Medya
  • 11.12.2003 11:40

MİT'İN MÜŞTERİLERİ TARTIŞMASINA FEHMİ KORU DA KATILDI...

FEHMİ KORU/ YENİ ŞAFAK Lâtife lâtif gerek... Ne güzel otomatik vitese bağlanmış gibiydi... Merakım yüzünden, ''Yahu arkadaşlar, gazetelerin Ankara temsilcileri hep bir ağızdan terör yazıları yazdılar, bunların 'esin kaynağı' nedir?'' diye sorunca, üç ayrı kaynaktan birbirini tamamlayan metinler elime ulaştı. Ben de, ''Evrak-ı metruke miri malı sayılır'' fehvasınca, o notlarda yazılı olanları sizlerle paylaşmaya başlamıştım. Gazetecilikte 'otomatik vites', güncellik kaygısı olmadan üçü-beşi birden yazılan yazılar demek... Ben de, size de ilginç geldiğini bildiğim o notları birkaç yazı halinde aynı gün kaleme aldım. Önceki gün, Ertuğrul Özkök, bilinmeyeni fâş ediverdi: Meğer, gazetelerin Ankara temsilcileri bir akşam MİT tarafından ağırlanmışlar; 'esin kaynağı' orada konuşulanlar imiş... Dahası, masamın üzerine kendiliğinden düştükleri için miri malı sayıp yayımladığım üç farklı kaynağın tuttuğu notlara, son anda 'yayınlanmaması' kaydı düşülmüş... Bizim tefrika da yarıda kalmış oldu böylece. O 'değerli' tespitleri sizlerle paylaşamadığıma mı yanayım, yoksa önceden yazılmış yazıları iptal etmek zorunda kalmama mı? Ne yapayım, ben de başkalarının açtığı tartışmaya kenarından köşesinden katılmakla yetinirim... Sözgelimi, Hürriyet yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün 'müşteri' tartışmasına... Gerçekten ilginç, ilginç olduğu kadar da eğlendirici bir tartışma bu... Bir yönüyle de öğretici... Tartışmayı başlatan, Hürriyet yönetmeninin önceki gün dolaylı yoldan aktardığı MİT müsteşarının bir 'şakası' oldu. İsterseniz, tartışma başlatan yazının o bölümünü buraya aktarayım: ''Ben bugün işte o yemekte verilen bilgileri değil, ama yapılan bir şakayı yazacağım. / Çünkü bu şaka, bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de istihbarat örgütleri ile medya kuruluşları arasındaki ilişkinin 'jargonu', yani dili açısından ilginç. / Bu şakayı yazıyorum, çünkü off the record uyarısı, yemekte verilen istihbarat bilgileri ile ilgili olduğu için bu şakayı kapsamadığını düşünüyorum. / Gelelim o cümleye. / MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, yemeğin başında şöyle bir şey söylemiş: / 'Biz bu akşam yemeğe 14 gazeteci arkadaşımızı davet ettik. Listeye baktım, bu arkadaşların çalıştığı 14 gazetenin 10'u bizim müşterimiz.' / Ben işte bu 'müşteri' kelimesine takıldım. / Atasagun yemekte 'müşteri' kelimesi ile neyi kastettiğini söylememiş. / Arkadaşlar da sormamış. Herhalde neyi kastettiklerini biliyorlardı.'' (Hürriyet, 9 Aralık 2003) Ertuğrul Özkök aktarımını 'dolaylı' yoldan yaptığı için ilk gün o şakaya getirdiği yorum da yanlış oldu... ''İçinizden 10'u bizim müşterimiz'' şakasından siz ne anladınız? Hürriyet yönetmeni MİT müsteşarının kastını iki şıktan biriyle açıklıyor: ''Bir, MİT'in haber sızdırdığı gazeteleri kastediyor. / İki, MİT'in muhatap kabul edip sorularına cevap verdiği gazeteleri kastediyor'' diyor... İstihbarat örgütlerinin gazeteciler için haber ve haber doğrulatma kaynağı olduğu görüşüyle, kastedilen ilkiyse, o görüşü garipsiyor... İkinci şıkkı da 'akreditasyonlu-akreditasyonsuz' ayırımına bağlıyor ve eski akreditasyonsuzların dâvetle birlikte 'müşteri' haline dönüşmeleri düşüncesini de mantıklı bulmuyor... Oysa, ben, şakadan farklı bir anlam çıkarmıştım. Nitekim, MİT dâvetine katılanlardan Radikal temsilcisi Murat Yetkin arayarak Ertuğrul Özkök'ü uyarmış, ardından da müsteşar Şenkal Atasagun şakanın doğru yorumunu Ertuğrul Özkök'e kendisi anlatmış... Görüyorsunuz, MİT müsteşarı yalnızca 'şakacı' değil (Özkök, herhalde bu sebeple 'esprili' buluyor MİTçileri) aynı zamanda bizzat arayacak kadar nâzik de... İleride, umarım, nezâket konusunda da akreditasyonu kaldırır MİT müsteşarı... Şenkal Atasagun kendi şakasını şöyle açıklamış: ''Sizin belirttiğiniz gibi, biz 'müşteri' kelimesini hizmet verdiğimiz kişi ve kuruluşlar için kullanırız. Ama bu kelimeyi geçmişte bizim dosyalarımıza girmiş, haklarında inceleme yapılmış kişiler için de sarf ederiz. Ben o gece, şunu anlatmak istedim: Bugün Türkiye'de çok sayıda suçlu insan bulunduğunu söylüyoruz. Ama aradan yıllar geçtikten sonra bu insanlara hâlâ suçlu gözüyle bakmak yanlış. Nitekim o gece dâvet ettiğimiz kişilerin bizdeki dosyalarına baktım. 14'ünden 10'u geçmişte bizim dosyalarımıza girmiş, hatta bazıları mahkûm bile olmuşlar. Ama bakın, şimdi karşımızda bu insanlarla oturup konuşuyoruz. Yani bakış açılarımız değişmiş.'' MİT dâvetine katılanların 'dosya dökümü' de şöyleymiş: O 10 kişiden 4'ü geçmişte solculuk, 2'si ülkücülük, 4'ü de irtica nedeniyle MİT dosyalarına girmiş... O listede 'solcu' ve 'ülkücü' kimdir, tahmin etmek kolaydı da ''Geçmişte 'irtica' ile suçlananlar kim olabilir?'' sorusuna cevapta zorlandım. Listedekiler (Fikret Bilâ-Milliyet, Muharrem Sarıkaya-Sabah, Bilal Çetin-Vatan, Murat Yetkin-Radikal, Mustafa Balbay-Cumhuriyet, Mete Belovacıklı-Posta, İlnur Çevik-Daily News, Nuray Başaran-Akşam, Emin Pazarcı-Tercüman, Nuri Elibol-Türkiye, Mustafa Ünal-Zaman, Mustafa Karaalioğlu-Yeni Şafak, Ferhat Koç-Milli Gazete, Orhan Karataş-Ortadoğu) arasında, kendisini saklamayı başarmış en az iki 'gizli irticacı' olması gerekiyor... O iki 'gizli irticacı' kim acaba? Önceki akşam sıra televizyonların Ankara temsilcilerindeydi; belki onlar bu soruyu sormuşlardır... Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:13

İLGİLİ HABERLER