Gündem
  • 10.7.2024 22:00

Sinan Ateş davasında savcılarla ilgili MHP’ye iletilen mektuptan inanılmaz bağlantılar çıktı

Gazeteci Fuat Uğur, Sinan Ateş davasının savcılarıyla ilgili MHP'ye ulaşan mahrem mektubu açıkladı...

Ayşe Ateş ve arkasındaki gölge metin yazarına mektup

Fuat Uğur

Ayşe hanım, öncelikle tekrar bu elim kaybınız nedeniyle size başsağlığı dilerim. Özellikle geride kalan ve asıl mağdur olan iki evladınız için hakikaten çok üzgünüm.

Bu mektubun muhatabı olarak metin yazarınızı da ekledim istemeyerek. Sebebini siz de biliyorsunuz.

Okumakta güçlük çektiğiniz, elinize tutuşturulan metinleri yazanlar hakkında bir yorum yapmak istemezdim ama saldırgan ve aniden çirkinleşen bu üslubu geçmiş tecrübelerimden iyi bilirim, nerede olsa tanırım.

Neyse, içeriği bilemem. Sonuçta imza size ait, sözlerimin gideceği yer de sizde biter.

Son paylaşımınızda BENİ HEDEF GÖSTERMİŞSİNİZ. Eşinizin annesi Saniye hanıma saldırıldığını iddia ederek, ağır küfürlerle başladığınız uzun paylaşımınızın bir yerinde şöyle diyorsunuz:

“Dün bütün kutsallarınıza küfür eden Zihni Çakır'la, Fuat Uğur'la bugün el ele verip birkaç korkağın, alçağın boğazına kadar battığı bu siyasi cinayeti dile getirenleri hakaretle, küfürle, tehditle, örgütçülükle, cinsiyetçi söylemlerle bastırmaya çalışırken yüzünüzde kızarmanın en ufak belirtisine yer vermiyorsunuz.”

Sinan Ateş cinayetiyle ilgili tek bir yazı (*) yazdım şimdiye dek. O da “MHP’ye iletilen mahrem bilgiler” başlığını taşıyordu. Davanın ilk soruşturma ekibi savcılarla ilgili MHP’de olan ve savcıların ankesörlü aramalarına dair bilgileri içeren belgelere yer veren yazıydı.

Üç gün önce “Troller ilk savcıları FETÖ’cülükle suçluyor” mealinde cümleler sarfettiniz. Anlaşılan yazımı daha da okunur kılmamak için yazımdan bahsetmeyip adımı zikretmediniz.

Ama o gün nedense sakladığınız ismimi bugün alakasız bir yerde geçirerek, beni dolaylı olarak “birileriyle el ele vermekle” suçlayarak HEDEF gösterdiniz.

Geçen gün mahkemede itiraf ettiğiniz üzere MERHUM KOCANIZIN DÖVDÜRTTÜĞÜ GAZETECİLERİ birileri hedef gösterdi diye eleştirirken, size bu “alışkanlığın” geçmiş olması hayli ilginç.

Gerçi “Bu dayaklarla Sinan Ateş Ülkü Ocakları’nı şiddet ve terörle bağlantılı göstermek istiyordu, zaten o yüzden görevden alındı” diyenler de az değil ama ben daha çok “Sinan bu gazetecileri dövdürüp durma, çok ayıp vallahi” diye uyardığınızda eşiniz sizi dinledi mi merak ettim. Neden biliyor musunuz? Şimdi beni de hedef gösterdiniz ya ben başıma bir şey gelirse misal, kimi sorumlu tutayım diye düşünüyorum. Bir tavsiyeniz var mı?

Merhum eşinizin görevden alındıktan sonra bile kapılara pizzacı-tetikçi gönderdiğine dair mesajlaşmalar da ortaya çıktığına göre işin içinde bence sizin iddia ettiğiniz gibi MHP Genel Merkezi yok. Öyle ya MHP görevden aldığı adama tutup da “Sinan bu adamı dövdürt” diyecek değil ya.

