Medya
  • 25.1.2006 11:18

NAZLI ILICAK, BAŞI AÇIK NAMAZ KILAN ZAPSU'NUN EŞİNE SAHİP ÇIKTI

NAZLI ILICAK'IN BUGÜN'DEKİ YAZISI:

BAŞI AÇIK NAMAZ TARTIŞMASI


Cüneyt Zapsu'nun eşi Beyza gazete manşetlerine tırmandı. Çünkü bir grup arkadaşıyla birlikte Çamlıca'daki tarihi bir camide başı açık olarak Cuma namazı kıldığı ortaya çıktı.
Böyle fındık kabuğunu doldurmayan tartışmaları pek severiz ya, hemen hocaları konuşturmaya başladık. Zekeriya Beyaz Hoca ile Yaşar Nuri Öztürk "Başörtü mecburiyetine" inanmıyor.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu da "İbadet alanında farklı yorumların olamayacağını" belirtirken, başı açık namaz kılınmasını tasvib etmediğini belli ediyor. Diyanet İşleri Başkanlığı zaten tesettürü, Kuran-ı Kerim'in bir kuralı gibi gördüğüne göre, namazda başın örtülü olması gerektiği düşüncesini haydi haydi benimseyecek.

Ben, din adamlarımızdan ziyade, laik cumhuriyeti savunan medyamıza hayret ediyorum.

Çünkü:

1) AK Parti, bir tarikat değil, siyasi parti.

2) AK Partililer, diğer parti mensuplarından farklı bir biçimde, Kuran'ın emrettiği gibi dinî vecibelerini yerine getirmeye zorlanamaz.

3) Laiklik, devletin, kişilerin inançlarına müdahale etmemesi demek. Bu durumda, gazeteler, Beyza Zapsu'nun namazıyla niçin uğraşıyor? Acaba AK Parti'nin Cüneyt Zapsu kanalıyla eşine müdahale etmesini mi istiyor?

***


Beyza'nın ailesini tanırım. Babası Nihat Boytüzün, bir turizm şirketinin de sahibi olduğu için, dış dünyaya ve sosyal ilişkilere açık bir insan. Yığınla eşi dostu var. Beyza'nın dindarlığı daha ziyade annesi Hepsen Hanım'dan geliyor.

"Başı açık namaz kılıyor. Ne biçim dindarlık?" diyebilirsiniz. Oysa Katolikliğin aksine, Müslümanlar, Kilise'nin koyduğu dogmalara tâbi değil. Elbette ibadette belirli kurallar mevcut. Diyanet İşleri Başkanlığı da -laiklik ilkesine ters bir durum söz konusu olsa bile- ülkemizde, din hususunda son sözü söyleyen en üst merci. Fetva makamı gibi bir görev ifa ediyor. Meselâ "Kuran'a göre başörtüsü takmak zorunludur" diyebiliyor. Veyahut "ibadetin kurallarını" sıralayabiliyor.

Ama, İslâmiyet'te "aforoz" diye bir kurum olmadığı için "Başını açıp namaz kılarsan, Müslümanlıktan atılırsın" şeklinde bir açıklama yapamıyor. Neticede başı açık veya kapalı, eksik ve noksan da olsa biri Allah'a ibadet ediyor ve kendisini de Müslüman olarak tanımlıyorsa, medyanın üzerine vazife mi?

***


Benzer bir durum benim de başıma gelmişti. Fazilet Partisi mensubu iken, Recai Kutan ve partili arkadaşlarımı evimde gazetecilerle biraraya getirmiş, içki ikram etmiştim. İsteyen içti; arzu etmeyen alkolsüz meşrubatla yetindi. Birkaç gün sonra kendimi bazı gazetelerin manşetinde görünce irkildim: "Fazilet Partili Nazlı Ilıcak, içki ikram etti" diye başlık atmışlardı.

Çok doğal olarak yaptığım bir uygulama tartışılmaya, benim "günahkâr olup olmadığım" hususunda ahkâm kesilmeye başlandı.

Soranlara "Bir tarikata değil, bir siyasi partiye girdim" cevabını verdim. Esas, Fazilet'e girdim diye tavır değiştirseydim kınanmam gerekmez miydi?

"Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün."

Aksi riyadır ve ikiyüzlülüktür.

Bırakalım insanlar inandıkları gibi yaşasın; istedikleri gibi ibaret etsin.

Bir ara da "Türkçe dua okunsun mu, okunmasın mı?" diye tartışmıştık.

Yüce Allah yürekten bir yakarışı "Huzuruma başı açık çıktın ve duanı Türkçe ettin" diye kabul buyurmayacak mı? Yanlış anlaşılmasın; elbette, din adamları bütünlük adına kuralları muhafaza etmeye çalışacaktır. Ama insanlar kendi kalplerinin sesini dinler; inandıkları biçimde ibadetlerini sürdürür.

Alevileri ele alalım. Sünni uygulamaya benzemiyor diye, kendi doğrularını onlara dayatmaya çalışanlar var. Halbuki, aksine, Alevilerin ibadet biçimlerine saygı göstererek, İslâmiyet'ten uzaklaşmalarını engellemeye çalışmak gerekmez mi?

Hiç inanç münakaşasına girilir mi? En fazla tebliğ edersin, gerisini Allah bilir.
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:11

İLGİLİ HABERLER