Gündem
  • 14.10.2013 17:10

Silahını bırakan katil suçsuz olmaz

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsviçre'nin Neue Zürcher Zeitung (NZZ) gazetesine verdiği demeçte, BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye konusunu bloke etmesini eleştirerek Cenevre’de planlanan Suriye Konferası’nın başarısız geçebileceğinden dolayı uyarıda bulundu. Davutoğlu, Türkiye’de şu an yarım milyona yakın mültecinin olduğunun hatırlatılması üzerine, ''Uluslararası camia, Suriye krizinin insanı yönünü yeterince gözönünde bulundurmuyor. Çok büyük bir insanı trajedi yaşanıyor. Esed rejiminin baskıcı politikası bugüne kadar 120 bin insanın ölümüne sebep oldu ve 2 milyondan fazla insan komşu ülkelere kaçtı. Türk Devleti, Suriye krizinin başlamasından bu yana mülteciler için kapılarını sonuna kadar açık tuttu. Bizim geleneklerimiz de böyledir. Bugüne kadar mülteciler için 2 milyar dolar kadar harcama yaptık. Gelen mültecilerin 200 bini mülteci kamplarında yaşıyorlar, 350 bini  ise Türkiye’nin farklı şehirlerinde yaşıyorlar. Okullarımız, hastanelerimiz ve alt yapımız yıpranıyor. Ayrıca mültecilerin hareketleri üzerinde kontrolümüz de yok'' ifadelerini kullandı.

Kasım ayında Cenevre’de Suriye Konferansı düzenlenmesi durumunda Türkiye'nin katılımı olmadan konferansın manasız kalacağını vurgulayan Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye krizinin hızlı, meşru ve adil yollardan çözülmesinden yana olduğunu belirtti.

En önemli pazarlık partnerinin Suriye halkı olduğunu dile getiren Davutoğlu, ''Suriye halkının Esad’ı o masada isteyeceğini düşünmüyorum. Türkiye’nin de dahil olduğu Suriye’nin Dostları Grubu, kimin katılacağına karar verecek. Esad rejiminin yaptıklarına karşı hepimizin pozisyonu aynı. 114’e yakın ülke bizimle aynı düşünceyi paylaşıyor. Bu rejim kimyasal silah kullandı. Bu resmi kullanmama izin verin. Katil silahını bıraktığı zaman, suçsuz olmaz. 1400’ten fazla insan kimyasal silah kullanımından dolayı yaşamını yitirdi. Rejim, bu suçun cezasını çekmeli. Bosna Halkı, insanlık suçu işleyenlerle aynı masada oturmayı kabul etmişti. Fakat geçen yıl yapılan görüşmelerde şöyle bir şey ortaya çıktı: Ellerine kan bulaşmış insanlarla aynı masaya oturmak istemediler ve onları görüşmeden uzaklaştırdılar'' şeklinde konuştu.

Türkiye, dünyanın hiç bir yerindeki terör örgütünü desteklemiyor. Radikal güçleri de desteklemiyor

Davutoğlu Suriye'deki El Nusra Hareketi’ni nasıl yorumladığını sorulması üzerine, ''Size açıkça şunu söyleyeyim: Türkiye, dünyanın hiçbir yerindeki terör örgütünü desteklemiyor, radikal güçleri de desteklemiyor. Fakat şu sıralar Suriye’de radikal grupların olmasından sorumlu olan Esed rejimidir. Suriye’deki kargaşanın oluşmasının sebebi Esed’in yaptıklarıdır. Ayrıca uluslararası örgütler de bu konuda sorumlular. Özellikle BM Güvenlik Konseyi. Böyle bir şey oluşunca da orada radikal gruplar konuşlandı. Daha 2 yıl öncesine kadar burada bu tür gruplar yoktu. Geçen yıla kadar birkaç 100 radikal grup vardı. Bu yıl ise binlerce savaşçı oraya yerleşti. Eğer radikalleşmeyi önlemek istiyorsak, Suriye için çözüm bulmamız gerekiyor. Ulusal Koalisyon’a her türlü muhalif grup üye. Bu koalisyon güçlenirse buradaki vakumda doldurulmuş olur'' diye konuştu.

Uluslararası camianın çözüm bulamamasının da suçu olduğunu vurgulayan Davutoğlu, demecinde şunlara yer verdi:

''Bu bizi tedirgin ediyor. İki radikal grup var şu an güç kazanan; biri Şam’da, diğeri de savaş alanında. Eğer Cenevre Konferansı’nda adil bir çözüm çıkmazsa sadece Suriye’de değil bütün dünyada soruna sebep olacaktır. 2011 yılında Beşar Esad ile 10 ay boyunca görüşmeye ve ikna etmeye çalıştık. O zamanlar Suriye sorunuyla kimse ilgilenmiyordu. Krizin büyüyebileceğini o zamanlar söylemiştik. Peki ne oldu? BM Güvenlik Konseyi, iş yapamaz hale geldi. Bugüne kadar hiçbir şey yapmayanları eleştirmemiz gerekir.''