Ayşe hanım, merhum eşiniz (1984 doğumluymuş) daha doğmadan evvel başlayarak benim solcu-sosyalist kimlikli biri olarak ülkücülerle bugüne dek gelen uzun bir serencamım vardır. Ülkemizdeki o kardeşin kardeşi vurduğu acılı, trajik dönemleri, ölümleri, kayıpları, işkenceleri bilerek, görerek, yaşayarak, hepsinden dersler çıkararak bugünlere geldim. Özeleştirisini yapan ender insanlardan biri olarak, o dönem kavga ettiğimiz insanların da özeleştirilerini dinlemek, geleceğe dair umutlarımı artırdı ve beni iyileştirdi. Tabii ki hâlâ MHP ile fikir ayrılıklarım çok. Lâkin 1990 yıllarından itibaren ülkemin insanlarını, fikirleri ne olursa olsun, tartışsak da bazen ağır eleştiriler yapsak da Türkiye sevdalısı olan herkesi sevdim.

Evet Ayşe hanım, şimdi ASIL KONUYA gelelim.

Belki siz gazetecileri sadece merhum kocanızın dövdürttüğü insanlar olarak bilirsiniz ama gazeteci gerçeğin peşinde koşan kişidir. Kimi angajmanlarla, bir takım siyasal hedefler için cinayetleri araçsallaştıranlar gazeteci değildir. Şimdiye kadar katıldığım tüm televizyon programlarında, Sinan Ateş cinayetiyle ilgili yargı sürecinin sağlıklı olarak tamamlanması gerektiğini söylerken, aklıma yatmayan tüm hususları da dile getirmekten geri durmadım. Gerçek er ya da geç ortaya çıkar ama mahkeme safahatında bile, suçlanan, cezaevinde yatan sanıkların anlattıkları, ortaya konan “delil” lerin çürümesi, en iyimser tahminimle sizin de araçsallaştırıldığınız bu davada AMACIN katilleri ve onları azmettirenleri bulmak değil, MHP’nin kurumsal kimliği olduğu yolundaki verileri güçlendiriyor. Küresel sistemin ve aparatlarının da aynı öyküyü tekrarlaması bir tesadüf müdür bilemiyorum ama buna dair şüphelerim olduğunu belirtmekten de kaçınmıyorum.

FETÖ elebaşının sağ kolu MUSTAFA ÖZCAN konusunda da size katılmıyorum.

O örgütten ve Mustafa Özcan adlı o katilden her şeyi beklerim.

Kısaca Ayşe hanım, metin yazarlarınız ve siz insanları kolayca karalayabilecek bir potansiyele sahip olabilirsiniz ama ben sizin bana yaptığınızı yapmayacağım.

İlk soruşturma savcılarıyla ilgili ortaya çıkan “FETÖ- ankesörlü aramalar” iddiasına ilişkin yazdığım yazıdan rahatsız olsanız da yazıyı kaleme alan kişi olarak bana yönelik itibar suikastı yapmaya çalışsanız da gerçek değişmeyecek. Size kötü haberi vereyim, o belgeleri sağlam kaynaklardan aldım.

Sanıyorum son X paylaşımınızda kullandığınız üslubun, beni hedef göstermenizin, iftiralarınızın sebebi bu.

Demek ki yazım biraz ayar bozucu oldu.

Asıl üzücü olan ise bu üslubun, ağırbaşlı ve yaşadığı acının mağduriyetini omuzlarında taşıyan bir dul eşe yakışmaması.

Çok rahatsız edici tavrınız.

Bu arada davanın seyri de gösteriyor ki mesele çok katmanlı ve o katmanlar tek tek açıldığında bambaşka bir tablo ortaya çıkacak gibi görünmekte.

Kolaylıkla iftira atabilme potansiyelinize rağmen ben gazetecilik yapmaya devam edeceğim.

Olaya bakışım hep nesnel olacak ve sübjektiviteden uzak olacağım. Kişisellik katmayacağım. Zaten dikkat ederseniz bunu göreceksiniz de. Sizi de baştan beri yapay, maskeli ve itici buldum ama sizden hep acılı eş diye bahsettim. İnandırıcılıktan uzak agresyonunuzu eşinizi kaybetmiş olmanıza bağlamayı tercih ettim.

