Körleşme
İktidarın bir ‘kör etme’ etkisi olduğunu nicedir biliyorum. Yukarılara doğru çıkarken azar azar gerçekleştiği için en tepede artık etrafı bütün açıklığıyla göremediklerini fark edemiyor siyasetçiler...
Bu, benim eski bir tespitim. Onlar siyaset yaparken ben de onları gözlediğim için paralel yollarda konumlandığımız Ak Partili siyasetçilerin bazısını şimdi hayretle izliyorum. Bütün göstergeler iktidara geleceklerine işaret ederken kafalarının içinde 40 tilki dolaşır, önlerine konana “Acaba?” kuşkusuyla yaklaşırlardı. Şimdi öyle olmadıklarını müşahade etmek gerçekten şaşırtıcı. Düz mantıkla yaklaşıyorlar her olaya ve asla kuşku duymuyorlar...
Evet, ben aşırı kuşkucuyum. Evet, bazen basit konuları çok büyük sorun görme gibi kötü bir alışkanlığım var. Evet, her dananın altında sürekli buzağı aramak her zaman sağlıklı değildir; her köşede bir gölge görmek de öyle... Bu sebeple, iktidar sahiplerinin benim gibi olmasını bekleyemem; olmasınlar daha iyi. Ancak, hiç değilse ara sıra kuşku duysalar herhalde iyi olacak...
En son tartışılan TCK’da ‘zina’ kavramına yaklaşımı ele alalım. Ben, bu olayda, Ak Parti iktidarını, toplumun hem kendisine yakın kesimiyle hem de sürekli düşmanca bakanlarıyla ters düşürecek bir değişik durum seziyorum. Bana, bu konu da Ak Parti iktidarına kurulan bir ‘tuzak’ imiş gibi geliyor; onlar nâmına değilse de ülkenin geleceği açısından rahatsız oluyorum.
Aslında, kolay düşülebilecek bir tuzak bu. ‘Zina’ gibi bir kavramı “Serbest mi olsun, suç mu?” tarzında bir soru eşliğinde ortaya atarsanız, kendisini ‘muhafazakâr’ olarak tanımlayan herkesin ne cevap vereceği önceden bellidir: ‘Zina’ kötü bir şeydir, suçtur ve cezalandırılmalıdır... Nitekim, dün, muhafazakâr gazetelerde bu yolda haber ve yorumlar çıktı.
Haber başlığı şu: “İktidar ve muhalefet topluma kulak verdi; zina yeniden suç kapsamında.” Aynı gazetede Ankara Barosu’na mensup iki avukatın imzasıyla çıkan yorum daha başlığından benzer bir tavrı yansıtıyor: “Zina tartışmasında kamu vicdanının ‘gör’ dediği!”
Avukatlara haksızlık etmemek için yazılarının özetini buraya aktarayım: “Sonuç olarak, kişi ve toplum hayatında yıkıcı etkilere sahip olan bir fiilin toplumda yaygın hale gelmesini önlemek, genel ahlak ve aile düzenini ve kamu düzenini korumak için, sosyal bir hukuk devleti olarak gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Ancak, kültürel ve eğitim tedbirleri ile suçun işlenmesinin önlenmesi esasına dayalı bir kural ile hareket edilmelidir. Cezalandırma istisnai bir yoldur. Etkili bir ceza tehdidi yasada yer almakla birlikte, bu cezanın yaygın bir şekilde uygulanmasına yol açacak şartlar da kısıtlanmalı, şikâyete tâbi bir suç olarak düzenlenmeli, suçta ve cezada eşitlik sağlanmalıdır.”
Cezalandırma yöntemi üzerinde tereddüt taşıdıkları belli avukatların...
Ak Parti’nin ‘zina’ fiilini ‘suç’ sayıp cezalandırmak istemesine CHP’liler, özellikle de CHP’li kadın vekiller çok kızıyormuş. Bir haber böyle diyor. CHP’nin her konuda sert grup başkanvekili Haluk Koç ise, “Karşı çıkacak gücümüz yok ki” yakınmalarında... CHP’de liderliğe oynadığı bilinen Mustafa Sarıgül de, CHP ile Ak Parti arasında varıldığı öğrenilen ‘zina’ konulu uzlaşmaya bakıp, “Benim başım üzerine anlaştılar” sonucuna ulaşmış... Bu arada, günlerdir, CHP’nin kapısını aşındırıp ikna etmeye çalışan Adalet Bakanı Cemil Çiçek ise, özel olarak ‘zina’, genel olarak da TCK’nın bütünü üzerindeki çabaları şöyle özetlemiş: “Bu yasayla biz hak ve özgürlükleri kısıtlamak değil, altına imza koyduğumuz uluslararası sözleşmeleri dikkate almak suretiyle bir düzenleme yapmaya çalıştık. Ümit ediyorum ki, bu yasayı uygulayacak olan da hak ve özgürlükleri kısıtlama yönünde değil, uygulanabilir, kullanılabilir yönde yorumlayacaktır. Gerekli hassasiyeti gösterdik. Tereddüt yok.''
Görüyorsunuz, her şey Ak Parti’nin istediği biçimde gelişiyor. Bizden beklenen, herhalde, bu gelişmeyi görüp susmamız, “Aman TCK bütünüyle geçsin, özellikle de zinayı suç sayan madde” diye dualar etmemiz... Şu haberleri gazetelerde okumasaydım ben de dua ederdim:
“Devletin yatak odasında işi ne?” manşeti ile çıkan (aynı soru Vatan’dan Ruhat Mengi’nin de yazı başlığı) Radikal’de, İsmet Berkan, “AKP ve CHP el ele kamusal alanı genişletiyor” başlıklı yazısını şu hüküm cümlesiyle bitiriyor: “Gericiliğin ne olduğunu merak edenlere AKP ve CHP güzel bir cevap vermeye hazırlanıyor: Zinayı yeniden suç haline getirmek gericiliktir.” Sabah başyazarı Erdal Şafak da, “Netameli” dediği konu için, “Geriye gitmek şart mı?” diye soruyor.
Özeti şu: Ak Parti’ye her zaman ‘kuşku’ ile bakanlar yasa çıkarsa, “Biz demiştik zaten” demeye hazırlar...
Bir de Milliyet’te çıkan şu haberi okuyun da, ‘zina’ uzlaşmasının ne menem bir şey olduğuna kendiniz karar verin: “AKP'nin TCK Tasarısı'na ‘zina’yı suç olarak ekleme ısrarının imam nikâhlıları zor durumda bırakacağı belirtildi. AKP'nin CHP'nin karşı olmasına rağmen, zina düzenlemesini gerçekleştirirse imam nikâhlılar suç şikâyete bağlı olsa da olmasa da getirilecek cezaya çarptırılacak. İmam nikâhlı eşler arasındaki her cinsel birleşme yeni bir suç oluşturacağından...”
Aşırı kuşku hastalık, ancak hiç kuşku duymamak da öyle... Ne dersiniz, siyaset körleştiriyor mu?
Taha Kıvanç
Yenişafak
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:51