Ekonomi
  • 31.8.2010 16:37

"KUR REJİMİ DEĞİŞİKLİĞİ, ÜLKEYİ FELAKETE SÜRÜKLER

ANKARA - Babacan, hükümet ve BDDK olarak yeni banka lisanslarına açık olduklarını belirtti, ancak her parası olanın da Türkiye'de bankacılık yapamayacağını söyledi.
Bloomberg Televizyonunda bir programa katılan Babacan, kurların vergi oranları gibi sık sık tartışılmaması gerektiğini kaydetti.
Türkiye'de serbest kur rejimi uygulandığını ve bunun tartışmaya açılmayacağının ilan edildiğini söyleyen Babacan, şöyle devam etti:
''Dışarıda tartışılır, isteyen istediğini söylemekte serbest. Ama Türkiye'nin istikrar noktasında gelmiş olduğu konumun ana direklerinden birisi bu kur konusudur. İnişlerde, çıkışlarda, dalgalanmalarda, krizlerde bizim ekonomimizi koruyan en önemli şok emme mekanizmasıdır serbest kur. Bunda değişiklik olmaz.
Serbest kur rejimi çerçevesinde yapılacak şeyler var. Ama önerilen şeylere bakıyoruz ki bunlar uygulanacak gibi değil. Nedir mesela? (Kur, şunun altına inmemeli, kur, şundan fazla olmamalı) Böyle dediğiniz zaman serbest kur rejiminden bahsetmiyoruz ki. Bunun getireceği tehlikeler, açık söylüyorum, kur rejimindeki bir değişiklik, bunca yıllık birikimi, 1 gecede siler, götürür.''
Son kriz döneminde büyük para birimlerinin dolar, avro ve yenin birbirine karşı inip, çıktığına işaret eden Babacan, ''(Türkiye'de şundan aşağı olmaz, bundan fazla çıkmasın) olmaz. Kim bunu yapacağım derse ya da yapmaya kalkarsa, ülkeyi büyük bir felakete sürükler açıkça söyleyeyim. Kurda bir hedef mümkün değil'' dedi.

-MERKEZ BANKASININ İTİBARINI KORUMALIYIZ-

Merkez Bankası'nın (kur rejimini hükümet belirledi) demesinin de topu taca atmak olduğunu dile getiren Babacan, Merkez Bankası'nın sağdan, soldan esen rüzgarlara göre hareket etmesinin beklenemeyeceğini kaydetti. ''Merkez Bankasının itibarını ve güvenirliliğini korumamız lazım'' şeklinde konuşan Babacan, herkesin de buna dikkat etmesini istedi.
Babacan, faizlerle ilgili değerlendirme yaparken de, enflasyona göre bakıldığında Merkez Bankası'nın reel faizinin sıfır civarında bulunduğunu ifade etti.

-ÜST KURULLARIN BİRLEŞTİRİLMESİ-

Bakan Babacan, üst kurulların birleştirilmesine ilişkin bir soru üzerine de, 2005-2006 yıllarında SPK ve BDDK'nın birleştirilmesi için çalışma yaptıklarını, bu çalışmada uluslararası örnekler ile düzenlemenin eksi ve artılarının ele alındığını anlattı.
O çalışmada, (şu andakinden bir artısı olmaz) sonucuna varıldığını belirten Babacan, ''Bizlere zararı olur mu? Belki olmaz ama fayda da görmedik. Artısı olmadıktan sonra 2 kurumu birleştirmek kolay operasyon değil. İnsan kaynakları, diğer hususlar, kritik konular. Bunlara dokunmama kararı aldık. Bir şey yapmış olmak adına bir şey yapmak. Bugün BDDK ve SPK'yı birleştirmek öyle bir iş olur'' açıklamasında bulundu.
Bazen önemli bir konuda kurullar arasında iletişim kopukluğu bulunduğunu da vurgulayan Babacan, şunları söyledi:
''Diyelim özelleştirme veya ruhsat işi. Tek bir kurum üzerinde, birkaç ayrı bağımsız kurulun vereceği bir karar. Bu noktalarda bazen sıkıntılar yaşıyoruz. Hepsinin ayrı ayrı aldığı kararlar, bazen birbiriyle çelişiyor, birbirini engelliyor. Herkes kendi perspektifinden baktığında sıkıntılar çıkabiliyor.
Bu nasıl çözülebilir diye bir arayışımız var. Denetim yapan kurullarımız arasında koordinasyonu nasıl sağlayacağız? İkili, üçlü protokollerle bir çerçeve oluşturmaya çalıştık. Ama bu koordinasyonun daha güçlenmesi için şöyle bir fikir var. Bu kesin bir karar değil. Üst Kurul gibi birşey olsa da, kurullar arasında ihtilaf olduğunda bu sorun, Üst Kurula gitsin, tek bir karar çıksın, herkes de buna uysun. Böyle bir görüş var ama burada ne somut bir kararımız ne de attığımız bir adım var. Fikir ortalarda dolaşıyor. Bu dikkatli yapılması gereken bir konu. Boşluk affetmiyor.''

