RTÜK BAŞKANI AKMAN'A İLGİNÇ SORU!..
Son günlerde bulunduğu konum ve makamı eleştiri oklarının hedefi olan isimlerden biri RTÜK Başkanı Zahid Akman. Akman, yeni RTÜK yasası’nın Bakanlar Kurulu’na sunulduğu ortamda bu yasadan çok; canlı yayınlara bağlanıp yorumcularla girdiği polemikler, şov programlarında magazincilerin nikâh şahitliğini yapması ve Huysuz Virjin’e nasıl sansür uyguladığı” konularıyla konuşuluyor.
Pek çok kişi Ahmet Çakar ile canlı yayın sonrasında yaşanılanları, Akman’ın Huysuz Virjin ile ekranlarda neden 23 pazarlığı yaptığını ve neden Beyaz Show’da Can Tanrıyar ile Petek Dinçöz’ün şahitliğini yaptığını merak ediyor. Kimisi “Koskoca RTÜK başkanının orada ne işi var?” diye eleştirirken kimisi de “RTÜK’ün gülen yüzünü gösterdiniz” diyerek övgüler yağdırıyor.
Sıra dışı RTÜK başkanı olarak belki de tarihe geçecek olan Zahid Akman’a “Ne olacak bu televizyonların hali?” diye sormak yerine “Size neler oluyor?” diye sorduk. Kıyısından köşesinden yeni RTÜK Yasası’na değindik tabii; ama asıl merak ettiğimiz konular başkaydı. Başkan, sağ olsun sorularımızı açık yüreklilikle ve samimi şekilde cevapladı. Ve gördük ki o, hem sempatik, hem güler yüzlü hem de ne yaptığını bilen bir Başkan, tıpkı ekranlarda göründüğü gibi. Sohbetimizin ardından Başkan, bizi son günlerde en çok dinlediği Amy Winehouse’un Rehab’ıyla uğurladı.
Son dönemde katıldığınız her program büyük yankı uyandırıyor. Bugüne kadar hiçbir RTÜK Başkanı bu kadar çok gündeme gelmemişti...
Bizden önceki kurul üyeleri, başkanları da zaman zaman, hatta sıklıkla ekranda yer alıyorlardı. Bizim daha fazla gündeme gelmemizin belki en önemli nedeni, yayın dünyasındaki hızlı gelişme ve bu gelişmeler çerçevesinde alınan birtakım kararlar. Yayıncılığın içinden geliyor olmanın getirdiği bir avantaj belki de. Bizim daha fazla gündemde olmamız, tüm kurul üyeleriyle, bürokratlarıyla iyi bir tempoda çalışıyor olmamızdan da kaynaklanıyor.
RTÜK deyince insanların aklına hemen tek bir isim geliyor, o da başkanı. Bu bağlamda siz oturduğunuz koltuğa hangi gözle bakıyorsunuz?
Kanunda başkanın görevlerinin tanımlanmasından kaynaklanıyor. “RTÜK Başkanı, kurulu, kurumu yönetir ve temsil eder.” şeklinde bir düzenleme var. O nedenle kurul üyelerinin de verdiği bir yetkiyle kurul adına bir şey söyleme yetkisine ancak başkanlar sahip. O nedenle biz daha öne çıkmış gibi görünüyoruz.
Ahmet Çakar ile Altı Pas programında yaptığınız görüşmeye bu kadar çok tepki geleceğini tahmin ettiniz mi?
Beni o programa RTÜK Başkanı sıfatıyla bağlamış olsalar bile orada bir vatandaş gibi konuştum, bir izleyici gibi konuştum. Ve öyle algılanır diye de düşündüm. Ama öyle algılanmadı. Herkes “RTÜK Başkanı, azarladı” dedi. Aslında öyle bir niyetim yoktu. Ahmet Bey’le sonradan birkaç sefer telefonla görüştük. Canlı yayında bazen işin ölçüsü kaçabiliyor; onlar da onun farkında, biz de farkındayız. Zaten o gün de, ondan sonraki günlerde de ne programa katılanlardan ne programın yöneticilerinden bu manada bir ağır eleştiriyle muhatap olmadım. Bilakis yüz yüze geldiğimizde de herkes bir miktar birbirini eleştirdi ve haklı olduğunu ifade etti.
Huysuz Virjin konusu sizce neden bu kadar çok konuşuldu?
