Medya
  • 6.4.2005 14:16

NAZLI ILICAK''TAN AHMET HAKAN’A YANIT!

İŞTE AHMET HAKAN''IN YAZISI Başbakan’ı eleştirmek yerine etrafındakileri eleştirmeyi tercih edenleri analiz eden ‘Başbakan süper, suç danışmanda’ başlıklı yazıma gazeteci Nazlı Ilıcak’tan yanıt geldi. Ilıcak mektubunda hem bana cevap veriyor, hem de Başbakan Erdoğan ile danışman Ömer Çelik’le ilgili düşüncelerini anlatıyor. Ilıcak’ın daha önce hiçbir yerde okumadığım bu görüşleri, hiç kuşkusuz ‘haber değeri’ taşıyor. Bu nedenle ‘noktasına, virgülüne dokunmadan’ yayımlıyorum: *** Sayın Ahmet Hakan. Sözlerinizin bana yönelik olduğu anlaşılıyor. Zaten siz de belli ki benden cevap bekleyerek bu satırları kaleme aldınız. 1- Ben Tayyip Erdoğan’ı eleştiremediğim için çevresini eleştirmiş değilim. Çünkü Tayyip Erdoğan’ı başarılı buluyorum. Çevresindeki birkaç isme yönelik eleştirilerim doğrudan doğruya onlarla ilgilidir. Zaten yazdıklarımın benzerleri AK Parti içinde birçok kişi tarafından seslendirilmiş, Tayyip Erdoğan’a yakın/uzak bazı gazeteciler de dile getirmiştir. 2- Gerektiğinde, Başbakan’ı eleştirmekten hiç ama hiç çekinmem. Tıpkı, Devlet Başkanı Evren’i (12 Eylül’de), Cumhurbaşkanı Demirel’i (28 Şubat’ta), Başbakan Turgut Özal’ı, Mesut Yılmaz’ı ve Tansu Çiller’i en güçlü zamanlarında eleştirmekten çekinmediğim gibi. Hiçbir zaman ‘Ben sana destek verdim, bedel öde’ gibi küçük hesap içine de girmem, girmedim. Tayyip Erdoğan, her istediğimde bana randevu vererek, gerekli nezaketi zaten her zaman gösterdi. Şu anda da bir randevu talep etmiş ve cevabını almamış durumda değilim. Dolayısıyla bir beklentim karşılanmadığı için çevresindeki 3 ismi eleştirmedim. Sadece genel bir kanaati sütunuma taşıdım. 3- Tayyip Erdoğan’a hiçbir zaman mülákat bahanesi ile gidip, gazeteci kimliği altında iş takip etmedim. Tercüman’ın ilk çıktığı günden beri, mevcut olan ve daha sonra karşılaştığımız bazı sorunları onunla daima paylaştım. Ayrıca bugün AK Parti’nin ve Tayyip Erdoğan’ın bu ülke için faydalı olduğunu düşünmesem, desteğimi de sürdürmem. 4- Bütün gelişmelerde beni üzen ancak bir nokta olabilir. Samimiyetimizin Tayyip Erdoğan tarafından sorgulanması. Belli ki eleştirdiğimiz çevre, ‘fikir’ değil ‘fitne’ üreterek şu mesajı veriyor: ‘Bizim yerimiz sağlam. Bize karşı ağzını açanı pişman ederiz.’ Tek başına bugünkü durum dahi, haklılığımızı bir kere daha ortaya koyuyor. Çünkü söylediğimiz gibi gerçekler, maalesef ‘prizma’dan kırılarak ancak yerine ulaşabiliyor. Herkes, ‘başımıza iş gelebilir’ endişesiyle susmayı tercih ediyor. Başbakan’a açıkça soruyorum: ‘Mülákat bahanesiyle gelip, sizi bir emr-i vakiyle karşı karşıya bıraktım mı? Randevu aldığımız konu dışında, başka bir konu hakkında sizinle görüştüm mü?’ Sevgili Ahmet Hakan. Ben, gücümü şahsi itibarımdan ve dik tavrımdan alırım. Birileri gibi, bir siyasi güce dayanarak veyahut sürekli aynı fotoğraf karesinde görünerek ‘adam’ olmaya veya ‘bakan’ olmaya hiç çalışmadım. Mesleğimde ulaştığım maddi/manevi seviye, daima siyasi bir partideki konumumdan değil, şahsi kabiliyet ve birikimimden kaynaklandı. Başkalarını, onları susturmak için karalama küçüklüğüne ise hiç düşmedim. Ne küçük dağları, ne de büyük dağları yarattım. Çünkü alçakgönüllülüğün en büyük meziyet olduğunu bilenlerdenim. Nazlı Ilıcak Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:26

İLGİLİ HABERLER