Tayyip Erdoğan'dan AİHM'ye Demirtaş tepkisi!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Muhtarlar Buluşması'nda gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunuyor. İşte Erdoğan'ın sözlerinden satır başları:
"Şimdi 48'inci muhtarlar toplantımızı yapıyoruz. Siz kıymetli muhtarlarımızı misafir ediyoruz. Cumhurbaşkanlığı görevine geldikten sonra dedik ki, "ülkemizdeki tüm muhtarlarımızla bir araya geleceğiz" Külliyemizdeki konferans salonumuzda başlattığımız muhtar buluşmamızı artık burada sürdürüyoruz. 30 bine yakın muhtarımızı külliyemizde ağırlamış olduk.
31 Mart 2019'da belediye başkanlarımız ve muhtarlarımızın da seçimi var. Sizler de seçime gireceksiniz. Bu sebeple önümüzdeki aylarda muhtar toplantılarımıza hız vereceğiz. İstiyoruz ki muhtarlarımızı külliyede bir kere de olsa ağırlamış olalım. Hedefimiz seçimden önce muhtarlarımızın tamamına yakınıyla bir araya gelmek. Böylece cumhuriyet tarihinde başka hiçbir cumhurbaşkanına, başbakana nasip olmamış bir bahtiyarlığı sizlerle yaşamış olacağız.
Dünyada demokrasinin böylesine yaygın ve etkin bir şekilde uygulanabildiği pek az ülke vardır. Siz bakmayın birilerinin Türk demokrasisini hakir görmeye çalışmasına. Gerçek demokrasi onların asla işine gelmez. Mesela AİHM dün ülkemiz aleyhine bir karar açıklamış. Neymiş? Türkiye terör örgütü PKK ile iltisaklı bir partinin eski genel başkanının yargılandığı davada özgürlük güvenlik ve seçim hakkını ihlal etmiş. Peki siz AB organlarından herhangi birinin, aynı zatın 6-8 Ekim 2014 tarihindeki olaylar sırasında insanları tamamı yalan olan beyanlarla galeyana getirip 50 masumun vahşice katletmesine yol açması konusunda herhangi bir beyanını duydunuz mu? Elinde sadece bu hadise sebebiyle aralarında Yasin Börü'nün de bulunduğu 50 insanın kanı için sergilenen gayretin milyonda biri acaba o masumlar için gösterilmiş mi? Belediye otobüsünde diri diri yakılan genç kızımıza, daha bir kaç önce patlatılan bombayla 11 aylık bebeğiyle birlikte hanım kardeşimize gösterilmeyen ilgi, onlara katledenlere adeta yağdırılıyorsa burada bir sorun vardır.
Bugün Avrupa'nın hangi şehrine giderseniz gidin terör örgütü yandaşları at koştururken, ülkesini ve milletini seven vatandaşımıza adeta nefes aldırmıyor. AİHM sen neredesin? Bunları görüyor musun? Bunlar hakkında verilmiş bir kararın var mı?
FETÖ'cüleri baştacı yapan hiçbir ülkenin, kurumun demokrasinin adını ağzına almaya hakkı yoktur. Bunun adı özgürlük değil, düpedüz terör perestliktir, terörist seviciliktir. Buradan Avrupalı dostlarımızı ikaz ediyorum. O çok sevdiğiniz teröristler var ya, çıkarlarına dokunduğunuz gün emin olunuz sadece nefretlerini ve sloganlarını değil, silahlarını da size çevireceklerdir.
Diyoruz ki, siz varın kendi sırça köşklerinizde dilediğiniz kararları alın. Dilediğiniz oylamaları yapın. Biz demokratik hukuk devleti vasfımızdan asla taviz vermeden, ülkemizin ve milletimizin bekası için ne gerekiyorsa onu yapmaya devam edeceğiz.
Tarih elbette milletimizin kahramanlığı cesaretiyle birlikte ana muhalefet partisinin her konuda nasıl ülkesinin karşısında yer aldığını da yazacak. Dün yine bu partinin başındaki zat çıkmış, Gezi olaylarını öven, Gezici vandalları yücelten, bunun üzerinden bizi itham eden zırvalar beyan etmiş. Düşünebiliyor musun? Gezi olaylarında teröristlerin finans kaynağı olan bir kişi. Şu anda içerde. Onun arkasında kim var? Meşhur Macar Yahudisi Soros. Bu adam dünyada milletleri bölmek, parçalamakla adeta birilerini görevlendiren, parası bol ve bu paraları da bu şekilde tüketen birisidir. Türkiye'deki temsilcisi de babadan zengin ve bu imkanlarını da bu ülkeyi parçalayıp bölen; işte bu özellikle terör eylemlerine karşı her türlü bu noktada desteği veren kişi.
Şimdi içeride. Suçu olmayan herhangi bir şeye karışmamış olanı niçin kalksın da bizim yargımız içeri alsın? Bir kez daha tekrarlıyorum. Gezi olayları CHP'nin başındaki zatın kendisi gibi bir projeydi. Bu projenin adı Türkiye'nin ayaklarına pranga vurma ihaneti. Ne diyor bay Kemal biliyor musunuz? Diyor ki bunların hepsi akademisyen... Bunları davet etseydiniz onlar zaten gelirdi.
