Dünya
  • 8.3.2011 11:46

LİBYA'YA MÜDAHALE "BİLMECESİ"

WASHINGTON - ABD Başkanı Barack Obama'nın "Libya'ya askeri harekat mümkün" sözlerinin ardından bu konudaki tartışmalar tekrar alevlenirken, "her konunun masada olduğunu" belirten Washington yönetiminin Libya'ya askeri müdahale seçeneğini isteyip istemediği bilmeceye dönmeye başladı. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan uzmanlara göre ise bu ihtimal, en azından şimdilik pek mümkün görünmüyor.
Merkezi Washington'da bulunan Brookings Enstitüsünün "Saban Center for Middle East Studies" adlı Ortadoğu Çalışmaları Bölümü uzmanı Daniel Byman, soruları yanıtlarken, yakın gelecekte Libya'ya askeri müdahalede bulunulmasını olası görmediğini söyledi.
ABD Savunma Bakanı Robert Gates'in de buna karşı olduğuna, Arap dünyasının çoğunluğunda da şüpheler bulunduğuna dikkati çeken Byman, BM'den de bu yönde yetkinin alınamayacağı değerlendirmesinde bulundu.
Byman, ancak Libya'daki insani felaketin kayda değer düzeye ulaşması ve Amerikan kamuoyunun müdahaleye olumsuz bakışının değişmesi halinde durumun değişebileceğini ifade etti.

-"UÇUŞA YASAK BÖLGE DE ŞİMDİLİK PEK MÜMKÜN DEĞİL"-

Libya'ya askeri müdahale için, şiddet olayları artsa bile uluslararası toplamda "tek sesin" sağlanmasına pek ihtimal vermediğini kaydeden Byman, "Askeri müdahaleye şu an karşı olan Türkiye ya da başka ülkelerden bazılarının görüşü zaman içinde değişebilir, ama bunun çarpıcı değişim olacağını düşünmüyorum" diye konuştu.
"Libya hava sahasının uçuşa yasak bölge ilan edilmesi" olasılığına dair soru üzerine de Byman, ABD'nin, çatışmanın içine daha da gömülmeme korkusuyla, bugüne kadar sınırlı askeri müdahaleye bile karşı olduğunu, Avrupa ve Ortadoğu'daki bazı müttefiklerinin de bu konuda şüpheleri bulunduğunu belirterek, "Dolayısıyla bu seçeneği de en azından şimdilik pek mümkün görmüyorum" dedi.
Byman, ABD'nin olası tek taraflı müdahalesine ilişkin olarak da, Obama yönetiminin, müttefiklerle çalışmanın önemini sürekli vurguladığına işaret etti ve "Washington'ın, Libya gibi büyük ve doğrudan çıkarlarının olmadığı bir ülkede, müttefiklerinden güçlü destek almadıkça tek taraflı eyleme başvuracağını sanmadığını" sözlerine ekledi.

-"MÜDAHALE OLACAKSA BM KARARI OLMALI"-

Son zamanlarda Ortadoğu konusundaki yazılarıyla dikkati çeken Brookings Enstitüsü uzmanı Shibley Telhami de uluslararası kamuoyunda Libya lideri Muammer Kaddafi'ye karşı büyük muhalefet, Libya halkına da geniş sempati bulunduğunu ve BM Güvenlik Konseyinde Kaddafi'nin aleyhinde karar çıktığını hatırlatarak, "Dolayısıyla Libya'ya karşı girişilecek eylemin arkasında bazı yönlerden destek ve meşruiyet var" dedi.
Ancak ABD'nin tek taraflı harekete geçmesinin önünde iki sorun bulunduğunu ifade eden Telhami, sözlerine şöyle devam etti:
"Bunlardan birincisi, uçuşa yasak bölge oluşturulması da dahil olmak üzere bir karar aldığınızda, bu, 'Savaştasınız, savaş ilan etmiş oluyorsunuz' anlamına gelir. Açıkça temasa geçebileceğiniz organize muhalefetin olup olmadığı, sizi müdahale etmeye davet edip etmeyecekleri gibi noktalar henüz çok net değil.
Ayrıca, ABD'nin geçmişte yaşadığı bazı deneyimler var. Örneğin maalesef Irak savaşı çok acı izler bıraktı. Irak savaşı, olumsuz sonuçlar doğuran bir müdahale olmasaydı, şimdi Libya'da halkın tarafında yer alarak müdahale etmek için büyük bir fırsata sahip olabilirdik.
İkincisi de (eğer müdahale olacaksa) BM kararı olmalı. Bu, ABD ya da Avrupa'nın başını çektiği bir şey olamaz. Çünkü Ortadoğu'da özellikle Batı kaynaklı emperyalizme karşı büyük muhalefet var. Birinci Dünya Savaşının sona ermesinden beri bu korku mevcut. Kaddafi'nin durdurulmasını isteyen Arap kamuoyu, şu anda ABD'nin Libya'ya müdahalesine açık olsa da bu durum bir günde değişebilir. Bunun örneğini geçmişte gördük. Ancak tabii ki Libya halkına karşı açıkça savaş suçları işlenirse, uluslararası toplumun da buna çözüm bulması gerekiyor. Bu noktada sorumluluk sadece ABD'nin değil, tüm uluslararası toplumun üzerinde olmalı."
Uluslararası toplumda, Libya'ya olası askeri müdahale konusunda "tek sesin" sağlanıp sağlanmayacağını da şu anda bilmenin mümkün olmadığını ifade eden Telhami, "Uluslararası yasaların ve böyle bir müdahalenin doğurabileceği sonuçlar üzerinde çok dikkatle kafa yorulmalı. Bugün için iyi görünen, ancak yarın işleri daha kötü hale getiren bir müdahalede bulunmak istemezsiniz" ifadesini kullandı.