Ayşe hanım, gölge metin yazarlarınızı dinlemeyin, sizin, benim ne demek istediğimi anladığınızdan eminim.

Her ne kadar o var olmaya çalıştığınız bulanıklaşmış müphem zemine beni çekmek isteseniz de bu beklentiniz boşa çıkacak.

Boşuna uğraşmayın diyorum yani. Gerçeğe dair ne varsa yazarım ve size sadece üzülürüm. Dilerim ki sizi araçsallaştıranların gerçek niyetini eğer onlar gibi değilseniz anlar ve çevrenizden uzaklaştırırsınız.

Sükunetinizi, vakarınızı muhafaza edebilmeniz, gerçeği görebilmeniz umuduyla.

Sinan Ateş davasının soruşturma ekibindeki savcılarla ilgili MHP’ye iletilen mahrem bilgiler

Sinan Ateş cinayeti ile ilgili duruşmaları Salı gününden beri izliyorum.

Geçtiğimiz ay yayınladığım yazımda da ifade ettiğim üzere bu cinayetle ilgili iddialara hep mesafeli durdum.

Söylediğim şuydu:

“Benim bu davayla ilgili ciddi şüphelerim var. Muhalefetin iki yüzlü ilgisi de şüphelerimi artıran bir diğer unsur. Ama MHP Genel Merkezi’nin suskunluğuna da bir anlam veremiyorum. En azından ciddi bir iletişim hatası”

Muhalefet neredeyse bir buçuk yıldır Sinan Ateş cinayetinin ekmeğini bol bol yedi. İyi Parti, CHP adeta yarış halinde. 15 Temmuz davalarında 252 şehidimizin katilleri olan FETÖ’cülerin yargılanmasına gitmeyen CHP’nin eski ve yeni genel başkanları, bu davanın duruşmasında yan yana gelip boy gösterdi. Deniz Baykal’a kaset kumpasıyla ilgili dün mahkeme karar verdi ve yargılanan FETÖ’cülerin cezasını kesti. Bu dava Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel’in umurunda olmadı. Ama enteresan, Sinan Ateş cinayeti çok ilgilerini çekti. Çünkü bu cinayete siyasi bir gömlek giydirmeye çok elverişli buluyorlar. İşin uluslararası bir arka planı da var tabii. Yoksa neden bu kadar zahmete girsinler.

Sonunda geçen salı günü ilk duruşma başladı ve Amerikan usulü her gün devam etmekte.

Başından itibaren duruşmalardan edindiğim izlenimler özetle şöyle:

Duruşmalarda konuşan sanıklar ve ortaya çıkan gerçeklerden, bu olayın ilk soruşturmasını yürüten ve iddianameyi şekillendirecek “verileri” ortaya koyan ekip Başsavcı Vekili Durdu Özer, Ayhan Ay ile Durmuş Ali Kaya’dan oluşuyor. Bu üç savcıya soruşturmadan el çektirildi malum olduğu üzere. İddianame onların bu verileri üzerinden bir başka ekip tarafından inşa edildi.

Ama duruşmalardaki ifadelerden anlıyoruz ki ortada pek çok şaibe var.

Örneğin bu savcıların sanık Eray Özyağcı’ya “Cinayet emrinin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından verildiğini söyle seni koruruz” dediği, Sinan Ateş’in yanındaki Selman Bozkurt ve Ahmet Keçik’in ifadeleriyle, Sinan Ateş ile aralarında alacak verecek davası olduğu için bacaklarından vurdurmak istediğini söyleyen azmettirici Doğukan Çep’in ifadelerinin iddianamede yer almadığı, MHP ile ilişkilendirilen Avukat Serdar Öktem’in önceki gün açıklanan HTS kayıtlarından anlaşıldığı üzere Bolu’da değil İstanbul’da olduğunun ortaya çıktığı…

Sanıklardan Çağlar Zorlu’nun mahkemedeki ifadesi ise soruşturmayı yürüten savcı ekibinin yol açtığı vahametin bir göstergesi gibiydi. Öncelikle ESKİ MİT’çi olarak kodlanan Çağlar Zorlu MİT’çi filan değildi ve söylediği de şuydu:

“Ben Savcı Durdu Özer ile Durmuş Ali Kaya’nın şablon oluşturulması için buraya eklendim. Ben eski MİT’çi değilim.”

