Kenan Evren başörtüsü aleyhinde karar çıkartmamız için çok baskı yapdı
İrfan Yücel: Kenan Evren başörtüsü aleyhine karar için baskı yaptı..
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu emekli üyesi İrfan Yücel, "Kenan Evren başörtüsü aleyhine karar çıkarmak için Din İşleri Yüksek Kurulu'na çok baskı yaptı." dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu emekli üyesi İrfan Yücel, Diyanet'te görev yaptığı 35 yıl boyunca vatandaşların doğru dini bilgiye ulaşabilmesi için büyük emek verdi.
İstanbul İmam Hatip Okulu ve İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünden mezun olan Yücel, daha sonra Diyanet bünyesinde muhtelif şehirlerde müftülük yaptı ve Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığında çeşitli görevlerde bulundu.
"Kenan Evren başörtüsü aleyhine karar çıkarmak için Din İşleri Yüksek Kuruluna çok baskı yaptı"
SORU: "Din İşleri Yüksek Kurulu'ndaki görev sürecinizi anlatabilir misiniz?"
İRFAN YÜCEL: "Kurulda olduğum dönemlerdeki karşılaştığımız en önemli şeylerden biri, meşhur bir başörtüsü kararı vardır. O yıllarda 1980 ihtilalinden sonra bu bir baskı unsuru olarak kullanıldı. Başkanlıkta o kurul kararını ben kaleme aldım. Kurul'dan, 'Başörtüsünün İslami bir emir olduğu... Bu iman işi değil ama dinin emridir. Bunun dışında Müslüman başka türlü yapmamalıdır ama yapanlar dinden falan çıkmazlar. Din hürriyeti varsa, bu konuda baskı yapılması da insan haklarına aykırıdır.' kararı çıkarıldı. O zaman daha Kurul dağılmamıştı. Arkadaşlarımızın bir kısmı vardı, onlar da imzalamış oldular. O karar bize büyük bir itibar sağladı halk üzerinde ama Milli Güvenlik Kurulu tabii bundan hoşnut olmadı. Hatta o zaman reis, Tayyar Altıkulaç'tı. Tayyar Altıkulaç'a da baskılar yapıldı. Tayyar Altıkulaç'a 'Bu kararı değiştirt, Kurul'dan başka bir karar falan al' diye telkinlerde bulunuldu. O dedi ki 'Kurul beni dinlemiyor'. Sanki değişmesini istiyormuş da; tabii öyle değil aslında. 'O zaman ne yapalım buna? İlahiyat fakültelerinde bir çözüm bulmak lazım. İlahiyat fakültelerinden, fıkıh profesörlerinden bir kurul teşkil edip bu konuda onlardan bir mütalaa isteyelim.' denildi.
Kenan Evren başörtüsü aleyhine karar çıkarmak için Din İşleri Yüksek Kuruluna çok baskı yaptı. Kenan Paşa soruyor, 'Ne olur o mütalaa?'. Tayyar Altıkulaç, 'Vallahi bundan farklı bir şey olmaz. Onlar da bunu söyler' demiş. Kenan Evren 'O zaman yapmayalım. Madem ki aynı şekilde karar verilecek. Bu daha çok perçinler.' demiş, ondan vazgeçmişler. Başörtüsü kararının değiştirilmesi konusunda baskılar yapıldı. Son yıllara kadar yapıldı durdu. Hatta Mehmet Nuri Yılmaz döneminde bile yapıldı. Aynı şekilde onun döneminde ayrıca Din İşleri Yüksek Kurulu yeniden karar aldı. Öbürü biraz kısaydı, bu biraz daha da uzatıldı. Deliller de serdedilerek karar alındı."
"İslam dünyasındaki ortak inanç ehlisünnettir"
SORU: "Endülüs İslam Medeniyeti'nden başlayarak Zeytune, Karaviyyin, el-Ezher, Bağdat, Nizamülmülk ve Osmanlı İstanbul Medreseleri gibi İslam medeniyetinin kurucu merkezleri var. Bu merkezlerin din anlayışındaki temel zemin ve ortak noktalar nelerdir?"
İRFAN YÜCEL: "Bütün bunlar İslam ahlakının, İslam kültürünün, birikiminin meydana getirdiği bir anlayıştı. O anlayış içerisinde, o günkü hocaların fedakarane çalışmaları ve bir İslami umumi kültür vardı. Herkes asgari bir İslami bilgiye sahipti o günkü toplumda. İslami bir yaşayış içerisindeydi. İslam dünyasındaki inanç ehlisünnet inancıdır, ortak inanç budur. Ehlisünnetin ortaya koyduğu prensipler var. Bu prensiplere halk oldukça bağlıydı. Sanıldığı gibi okur yazar oranı pek fazla düşük değildi o dönemde. Yine halkın büyük kısmı belli bir kültür seviyesindeydi. Ortak bir anlayış vardı, bu devam ediyordu."
SORU: "İslam dünyasında özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş döneminde ortaya çıkan tek doğrucu ve tekfirci zararlı akımlar diğer İslam ülkelerinde hızla yayılmışken, Türkiye'de kitleselleşemedi. Diğer Müslüman ülkelerin çoğunda yaygınlaşan bu akımların Türkiye'de o çapta yaygınlaşamamasını neye bağlıyorsunuz?"
İRFAN YÜCEL: "Türkiye'de sağlam bir altyapı vardı. Osmanlı'nın son dönemlerinde, çöküş dönemlerinde bile bir İslami kültür seviyesi vardı. Mesela Meşrutiyet yıllarında yazılmış olan kitaplar seviyesinde bugün hala daha üniversitelerde doktora yapılamıyor. O dönemdeki mesela İzmirli İsmail Hakkı'nın, hatta Halk Partisinin 1950'deki son başvekili Şemsettin Günaltay'ın yazdığı kitaplar seviyesinde bugün kitap yok. Köylerde bile medreseler vardı. Halk dindar olduğu için buralarda çocuklar okuyorlardı, dini kültür vardı. Dolayısıyla bu tür olaylara halk itibar etmedi."
Güncellenme Tarihi : 19.5.2020 16:21