Vallahi bilmiyorum. Gündemde tutanlar gazeteciler oldu.
NTV’de Seyfi Bey ile karşı karşıya geleceğinizi biliyor muydunuz?
Can Dündar Bey’in o programının amacı kanunla ilgili birtakım konularda kamuoyunun aydınlatılmasıydı. Biz de sırf kanundaki değişiklikleri anlatmak için oraya gittik. Seyfi Dursunoğlu Bey de programın ilerleyen dakikalarında programa katıldı. Doğrusu o konuyla ilgili bizim herhangi bir açıklamamız olmamasına rağmen basında çok yazılar çıktı. Beni ya da kurumumuzu eleştirir nitelikteydi hepsi. Doğrusu Seyfi Dursunoğlu Bey’in ‘Huysuz Virjin’ tiplemesiyle ilgili, ne kurul olarak ne de benim bireysel olarak hiçbir rahatsızlığım yok. Olmaz, olamaz da. Ancak Seyfi Bey’in özellikle çocukların ekran başında olduğu saatlerde yaptığı esprileri uzmanlar uygun bulmadı. Bu programın çocukların ekran başında olmadığı saatlerde yayınlanması gerektiğini ifade ettiler.
Bu, genel kurulun bir kararı mıydı?
Kurul derken uzmanlarımızın görüşü. Biz de bu tür yaklaşımları programcılara önceden bildiriyoruz. Şu şu şu tarzdaki yaklaşımlar sorun yaratabilir, diye o çerçevede program yapımcıları ya da yayın yöneticileri Seyfi Bey’e bir şeyler söylemiş bizim gıyabımızda. Biz o gün de ifade ettik; eğer esprileri çocukları rahatsız edecek nitelikte olacaksa saat 23.00’ten sonra çıkabilir; ama 23’ten önceki programlarda da elbette çıkabilirler; ama o hassasiyetlere dikkat etmesi gerekir.
Huysuz’la ekranda pazarlık yaptığınız söylendi, bu konuda ne diyorsunuz?
Radyo Televizyon Kanunu çerçevesinde kurulumuzun ortaya koyduğu ilkeleri orada ifade ettik. Saat 23.00’ü ifade etmemin nedeni bu konuyla ilgili uygulama ve kuralların olmasıydı. Yetişkinler için ancak izlenebilir nitelikteki bir program yayına girecekse bu ancak 23.00’ten sonra girmelidir diye kuralımız var, benim anlatmak istediğim buydu. Ama Seyfi Bey kendisi “23.00’ten sonra girmem.” falan dedi. Biz orada pazarlığa girmedik, aklımıza hiç öyle bir şey gelmedi, sadece bir kuralı hatırlattık. Benim ne kuralları esnetme, değiştirme ne de o manada yorumlama hakkım ve yetkim var.
Can Tanrıyar ile Petek Dinçöz’ün canlı yayın şahitliği de çok tepkilere yol açtı. İşin aslı astarı neydi, o gün neden oradaydınız ve eleştirileri nasıl karşıladınız?
Önceden bu hanımefendi ile beyefendi “Nikâhımız olduğunda bizim şahidimiz olur musunuz?” diye bana sordular. Ben de olabileceğimi söylemiştim. Sonra Beyazıt ve Can Bey canlı yayında Petek Hanım’ın haberi olmadan bir sürprizle bu nikâhı gerçekleştireceklerini söylediler ve çok rica ettiler bunun aramızda kalmasını. Biz de onun üzerine kabul ettik ve gittik. Ondan sonrasını zaten biliyorsunuz. Bu konunun çok gündemde kalmasını istemediğimden konuşmak istemiyordum, yoksa yaptığım işim konuşulamayacak bir tarafı olmadığından değil.
Bir de Beyaz’ın helyum gazı meselesi vardı. Beyaz, helyum gazını size uzattığında hiç içinizden ‘Ne yapsam da kurtulsam şu gazdan’ dediniz mi? Yoksa ‘Her gelen yapıyor ben yapmazsam ayıp olur’ mu dediniz?