-"DURUMUN ÜMİTSİZ HALE GELMESİ GEREKİYOR"-

Brookings Enstitüsünün savunma ve dış politika uzmanı Michael O'Hanlon da Libya'ya askeri müdahale olmasını beklemeyen isimlerden.
"Yakın gelecekte askeri müdahale olacağını sanmıyorum, hatta bence hiç olmayacak" diyen O'Hanlon, eğer askeri operasyon olacaksa da bunun kesinlikle ABD'nin tek taraflı müdahalesiyle olmayacağını, güçlü uluslararası katılımı gerektireceğini ve bu bağlamda Irak'tan çok Afganistan savaşına benzeyeceğini savundu.
O'Hanlon, hatta bazı Arap ülkelerinin ve Türkiye gibi birkaç Müslüman "dostun" da böyle bir girişime katılmasının istenebileceğini ifade etti.
Askeri müdahale konusunda şu anda uluslararası toplumda "tek ses" olmadığına dikkati çeken O'Hanlon, "Bunun için durumun çok daha ümitsiz hale gelmesi gerekiyor, henüz o noktada değiliz" dedi. O'Hanlon, askeri operasyonun, Libya'da hayatları kurtarmak için başka çare kalmadığında başvurulacak seçenek olduğunu sözlerine ekledi.

-"ABD, LİBYA'YA MÜDAHALE ETMEK ZORUNDA"-

Libya'ya olası askeri müdahale, ABD medyasında da yer buldu.
Önceki ABD Başkanı George Bush'un özel asistanlığını yapan David Frum, CNN'in internet sitesinde yayımlanan makalesinde, ABD'nin Libya'ya "müdahale etmek zorunda olduğunu" yazdı.
Mısır, Tunus, Bahreyn ve Ürdün gibi ülkelerden örnek vererek ABD'nin Ortadoğu'daki tüm dostlarının ya iktidarı kaybettiğini veya şu an o riski taşıdığını belirten Frum, buna karşın ABD'nin "düşmanı" olan İran'da mollaların, Lübnan'da Hizbullah'ın ve Filistin'de Hamas'ın hala güçlü olduğunu kaydetti.
Frum, Libya'da da Kaddafi'nin iktidarını koruması halinde, Ortadoğu ülkelerinin "ABD'nin düşmanı olmak dostu olmaktan çok daha güvenli mi" sorusunu soracağını ve "ABD'nin düşmanlarının herhangi bir cezaya maruz kalmadan en üst düzeyde şiddet uygulayabileceğini" kaydetti.
Frum, bu nedenle, Kaddafi'nin iktidardan ayrılmasının sadece insan haklarının gereği ve Libya halkının adaleti için değil, Ortadoğu'nun istikrarı ve Amerika'nın bölgedeki güvenilirliği için de gerekli olduğunu savundu.
"Yeni Amerika Vakfı" adlı düşünce kuruluşunun uzmanı Romesh Ratnesar da Time dergisinde yayımlanan makalesinde, Libya'daki isyanların Kaddafi'yi hızlı şekilde devireceğine dair umutların yanıltıcı olduğunun görüldüğünü ifade etti.
Ancak Libya'ya sınırlı müdahalenin bile krizi artırabileceğini belirten Ratnesar, "Washington'daki genel konsensüs, Libya'ya Batının sınırlı müdahalesinin bile kötü bir fikir olduğu yönünde. Bu krizi artırabilir, Arapların kızgınlığını canlandırabilir ve isyanları emperyalist araçlar gibi görünen bir şekle sokabilir" ifadesini kullandı.
Kaddafi'nin "düşmanlarına" karşı havadan saldırılara başlaması durumunda, ABD ve müttefiklerinin "uçuşa yasak bölge ilan etmek" gibi, "sınırlı, ancak istenen hedefe ulaşılmasını sağlayabilecek" bir dizi yola başvurabileceğini kaydeden Ratnesar, "Bunu yaparak, sadece Libyalılara değil, bölgedeki herkese, 'değişime ilişkin taahhüdümüzün' gerçek olduğu yönünde güçlü bir sinyal gönderebileceğini" belirtti.

