1915 yılının Ağustos ayında Çanakkale'de çok kanlı savaşlar cereyan etti. Bilhassa Anafartalar'da... Albay Mustafa Kemal'in emrindeki Türk Kuvvetleri, müttefiklerin son taarruzunu kırdı. Bazı günlerde verdiğimiz şehit sayısı onbinin üzerindeydi. Bugün bile oraları ziyaret edenler, şehitlerin manevi varlığını metafizik ürpermelerle hissederler. Milletimiz de dini duygularının sıcaklığında aynı ürpermeyi hissettiği için Kars'tan, Ardahan'dan otobüslere doluşup Çanakkale'ye gelerek, şehit mezarlarının başına çöküp Kur'an'larını okuyup dualar etmekte ve manen büyük bir ferahlık duymaktadırlar.
Milyarlarca ışık yılı ötede başka alemler varken, bütün varlığı kendi kısa, ufak, dar maddi varlıklarından ibaret zanneden bazı tipler, ne hikmetse birkaç günden beri bu durumdan rahatsız olmuşlar. Bunlar, açık göbek, düşük bel, petrus şarabı, kült fotoğraflar düşkünü bir genel yayın müdürü ve hamileliğini büyük bir marifetmiş gibi manşete çektikleri yazarları olan bir gazetede, yine fesat karıştırmaya başladılar. Yok Çanakkale'de rehberler hurafe anlatıyormuş, yok Mehmetçiğin ve Mustafa Kemal'in isminden bile bahsedilmiyormuş, yok Çanakkale, Anıtkabir'e alternatif olarak hazırlanıyormuş... Şeytanın aklına gelmeyen iftiralar.
Ölüme hücum
ÇANAKKALE gibi, bir milyon kişinin onbir ay kapışıp yarısının da hayatını kaybettiği bir savaşta elbette aklın izah edemeyeceği şeyler de olabilir ve olmuştur da. Her millet ve savaş için de bu böyledir. Tarih bunları bazen kabul eder, elinde vesika varsa reddeder, gerisi halk inanışıdır, kimse karışamaz. Bizzat Çanakkale savaşında bulunan kumandanlar, buna benzer gördükleri şeyleri, mesela düşen bir düşman obüsüyle Mehmetçikler'in nasıl toprağa gömüldüklerini, sonra ikinci bir obüsün aynı yere düşmesiyle havaya fırlayıp kurtulduklarını kumandanlardan birisi anlatmıştır. Bizzat Mustafa Kemal hayranlıkla beş dakika sonra öleceklerini bildikleri halde Mehmetçikler'in, Kur'an okuyarak, kelime-i şehadet getirerek ölüme hücum ettiklerini anlatmıştır. Bu sebükmağzanlar, değil ölüme, ufacık bir hendeğe öyle gidebilirler mi? Hiç düşündüler mi inanışın mucizesini?
Bunlar bir de Atatürk'ü sütre yaparlar, gerisine çekilip palavra sıkarlar. Aslında yaptıkları ona hakarettir. Mustafa Kemal, Çanakkale'de albay, sonra Doğu Cephesi'nde general ve nihayet general olarak girdiği Milli Mücadelede başarı kazanmış, düşmanı denize dökmüş, mareşal olmuş bir büyük askerdir. Abartmayı ondan başkası yoktu ya getirmenin maksadı nedir? Mustafa Kemal'in kendisi, tümenine veda ederken 'Terfiimi size borçluyum, Arıburnu muzafferiyetinin ilk ve metin taşı olan 57. Alay'ın safiyeti kalbiyye ve salabeti diniyesiyle mümtaz kumandanı şehit Avni Bey'i, hürmeti mahsusayla tezkar ederim' demektedir. Bunları anlamak mümkün değildir. Milli Mücadele de öyle değil mi? Anlayanları teskin için yazıyorum. Çanakkale Savaşı, Milli Mücadele gibi, dini tansiyonu yüksek bir savaştı.
İnsan ruhu
DÜŞMAN kumandanları da bunun itirafçısıdır. General İan Hamilton, çıkarmadan dokuz gün önce, 16 Nisan'da not defterine Enver Paşa'yı birkaç gün içinde esir alacağını yazıyordu. Çıkarmadan kırk gün sonra ise 30 Mayıs'ta hala kıyıdan içeri girememişti ve defterine şunu yazıyordu:
- İnsan ruhunu yenmek mümkün olmuyor.
31 Mayıs'ta da şunları yazdı:
- Son derece hırpalanmış Türkler'i, Cenab-ı Allah'tan ayırmak için ne yapılabilir?
17 Haziran'da da şöyle diyordu:
- Dünyada Osmanlı Türkü'nden başka, din uğrunda canını fedaya münakaşasız hazır başka bir millet ve asker yoktur.
19 Ağustos'da da şunları yazmıştı:
- Bu sefer İsmailoğlu tepesini hiçbir kuvvet elimizden kurtaramazdı. Gittikçe yoğunlaşan bir sis göz gözü görmez hale getirdi... Tabiat, Türkler'i gizlemiş, Allah onları korumuştu.
Türk tarafında ise ne inanç mucizeleri yaşandı?
Neler oldu neler?
Fakat düşman kumandanı kadar olsun, kendi milletini ve onun asil ruhunu tanımayanlara ne deseniz boş. Çanakkale, bu milletin maddi ve manevi gücünün eseridir desek yine bir şey anlamazlar.
Ama yine bir şey söyleyim. Askerlikte adettir, bir parola ve işareti verilir ve güvenlik için sorulur... Çanakkale'de verilen bir parola Allah işareti Muhammed idi. Aslında bütün Çanakkale savaşlarında bu böyleydi.
Çanakkale, köylüsü, şehirlisi, okumuşu okumamışı, gazisi şehidiyle milletin eseridir. Bu milli ruhu yenmenin mümkün olmadığını Hamilton anladı, siz anlayamadınız hala. Bari milletle bu mucizeyi yaratan ruhunun arasına girmeyin. Siz Anzaklar ile meşgul olun efendim.
Ergun Göze
H.O.Tercüman
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:43