Medya
  • 22.8.2008 01:07

PUSAT 150 KİŞİLİK NAZİ ÇETESİNİ NASIL DİZE GETİRDİ?..

Almanya’da doğup büyüyen Haluk Piyes’in gençler için yaptığı çalışmalar herkesi şaşırtacak boyutta. İşte Alman Cumhurbaşkanı’na kadar çıkan ve Don Kişot ve Robin Hood’luğa soyunan Piyes’in şaşırtan öyküleri...
TELEVİZYONGAZETESİ
16 yaşında sosyal danışmanlığa başlayan Haluk Piyes, sokaklarda kendisini korumak için boksa başladığını anlattı.
Kanaltürk’te Müge Anlı ve Gülşen Yüksel’in sundukları ’Orada Neler Oluyor’ programına konuk olan Piyes’in hayat hikayesi birbirinden ilginç derslerle dolu.
Türkiye’de ilk olarak Pusat dizisiyle tanınan Piyes, küçük yaşta, 48 kişilik bir çetenin de başında olduğunu anlatarak Beyaz Çete adını verdiği o grubu şöyle tarif etti:
"Benim de beyaz bir çetem vardı. Zor durumda Robin Hood misali koşup bir yerlere yetişmeye çalışıyorduk. 48 kişiydik, ben de liderdim. Zaten herkes aynı fikirde olduğu için biraraya geldik."
Çok inatçı bir insan olduğunu belirten Piyes, bu inadını kötü tavırlar geliştirmek yerine kötüye karşı bir tavra dönüştürmüş. Piyes, "İnadına iyi kalacağım. herkes kötüye atlıyorsa ben atlamayacağım, herkes sigara içiyorsa ben içmeyeceğim. Çok özel hayatımla ya da bedenimle ya da ahlaksız bir olayla gündemde olmak bana biraz ters" diyerek hayattaki duruşunu özetledi.
150 kişilik nazi çetesini dize getirmiş
Daha 16 yaşındayken üzerine büyük bir sorumluluk alan ve o zamandan bugüne kadar sosyal danışmanlık yapan Haluk Piyes, madde ve şiddet bağımlılığına karşı da seminerler veriyor. Polisle birlikte bağımlı gençlerle diyalog kuran Piyes, bu anlamdaki çalışmalarına Türkiye’de de devam etmekte.
Almanya’da, kendisinin ’Beyaz Çete’ adını verdiği arkadaşlarıyla nazi çetesi arasında geçen bir hikaye ise, yaptığı mücadelenin taşıdığı anlamı daha da çok gözler önüne sermekte. Piyes, o olayı şöyle anlattı:
"Biz nazilerin takıldığı barı bastık. Bizim arkadaşlardan birileri tatilde, birileri hasta falan biz 7 kişi kaldık. Ama içeride 150 kişi var. Biz yine de girdik içeriye. Hepsi de güçlü insanlar. Dünya şampiyonu boksör çocuklar, kafes dövüşçüleri falan, hepsi yarma çocuklar yani. Biz bara oturduk, herkes birer süt söyledi. Etrafımızda bir anda gamalı falan tipler çember oluşturdu. Ben esrarkeş gençlerin hayatını canlandıran filmler yapmıştım. Almanların da ortak sorunu bu. Aralarında bir tanesi çıktı ve bana ’Sen’ deyince teketek döğüş olacak sandım. Bu tür olaylarda çember kurulur, iki elin başı dövüşür, sonra olay tatlıya bağlanır, silah falan da çekilmez Allah’tan. Bizim arkadaşlar bağırıyor, onun arkadaşları bağırıyor ama o hiç bir hareket yapmıyor. Bir yandan da hukuk okuyoruz, ertesi gün de sınav var. Kaldık karşı karşıya. Gelsene diyorum, kollarını açtı, üstüme doğru geldi. Ben de taktik mi uygulayacak, bir şey mi çekecek diye bakıyorum. Sarıldı çocuk bana. ’Ne oldu?’ dedim. ’Sen bir film yapmıştın. Orada annenle bir sorun yaşamıştım. Ben de aynı sorunları yaşıyorum’ dedi ve çocuk ağlamaya başladı. 150 tane nazi biz aralarında 7 kişi, çocuk ağlamaya başladı. Filmin adını söyledi. Sonra elele verdik. ’Bu benim dostum, bir şey olursa hepinizi yakarım’ dedi. İşte bu iyi niyetin, sanatın, gerçekten dürüst kalmanın payı, orada da işe yaradı. Ben o zaman ’Tamam, bu medyayı bu şekilde kullanmam lazım. Irk, ideoloji, statü hiç önemli değil. Gerçekten çocuklara ulaşabiliyorsunuz. Cumhurbaşkanı’na kadar çıktık Almanya’da. Türkleri temsil ettik. Rehabilitasyon merkezine Türkleri almıyorlardı örneğin artık değişti."
Don Kişot gibi
Kendisini gençlerin şiddet ve madde bağımlılıklarıyla mücadelesine adayan Haluk Piyes, Almanya’daki mücadalesi sırasında hukuk okumaya karar vermiş. En çok da Alman eğitim sisteminde uzun yıllar çocuklara nazilerin anlatılmasına tepki veren Piyes, "Don Kişot misali Alman hükümetine bakanlığa durumu izah etmeye çalışıyordum. Orada tarih derslerinin 4,5 senesi hitlerle geçiyor. Kim kimdir, bu insanlar bu ülkeye niye gelmişler bilmiyorlar. Bir barış sağlanmıyor" diye konuştu.
Özürlü sanmışlar
Henüz ilkokula gittiği dönemlerde haksızlıklara tepkiler vermeye başlayan Piyes, bir Alman kadın öğretmenin kendilerini hep arka sıralara itmesi nedeniyle hiç diğer Türk arkadaşlarıyla birlikte hiç konuşmamayı tercih ettiklerini söyledi. Bu tavır karşısında başlarına gelen ilginç bir olayı da Piyes şöyle anlattı:
"Öfkeden, sorunlardan dolayı konuşmamayı tercih ettik. Alman kadın öğretmen arka sıralara oturtuyor bizi, biz doğal olarak kapandık. Daha sonra bizi engellilerin okullarına göndermek istediler. İpek isimli bir Türk öğretmen okula geldi ve ’Bu çocukların hiçbiri özürlü değil. Onlara küçük oyunlar, şiirler öğretelim’ dedi. Bu sayede bizim blokelerimizi kırdı."
Aile çok önemli
Son olarak Türkiye’de kendisinin yazıp yönettiği ve yapımcılığını da yaptığı ’Kanımdaki Barut’ filmine de şiddeti konu alan Haluk Piyes, ailelerin gençlerin bu tür davranışlarındaki önemine de dikkat çekiyor.
KAYNAK: TELEVİZYONGAZETESİ

Güncellenme Tarihi : 15.5.2016 06:55

İLGİLİ HABERLER