-BANKACILIK SEKTÖRÜ-

Babacan, bankacılık sektörüyle ilgili değerlendirmeler de yaptı.
Türkiye'nin bankacılıkla ilgili tutumunun çok katı, insafsız görülebileceğini ifade eden Babacan, özellikle 2006-2007 yıllarında bunun yabancı bankalarca dile getirildiğini söyledi.
Türkiye'ye yatırım için gelen uluslararası bankaların ''Ya kardeşim siz ne kadar çok sermaye istiyorsunuz, ne kadar çok likidite istiyorsunuz?'' dediğini belirten Babacan, ''Ama söylene söylene gelip yine de yatırımlarını yapıyorlardı. Bizim kurallarımıza uymasalar, bugün Türkiye'deki operasyonları da sıkıntıdaydı'' dedi.

-YENİ BANKA LİSANSLARI-

Başbakan Yardımcısı Babacan, yeni banka talepleri konusunda da şu açıklamada bulundu:
''2002 yılından bu yana yeni bir ticari banka lisansı vermedik. Türkiye'ye yatırım yapanlar mevcut bankaları satın almak yoluyla ya da birleşmeler ve hisse alma yoluyla yatırım yaptılar. Son birkaç yıldır bu konuda daha açık bir tutum alabiliriz diye düşündük. Bunu BDDK ile de görüştük. BDDK da bunun olabileceğini, yani yeni banka lisansı verilebileceğini söylüyor.
Ancak tabi öncelikle yeni lisans talep edenlerin yüksek bir sermaye getirmesi gerekiyor. Asgari 300 milyon dolar mertebesinde. Her 300 milyon doları getiren de yeni banka kuramaz. Yerli, yabancı herkes bankacılık yapamaz. Her parayı cebine koyan Türkiye'de bankacılık yapamaz. O kişi ya da şirketin ahlakı, ticaret tecrübesi, daha önce nerelerde, neler yaptığı, bankacılığı ne kadar bildiği... Adam ömründe bankacılık yapmamış, cebine parayı koymuş, Türkiye'de bankacılık yapacak. Böyle yok. Acemilikle burada ortalığı karıştıramaz. Oturmuş bir sistemimiz var. Bankacılığı bilenlerin ancak bankacılık yapması gerekecek. Yeni lisans konusuna hükümet olarak açığız, BDDK açık. Ama şartlar var.''

-BANKACILIKTA OLAĞANÜSTÜ BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ-

Türkiye'de yeni banka konusunu soranların olduğunu, ancak bunların ne kadarının ciddi, ne kadarının alıcı, ne kadarının sorucu olduğunun da önem taşıdığını vurgulayan Babacan, şunları söyledi:
''Çok somut birşey görmedik. Gerçekten tamam bu iş olacak diye görmedik. Tabii bu dünyadaki konjonktürle de ilgili. Mesela Halkbankası ve Vakıfbank'ın blok satışı için bakıyoruz. Kim gelip alabilir, bakıyoruz. Muhtemel müşteriler kimler? Hepsinin başında o kadar dert var ki. Bırakın Türkiye'den banka almayı, başka yerlerdeki iştiraklerini satıp, nasıl bilançomuzu derleyip toparlayabiliriz derdindeler. Gerçekten bankacılıkta çok olağanüstü bir dönemden geçiyoruz.
Bugün hükümetler bir karar alsa, (Tamam ben bankalara karışmıyorum) dese, Merkez Bankaları (kriz dönemindeki imkanları geri çekiyorum) dese, dünyada en az 50, hatta 100 banka o gün batar.''

