Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Türkiye'nin, AB'ye en kısa sürede katılmaya kararlı olduğunu belirterek, bu amaca yönelik olarak başlatılan yasal ve yönetsel çalışmaların 2003 yılında aynı yoğunlukta sürdürüleceğine inandığını bildirdi.
Sezer, ''Avrupa'nın, Türkiye'ye adaylık sürecinde görüşme tarihi verilmesi konusundaki olumsuz yaklaşımı, bizleri tarihsel ereğimizden ve yolumuzdan uzaklaştırmayacaktır; demokrasi, insan hakları ve özgürlükleri konusundaki eksiklikleri gidermemiz, AB'nin Türkiye'ye yönelik kararlarına bağlı tutulamaz'' dedi.
Cumhurbaşkanı Sezer, Kıbrıs sorunuyla ilgili BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın hazırladığı planın görüşülebilir olduğunu düşündüğünü ve çözüm çabalarının planda öngörülen takvime uygun olarak yoğun biçimde sürdürülmesini desteklediğini kaydetti.
Sezer, yeni yıl dolayıyla bir mesaj yayımladı.
Mesajında, üzüntü ve sevinçleriyle bir yılın daha geride bırakıldığını, umut ve beklentilerle yeni yıla girildiğini kaydeden Sezer, her yeni yılın, umudun egemen olduğu, iyimserliğin canlandığı, daha iyi yaşam koşullarına ulaşma yolunda beklentilerin arttığı bir ortamı yarattığına işaret eti. Sezer, ''2003 yılının Ulusumuza, ülkemize, dünyamıza ve tüm insanlığa barış, kardeşlik, huzur ve mutluluk getirmesini diliyorum'' dedi.
Sezer, 2002 yılının, Türkiye ve dünya açısından önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Dünya bir yandan insanlığın mutluluğu ve gönenci için yeni arayışlar içine girerken, öte yandan başta yoksulluk ve gelir dağılımındaki dengesizlikler olmak üzere birçok sorunun çözümü konusunda yeterli ilerleme sağlanamaması, geleceğe ilişkin umutları gölgelemektedir.
Dünyanın, yaşanan olumsuzluklardan gerekli dersleri çıkarması, insanlığı geçmişte düşülen hataların yinelenmesinden kurtaracaktır.
Terörle ve yoksullukla savaşım, şiddetin ve ayrımcılığın önlenmesi, evrensel barışın sağlanması, demokrasi ve insan haklarının her düzeyde geliştirilmesi, sürdürülebilir kalkınma anlayışının benimsenmesi ve uygulanması, çevrenin korunması gibi konular, tüm ülkelere ortak sorumluluklar yüklemektedir.
Türkiye geçmişte olduğu gibi, bugün de dünyanın ortak sorunlarının çözümüne katkı sağlamayı, üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeyi sürdürecektir.'' Türkiye'nin, 2002 yılında ekonomik sorunlarını aşmak için yoğun çaba gösterdiğini, yurttaşlarının temel hak ve özgürlüklerini geliştirmek doğrultusunda köklü adımlar atarak çağdaş dünyayla bütünleşme sürecinde de önemli ilerlemeler sağladığını bildiren Cumhurbaşkanı Sezer, bu adımların, insan hak ve özgürlüklerinin evrensel ölçütlere ulaştırılması konusundaki kararlılığı ortaya koyduğunu belirtti.
Sezer, teknolojinin insan yaşamını kolaylaştıran gelişimi ve yeni olanakların yaratılması için oluşturduğu itici güç ile bu yüzyılda büyük ilerleme, gelişim ve değişim süreci yaşandığını bildirdi.
Yerel ve bölgeselden başlayarak, ekonomik, siyasal ve toplumsal alanlardaki oluşum ve işbirliklerinin her geçen gün genişlediğini, tüm dünyaya yayıldığını bildiren Sezer, ekonomik ve siyasal yönden uluslararası alanda yeterliliğe sahip ve etkinliği olan dünya ülkelerinin, bulundukları konumu sürdürmekten öte, geleceğe dönük ve yeniliğe açık stratejiler geliştirdiklerine işaret etti. Sezer, mesajında, şunları kaydetti:
''Ülkeler, kendi öz değerlerini gözardı etmeden ve kimliklerini yitirmeden, dünyadaki değişimlere, yenilik ve olanaklara kapılarını açmalıdır. Çağdaş yaşamın evrensel değerleri, yüzyıllardır akıl ve sağduyu ile geliştirilmiş birikimler olarak karşımızda durmaktadır.
