ANKARA- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Mehmet Şevket Eygi'nin Milli Gazete'deki bir yazısı nedeniyle Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 312. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca aldığı 1 yıl 8 ay hapis cezasının bozulması kararına itiraz etti. Kaldırılan İstanbul 6 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, Eygi'nin 15 Kasım 2000 tarihli Milli Gazete'de yayımlanan ''Din Düşmanlığı Terörü'' başlıklı yazısı nedeniyle Eygi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Selami Çalışkan'ı TCK'nın 312. maddesinin ikinci fıkrasına göre 1 yıl 8 ay hapis cezasını çarptırmıştı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, tebliğnamesinde kararın onanması yönünde görüş bildirmişti. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2'ye karşı 3 üyenin oyuyla yerel mahkemenin kararını bozmuştu. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, bu karara itiraz etti. Başsavcılık, 8. Ceza Dairesi'nin bozma kararının kaldırılarak, yerel mahkemenin kararının onanmasını istedi. İtirazı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu görüşecek.
8. CEZA DAİRESİ'NİN KARARINDAN
Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin bozma kararında, yazının 312. maddenin ikinci fıkrasında tanımlanan suç tipine uymadığı ifade edilmişti. Kararda, şöyle denilmişti: ''Yazı içeriği itibariyle nefret saçan, şiddete davet eden ya da şiddet kullanmayı özendiren ifadeler taşımayıp bu nedenle kamu düzeni için tehlikeli olabilecek nitelikte bulunmadığı, somut bir tehlikeden söz edilemeyeceği ve yazıda sarf edilen hakaretamiz sözlerin belirli kişi ya da kişilere yönlendirilmiş olmadığı da göz önüne alınarak unsurları oluşmayan suçtan sanıkların beraatına karar verilmesi gerekir.'' Karşı oy yazısında ise ''düşünce özgürlüğünün genel ve klasik sınırının, diğer özgürlüklerde olduğu gibi, başkalarının özgürlüğü'' olduğu belirtilerek, başkalarını küçük düşürücü, incitici, hakaret edici, onlara karşı saldırgan ifadeler kullanılmasında ayrıca şiddete teşvik edici ifadelere gerek bulunulmadığı savunulmuştu.
DAVA KONUSU YAZIDAN
Dava konusu yazıda özetle şöyle deniliyor: ''Bir gazetede birtakım yazarlar halkın anasına, avradına, kızına sövüp saysalar, böyle yayınlar alçaklık, edepsizlik, rezillik, namussuzluk, şerefsizlik, vahşilik olmaz mı? Milletin dinine, imanına, şeriatına saldırmak da bunun gibidir ve belki daha alçakça ve namussuzcadır. Dünyanın hiçbir medeni, ileri, sağlıklı, hukuklu ülkesinde dinsiz ve şirret bir azınlığın, o ülkede hakim olan dine ve dinlere savaş açtığı, saldırdığı, hakaretler savurduğunu göremezsiniz.Bizdeki gizli ve derin devlet idarecileri ilhamlarını diktatörlükle idare edilen küçük Tunus'tan alıyor. Orada Müslüman halka din hürriyeti tanınmıyor. Kadın ve kızların sokaklarda tesettürle gezmesi yasaktır. Beş vakit namaz kılmak bir cesaret meselesidir. Camilerde ayrı ayrı zamanlarda vakit ezanları okunmakta, birkaç ihtiyar namaz kıldıktan sonra kapılar hemen kapanmaktadır. Tunus Müslümanlar için bir zindan, bir cehennem olmuştur. Böyle küçük bir Afrika ülkesi, imparatorluklar kurmuş Türkiye'ye örnek ve model olabilir mi? Elbette olamaz. Devletin temel nizamlarını masonluk, dinsizlik, ateizm, rötaryenlik, lionsculuk, sabetaycılık üzerine oturtmak maksadıyla propaganda yapmak, faaliyette bulunmak serbest ama Müslümanların İslami prensip ve hükümleri hayata hakim kılmak için çalışmaları yasak. İslam'a ve Müslüman halka düşmanlık yapanların hepsi sabetaycıdır demiyorum ama onların içinde çok militan, çok azılı, çok ileri giden Selanik dönmeleri vardır.''
(YENİ ŞAFAK)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:21