce Tarişbank'la ilgili Çiller, ‘‘BDDK kapatsa bile gelip bu bankayı geri açacağız’’ dememiş gibi... Yani hepsi aynı... Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:03

İLGİLİ HABERLER