Musa ve Hızır Aleyhisselamın seyahat kıssasından 13 hisse
MUSA VE HIZIR ALEYHİSSELAM’IN SEYAHATİ KISSASINDAN 13 HİSSE
Musa Aleyhisselam’ın Hızır Aleyhisselam ile seyahatinden bizlere harikulade paylar ve dersler var.
Bunlar alt alta toplansa emin olun bir kitap çıkar.
Kıssa; İbret verici hikâye demektir.
Allahü Teâla Kuran-ı Kerim’e pek çok kıssa koyarak, müminlerin bunlardan ders alıp kendilerini düzeltmelerini istedi.
Peygamberlerin kıssaları ve Evliya menkıbeleri (Bir zâtın güzel iş, söz ve hallerini, hayâtını konu edinen hikâye ve hâtıralar) hep sonra gelenlerin önünü aydınlatmak yani işlerini kolaylaştırmak için Yüce Hakk’ın bir lütfudur.
Diyanete ve İlahiyata sızdırılan Vatikan ajanları ilk önce peygamber kıssalarına ve Veli menkıbelerine saldırır.
Her ikisinin de hurafe (HAŞA) olduğunu anlatır.
Ekranlarda ve gazete köşelerinde kim bunlara saldırıyorsa; bilin ki o Din-i İslam’ı bozmakla görevli bir Vatikan ajanıdır.
Onların Profesör veya İlahiyatçı kartvizitleri taşıması ilimlerinden dolayı değil, hainliklerini örtmek içindir.
Bu kıssadan biz de özürlü aklımız ve sınırlı ilmimizle bazı hisseler çıkardık.
Büyükler buyurmuştu ki; “İsrailoğlu kavmi çok soru sorduğu için helak oldu”
Çok sual demek çok şüphe demektir.
Elbette ki öğrenmek için amelden sual olur. Tasavvuf ve muhabbetten çok sual şüpheye, şüphe ise imanın gitmesine sebep olur.
Musa Aleyhisselam vaaz verirken önde oturan Benî İsrâîl tam da bunu yaptı.
Kitap inmiş bir Resûl olan Musa Aleyhisselam’a, “Bu devirde senden âlim biri var mı?” diye garip bir sual etti.
O devirde bir Resulden daha ilim sahibi başkası olabilir mi?
İşte yukarıda anlattığım iman götüren şüphe bu.
1. Demek ki bu adamın Musa Aleyhisselam’dan şüphesi vardı.
HİSSE 1: Peygambere sual etme iman et.
2. Musa Aleyhisselam bu garip suale bir an boş bulunup; ilmini Allahü teala’ya havale edip, “En iyi bilen Allah’tır” demek yerine, “Cümleden bilgili benim” dedi.
Böyle dediği için de Allahü teala Peygamber olan Musa Aleyhisselam’ı kuvvetle muhtemel bir veli olan Hızır Aleyhisselam’a ilim öğrenmeye gönderdi.
HİSSE 2: Ben bilirim deme Allah bilir de.
3. Mecmau’l-bahreyn’de (İki denizin birleştiği yerde) Zeytun diye anılan bir ırmağın kenarında Musa Aleyhisselam’ın yardımcısı Yuşa, bir suda abdest aldı.
Abdest aldığı su ab-ı hayat suyuydu. O sudan bir damla balığın ağzına gidince canlandı ve nehire gitti. Yuşa abdest aldığı halde bir damlasını yutmak nasib olmadı. Balık ise bir damlasıyla canlandı.. O balık belki halen sağdır.
Her şeyin iyisini ve doğrusun Cenab-ı Allah bilir.
HİSSE 3: Ab-ı Hayat’tan abdest alırsın ama Allah dilemedikçe bir damla bile su bile içemezsin.
4. Seyahat sırasında kaptanın iyiliği ile bir gemiye bindiler. Hızır Aleyhisselam kendilerine iyilik yapan kaptanın gemisinin altını deldi.
Musa Aleyhisselam ’da buna itiraz etti.
Oysa ileride korsanlar vardı ve gemi su aldığı için alıkoymaktan vazgeçtiler.
HİSSE 4: Acele etme, her şerde bir hayır vardır.
5. Geminin delinmesine zahiri itiraz eden Musa Aleyhisselam, aslında bunun o geminin kaptanı için hayırlı olduğunu göremedi.
HİSSE 5: Allah dilemedikçe bir peygamber bile HAK İLE BATILI hakkıyla ayıramaz. Bir rehber olmadan kimse Hak ile Batılı hak olarak ayıramaz.
6. Hakkı bâtıldan ayırmak zor iştir. Peygamber efendimiz, (Allahümme erinel hakka hakkan ve erinel bâtıla bâtılan) diye dua ederdi. (Yâ Rabbi, hakkı hak olarak gösterip, ona uymayı; bâtılı bâtıl olarak gösterip, ondan kaçınmayı bana nasip eyle!)