İnsanlığın ortak zenginliği olan bu birikimlerden yararlanmanın önemli bir kazanım olduğunu unutmadan, her alanda ilerlemenin içinde yer almalı ve gelişime katkıda bulunarak geleceğe güvenle bakmalıyız.''
''EKONOMİK REFORMLARI SÜRDÜRMEMİZ ZORUNLU''
Sezer, yaşanılan yüzyılda başarıdan söz edebilmek için saydam yönetim anlayışı etkin, hukuk devleti, katılımcı demokrasi, etik değerler, serbest piyasa ekonomisi temelleri çerçevesinde işleyen bir düzeni yaşama geçirmek gerektiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
''Ekonomi alanında ülkemizi güçlü kılabilmek için, enflasyonla savaşım, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağıtılması, büyümenin sürekli kılınması, üretimin artırılması konusundaki çabalarımızı ve bu çabaların gerektirdiği reform çalışmalarını sürdürmemiz zorunludur.
Yaşanan sıkıntıların ardından, ülke ekonomisinin yeniden büyüme sürecine girmiş olması, geleceğe ilişkin umutlarımızı artıran olumlu bir gelişmedir. Büyümenin sürekli kılınması amacı doğrultusunda üretimi, verimliliği ve yatırımları artırarak ekonomik kalkınmaya hız kazandırmalıyız.
Ulusal gelir artsa bile, gelir dağılımındaki adaletsizliğin ve bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarının ortadan kaldırılamaması durumunda, halkın gönencinden ve gerçek kalkınmadan söz edemeyiz.
Gerçek bir kalkınmadan söz edebilmek için, eğitim düzeyinin yükseltilmesi, eğitilmiş ve uzmanlaşmış işgücünün artırılması, tüm nüfusun sosyal güvenlik korumasına alınması da önceliklerimiz arasındaki yerini almalıdır.
İşsizlik, toplumumuzun geniş kesimini etkileyen temel sorunlarımızdandır. Giderek büyüyen yoksulluğun önlenebilmesi, yurttaşlarımızın yaşam koşullarının iyileştirilmesi için, yeni istihdam alanları yaratmalı, doğru, gerçekçi ve uygulanabilir çözümler üretmeliyiz.
Gelir dağılımı dengesini ciddi anlamda bozan yolsuzluklar, ülke kaynaklarının savurganca tüketilmesine yol açmakta, toplumumuzun geniş kesimlerini yoksullaştırmaktadır. Yolsuzlukla savaşımda, demokrasinin, saydam yönetim anlayışının ve toplumsal tepkinin etkin kılınmasıyla başarılı olabiliriz. Ulusumuz, saydam yönetim anlayışının tüm yönetim kademelerinde yaşama geçirilmesi beklentisi içindedir.''
''TÜRKİYE, AB'YE KATILMAYA KARARLIDIR''
Sezer, 2002 yılının, Türkiye'nin Avrupa'yla bütünleşmesi yolunda önemli adımların atıldığı ve Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinin yeni bir aşamaya girdiği bir yıl olduğunu belirterek, Türkiye'nin çağdaş anlamda batıyla bütünleşmesinin, Cumhuriyetin kurulması ve Atatürk'ün reformlarıyla başladığını vurguladı. Cumhuriyetin temellerinin, Büyük Atatürk'ün çağdaşlaşma tasarısı üzerine kurulduğunu, Türkiye'nin Batı'yla bütünleşmesinin, bireyin değerlerini öne çıkaran ve kendini geliştirmesinin önünü açan aydınlanma anlayışını içerdiğini bildiren Sezer, şunları ifade etti:
''Türk toplumu, her zaman gelişmeye ve ilerlemeye açık olmuş, bu yöndeki özlem ve istemlerini giderek yaygınlaşan bir sivil toplum örgütlenmesi içinde dile getirmiştir. Türkiye'nin çağdaşlaşma ve Avrupa'yla bütünleşme yönünde attığı adımlar, toplumumuzun bu yönelimiyle örtüşmektedir. Ereğimiz, Türk toplumunu her yönden en gelişmiş batılı toplumlar düzeyine çıkarmaktır.