-MÜDAHALENİN ÖNEMLİ RİSKLERİ-

ABD'deki uzman çevrelerinde, Libya'ya askeri müdahalenin hem bölge hem de halk isyanlarının geleceğine ilişkin bazı riskler taşıdığı yorumları da yapılıyor.
Bunlardan birincisi, Ortadoğu'da halk hareketleri olarak doğan isyanların "dış kaynaklı eylemler" şeklinde algılanması ihtimali. Bunun da isyanların heyecanını ve Ortadoğu'daki bu yeni akımı zayıf ve isteksiz hale getirebileceği belirtiliyor. Diğer bir risk, müdahalenin bölge halkında "sömürgecilik" dönemi anılarını hatırlatarak, ters etki yaratabilecek olması.
Başka bir olumsuzluk ise Libya'da otoriter rejimi yıkmaya yönelik bir müdahalenin, aslında diğer otoriter yönetimleri güçlendirmesi ihtimali. Bu tür rejimlerin, Libya'yı örnek göstererek halklarını, "isyan etmeleri halinde ülkelerine yabancı güçlerin geleceği ve bir daha geri çıkmayacağı" yönünde tehdit edebileceği belirtiliyor. Nitekim ABD'nin Irak'ı işgali ve sonrasındaki karışıklıkların, Ortadoğu halklarının önünde örnek olarak hala durduğuna dikkat çekiliyor.
ABD'nin Libya'ya müdahalesinin, insani olmaktan çok petrol amaçlı olarak da yorumlanabileceği belirtiliyor.
Bunun yanında ABD'nin müdahalesine Libya'daki muhalif grupların ne kadar destek verdiği de belirsiz. Libyalıların ABD'nin müdahalesini istediğine ilişkin bazı haberler yayımlandığı görülse de ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın geçen hafta "Libya'daki muhalif güçlerin bu işi kendilerinin halletmek istediklerinin ve dış müdahaleden yana olmadıklarının farkında olduklarına" dair sözleri, bu konuda net tablo olmadığını gösteriyor.
ABD veya uluslararası toplumun Libya'ya olası askeri müdahalesinin meşruluğu için Libya halkının desteğini alması gerekiyor. Dolayısıyla, ABD askeri müdahale kartını Libya'daki gelişmelerin ciddiyeti nedeniyle masada tutmaya devam ediyor. Ama bunun için, uluslararası toplumun ve Libya halkının desteği ve şartların müdahaleyi zorladığına ilişkin tablonun ortaya çıkması ve bazı konuların netliklerin kazanması gerekiyor.

-İRAN, LİBYA'YA MÜDAHALEYE KARŞI

İran, Libya'ya olası bir müdahalenin ne bu ülke halkının ne de bölgenin yararına olacağını bildirdi.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ramin Mihmanperest, haftalık olağan basın toplantısında yaptığı açıklamada, Libya'da halka yönelik şiddet uygulamalarının kabul edilemez olduğunu söyledi.
''Libya'daki siyasi ve askeri makamların, halka sert müdahalede bulunmasına ve onları öldürmesine karşıyız'' diyen Mihmanperest, bu ülke yönetimini halkın irade ve isteklerini dikkate almaya çağırdıklarını ifade etti.
Libya'ya yönelik ABD ve AB ülkeleri tarafından olası bir askeri müdahaleye de karşı olduklarını belirten Mihmanperest, ''Libya'ya yabancı müdahalesine gerek yok. Böylesi bir müdahale, ne Libya halkının ne de bölge ülkelerinin yararınadır'' dedi.
Mihmanperest, ''Libya halkının içinde bulunduğu zor şartlar, Batılı ülkeler özellikle de ABD için bu ülkeyi işgale ve sonrasında da kendi çıkarları için askeri üsler kurmaya bahane olmamalı'' ifadesini kullandı.
İranlı sözcü, Libya halkının isteklerinin yerine getirilmesi için bütün ülkelerin yardımının yerinde bir davranış olacağı görüşünü dile getirdi.
Türkiye, İran, Irak, Suriye gibi ülkelerin sahip oldukları potansiyelin bölgede istikrar ve kalkınmaya katkı sunacağını kaydeden Mihmanperest, bölge ülkeleri arasındaki yakınlaşma ve işbirliğinin bölge halkları tarafından kabul gördüğünü sözlerine ekledi.

 

Güncellenme Tarihi : 23.3.2016 20:29

İLGİLİ HABERLER