Kılıçdaroğlu: Ülkemizin sorunları ağır...
Kılıçdaroğlu, partisinin İş Dünyası Diyalog ve Dayanışma Birimi'nce bir otelde düzenlenen, ''İş Dünyası ve Meslek Örgütlerinin Sorunları ve Çözüm Yolları'' toplantısında, bereketli topraklara sahip Adana'nın Türk tarımında çok önemli yerinin olduğunu söyledi.
CHP'nin iş dünyasıyla arasında mesafe olduğu algısı bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, siyasi parti olarak ne sorun varsa onlarla ilgilenmeleri gerektiğini ifade etti.
Üreten ve risk alan insanların önündeki engellerin kaldırılmasının önemine değinen Kılıçdaroğlu, ''Son kurultayda 'Önce üreteceğiz, sonra hakça bölüşeceğiz' dedik. Sosyal demokratlar olarak halkın zenginleşmesinden söz ediyoruz. Bir ülke üretirse dünyada saygınlığı artar, işsizlik azalmış olur, ekonomide de diğer ülkelerle mesafeler kat edebilir'' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, üretmenin yolunun sanayicinin önündeki engelleri kaldırmaktan geçtiğine değinerek, şöyle devam etti:
''Küreselleşmenin yaygınlaştığı dünyada sadece Türkiye'de sanayiyi düşünerek sorunları çözemeyiz. Bizim sanayicimiz İtalya ve Fransa'daki sanayiciden daha pahalı enerji kullanıyorsa bu sorunu çözmemiz lazım. En azından rakibimiz olan ülkelerde enerji maliyeti neyse, aynı maliyette bizim sanayiciye vermemiz gerekiyor. OECD ülkeleri içinde İsveç'ten sonra en pahalı enerjiyi kullanan Türk sanayicisidir. Siyasetçinin sanayiciye önem ve ağırlık vermesi gerekir. Bu kur politikası ile hızlı ve sağlıklı büyüyemezsiniz. Şişkin Türk lirası sanayicinin önündeki en büyük engellerden birisidir. 'Türk lirası çok değerlidir' diye övünüyoruz. Bir para yerinde ve kararındaysa değerlidir, çok değerliyse onun ekonomiye zararı vardır. Türk lirasının da şişkin olması ihracatçının önündeki bir engel olarak çıkıyor karşımıza. Bunun düzeltilmesi gerekir.''
-''Katma değeri yüksek ürün ihraç etmeliyiz''-
İhracat yapan bütün sanayicilere teşekkür eden ve ''Ancak 2023'te en gelişmiş 10 büyük ekonomi arasına gireceksek ihraç ettiğimiz ürünün kalitesinin artması gerekiyor'' diyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
''Katma değeri yüksek ürün ihraç etmemiz gerekir. İhracatımız artıyor ama katma değeri yüksek ürün, toplam ihracat içinde gerilemiş durumda. Araştırma ve geliştirme çok önemli. Bunun için insana yatırım yapmamız lazım. Güney Kore'de 2005-2010 yıllarında gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3,4'ü araştırma ve geliştirmeye yatırılıyor. Türkiye'de ise bu rakam binde 8. Otomobil üretimine aynı anda başladık. Bizim Anadolumuz, onların iki markası vardı. Bizim Anadol bitti, onların iki arabası dünya markası oldu. Güney Kore'nin Samsung markası dünyada ses getiriyor, bizim öyle bir markamız yok. Bizim sadece Samsun sigara markamız var. İnsanımız çalışıyor, tuttuğunu koparıyor ama biz Güney Kore'nin gösterdiği başarıyı yakalayamıyoruz. Bilime ve insana yatırım yapacaksınız. Dünyanın en stratejik ürünü insan beynidir. Üniversitenin bilim üretmesi, sanayicinin ise bu bilimi üretime dönüştürmesi gerekir.''
Kılıçdaroğlu, vatandaşların, ödediği verginin nereye harcandığı konusunda soru sorması gerektiğini vurguladı.
İktidarın son 10 yılda 1,1 trilyon dolar vergi topladığını ve 38 milyar dolarlık özelleştirme yaptığını belirten Kılıçdaroğlu, ''Borçlanmayı da bunun üzerine ilave ettiğiniz zaman 1,7 trilyon dolar para harcandı. Bu, çok büyük bir para. Bir siyasal iktidarın en temel görevi, toplanan vergileri nereye harcandığını kendi halkına anlatmasıdır. Yani hesap vermesidir'' diye konuştu.