Bu bağlamda, Türkiye, Avrupa Birliği üyeliğinin gereklerini yerine getirerek, olabilecek en kısa sürede Birliğe katılmaya kararlıdır. Bu amaca yönelik olarak başlatılan yasal ve yönetsel çalışmaların 2003 yılında aynı yoğunlukta sürdürüleceğine inanıyorum. Avrupa'nın Türkiye'ye adaylık sürecinde görüşme tarihi verilmesi konusundaki olumsuz yaklaşımı, bizleri tarihsel ereğimizden ve yolumuzdan uzaklaştırmayacaktır; demokrasi, insan hakları ve özgürlükleri konusundaki eksiklikleri gidermemiz, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye yönelik kararlarına bağlı tutulamaz. Çünkü Türkiye, bir kültür ve uygarlık yönelimi olarak Batının çağdaş değerlerini Avrupa Birliği ortada yokken benimsemiştir.'' Sezer, ekonomik istikrar yönündeki çabaların, AB'ye üyelik sürecinde Maastricht ölçütlerinin yerine getirilmesi ereğiyle çakıştığı belirterek, ''Maastricht ölçütleri, ekonomimize belirli bir takvim ve disiplin içinde daha sağlıklı bir işleyiş kazandırılmasına yardımcı olacak somut bir gündem oluşturmaktadır'' dedi.
KIBRIS SORUNU, ADANIN GERÇEKLERİ TEMELİNDE ÇÖZÜLÜR''
Cumhurbaşkanı Sezer, 2002 yılında Kıbrıs'ta çözüm sürecinin, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın girişimiyle başlayan doğrudan görüşmelerle ivme kazandığını bildirdi. Kıbrıs sorununun, ancak adanın gerçekleri temelinde çözüme kavuşturulabileceğini, dışarıdan zorla kabul ettirilmeye çalışılan çözüm formüllerinin başarı şansı bulunmadığını her zaman dile getirdiklerini belirten Sezer, şunları kaydetti:
''Kıbrıs sorununun çözüme kavuşturulması yönündeki çabalara yapıcı bir yaklaşımla yardımcı olmaya çalışmaktayız. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından hazırlanmış olan planın görüşülebilir olduğunu düşünüyor ve çözüm çabalarının planda öngörülen takvime uygun olarak yoğun biçimde sürdürülmesini destekliyoruz. 2003 yılının Kıbrıs sorununun kalıcı ve hakça bir çözüme kavuşturulacağı, Kıbrıs Türklerinin güvenliğinin ve gönencinin egemen eşitliğe dayanan yeni bir ortaklık temelinde güvence altına alınacağı bir yıl olmasını diliyoruz.
Türkiye, bugüne değin olduğu gibi bundan sonra da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ve Kıbrıs Türk halkını desteklemeyi sürdürecektir. Kıbrıslı Türk kardeşlerimizin, yıllardır göğüs gerdikleri haksız ambargolardan kurtularak uluslararası toplumla ve Avrupa'yla bütünleşmesini istiyoruz. Bu konuda Avrupa Birliği'ne de görev ve sorumluluk düştüğüne inanıyoruz.''
BARIŞA FIRSAT TANIMALI
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Irak'taki soruna barışçı bir çözüm bulunabileceğine ve bu konuda diplomatik yolların henüz tüketilmediğine inandıklarını belirterek, ''Tüm taraflarca barışa fırsat tanınması gerekmektedir. Irak'la ilgili temel yaklaşımımız budur'' dedi.
Sezer, yeni yıl dolayısıyla yayınladığı mesajında, Irak'taki gelişmeleri de değerlendirdi.
Irak'taki olası gelişmeler karşısında dikkatli ve duyarlı olduklarını belirten Sezer, ''Egemenliğinin, toprak bütünlüğünün ve siyasal birliğinin korunmasına her zaman önem verdiğimiz bu komşumuzun, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin ilgili tüm kararlarına eksiksiz uyarak bölgemizdeki savaş tehdidinin ortadan kaldırılmasına yardımcı olmasını ve kardeş Irak halkının yıllardır çektiği sıkıntıların sona ermesini istiyoruz'' dedi.
Türkiye'nin, devletler arasındaki ilişkilerde uluslararası hukukun üstünlüğüne inandığına ve dış politikasını bu temel yaklaşıma dayandırdığına işaret eden Sezer, Irak'taki durumla ilgili olarak atılacak tüm adımların uluslararası yasallık ve oydaşma zemininde olmasının, bu konudaki politikalarının özünü oluşturduğunu bildirdi. Sezer, şöyle devam etti:
''İzlemekte olduğumuz politika, Anayasamızın, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesini ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasını düzenleyen 92. maddesinde ifadesini bulan anlayışın da bir gereğidir.