Gazetenin ''Süriye’de aktif olan cihatçılar, Türkiye için de sorun haline geldi. Peki bu örgütlerin para vereni Suudi Arabistan ve Katar’a niye müdahale etmiyorsunuz?'' sorusuna ise Davutoğlu, ''Böyle bir desteğin olduğuna dair, kesin bir hüküm çıkarılmamalı. Bu, Esed rejiminin bir propagandası. Suriye halkından oluşan meşru ve ılımlı muhalefetin kimler tarafından desteklendiği konusuyla da karıştırlmamalı. Diğer radikal örgütlerin kimler tarafından desteklendiğini bilmiyoruz. Fakat burada Irak’taki Ebu Garip Hapishanesi’nden kaçan savaşçıların da olduğunu biliyoruz'' şeklinde cevap verdi.

Davutoğlu, Arap Baharı ile iglili tutumunu da açıklayarak, kendilerinin bir prensibi olduğunu ve Arap Baharı’nı yaşayan ülkelerdeki meşru hareketleri desteklediklerini belirterek, "Nerede olursa olsun. Tarihinde ilk defa halkın seçimiyle gelen Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’yi destekledik. Avrupa ve diğer kıtalar arasında iki farklı demokrasi standardı olamaz. Eğer hükümet bir yanlışlık yaparsa, buna halk karar verir, sokaklar veya ordu değil. Mısır’ın demokrasi hareketi çok önemli. Oradaki gelişmeler bütün bölgeyi etkiliyor. Mısır’daki başarı, bizim ülkemizdeki başarıdan daha önemli. Mısır’ın demokratikleşmesi, bölgdede pozitif bir domino etkisi yapar, fakat ters tarafa doğru yönelme negatif etki yapar bölgeye'' diye konuştu.

Türkiye'nin Mısır’da niye arabulucu rolü üstlenmediği sorusuna da birkaç ülkeyle darbeden önce arabuluculuk yapmaya çalıştıklarını ve  Mursi düşürülmeden 48 saat önce çok fazla telefon görüşmesi yaptığını hatırlatan Davutoğlu, ''Ondan önce de çok iş yapmaya çalıştım. Fakat arabuluculuk yapabilmek için iki tarafa da ulaşabilmeniz gerekir. Mursi’yi dışlarsanız, bu imkansız hale gelir'' dedi.

Komşularla sıfır sorun çökmedi

Mısır'ın Türkiye'nin bölgedeki ülkelerle ''sıfır sorun' politikasının çöktüğünü gösteren bir ülke olduğunu" reddeden Davutoğlu şunları söyledi:

"Sıfır sorun politikası, bizim ilkesel programımız. Bizim sadece bir iki komşumuz yok. Ayrıca sorunların çözülebilmesi için karşı tarafta da partnere ihtiyacınız vardır. Son 10 yılda Ukrayna ve Yunanistan ile çok önemli ilişkiler geliştirdik. Rusya ile vize muafiyeti sözleşmesi imazaladık. Sadece Avrupa Birliği ile libarelleşmeye gidemedik. Soğuk Savaş döneminde çatışma yaşadığımız ülkelerle vizeleri kaldırabildik, fakat o dönemlerde dostumuz olan ülkelerle bu durumu başaramadık. Gürcistan’a geçerken kimlik kartıyla geçebiliyoruz. Evet. Suriye ile bir sorunumuz var. Mısır konusunda ise darbe rejimini meşrulaştıramayız. Sorun bizde değil, karşı tarafta. 2002 yılında komşu ülkelerle ihracat yüzde 8 iken şu sıralar yüzde 32 durumunda. Bu bile sıfır sorun ilkesinin ne kadar başarılı olduğunu göstermeye yeter.''

Ermenistan ve Kıbrıs konusuna da değinen Davutoğlu, Ermenistan ile ilişkilerin 10 yıl öncesinden daha iyi durumda olduğunu belirterek, ''Keşke daha iyi olabilse. Kıbrıs Rum Kesimi’nin yönetimiyle de daha iyi ilişkilerimizin olmasını isterdik. Fakat buradaki sorun da bizden kaynaklanmıyor. 2004 yılındaki Annan Planı’nı biz kabul etmiştik. Fakat Kıbrıs Rum Kesimi bu plana karşı çıktı. Ermenistan ile de 2009 yılında protokol imzaladık. Fakat Ermenistan Anayasa Mahkemesi, Azerbaycan’daki işgal topraklarının devam etmesine karar verdi'' diye konuştu.

Cenevre’deki BM binasının önüne Ermeni Anıtı planı hakkında ilgili Bakan Burkhalter ile görüştüğünü belirterek, Burkhalter konunun zorluğunun farkında. Görüşmeler devam ediyor. Umarım memnun edici sonuçlar elde edilebilir. Bu konuda atılacak tek taraflı adımlar, Türkiye-Ermenistan ilşikilerine fayda sağlamayacaktır'' dedi.
 

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 11:14

İLGİLİ HABERLER