
Spor yazarlarından çok ilginç Galatasaray yorumları
RIDVAN DİLMEN: "MUTFAĞA BİLE GÖNDERMİYORLAR!"
Oyunun sonunda iki isyan vardı dikkat çekici.. Çıkan Tolga, "Niye çıkıyorum, daha çok atardım" diyor, Yasin pas vermeyince, Rodrigues arzusundan, hırsından çıldırıyor. Sivas takımına haksızlık yapmayalım. Karşısında kim olsa sindirirdi Galatasaray... Zaman zaman kontrataklar da buldular fakat şu var, insanlar 0-0'dayken bile maçı Galatasaray'ın kazanacağını düşünüyor. Eveleme geveleme yok. Dün basın toplantısında Vardar'ın hocasının analizi çok önemliydi. Yana yana oynamak yok. Bu oyun formatı Tolga'yı öne çıkardı. Penaltı yok, frikik yok, 4 golü var. 0-0 gitse Selçuk atardı penaltıyı ama Gomis'e verdiler 2-0 diye.
Büyük kulüpler nasıl başlarsa, öyle giderler. Galatasaray bu yılın seyirci rekorunu kırmıştır. Tudor, Dursun Bey ve bu takım, taraftarı stada getirdi. Avrupa kupalarından elenmiş bir takımın taraftarı olarak üstelik... Müthiş bir coşku, istek var çünkü.
Galatasaray'da 11 değişmiyor, haftaya nasıl çıkacağını biliyoruz. Kulübe de iyi denecek düzeyde. Daha Feghouli gelecek. Freni boşalmış kamyon demek doğru... Geçen sene iyi oynayan var mıydı? Parçalı bulutlu Podolski belki. Bu sene ise kötü oynayan bulamazsın.
Emre'yle konuşurken bana Sevilla maçında direkten dönen frikiğiyle ilgili bir tespit yaptı: "Farklı bir top olmuş olsa dönerdi. Topun başına geçtiğimde kaleci benim vuracağımı düşünerek iki uzun oyuncuyu barajın benim tarafıma koydu. Ben de Visca'yı çağırdım, yer değiştirdiklerinde ben vurdum." İşte bu zekadır, tecrübedir. Ne kadar basit bir detay ama çok önemli. Bu detayları yakalayabilecek birçok oyuncu var Galatasaray'da. Mesela Belhanda... Çok iyi oynamasa dahi 2'ye 1 yapıp işi çözebilir. Ya da Ndiaye... Tribünleri ayağa kaldırır, heyecanlandırır. Linnes kontrataklarda çabuk gelebilir. Sol bek almaktan vazgeçmesinler ama, uzun maraton var.
Çok tempolu, önemli bir maç oldu. Bir mutfağa gidip iki lokma alayım dedirtmediler. Geçen sene 5 kere yemeğe çık, sıkıntı olmazdı! Coşkusunda sıkıntı olmaz bundan sonra Galatasaray'ın.
AHMET ÇAKAR: "ASLAN VURA VURA GELİYOR"
Galatasaray çok ama çok tuhaf bir takım olmuş. Mükemmel mi oynuyorlar? Tabii ki hayır. Hata yapıyorlar mı? Tabii ki evet. Ama bu seviyede böylesine kariyer sahibi oyuncular, futbola yeni başlamışçasına büyük bir özveri ve mücadele içinde oynuyorlar. Hata yapsalar da yardımlaşma ve konsantrasyon maksimum seviyede. Üstelik takımdaki bu anlayış bazı oyuncuların seviyesini korkunç yükseltmiş. Bunların başında da Tolga Ciğerci geliyor.
Biz onu geçen sene de seyrettik. 'Eh işte' dedik. Bu yıl bambaşka bir mevkide, bambaşka bir anlayışla oynuyor ama seviyesini çok yukarı çekmiş ve art arda goller atıyor. Sonra Rodrigues... O da geçen sezon bu takımdaydı. 'Nereden çıktı bu çocuk?' diyorduk ama inanılmaz tempolu, inanılmaz çabuk bir oyuncu. Yalnız hala futbolu olgun değil, eksikleri var. Sonra Linnes... 'Asla Galatasaray'ın oyuncusu değil' derken, o da iyi niyetle sol bekte fena işler yapmıyor. Mesela Tolga'ya attırdığı ikinci gol Linnes'in eseri. Soldan girdi, içeri çekti, ortaya çıkarttı, Tolga da ceza alanı dışından uzak köşeye vurdu. Ve Belhanda... Hücum organizasyonlarının kilit ismi. Şut çekiyor, araya oynuyor, top kapıyor ama zaman zaman kopuk kopuk oynuyor. Fakat şu bir gerçek ki Galatasaray dosta güven, düşmana korku veren bir görüntüde.
