Nur-u Muhammedi-33!.. Peygamber Efendimiz doğduğu anda kahinlik yok oldu
NUR-U MUHAMMEDİ (33)
PEYGAMBER EFENDİMİZ DOĞDUĞU ANDA KAHİNLİK YOK OLDU
Âmine annemiz şöyle anlattı;
- Semadan beyaz bir bulutun bana doğru geldiğini gördüm. O bulutun içerisinden at kişnemesine benzer sesler çıkıyordu.
O bulut geldi, oğlum Muhammed’i ( Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bürüdü.. Oğlum gözümden kayboldu.
Bu sırada bir münadi(Seslenen, çağıran) şöyle seslendi;
- Muhammed’i ( Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bütün mağrib ve meşrika gezdirip tavaf ettirin. Denizlerin içerisine daldırın.
Ta ki, Cümle yerdekiler ve denizdekiler onun teşrif ettiğini, şekil sûretini bilip, bi’setinden (Gönderildiğinden, yaratıldığından) haberdar olsunlar. Yine bilsinler ki; O’nun ismine;
- MAHİ (Yok eden, mahveden, perişan eden.) denildi.
Bunun için dünyada şirk, küfür, tuğyan, dalalet bataklığından yana gizli bir şey kalmayacaktır.
O’nun bi’setinden (Göndermek yaratmak) sonra; cümle şirk ve tuğyan mahvolup, âlem iman nuru ile parlayacaktır.
Bir vakit sonra bulut azaldı. Gördüm ki oğlum Muhammed ( Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yeşil bir ipekliye sarılmıştı.. Bu ipekliden su damlıyordu..
O esnada birisinin şöyle dediğini işittim;
- Ne kadar güzel.. Muhammed ( Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bütün dünyayı meşrikten mağribe kadar dolaştı. Bütün dünya ehli, O’na itaat edip emrine boyun eğecektir. Getirdiği şeriatı ve dini cümlesine galip gelecektir.
Bundan sonra oğluma nazar ettim. Ayın on dördü gibi nurlu idi. Kendisinden misk-i ezfer gibi güzel koku geliyordu.
Bundan sonra üç kişi gördüm. Ayakta duruyorlardı..
Birinin elinde gümüşten bir ibrik vardı.
İkincisinin elinde yeşil zümrütten bir leğen vardı.
Üçüncüsünün elinde dürülmüş beyaz bir ipekli vardı.
O adam ipekliyi açtı, içerisinden bir mühür çıkardı. O’na bakanların gözleri kamaşırdı.
Muhammed’i ( Sallallahü Aleyhi ve Sellem) o ibrikte 7 kere yıkadı. Sonra iki omuzu arasına o mühürü vurdu.
O nurlu mühürü tekrar ipekliye sardı.
Bundan sonra Muhammed’i ( Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kanadı altında uzun bir süre tuttu ve bana verdi.
İpekli olan melek, Muhammed’in ( Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kulağına sessiz, sessiz çokça kelam etti. İki gözlerinden öpüp şöyle dedi;
- Mübarek olsun sana Ya Muhammed. Sen bütün kalplerde merhamet ve saygı bulacaksın. Sana ve senin ümmetine yardım gelecek. Sana kalelerin anahtarı verildi.
İbn-i Abbas (Radıyallahü anh) o geceyi şöyle anlattı;
- O gece Kâbe-i Mükerreme’nin içeresindeki putlar yüzüstü düşüp kırıldı. Gizliden şöyle bir ses geldi;
- Helâk ve veyl Kureyş’e. Gerçekten sadık ve emin olan şanlı peygamber geldi. O’na sâlat ve selâm olsun. Lât, uzza ve sair putların cümlesi helak oldu.
O gece İblis hapsolundu.
Cennetler türlü türlü süslerle tezyin edildi.
Kabe-i Mükerreme’nin içerisine cennetten gelme altın kandiller asıldı..
Cennette bulunan huriler ve yeryüzünde olan insan ve cinden başka ne kadar mahlûkat varsa cümlesi birbirine müjde etti. Sevinç alametleri göstererek hep birden şöyle dediler;
- Ya Muhammed!.. ( Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Yüce Hak seni mesrur eylesin. Senden faziletli bir çocuk daha doğmadı. Melekler senin doğuşuna ferahlandıkları gibi, hiçbir çocuğun doğumuna ferah duymamışlardır.
Yerle ile sema arasında çokça direkler dikildi. Her biri başka bir cevherdendi. Birisini birine benzemiyordu.
Muhammed aleyhisselam doğduğu sırada ve doğduktan sonra pek çok hâdise meydana geldi.
Muhammed aleyhisselâmın dünyaya geldiği gece bir yıldız doğdu. Bunu gören Yahudi bilginleri Muhammed aleyhisselâmın doğduğunu anladılar.
Eshâb-ı kirâmdan Hassân bin Sâbit anlatır: “Ben sekiz yaşında idim. Bir sabah vakti Yahudi’nin biri, hey Yahudiler! Diye çığlık atarak koşuyordu. Yahûdîler ne var, ne yırtınıyorsun diyerek yanına toplanınca şöyle söyledi:
- “Haberiniz olsun Ahmed’in yıldızı bu gece doğdu! Ahmed bu gece dünyâya geldi...”
Muhammed aleyhisselâm doğduğu gece Kâbe’deki putlar yüz üstü yere yıkıldı.
Urvetübni Zübeyr rivâyet eder: “Kureyşten bir cemaatin bir putu vardı. Yılda bir defa onu tavaf ederler, develer kesip şarap içerlerdi.”
Yine öyle bir günde putun yanına vardıklarında onu yüzüstü yere yıkılmış buldular. Kaldırdılar, yine kapandı. Bu hal üç defa tekrarlandı. Bunun üzerine etrafına iyice destek verip diktikleri sırada şöyle bir ses işitildi:
-“Bir kimse doğdu yeryüzünde her yer harekete geldi. Ne kadar put varsa hepsi yıkıldı. Kralların korkudan kalpleri titredi.” Bu hâdise tam Muhammed aleyhisselâmın doğduğu geceye rastlıyordu.
Medâyin şehrindeki İran Kisrâsının sarayının on dört kulesi (burcu) yıkıldı.
O gece gürültüyle ve dehşetle uyanan Kisrâ ve halkı yine kendilerinden bazı ileri gelenlerin gördükleri korkunç rüyaları tabir ettirdiklerinde bunun büyük bir şeye alâmet olduğunu anladılar.
Yine o gece Mecûsîlerin yâni ateşe tapanların bin yıldan beri yanmakta olan kocaman ateş yığınları aniden söndü. Ateşin söndüğü târihi not ettiler. Kisrânın sarayından burçların yıkıldığı geceye isâbet ediyordu.
O zaman insanların mukaddes saydıkları Sâve Gölü de (İran'ın Merkezi Eyaleti'ndeki şehirin yanındaki göl) yine o gece bir anda suyu çekilip, kuruyuverdi.
Şam tarafında bin yıldan beri suyu akmayan ve kurumuş olan Semave Nehrinin vâdisi de, o gece, su ile dolup taşarak akmaya başladı.
Muhammed aleyhisselâmın doğduğu geceden îtibâren şeytan artık Kureyş kâhinlerine vukû bulacak hâdiselerden haber veremez oldu. Kehânet sona erdi..
Muhammed aleyhisselâmın doğduğu gece ve daha sonra o zamana kadar görülmemiş bu hâdiselerden başka pek çok hâdise vuku buldu, bunların hepsi son Peygamber Muhammed aleyhisselâmın dünyayı teşrif ettiğine işaret olmuştur.