Türkiye, her zaman barıştan yana olmuş, dış politikasını büyük Atatürk'ün 'yurtta barış, dünyada barış' ilkesi temelinde biçimlendirmiştir. Bölgemizde barışın korunması ve güçlendirilmesi de dış politika önceliklerimizin başında gelmektedir. Türkiye, gelişmeleri devlet geleneklerinden kaynaklanan serinkanlı bir yaklaşımla izlemekte ve sağduyulu bir biçimde değerlendirmektedir. Irak'taki soruna barışçı bir çözüm bulunabileceğine ve bu konuda diplomatik yolların henüz tüketilmediğine inanıyoruz. Tüm taraflarca barışa fırsat tanınması gerekmektedir. Irak'la ilgili temel yaklaşımımız budur.''
''TÜRKİYE'NİN IRAK İLE UZUN BİR SINIRI PAYLAŞTIĞI UNUTULMAMALI''
Sezer, Türkiye'nin, Irak konusunda müttefiki ve stratejik ortağı ABD ile yakın işbirliği içinde, siyasal ve askeri diyalogunu sürdürdüğünü ifade ederek, ''Bu bağlamda, ABD'nin, Irak yönetimini BM ve uluslararası toplumla işbirliğine zorlamak amacıyla yürüttüğü, hiç gerçekleşmemesini dilediğimiz askeri operasyona hazırlık niteliğindeki kimi planlama çalışmalarına da kolaylık sağlamaktayız'' dedi.
Türkiye'nin Irak'la uzun bir sınırı paylaştığı, bölge ülkeleriyle ve halklarıyla köklü tarihi bağlara sahip olduğunun unutulmamasını isteyen Sezer, şunları kaydetti:
''Bu nedenle, ABD'nin, bölgesel istikrar yönünden kaygı duyduğumuz Irak'a yönelik olası bir harekat çerçevesinde Türkiye'nin uluslararası yasallık ve oydaşma temelinde sağlayabileceği katkıları, coğrafya ve tarihin getirdiği bu özel koşullar ışığında değerlendirmek durumunda olduğunu vurgulamak isterim. Bu konudaki kaygılarımızı, ABD makamlarıyla içtenliğe dayanan ortaklık ilişkimiz içinde paylaşmaktayız. Her durumda, Türkiye'nin kendi ulusal çıkarlarını öncelikle gözeterek, bölgesel barış ve istikrara katkı oluşturmak yönünde gerekli kararları alacağına kuşku yoktur.''
''ZORUNLU TEMEL EĞİTİM 12 YILA ÇIKARILMADIR''
Cumhurbaşkanı Sezer, Türkiye'nin yürüttüğü çağdaşlaşma çabalarının, yurttaşların gönenç düzeyi yüksek bir toplumda, uygarlığın tüm olanaklarından yararlanmalarını sağlamaya yönelik olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin, Atatürk'ün başlattığı çağdaşlaşma, aydınlanma ve demokratikleşme sürecini her koşulda sürdürme kararlılığında olduğunu belirten Sezer, ''Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğünün, Atatürk ilke ve devrimlerinin korunması, hepimizin ortak görevi ve sorumluluğudur'' dedi.
Çağdaşlaşmanın en önemli temellerinden birinin eğitim olduğuna dikkati çeken Sezer, çağdaşlığı ve demokrasiyi benimsemiş diğer ülkeler gibi, Türkiye Cumhuriyeti'nin de kuruluşundan bu yana eğitime büyük önem verdiğini vurguladı.
Sezer, aklın ve bilimin üstünlüğüne dayalı bir yaşam biçimi olan Cumhuriyet'in, çağdaş eğitim politikalarını da birlikte getirdiğini ifade etti.