-Türkiye'nin mukayeseli üstünlükleri-
Bir ülkenin büyümesinin ve dünyada saygınlık kazanmasının temel yolunun, o ülkenin üretmesiyle mümkün olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, sürekli büyümeyi yakalamanın yolunun da üretmekten geçtiğini ifade etti.
Türkiye'nin mukayeseli üstünlüklerinin olduğunu ve bunun iyi değerlendirilmesinin önem taşıdığını dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Rakiplerimize göre, Türkiye'nin hangi konularda avantajlı durumda olduğunu düşüneceksiniz. Bu açıdan 3 temel konumuz var. Bunlardan biri Türkiye'nin mukayeseli önceliği olan tarımdır. Türkiye, tarım açısından olağanüstü zengin bir ülke ve dünyada bazı bitkilerin üretimi sadece bu ülkede var. Konya'dan küçük olan Hollanda'nın bir yıllık tarım ürünü ihracatı yıllık 80 milyar dolar. Ama bizim ihracatımız 12 milyar dolar. Bizim ne eksiğimiz var. Hayvancılık ülkesi olan Türkiye kurbanlık koyun ithal ediyorsa bunun düşünülmesi gerekir. 2,8 milyon hektar arazi son 10 yılda tarımın dışında kaldı. İnsanlar zarar ettiği için üretmiyor. Tarıma büyük önem vermek lazım.
Mukayeseli üstünlük alanımızdan ikincisi ise lojistik. Türkiye olağanüstü bir coğrafyada ve bunun iyi değerlendirilmesi gerekir. Üçüncüsü de insan potansiyeli. Nüfusun yüzde 50'si genç. Bunları harekete geçirmek için ne yapmalı- Bunlar için para politikasının üretime endekslenmesi lazım. Olması gereken, Türk lirasının kararında ve değerinde olmasıdır. Vergi politikasının da üretim üzerine endekslenmesi lazım. Vergi politikası ile sanayici ve tarımı cezalandırırsanız olmaz. Dünyanın en pahalı mazotunu, ilacını, gübresini çiftçiye uyguluyorsunuz. 4 liraya mazot mu olur. Vergi toplayamıyorlar, her benzin istasyonu bir vergi dairesi. Bu kadar olur mu- Tarım çok stratejik bir yere sahip.''
-Dış politika-
Kılıçdaroğlu, hükümetin Suriye konusundaki dış politikasını eleştirdi
Dış politikanın ülkenin çıkarları üzerinde inşa edilmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
''Komşuda yangın olursa önce söndürmek gerekir. Söndürmezseniz sizin eve de sıçrar. Bizim Suriye ile ne alıp veremediğimiz var- Yapmamız gereken tüm komşularla iyi olmamız lazım. Ürettiğimizi satmak için dış politikamızın barışa endekslenmesi gerekir. Bölgedeki lojistik sektörü Suriye nedeniyle çöktü. Niye kendi ayağımıza kurşun sıkalım. Evrensel hukuk uygulanırsa belki müdahale edilebilir. Buna itiraz etmeyiz. Dış politika duygusal alan değildir, dış politika iç politikada kullanılmaz. Dış politikada akıl egemendir duygu değil, devlet terbiyesi egemendir efelik değil. Dış politika böyledir.''
Toplantıda, Adana Ticaret Borsası Başkanı Muammer Çalışkan, Adana Ticaret Odası Başkanı Ali Gizer ve Adana Sanayi Odası Başkanı Sadi Sürenkök de kent ekonomisi ve sorunlara ilişkin konuşma yaptı.
