ÖZKÖK'ÜN GÖZÜNE GİREN 4 TÜRBANLI KADIN YAZAR
Hürriyet'in eski Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, koltuğu kaybetse de kalemi keskinliğini koruyor. Bugün "Şu kadınların adını bir yana yazın" başlıklı bir yazı kaleme alan Ertuğrul Özkök, "Önümüzdeki yıllarda onları epeyce konuşacağız" öngörüsünde bulunuyor.
Özkök'ün okurlarından adlarını bir kenara not etmesini istedikleri dört isim şöyle:
* Sibel Eraslan (Vakit Gazetesi yazarı)
* Nihal Bengisu Karaca (Habertürk Gazetesi yazarı)
* Ayşe Böhürler (Yeni Şafak Gazetesi yazarı)
* Özlem Albayrak (Yeni Şafak Gazetesi yazarı)
Özkök'e göre dürdüde türbanlı olan kadın yazarlar , hem siyasette hem medyada asıl değişimin pioneer’leri ve kendini demokrat zannedip, giderek maçolaşan yeni erkek iktidarına meydan okuyorlar.
Erkeklerin bir kısmı cemaatlerinin zaptiyesi haline dönüşürken söz konusu yazarlar kırılması en güç iktidara meydan okuyorlar.
"Ne yaptı bu kadınlar?" diye soruyor Özkök yazısında. Sonra da cevabı kendisi veriyor: "Çok basit. İtiraz ettiler. 28 Şubat günlerinde kendilerine destek çıkan bir kadın arkadaşlarına karşı yürütülen neredeyse terörist bir kampanyaya karşı seslerini yükselttiler. “Bırakın istediğini söylesin” dediler..."
Nuray Mert'in “Bu ülkede tek parti iktidarına gidiş var” sözlerinin "Kafalarındaki fevkalade şahsi demokrasi doktrini bir anda kâğıttan kaplana, kumdan kaleye dönüşen erkek cemaatini" ayaklandırdığını belirtiyor Özkök ve diyor ki "Hepsi demokrat ya, kendi neseplerine uygun taarruza başladılar. Haklılar da.Çünkü hepsi eski taktisyen, eski doktrin ustası. Çok iyi biliyor ki, kadın tehlikelidir. Vurdu mu, devirir.Çaktı mı, yıkar.O yüzden, aynı notadan, kalın do’dan topyekûn taarruz başladı. O kelli felli demokrat arkadaşlarımızın maço mostraları birden sırıttı. Hakikatin sureti bir anda aynaya aksetti. Çok şefli, tek sesli koro bir anda nakarata başladı.
Ama tabloya bakın. Sesini yükselten kadın, türbansız. Saldıran erkek takımı tabansız. Sesini yükselten kadını savunanlar ise türbanlı. İşte değişen Türkiye’nin umut vaat eden yanı budur. Tek parti iktidarını da, sivil otoriter rejimi de, kadını evine kapatmak isteyen maço ruhunu da bu sesler bastıracak... "
Yazısının devamında Özkök'ün fikirleri biraz daha netleşiyor: "Türkiye askeri kışlasına sokacak. Ama polisinin de yeni silahlı vasi haline gelmesine izin vermeyecek. Kanunsuz telefon dinlemelerini önleyecek. Basın özgürlüğünü de tartışacak. Ey o kendini demokrat sanan eski devrimciler... Artık siz statükonun kendisi haline geliyorsunuz. Bu sonradan görme haliniz, bu kibriniz, bu iktidar oburluğunuz artık sırıtıyor; paçalarınızdan akıyor... "
ÖZKÖK'ÜN PİŞMANLIĞI
Özkök bir de pişmanlık arz ediyor bugünkü yazısında okurlarına ve diyor ki:
"Benim durum da parlak değil.
Ben de eski bir genel yayın yönetmeni olarak hayıflanıyorum.
Demek ki, türbanlı bir kadın yazar da keşfedebilirmişim.
Yuh olsun bana.
İşte ben de onu ıskalamışım."