Falsolar ve fiyaskolar böyle devam edip gidiyor.

Tetikçi Eray Özyağcı’nın Sinan Ateş’e sıktığı mermilerin dışında da olay mahallinde onlarca mermi bulunması, bunların farklı silahlardan çıkması, Sinan Ateş’in iki koruması(akrabası) Selman Bozkurt ile Ahmet Keçik’in hem kendi silahlarını hem de Sinan Ateş’in silahını alıp da kaçırması, 12 saat sonra silahları emniyete teslim etmesi gibi hususlar ayrıca dikkate değer.

Bu iddianameye dayalı olarak ekranlarda konuşan “bavulcu gazeteci” lerin günlerce üzerinde ter ter tepinerek “İŞTE O ARABA” diye lanse ettikleri Ülkü Ocakları’na kayıtlı araçlarda sanık Eray Özyağcı’nın bulunmadığının anlaşılması da ayrı bir skandal olarak kayıtlara geçti.

Bu tartışmalı iddianameyle ilgili iki sav var:

1-Sinan Ateş cinayetini “siyasi” dava olarak en baştan itibaren kodlayanların eline “belge” sunmak ve onların gerçekliği ortaya çıkana kadar da zaman kazanıp avantaj elde etmek.

2-ABD’de FETÖ’cülerin girişimleriyle başlatılan “Ülkü Ocakları terör örgütü ilân edilsin” girişimlerine malzeme verip, Cumhur İttifakı’ndan MHP bileşenini ayırmak.

ÜÇ SAVCIYLA İLGİLİ MHP GENEL MERKEZİ’NE İLETİLEN BİLGİLER

Dün kaynaklarımdan çok önemli bilgiler edindim.

MHP bu dava ile ilgili hazırladığı dosyayı sürekli güncelliyor. Ama bana iletilen detaylar son derece ilginçti çünkü ilk soruşturma ekibinden, daha sonra görevden alınan Başsavcı Vekili Durdu Özer, Ayhan Ay, Durmuş Ali Kaya ve tuhaf ama şu anda Mansur Yavaş’ın hukuk danışmanlığını yapan eski Sincan Ağır Ceza Hâkimi Osman Kaçmaz ile alakalıydı.

MHP’ye ulaşan bir takım bilgiler vardı ve şöyle denmekteydi:

BİLGİ NOTU-SİNAN ATEŞ DOSYASI…

Soruşturmada görevli şahıslardan, Cumhuriyet Başsavcı Vekili Durdu Özer’in FETÖ/PDY’nin mahrem tabir edilen yapılanmasında mahrem imam mensuplarınca kullanılan gizli iletişim vasıtalarından ankesörlü/ kontörlü hatlarla 13/1/2013, 4/2/2013, 14/10/2015 ve 21/10/2015 olmak üzere toplamda (4) kez ardışık olarak irtibatının bulunduğu, Cumhuriyet Savcısı Durmuş Ali Kaya’nın 2018 yılında hakimlik savcılık staj eğitimine başladığı, 2020 yılında savcılık mesleğine atanmasının yapıldığı, daha önce emniyet mensubu polis memuru olarak görev yaptığı, Polislik yaptığı döneme ilişkin FETÖ/PDY sözde Emniyet Teşkilatı mahrem yapılanmasına ilişkin GARSON farklı isimli yapılanmanın üst düzey mahrem imanından ele geçirilen örgütsel arşive göre 2011 ve 2012 yıllarına dair örgütsel tabirle DİL MENSUBU (O zamanki cemaat mensubu polisler tarafından ilgilenilen şahısları ifade eden tanım) şeklinde kodlamasının yapıldığı, Cumhuriyet Savcısı Ayhan Ay‘ın FETÖ/PDY iltisakına ilişkin bu konuda yürütülen çalışmalar kapsamında sarı listede adının geçtiği, başarısız 17/25 Aralık darbe girişimi sonrası HSK tarafından yayımlanan 2014 yaz kararnamesinde bu sebeple görevli olduğu Ankara Batı Başsavcı Vekilliği görevinden alınarak (hizmet gereği) Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na atandığı, ayrıca adı geçenin eşi öğretmen olan şahıs ile geçmişte Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı görevinde bulunan ve terör örgütü iltisak nedeniyle ihraç edilen Birol Erdem’in eşiyle birlikte FETÖ’den kapatılan aynı eğitim kurumunda çalışmış ve yakın arkadaş oldukları yönünde bilgiler edinilmiş olup adı geçen şahıslardan Durdu Özer’in ankesörlü aranma kayıtlarına ilişkin tablo ekte sunulmuştur.