HİSSE 6: Bu yüzden kendi kafanın dikine gitme, Hak ile Batılı ayırmak için istişare et.
7. Musa Aleyhisselam orda bir çocuk gördü. Buluğa yaklaşmış, gayet güzel ve temiz elbiseler giymişti. Çocuklarla ile oynuyordu.
Hızır Aleyhisselam çocuğu çağırıp öldürdü.
Musa Aleyhisselam “Sen ne yaptın? Nedir bu? Henüz baliğ, mükellef olmamış bir günahsız çocuğu öldürdün. Bir sebep olmadan onu öldürmen gerekmeden, haksız yere neden öldürdün?” diye feryat etti.
Hızır Aleyhisselam daha sonra çocuğu öldürmesinin sebebini şöyle anlattı;
-Anası ve babası evlatlarının bu tuğyanına rıza gösterecekti. Ya da ona tam itaat edeceklerdi. Böyle edince de kendileri de salih olmaktan çıkıp tuğyan ehli olacaktı.
Böylece onları şeytanın mekrinden korudum. Onlara ebedi merhamet için çocuklarını öldürdüm.
Yüce Hak; fazlı ve ihsanı ile o aileye bir kız çocuğu insan edeceğini bana bildirdi. O kızı büyüdüğünde bir peygamber alacaktır.
Öldürdüğüm çocuğun yerine gelecek bu kızdan yetmiş peygamber gelecektir.
HİSSE 7: Şanı Yüce Allah, kullarına zulüm etmez ve onların kötülüğünü istemez. Her yaptığında kulu için bir hayır vardır.
HİSSE 8: Rahman ve Rahim olan Yüce Allah, kulunun üzüntüsüne sebep olacak bir iş yaratmış ise, mutlaka karşılığında milyonlarca sevince sebep olacak ihsanda bulunur.
HİSSE 9: Sübhan olan Yüce Hak, sevdiği bir kulunun tuğyan olacak çocuğunu baliğ olmadan dünyadan alıp, ana babasının yüzü suyu hürmetine cennetlik ehli yapar ve onları cennetinde sonsuz olarak bir araya getirir.
HİSSE 10 : Evladından umudu kesme.. Evlatlar ana-babaya, Ana-babalar da evlatlarına çok dua ede.
HİSSE 11: Allahü teala peygamberlerin soyunu hep temiz tutar.
7. Sabah oldu, yolda bir duvar gördüler. Duvarın iki yüz arşın uzunluğu vardı. Yüksekliği de uzunluğuna uygundu. Eğilip yıkılmaya yüz tutmuştu. O haldeydi ki Antakya halkı onun yanından geçmeye korkardı.
Hızır Aleyhisselam o duvarı bir ücret almadan düzeltti.
Musa Aleyhisselam ‘da buna itiraz etti.
HİSSE 12: Her hayır da bir karşılık bekleme. Hayrın karşılığını kul değil, Cenab-ı Allah verir.
8. O duvarın altında bir hazine vardı. Yıkılsaydı o hazine de üzerinde ilim bulunun levhada ortaya çıkacaktı. Duvarın sahibi olan yetimler o zaman baliğ değildi ve bundan yararlanmayacaktı.
Hızır aleyhisselam duvarı düzeltip buna mani oldu.
HİSSE 13: Vaki olan da hayır vardır. Vaki ne vakit vuku buldu ise senin için de en hayırlı olan o vakittir.
Rivayet edildi ki, Musa Aleyhisselam Allahü Teâlâ’ya münacaat edip şöyle dedi;
- Ya Rabbi kullarından hangisi sana daha sevgilidir?
Âlemlerin Rabbi Şanı büyük Allah şöyle buyurdu;
- Şu kuldur ki, daima beni zikreder (Anar) beni unutmaz. İşte o kul benim en sevdiğim kuldur.
Musa Aleyhisselam tekrar sual etti;
- Ya Rabbi, hangisi hak üzerine hüküm verir?
Rahman ve Rahim olan Yüce Allah şöyle dedi;
- Hevasına (Nefsinin isteklerine) tabi olmadan, daima hak üzere kaza (Allah'ın takdirinin ve emrinin yerine getirilmesi) edendir.
Musa Aleyhisselam tekrar sual etti;
- Ya Rabbi, hangi kulun daha âlimdir?
Sübhan olan Yüce Hak şöyle dedi;
- Şu kuldur; İster ki başkaları da kendi bildiğini bile.. Daima bunu talep eder.
Ve o kul, daima Hakk’ın rızasına başkasını irşad eder.
Yeter ki o kul, kendisinin irşadına sebep olan bir kelimeye muttali olup irşada erenlerden ola...
Yahut şu kimsedir; Helakinden kurtaracak bir şeye muttali olup ve kendini kurtarmak ister. Böylece hep diğerlerinin necatını ve irşadını diler.
Böylelikle hep başkalarının bildiğini bilmesini talep eder.
Biiznillah bizim de yapmaya çalıştığımız budur!..
VESSELAM.
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