Ben RTÜK Başkanı’yım, bir aile babasıyım, bir sevgili hanımefendinin eşiyim, normal zamanlarda herkes gibi uyuyan, yiyen içen, televizyon seyreden biriyim, bir insanım. Benim elbette RTÜK Başkanı sıfatını taşımam nedeniyle daha dikkatli hareket etmem gereken durumlar olabilir. Programa çıkmam istendiğinde şöyle bir tereddüdü hiç geçirmedim; “Ya bu olmaz, bu bize yakışmaz”. Bilakis o programa her katılanın yaptığı bir şey. Beyazıt teklif edince tereddütsüz kabul ettim, yalnız ona bir şey söyledim. “Bu ince ses çıkaran gazdan verme, ağır devlet adamı imajımızı zedelemeyelim, kalın sesten ver.” dedim. Sağ olsun bizi kırmadı. “Yahu koskoca adamın burada ne işi var” demedim. RTÜK Başkanı koskoca değil, biraz kilolu... (Gülüyor…)
O yayın sonrasında izleyicilerden ne tür eleştiriler ve övgüler yansıdı?
O programdan sonra 16 adet izleyici mesajı gelmiş. 10’u eleştirir mahiyette, 6’sı da olumlu. Ne işi var Zahid Bey’in orada diye eleştirenler var. Zahid Bey iyi oldu, biz RTÜK’ü asık suratlı, ceza veren bir kurum olarak bilirdik; ama öyle değilmiş, siz de bizden biriymişsiniz diyenler de oldu.
Müjde Ar’ın ekrandan sizi altın gününe çağırmasını nasıl karşıladınız?
Herkesin bizi konuk etmek isteyeceği kadar sempatik, yakın ve güvenilir biri olduğumu düşündüm.
Gerçekten o programın yetkililerinden böyle bir talep gelse gider misiniz?
Yeni bir polemik konusu ortaya çıksın istemiyorum bu konuda, onun için cevap vermeyeyim.
Raytingler, Türkiye ortalamasını yansıtmıyor
Yeni RTÜK Yasası’nda medya edep kısmına epey bir takıldı, sizce neden?
Biz herhangi bir programın ihlal içerip içermediğini belirlerken kanunumuzun dördüncü maddesindeki yayın ilkelerine müracaat ederiz. Bu yayın ilkeleri de sübjektiftir. Türk aile yapısına aykırı olmama, çocukları şiddetten korumak, şiddet içermemek, ülkenin dirliğini bütünlüğünü bozmama, genel ahlaka aykırı olmama tarzında A’dan Z’ye kadar içerikle ilgili olması gerekenler orada sıralanmış. Bizim burada ‘edep’ kelimesini koymamızın nedeni, Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa sınır ötesi yayın sözleşmesinde Avrupalı ülkeler ‘yayınların edebe aykırı olmaması’ diye bir madde olması. Biz doğrusu reklamlar, yayın süreleri, içerikleri, birtakım ilkeler konusunda taraf olduğumuz o antlaşmadan çok yararlandık. Avrupa Birliği ile müzakere sürecinde olan ülkemizde bunu yapmak zaten bir zorunluluk.
Medyanın şeffaflaşacağını ve tekelleşmenin engelleneceğini söylüyorsunuz...
Kesinlikle. Yeni yasa ile yayıncılığın başlangıcından günümüze kadar birikmiş birçok sorun neredeyse ortadan kaldırılacak. Yayıncıların bu manada beklentilerini, isteklerini karşılayacak tarzda hazırlandı. Ama karar yasama organında. Yasa tamamen oradan çıkmadan fazla iddialı konuşmamak lazım. Doğrusu yayıncılarla da paylaştığımız bu kanun içeriğinin aynı çıkması halinde birçok beklentinin karşılanacağını düşünüyoruz.
Reyting ölçümlerini RTÜK’ün üstlenmesi gibi bir durum mevzubahis olabilir mi?
Biz ölçümü kendimiz yapmayı değil, yapılan ölçümü dünya standartlarına uygun hale getirmeyi amaçlıyoruz. Bugün ülkemizde yapılan ölçümlerden Türkiye ortalamasını yansıtan sonuçlar alınmıyor. Reyting araştırmaları, reklam verenlerin ürünlerini satın alan seyircinin neyi izlediğini öğrenmelerini amaçlıyor. Reklam verenler, istedikleri şirkete, istedikleri gibi ölçüm yaptırabilirler. Ama bu ölçümler yayın içeriklerini belirler hale gelmemeli. Haber, belgesel gibi tematik yayın sunan kanalların ölçümü mümkün olmuyor
Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 14:02