Ankesörle aramaya ilişkin MHP’ye sunulan belgenin kaydı ise diğer isimler, telefon numaraları, arayanın kimlik ve numaraları gizlenerek aşağıdaki gibi.

Sinan Ateş davasının soruşturma ekibindeki savcılarla ilgili MHP’ye iletilen mahrem bilgiler - Resim : 1

Bu arada bilgi notları arasında eski Sincan Ağır Ceza Hakimi Osman Kaçmaz’ın da attığı tweetlerden yola çıkılarak Durdu Özer ile bağlantılı olduğu ileri sürülüyor. Gazetecilere bilgi verdiği iddiasıyla HSYK tarafından disiplin cezası alan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakkındaki konuşmaları nedeniyle “kişilik haklarıma saldırıldı” diye dava açan Osman Kaçmaz şu anda avukat olarak ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın yanında çalışıyor.

MHP’ye gelen bilgi notunda daha önceden Sincan Adliyesi’nde Durdu Özer ile birlikte çalıştığını belirttikleri Osman Kaçmaz’ın aşağıdaki paylaşımına atıfta bulunarak çeşitli iddialara yer verilmekte.

Sinan Ateş davasının soruşturma ekibindeki savcılarla ilgili MHP’ye iletilen mahrem bilgiler - Resim : 2

Adı geçen dönemin Başsavcı Vekili Durdu Özer ile yakın irtibatı olduğu bilinen Osman Kaçmaz, X sosyal medya hesabında 01.04.2023 tarihinde “Sinan Ateş cinayetinden yatan bütün tutuklular Sincan yüksek güvenlikli 2 no’lu cezaevine taşındı. Amaç aralarında sızma gerçekleşmesin. Şok bilgi. Şüphelilerin avukatlarının her gün ziyarete gittikleri aracın bir siyasi partiye bağlı örgüte ait olduğu yönünde. Plakanın sonu 8070…” şeklinde paylaşım yaptığı görülmüştür. Halbuki paylaşımda belirtilen soruşturma kapsamındaki tutukluların Sincan Yüksek Güvenlikli 2 no’ lu ceza infaz kurumuna nakillerinin gerçekleştiği tarih, paylaşımdan üç gün sonra; 04.04.2023’tür.  Daha nakil olayı gerçekleşmeden paylaşımı yapan avukatın bu durumu bilmesi kumpasın bir başka boyutunu ortaya koymaktadır.

Kısaca bu dava daha çok su kaldırır.

İlk günlerden ortaya çıkan sonuç gösteriyor ki SİNAN ATEŞ CİNAYETİ ile MHP ve Ülkü Ocaklarını terörle iltisaklandırıp AK Parti-MHP ittifakını parçalamak isteyenlerin niyeti ellerinde patlamış görünüyor.

Bu cinayet azmettirici Doğukan Çep’in ifade ettiği gibi Yargıtay’da süren davasını çözmek için Sinan Ateş’e ödenen ve iş halledilemediği halde geri alınamayan 1 milyon lira ile mi ilgili yoksa arkasında başka sebepler mi var, neyse göreceğiz.

Sonuçta bu olayda bir adam öldü.

Geride iki mağdur kaldı; iki çocuk, hepsi bu…

Diğerleri sırtlan gibi bu cinayet üzerinden uluslararası, örgütsel arka planı da olan rant koparma peşinde.

Güncellenme Tarihi : 10.7.2024 21:30

İLGİLİ HABERLER