KAYNAK : Haber Vitrini
ANKARA/Yücelen, yazılı bir açıklama yaparak kendini savundu.Yücelen,"Yaşama Hakkının En Temel İnsan Hakkı Olduğunu” vurguladığım bir konuşmam, yer ve zaman itibariyle çarpıtılarak ve gerçek dışı anlamlar yüklenerek gündeme getirilmiştir" dedi.
Bakan YÜCELEN’in açıklaması şöyle;
“01 Temmuz 2002 Pazartesi günü, Ulusal bir televizyon kanalının ana haber bülteninde, İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yaptığım dönemde, Anayasamızda da anlamını bulan “Yaşama Hakkının En Temel İnsan Hakkı Olduğunu” vurguladığım bir konuşmam, yer ve zaman itibariyle çarpıtılarak ve gerçek dışı anlamlar yüklenerek gündeme getirilmiştir.
Söz konusu haberin hangi amaca yönelik olarak yapıldığı bizce malumdur ve şahsi menfaatlere ulaşmak için her türlü yolu mubah sayanların bir süredir kamuoyunun da yakından izlediği çirkin iftira ve karalama kampanyalarının bir devamıdır.
15 Kasım 2000 tarihinde Ankara’da Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’nde basın mensuplarını kabulümde, insan haklarıyla ilgili çalışmalarımızdan bahsedilmiş, yürütülen çalışmaların tamamen Türk insanının yaşam kalitesini yükseltmeye yönelik olduğu vurgulanmış, Avrupa Birliğine üyelik konusunun da Türkiye’ye şevk verdiği ve süreci hızlandırdığı ifade edilmiştir.
Söz konusu konuşmamda, ayrıca, insan hakları ihlallerinin insan haklarının üç düşmanı olan terör, fakirlik ve cahillik nedeniyle ortaya çıktığı ve bunlarla mücadele edildiği anlatılarak, terörün sona erdiğine, ekonomik istikrar önlemlerinin alındığına ve eğitim seferberliğinin başlatıldığına dikkat çekilmiştir.
Kimsenin düşüncelerinden ötürü mahkum edilmemesi gerektiğini, düşünceye müdahale etmenin yanlış olduğunu, geçmişteki insan hakları ihlallerinin devlet politikası olmadığını belirttiğim bu konuşmamda, Türkiye’de herkesin yasalar önünde eşit olduğunu ifade ederek, Manisa davasında 5 polisin ceza alması da bu konuya örnek gösterilmiştir.
Bu arada, tüm insanların yaşama hakkının birincil derecede insan hakkı olduğu ifade edilerek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin idam cezasının kaldırılmasını öngören protokolünü,Türkiye’nin, kanunlarında gerekli düzenlemeleri yapmadığı için imzalamadığını, buna rağmen 1984 yılından bu yana verilen 25 idam cezasının uygulanmadığı belirtilmiştir.
Anlaşılacağı üzere insan hakları ile ilgili bir bütünlük içerisinde anlam bulan genel değerlendirmelerim göz ardı edilerek, sadece iki cümlesinin, aradan yaklaşık bir buçuk yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra, belli bir amaca yönelik olarak ve kamuoyunun doğru bilgilendirilme hakkı yok sayılarak yayınlanması, objektif ve sorumlu gazetecilik anlayışıyla bağdaştırılamaz.
En önemli insan hakkı, insanın yaşama hakkıdır. Demokratik devlet, kişinin vazgeçilmez hak ve özgürlüklerini korumakla görevlidir. Bu nedenle, insan hakları ve temel özgürlüklerin evrensel olarak ve ayrım gözetilmeksizin herkes için gerçekleştirilmesi, çağımızın; başlıca amaçlarından biridir.
Terörle mücadele ve insan hakları arasında da yakın bir bağlantı mevcuttur. Terör bir insanlık suçudur. En önemli özelliği de, başta yaşam hakkı olmak üzere, insan haklarını hedef almaktır.
Her terör eyleminin bir insan hakları ihlali olduğunu savunan ilk ulusal teşkilat bizim güvenlik güçlerimizdir.
Terörün, insan haklarının ve özgürlükçü demokrasinin filizlenip gelişmesine en büyük engeli oluşturduğunu belirleyip, buna göre mücadele eden güvenlik birimlerimiz, bu kararlılığı yılların özverisi üzerine bina etmiştir.
Nitekim; yaşlı, genç, çocuk ve kadın ayırımı yapmaksızın 35 bin insanımızı vahşice katleden, fidan gibi askerlerimizi, polislerimizi şehit eden, bebek katili eşkıya çetesi ve başı, devletimizin aldığı etkin tedbirler, kahraman güvenlik güçlerimizin üstün gayreti ve aziz Türk milletinin teröre karşı dirayetli tutumu sonucu, bugün çok büyük ölçüde etkisiz hale getirilmiştir.
Bu cinayet şebekesinin mensupları ve elebaşları tek tek yakalanarak Yüce Yargı’ya teslim edilmiştir. Hukuki süreç içerisinde haklarında hukukun gereği neyse o yapılmaktadır ve yapılacaktır. Bundan da hiç kimsenin şüphesi olmaması gerekir.
Bu uğurda, verdiğimiz her şehidimiz, kaybettiğimiz her canımız, sakat kalan her evladımız milletçe yüreğimizden bir parçayı da beraberinde götürmüştür. Bu vesile ile aziz şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimize şükran duygularımı ifade ediyorum.
Bu fedakar ve yiğit evlatlarımızla, ne kadar iftihar etsek, ne kadar onur duysak azdır. Onların feragat ve fedakarlıklarını büyük bir gururla daima yüreğimizde taşıyacağız. Kahramanlıklarını, destanlarını, hatıralarını ilelebet yaşatacağız. Aziz hatıralarına ne yapılsa şüphesiz azdır. Onlar için yapılması gerekenlerin en iyisini yapmaya devam edeceğiz. Bu bizim için kutsal bir görevdir.
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve terör dahil her türlü suç ve suçlularla mücadelesini hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde büyük bir kararlılıkla yürütmektedir. Güvenlik güçlerimiz temel hak ve özgürlüklerin en büyük teminatıdır. Onun için terörist dahi olsa, sağ olarak yakalayıp yüce yargıya teslim etmek güvenlik kuvvetlerimizin temel amacıdır.
Bir taraftan, insan hakları konusunun evrensel değerlerine saygılı bir ülke olarak azami gayret gösterilirken, öte yandan ülkemizi bölüp parçalamak ya da çağ dışı ideolojilere bağlamak isteyen güçlere de kesinlikle aman verilmeyecektir.
Özgürlükçü, katılımcı ve her anlamda tam demokratik rejim, Türk milletinin vazgeçilmez, feda edilemez, ödün verilemez yaşam tarzıdır.
İnsan haklarını korumak ve geliştirmek, bu açıdan bakıldığında toplumun her kesiminin sorumluluğundadır. Bu amaç, bütün insanların işbirliği yapmasını gerektiren bir büyük davadır.
Güvenlik güçlerimizin terörle mücadele ve temel hak ve özgürlükleri koruma kararlılığını sınamaya kalkanlar dün olduğu gibi, bugün ve gelecekte de hüsrana uğrayacaklardır. Bu konuda, şahsi rant ve ikbal beklentisi içinde tamamen asılsız, gerçek dışı senaryolar üretenler, güvenlik kuvvetlerimizin şevk ve heyecanını kıramayacaklardır.”
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Rüştü Kazım YÜCELEN
İçişleri Bakanı
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:21