-TÜRK BANKALARI İÇİN ÇALIŞMA-

Türkiye'de de büyük bankalar bulunduğunu, bunların sıkıntılı bir duruma düşmesi halinde piyasadaki etkinliklerine göre ne tür problemler yaşanacağının düşünüleceğini anlatan Ali Babacan, geçmişte, bankaların gün gün izlendiği ortamların yaşandığını hatırlattı.
Bu konuyu uzun vadede değerlendirdiklerini ve yavaş yavaş bir çalışma yaptıklarını da bildiren Babacan, ''Çok acelemiz yok. Ne yapılabilir? Hem bankacılık sektöründeki rekabeti daha iyi hale getirmek için hem bu banka problemlerinin büyümemesi için. Yavaş yavaş düşünüyoruz. Paldır küldür birşeyler yapıp da, şu anda iyi işleyen sisteme zarar verme durumumuz yok. Ama baktığımız, değerlendirdiğimiz bir konu'' diye konuştu.
Bankacılık sektörünün şu anda Türkiye'nin başarı örneği olduğunu kaydeden Babacan, kriz zamanlarında bankaların mali yapısını ön planda tuttuklarını belirtti. Babacan, normal dönem için de şu değerlendirmeyi yaptı:
''Ama normal zamanlarda daha rekabete açık, faiz oranlarında ya da diğer faiz dışı gelir kalemlerinde bankalararası rekabetin daha yoğun olduğu bir tabloyu görmek istiyoruz. Normal zamanlarda bankalar üzerinde daha talepkar olmaya başlayabiliriz. Daha rekabet ürünü sonuçlar görmek istiyoruz diye. Şu andaki düzenin de ilelebet devam etmeyeceğini görmek lazım.''

-TMSF ÖRNEĞİ-

Başbakan Yardımcısı Babacan, denetleyen ve denetlenen birimlerin aynı yerde bulunmasının zorluk yaratıp yaratmadığı şeklindeki soru üzerine de, pek çok durumda fiilen denetçilerin denetim yaptıkları yerde bulunmaları gerektiğini söyledi.
''TMSF'nin başarısının altındaki en önemli faktör merkezin İstanbul olmasıdır. Ankara'da uzaktan kumandayla o kadar kolay değil'' diyen Babacan, BDDK ve SPK'nın İstanbul'da olmasını kurumların da istediğini bildirdi. Bu 2 kurumun İstanbul'da arsa arayışında olduğunu anlatan Babacan, ''Merkez Bankasında biraz sıkıntı var. Diğer kurumlarda öyle bir sıkıntı yok'' diye konuştu.

-TALİMATLA FAİZ İNDİRİMİ YOK-

Babacan, talimatla faiz indiriminin söz konusu olmadığını da ifade etti.
Halk Bankasının son faiz indiriminin, tamamen bu bankanın çalışması olduğunu belirten Babacan, ''Halkbank Genel Müdürü bana geldi. 1 yıl vadeli kredide faizi yüzde 10'a çekebileceklerini belirtti. Ben de bunu sayın Başbakana arzettim. O çerçevede açıklanan bir konu. Yoksa talimatla (indir bakalım şunu) söz konusu değil'' dedi.

-MALİ KURALLA İLGİLİ KONUŞMAMA KARARI-

Babacan, tahvil ihracı yapmaya niyetli olanlara da, ilgili kuruluşlarla önceden konuşma tavsiyesinde bulundu. Babacan, ''Gidip bir konuşsunlar. BDDK, SPK, Hazine ve Merkez Bankasıyla konuşsunlar'' dedi.
Türkiye'de mevduatın hala teşvik edilmesi gereken bir unsur olduğunu kaydeden Babacan, bunun için de yurt dışı tahvil ihracında stopajın kalması gereğine dikkati çekti.
Babacan, mali kuralla ilgili konuşmama kararını yinelerken, herkesin referanduma odaklandığını ve bu nedenle de Orta Vadeli Programın konuşulacağı bir ortamın bulunmadığını sözlerine ekledi.

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 03:57

İLGİLİ HABERLER