Türkiye'nin 1997 yılında zorunlu temel eğitimi 8 yıla çıkararak, eğitim hizmetlerinin kalitesini yükseltme ve çağdaş dünyayla bütünleşme yolunda önemli bir adım attığını anlatan Sezer, geçen 5 yıl içinde başarıyla uygulanan 8 yıllık eğitimin yerleştiği ve vatandaşlarca da benimsendiğinin görüldüğünü belirtti. Sezer, şöyle devam etti:
''Bugün öncelikli konularımızdan biri de, zorunlu temel eğitimin Avrupa ülkeleri ölçütleri doğrultusunda 12 yıla çıkarılması olmalıdır. Böyle bir adımın, dünyadaki ilerleme yarışında ülkemizi daha güçlü kılacağı kuşkusuzdur.
Ayrıca, eğitimin tüm kademelerinin, her türlü tartışmadan uzak tutulmasına özen gösterilmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. Ülkemizin, eğitim sisteminin dayandığı ilkelerden ödün vermesi beklenemez ve düşünülemez. ''
''KÖKLÜ YAPISAL DEĞİŞİKLİKLER KARARLILIKLA SÜRDÜRÜLMELİ''
Cumhurbaşkanı Sezer, Türkiye'nin, 79 yıl gibi ulusların tarihinde uzun sayılmayacak bir zaman diliminde ve sorunlarla dolu coğrafyada büyük başarılara ulaşmış bir ülke olduğunu vurguladı.
Sezer, Türkiye'nin güçlü ve üreten ekonomiye kavuşması, demokratikleşmesini tamamlaması, hukuk devleti ilkesini üstün ve egemen kılması, siyaseti toplumun isteklerine yanıt oluşturacak bir yapıya kavuşturması ve dünyanın gelişmiş ülkeleri arasına girmesinin, Türk ulusunun en büyük amacı olduğunu bildirdi. Sezer, mesajında şu görüşlere yer verdi:
''Yaşamın her alanında çağdaş toplum anlayışına işlerlik kazandırmayı amaçlayan ülkemizde uygar ve demokratik bir devlet olmanın gereklerini yerine getirecek köklü, kapsamlı ve hızlı yapısal değişiklikler ve düzenlemeler kararlılıkla sürdürülmelidir.
Bir yandan demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti alanlarındaki gelişmeyi tamamlamak için gerekli adımlar atılırken, diğer yandan da ekonomimizin istikrarlı, büyüyen, üreten, istihdam yaratan ve saydam bir yapıya kavuşturulmasına önem verilmelidir.
Halkımızın istek ve beklentileri doğrultusunda reform çabalarının sürdürülmesi durumunda, ülkemiz yakın bir gelecekte gelişmiş dünya devletleri arasına girecektir. Türkiye, dinamik ve genç nüfusu, kaynak ve olanakları, tüm kurum ve sivil toplum örgütleriyle bu büyük amaca erişecek güçtedir.'' ''Yeni umutlarla karşıladığımız 2003 yılının, ulusumuz için istikrarlı, başarılı ve beklentilerin karşılandığı bir yıl olması hepimizin dileğidir'' diyen Sezer, Türk ulusunun, birlik ve dayanışma içinde büyük güçlükleri aştığını, çağdaşlaşma yolunda yılmadan çaba gösterdiğini, Türkiye Cumhuriyeti'ni bugünkü düzeyine ulaştırdığını vurguladı. Sezer, şunları kaydetti:
''Yurttaşlarımızın toplumsal ve ekonomik yaşamda karşılaşılan güçlüklerin aşılabilmesi için devletimize verdiği destek, gelişme, büyüme ve kalkınma yolunda en büyük güvencemiz olmuştur.
Çocuklarımız ve gençlerimizin geleceğe ilişkin kaygılarını en aza indirebilmek, onlara daha güzel yarınlar bırakabilmek, yeniliklere açık, gurur duyacağımız aydınlık bir ülke durumuna gelebilmek için hepimize büyük sorumluluklar düşmektedir.
Tüm yurttaşlarımızın bu bilinçle, güçlü ve gelişmeye açık Türkiye ereğine ulaşma yolunda yılmadan çalışması, ülkemize sahip çıkması gerekmektedir.
Daha aydınlık yarınlara ulaşmak için ulus olarak elbirliği ile çalışmamız, kendimize inanmamız, sahip olduğumuz olanaklar ve öz kaynaklarımızı en verimli biçimde kullanmamız yeterli olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, yurtiçindeki ve dışındaki yurttaşlarımızın, Kıbrıs'taki soydaşlarımızın ve tüm insanlığın yeni yılını kutluyorum. Yeni yılın herkese, başarı, sağlık, mutluluk getirmesini diliyorum.''
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:02