Özellikle ilk yarıda çabuk oynamakla telaşlı oynamayı birbirine karıştırdılar. Top rakipteyken korkunç bir baskı uyguluyorlar. Bu esnada da iki risk alıyorlar. Oyunculardan biri manasız faul yapınca baskı boşa çıkıyor. Ayrıca zaman zaman bu baskıyı şuursuzca yaptıklarında rakip oyuncu o hengameden çıktığında birçok oyuncu boşta kalabiliyorlar. Özellikle bu zaafları ilk yarı zaman zaman gördük. Ama sonuçta Galatasaray vura vura geliyor. Seyirci inandı, futbolcular inandı. Sivasspor'un en iyi transferi forvet Kone. İlk yarıda iyi de oynadılar. Ama ikinci yarıda performanslarını hiç beğenmedim. Gelelim hakem Ali Palabıyık'a. Geçen hafta F.Bahçe-Trabzon maçını mükemmel yönetti. Dün gece de öyle. Sadece verdiği kararların doğruluğu değil, sükuneti, vücut dili ve oyunculara yaklaşımı kusursuzdu.
LEVENT TÜZEMEN: "COŞKU VE KEYİF"
Hafta başından itibaren 50 bin seyircinin geleceğinin haberlerinin yapılması Galatasaraylı oyuncular üzerinde ciddi baskı oluşturmuş. Tribünlerin müthiş desteği ve coşkusu Galatasaraylı futbolcuları, "Bir an önce golü atalım" düşüncesine soktu. Bu anlayış, akıllı oyunu devre dışı bıraktı, G.Saray'ı takım halinde telaşlı bir oyunun içine itti ve kontrolsüz bir güç oluştu. Sivas hep oyunun temposunu düşürmeye çalıştı. Ancak Galatasaraylı oyuncular doğru pozisyon almamalarına rağmen coşkulu oyundan geri adım atmadılar ve mesafe gözetmeden sürekli önde baskı yaptılar. Top Sivaslı oyunculara geçtiğinde Galatasaraylı oyuncular topu kazanmak için ikili, üçlü sıkıştırmalar yaptı. 50 bin taraftarın ırkçılığa karşı yüzlerindeki maskeyle. "Hepimiz Gomis'iz" diye haykırdığı gecede Fransız golcü heyecanlı olmasa ve dikkat edip ofsayta düşmese inanılmaz goller atacaktı.
11. dakikada Rodrigues'in kaleciden dönen şutunda topu Tolga gol yapsaydı Sivas'ın direnci düşecekti. Bir atasözü, "Bu sıcağa kar dayanmaz" der... Baskılı oyundan vazgeçmeyen Galatasaray gol için her türlü girişimi yapsa da tribünlerin beklentisi 41. dakikada gerçekleşti. Belhanda'nın kornerinden gelen kavisli topu önce Serdar Aziz kafayla aşırttı ardından da Gomis'in kafayla "Al da at" dercesine indirdiği topu "Nöbetçi golcü" Tolga ağlara yolladı.
Galatasaray oyun temposunu ikinci yarının başında düşürünce, Sivasspor çok adamla gol girişiminde bulundu. Ancak Gomis'in sayılmayan golü ve ardından Belhanda'nın kaçırdığı gol sonrası Galatasaray, oyunun direksiyonunu yeniden ele alıp "İkinci golü mutlaka bulmalıyız" düşüncesiyle Sivasspor'u bunalttı. Geçen sezon bol bol eleştirdiğimiz Tolga Ciğerci, Tudor'un prensi, Galatasaray'ın da ciğeri olmaya devam etti... Tolga'nın serbest oynaması, gücüne ve koşu kalitesine özgürlük getirdiği gibi golcülüğünü de ön plana çıkardı. Tolga ikinci golde topa ayak içiyle mükemmel vururken, kaliteli bir koşuyla pozisyonu hazırlayan Linnes de yönetime, "Sol bek arıyorsunuz ama bana güvenin" mesajını yolladı. Üçte üç yapan yeni Galatasaray, direnci, presi, koşu kalitesi, tekniği ve hızlı futboluyla izleyenlere coşku ve keyif veriyor.
Bu arada penaltıyı Selçuk'un Gomis'e bırakması anlamlı ve doğruydu.
Mehmet Demirkol/FANATİK
Kaos futboluna dönüş
Türk usulü ‘Kaos futbolu’ kavramını ortaya attığımda ilk itiraz edenlerden biri, bu oyununun yaratıcısı ve bundan büyük başarılar çıkaran Fatih Terim olmuştu. Belki ben ne demek istediğimi tam anlatamadım, belki hoca anlamak istemedi. Belki kaos kelimesinin, çalışmalarının karşılığını vermediğini, bir çeşit ‘tesadüf’ çağrışımı yaptığını düşündü. Aslında Radikal Futbol Dergisi’nde bunun üzerine uzun uzun yazılar da yazmıştım ya neyse...