'ÜRETİM ENDEKSLİ POLİTİKA ŞART'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adana programının akşam bölümünde partisinin İş Dünyası Diyalog ve Dayanışma Birimi'nce organize edilen 'İş Dünyası ve Meslek Örgütleri Sorunları ve Çözüm Yolları' konulu toplantısında sanayiciler ve meslek örgütleri temsilcileriyle bir araya geldi.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Seyhan Otel'deki toplantıda sürdürülebilir büyümenin tek yolunun üretmekten geçtiğini vurguladı. Türkiye'nin ekonomik göstergelerinin sürekli gerilediğini öne süren Kılıçdaroğlu, sürdürülebilir büyümenin para, vergi, teşvik ve bütçe politikalarının üretim endeksli olmasının şart olduğu söyledi. Kılıçdaroğlu, özetle şöyle konuştu: "Eleştirmek kolay! Ben şimdi size bu CHP ne düşünüyor, sanayici, ekonomi için ne düşünüyor, onu anlatmak istiyorum. Bir ülkenin büyümesi, dünyada saygınlık kazanmasının temel yolu o ülkenin üretmesidir. Üretimi sağlayabilirseniz, sürdürülebilir kavramı da yakalamış olursunuz. Bakın büyüme değil, sürdürülebilir büyüme! Peki nasıl üreteceğiz? Onun da yolu şu arkadaşlar; oturup şunu düşüneceksiniz, Türkiye'nin mukayeseli üstünlükleri nelerdir. Bizim rakiplerimizi göre Türkiye hangi konularda daha avantajlı konumdadır?"
'TÜRKİYE TARIM AÇISINDAN OLAĞANÜSTÜ ZENGİN'
"Üç temel konumuz var. Türkiye'nin mukayeseli öncelikleri olan üç temel konu var. Bunlardan birincisi tarımdır. Türkiye tarım açısından olağanüstü zengin bir ülkedir. Dünyada bazı bitkilerin üretimi sadece Türkiye'de vardır. Bu kadar zengin bir ülkeyiz biz. Ama tarım konusunda Hollanda ile Türkiye'yi kıyaslayacağım. Hollanda, Konya'dan küçük. Bir yıllık tarım ürünü ihracatı 80 milyar dolar. Bizim ihracatımız 12 milyar dolar. Cari açık nasıl kapanacak diyoruz. Niye tarımı ayağa kaldırmıyoruz? Ne eksiğimiz var? Toprağımız mı eksik? Yok. Çiftçimiz mi eksik? Yok. O da var. Ben 2 yıl önce gelip şöyle bir toplantı yapsaydım ve size şunu söyleseydim; değerli iş insanları bu ekonomik politika yanlıştır. Emin olun 2 sene sonra bu ülke saman ithal edecektir. Siz herhalde diyecektiniz ki; 'Yahu şu genel başkana bak bu kadar da olur mu? Türkiye saman mı ithal eder?' diyecektiniz. Şimdi ne yapıyoruz, saman ithal ediyoruz. Mucize... Mucize güzel bir şey. Keşke büyüsek, kim korkar büyümeden. Eğer bir hayvancılık ülkesi olan Türkiye, bir dönem Ortadoğu'yu besleyen Türkiye kurbanlık koyun ithal ediyorsa, oturup düşünmeniz lazım. Ne oldu bu insanlara. Hollanda tarım ürünü ihracında dünya 3'üncüsü. Biz 12 milyar dolar. Bakın ithalattan söz etmiyorum. Buğday, pamuk dahil ithal ediyoruz. 2.8 milyon hektar arazi son 10 yılda tarımın dışında kaldı. İnsanlar üretmiyorlar, çünkü insanlar zarar ediyorum, niye ekeyim, biçeyim. Demek ki; tarıma özel bir önem vermek zorundayız. Neden, tarımın ithal girdisi çok düşük. Her şey bu topraklarda var. O zaman neden biz ithal etmediğimiz bir şeyi kendimiz üretmiyoruz?
'LOJİSTİK SEKTÖRÜ DEĞERLENDİRİLMİYOR'
"Mukayeseli üstünlük alanlarımızdan ikincisi lojistik. Türkiye olağanüstü bir coğrafyada, bir köprü gibi. Asya ile Avrupa arasında... Lojistik sektörüne değer veriyor muyuz? Mersin'deki başkanımız 'K1, K2 belgesine dünyanın ücretini istiyorlar' dedi. Şoförler perişan. Herkes biliyor perişan olduğunu. Neden kamyon şoförleri 10 numara yağ kullansın. Hiç düşündük mü? Lojistikte üstünlüğümüz var böyle bir coğrafyada. Avrupa'dan alıyorsunuz, Anadolu'ya geçiyorsunuz, her yere gidiyorsunuz. Bu da değerlendirilmiyor. Burada ithalat var mı, yok. Sadece dolar gelecek. Ama yapmıyoruz. Yaptırmıyorlar bize."
