ŞANTAJCI GAZETECİ
Adana’daki ibretlik medya savaşı! MUSTAFA MUTLU/VATAN |
Geçen yıl 22 Aralık’ta “Belediye Başkanları Kimin Parasıyla Yağcılık Yapıyor?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Aradan 11 aya yakın bir süre geçti. Sabah Gazetesi, Ersin Ramoğlu’nu tekrar eski işinde görevlendirdi. Ne olduysa ondan sonra oldu! Adana’da yayınlanan bazı yerel gazeteler, ulusal bir gazetenin temsilcisini, isim vermeden “Adana’daki bir belediye başkanına ilan vermesi için şantaj yapmakla” suçladı. Ramoğlu da bu suçlamayı üzerine alınarak mahkemeye başvurdu ve “yayın yasağı” kararı aldırdı. Bunun üzerine 13 yerel gazete dün Ramoğlu’nu protesto etmek için “Gazeteci sansür (!) istedi” ortak manşetiyle çıktı. Bu sütunlarda hep birilerinden hesap soruyoruz ya; şimdi biraz da iğneyi kendimize batıralım: Bu olay, Türk basını için “bir yüz karası”dır. Ama ben asıl bu “yerel” hesaplaşmada taraf olan “ulusal” Sabah Gazetesi’nin alacağı tavrı merak ediyorum. Bakalım olayı görmezden mi gelecekler, yoksa bölge temsilcileri Ramoğlu’na, “O şantajcı gazeteciye yönelik yayınları neden önledin? Bu iddialarla senin bir ilgin olabilir”mi diyecekler? Kısacası; Adana’daki medya kavgasını daha yakından izlemeliyiz... Çünkü bu iş daha şimdiden il sınırlarını çoktan aştı; devletin kasasına kadar uzandı! GÜNÜN SORUSU Bazı vatandaşlarımız, Güneydoğu’daki sel felaketi üzerine harekete geçti; bölgeye yardım yağıyor. Ama çoğu, bu malzemeleri göndermek için kargo şirketlerinin istediği parayı duyunca vazgeçiyor. Bütün kargo şirketlerinin sahipleri; sorum size: Böyle günlerde sizin de elinizi taşın altına sokmanız ve yardım malzemelerinden ücret almamanız gerekmez mi? Suçlu ben oldum! Turkuaz Hareketi’nin lideri Ali Müfit Gürtuna’ya bu sütunlarda çok sayıda soru sordum. O önce sessiz kalmayı tercih etti; sonra süre istedi. Dün ise kısa bir mektup göndererek, hakkındaki iddiaları reddetti. Örneğin Yeda Tekstil’in kurucusu olduğunu kabul etti ama 1984’te ayrıldığını söyledi. Tabii ben kendisine, “İyi de o zaman nasıl oluyor da 1986-87’de bu şirketteki vergi borcunuz yüzünden gazetelere düştünüz?” diye soramadım. Soyadını değiştirmesi gibi konulara ise hiç girmedi. Mektubunun son bölümünde ise, “Keşke bu soruları yayınlamadan önce bana sorsaydın!” diyerek bolca sitem etti. Eski bir meslektaşım olduğu halde; bir gazetecinin sorularını kamuoyu önünde sormasının, sadece onun “gücünü” gösterdiğini unuttu. Peki şimdi ne mi olacak? Ben sormaya, yazmaya devam edeceğim. Gerisi Sayın Gürtuna’nın bileceği iş! |