Bu tanımlamada ‘kaos’ sonsuz kademeli bir presle sahada rakibe oyun kurma şansı vermeden oynamak ama topu aldığında hızla ve ustalıkla kullanabilen bir oyuncu grubuyla rakibi kedere itmeye karşılık geliyordu.
Tolga’nın becerisi
Tudor ligin 3. haftası itibarıyla bu plana bilerek ya da bilmeyerek dönmüş gibi görünüyor. Asıl önemlisi uygulatabiliyor.
Gomis olağanüstü bir pres yapıyor. Linnes ve Mariano rakibin kaptığı topları geniş alana açmak için yaptığı hamleyi hemen tıkıyor. Ndiaye’ye Belhanda destek veriyor, Fernando yönetiyor. Tolga ve Rodrigues ise kanat hücumcusundan ziyade, ekstra pres adamı. Bu, Şenol Güneş’in 2.5 savunmacı, gerisi hücum tezinin antitezi gibi. Savunma göbeği ve Fernando dışında herkes - Can Bartu’nun kulakları çınlasın - Çin Ordusu gibi basıyor. Ancak bu kadroda teknik becerisinden en çok şüphe edebileceğiniz oyunculardan Tolga’nın performansının anlatığını da unutmamalı. 2 net gol de kaçırdığı maçta toplamda 4. gole ulaşıyor. Bununla da yetmiyor terse 40 metrelik 6 net pas atıp oyunu açıyor.
İki takım çözebilir
Bu Gomis’ten başlayarak sonsuz presle oyunu kaosa itip kendi düzenini kurma planı oyun mantalitesi açısından 96-2000 dönemine bir dönüş. Ve gariptir ki Östersunds elenişi bu yolda bir şans. Çünkü iyi pas yapan takımlar, bu pres oyunu olgunlaşmadan karşılaşırsanız sizi çok kolay çözer. Öte yandan bu oyunu Türkiye’de çözebilecek sadece iki takım var. Başakşehir ve Beşiktaş. Çünkü dün Sivas ve Samet Aybaba yapılabilecek her şeyi yaptı.
Oğuz Dizer/fanatik
Galatasaray’ın mevcut yapısı, futbol iştahı, top kazanma arzusu oy birliğiyle kabul edilmelidir ki, fevkaladenin fevkinde. Üstelik Samet Aybaba doğru önlemler alıp, yürekli hamleler yaptığı halde. Hacı Şakir sabun kalıbı gibi yerleşik Sivas savunma hattını paslarla, çalımlarla kenardan ve göbekten aşmayı başardılar ama son toplarda aşırı telaştan golle buluşmayı beceremediler. Taze damat defosu gibi bişi midir bu? E 50 bin kişi 100 bin göz önünde, kolay değil tabii. Gomis’in milimetrik bazda, ofsaytta kaldığı pozisyonlar oldu. Zaman zaman da işe acelecilik kaynaklı, acemilikler karıştı.
Henüz 11’de Rodrigues vuruşunda, Rochet’ten asist tadında seken topu heba eden Tolga 41’de Serdar üretimli Gomis asistini gole çevirdi 1-0 ve devreyi ev sahibi önde bitirdi.
54’te Muslera’nın ön değil, en ön libero mevkinde kestiği bir top varki derslik... Her açıdan derslik! Aynı dakikada bir ofsayt Gomis golü var ama müsabakada şahane futbol çekişmesi ve tempo da var. Sivasspor’un yiğitçe, mertçe mücadele ettiğini inkar edemem. Tolga’nın da ciğerini tabi!
Tolga’nın ciğeri!
71’de ceza alanı dışından öyle akıllı ve şık vurup 2’ledi ki tabelaya eklemek lazım gibi ‘Ciğer&Beyin Hamili’ altın yürekli bu saf ve bakir ‘Aalamanyalı’ çoçuğun kıymetini idrak edip bağrına basması lazım, Galatasaraylı’ların ve bilumum sakatat ustalarının!
Ndiaye bir penaltı, atışı kullanan Gomis de 1 gol daha kazandırdı ve 3-0 oldu 82’de... Galatasaray imece anlayışı, hakkaniyet tutkusu ve çirkin ego gösterilerinden uzak paylaşımcı değerleriyle ışıldıyor ve saygıyı her haliyle hak ediyor... Helal olsun...
Not: ‘Avrasya Down sendromlu evlatlarımız okulu’ öğrencilerini, Galatasaray yönetiminin tüm çabalarına rağmen, passolig sahibi olmadıkları için stada girmelerine engel olan TFF yetkililerini şiddetle kınıyorum... Yazıklar olsun bu arızalı anlayış ve icraatın maliklerine.