Üçüncü mukayeseli üstünlüğümüz insan potansiyeli. Nüfusumuzun yüzde 50'si genç. Yüzde 55-60'ı 30 yaşın altında. Olağanüstü bir dinamizm katıyor Türkiye'ye. Bu insanlara değer veriyor muyuz? Hiç vermiyoruz. Eğitiyor muyuz? Eğitmiyoruz. Ve sınıfta kalıyoruz.
'NE YAPMAMIZ LAZIM?'
Peki bunları harekete geçirmek için ne yapmamız lazım. Eleştirmek kolay. Bir, para politikanızı üretime endeksleyeceksiniz. Yani sanayiciye ve tarıma, üreten iki önemli kesime, doların Lira karşısındaki kurunu buna göre belirleyeceksiniz. Şişkin Lira doğru bir politika değildir. Olması gereken Lira'nın değerinde ve kararında olmasıdır. Bunun çok iyi izlenmesi gerekir. Bu konuda da Merkez Bankası'nın bağımsız olması lazım. Siyasi müdahale olmaması lazım.
İki, vergi politikanızı da üretim üzerine endekslemeniz lazım. Vergi politikası ile sanayiciyi cezalandırırsanız, olmaz. Dünyanın en pahalı mazotunu, gübresini, zirai ilacını çiftçiye uyguluyorsunuz. Ne yapsın bu adamcağız. 2.8 milyon hektar araziyi ekip, biçmekten vazgeçmiş. 4 liraya mazot mu olur? Hangi ülkede var, çiftçinin kullandığı mazot 4 liraya. Vergi toplayamıyorlar. Her akaryakıt istasyonu bir vergi dairesi! Evet. Bu kadar vergi olur mu? Efendim biz bunu ithal ediyoruz. Doğru ithal ediyoruz. Yarısından fazlası vergi. Ücretler üzerindeki vergi yükü de çok yüksek. Asgari ücretteki vergi yükünü azaltmak gerekiyor sanayiciyi rahatlatmak için.
Üç teşvik politikasını üretime endeksleyeceğiz. Adana'dan fabrikayı sök, Osmaniye'ye git kur, teşvikten yararlan. Üretime katkı var mı? Hayır, yok. Sadece yer değişmiş oluyor. Bunun teşvikle ilgisi var mı. Hayır. Teşviği yeni bir üretime endekslemeliyiz. İleri bir teknoloji mi getiriyorsun? Sıfır vergi. Yeter ki gelsin. Efendim bize doğrudan yatırımlar geliyor. Doğru. Nereye geliyor? Falan bankayı satın aldılar. Zaten banka bizdeydi. El değiştirmiş, neymiş yabancı sermaye gelmiş. Yabancı sermaye gelip bana fabrika kuruyor mu? İstihdam yaratıyor mu? Yeni teknoloji getiriyor mu. Eyvallah. Sanayicinin derdini anlatmak için tipik örnek vereceğim; Londra'daki borsacı 1 milyon dolar parayı buradaki devlet kağıtlarına yatırın diye gönderse, dolar bazında 10 ayda yüzde 6.2 kar elde ediyor. Hiçbir risk yok. Sıfır risk. Oturduğu yerde, bir masa, bir sandalye. Sanayici, öyle mi? İhracat yapacak, üretim yapacak, hammadde alacak, işçiye para ödeyecek. Dünya kadar sorun var. Biz üreteni cezalandırıyoruz. Ayak ayak üstüne atıp, havadan para kazanı da ödüllendiriyoruz. Buna da çok güzel bir isim bulmuşlar; sıcak para... Sıcak, ama sanayici eliyle tutamıyor onu yakıyor. O nedenle teşvik politikasının üretime endekslenmesi lazım her şeyin. Bunlar yeter mi. Yetmez. Bütçe politikanızı da üretime göre inşa etmeniz lazım. Bütün bu politikaların kendi içinde de tutarlı olması lazım. Eğer tutarlı olmazsa sonuç alamazsınız."
Toplantının son bölümünde Kılıçdaroğlu, davetlilerin sorularını yanıtladı. Kemal Kılıçdaroğlu, 2,5 saatlik toplantının ardından karayolu ile Ankara'ya gitti.