Senin işte o beyefendi dediklerinden bir tanesi de yine köşe yazarıydı. 5 yıl 10 aya mahkum oldu. Fakat cezaevine göndermedi onu yargı. Tutuksuz devamını sağladı. Peki ne yaptı? Kaçıp Almanya'ya gitti. Şimdi almanya'da bu zat. Almanya'da Türkiye'nin aleyhinde her türlü kampanyayı yapıyor. El bebek gül bebek her türlü ödüllendirmeye tabii tutuluyor. Oradaki kampanyaları o idare ediyor. Bay Kemal, sen bunu görmüyor musun? Mahkum edilmiş bir adamı yargı boş bulundu serbest bıraktı. O da kaçıp Almanya'ya gitti. Müslüman bir kere sokulduğu delikten bir daha sokulmaz.
Türkiye'ye diz çöktürme, ülkemizi teslim alma projesinin elemanları hala dayanışma içerisindeler. Geziyi övenler, yahu bunlar değil miydi cam, çerçeve her tarafı yakıp yıkanlar bunlar değil miydi? Devletin otobüslerini yakıp yıkanlar bunlar değil miydi? Esnafın dükkanlarını yakıp yıkanlar bunlar değil miydi? Bunlara biz hoşgörüyle mi bakacağız?
Neymiş... Orada ağaçlar sökülmüş. Ya Türkiye'nin tarihinde bizim gibi, fidan, ağaç dikme noktasında yarışa girecek hiçbir siyasi parti bugüne kadar olmamıştır. Milyonlarca başbakanlığımda da, İBB Başkanlığımda da biz bu ülkede fidanlar diktik, ağaçlar diktik, bunlar şimdi milyarlara yürüyor. Biz buyuz ya.
Gezi'yi övenler, gizli veya açık PKK'yı da över, FETÖ'ye de destek verir. Bizzat yaşayarak gördük ki, Gezi türkiye'yi kalkındıracak ne kadar iş varsa, proje varsa hepsinin karşısına dikilmenin adıdır.
Aynı kesimlerin Türkiye'nin siyasi ve ekonomik bağımsızlığına yönelik her tehdide malzeme taşımak, taşeronluk yapmak konusunda yarıştığını görürsünüz. Adı ister akademisyen, ister gazeteci, ister iş adamı, ister STK yöneticisi olsun. Hiç fark etmez. Bunların hepsinin girdileri aynı yerden gelir, çıktıları da aynı yerden gider. Sinsilikte, yalanda, iftirada, alçaklıkta sınır tanımayan bu tipler zahirde demokrasiyi, özgürlükleri hatta sol jargonu ağızlarından düşürmezler. Ama hepsi birer faşisttir. Bunu da böyle bilelim.
Bunların bir başka ortak özelliği de, değerleriyle, tarihiyle, kılığıyla kıyafetiyle milletimizin adeta yeminli düşmanı olmalarıdır. Bazen kendilerini tutamayıp bu düşmanlıklarını kimi zaman 'muhtar' benzetmesiyle, kimi zaman 'bidon kafalı, makarnacı, göbeğini kaşıyan adam' bühtanıyla ortaya sererler.
Hatta daha da ileri giderler. "Okuma yazma bilmeyenle benim durumum aynı olabilir mi? Ben akademisyenim, profesörüm, ben nasıl olur da onlarla aynı tutulurum" bunu diyecek kadar da ileri giderler. Bizim muhtarlarımızla ilk buluşmamızı aşağıladılar biliyorsunuz.
Terör örgütlerine karşı yürüttüğümüz operasyona karşı çıkanlar, yeri geldiğinde şehitlerimizin yakınlarını ve gazilerimizi istismar etmekten de geri durmazlar. Utanmadan sıkılmadan 'gazilerimizin yanında biz varız' diyor. Şöyle geçerken uğradığın gazinin yanında olmak, gazilerin yanında olmak değildir. Şehidimizin, gazimizin yakınına da bizler devlet olarak görevimizi yaptık, yapıyoruz ve yapacağız. İşte böyle bir çarpık muhalefet anlayışına sahip olmak ülkemizin en büyük kaybıdır.
Dikkat ediniz bu sıkıntıların çözümü için kayda değer hiçbir fikir ürettikleri vaki değildir. Reçete diye söyledikleri sözlerin de ne ekonomik ne ticari olarak hiçbir değeri yoktur. Şimdi ekonomi yeniden toparlanmaya başlayınca bu defa meseleyi başka tarafa çekmeye başladılar. Neymiş? Türkiye buğday ithal ediyormuş. Ya dürüst ol be, artık bıktık senin yalanlarından. Bunu duyan da milletin fırınların önünde kuyruk olduğunu sanacak. Halbuki Türkiye yılda ortalama 21 milyon ton buğday üreten, 19 milyon ton da buğday tüketen bir ülkedir. Ne kadar fark var? 2 milyon ton fark var. Bizim böyle bir sıkıntımız yok. Ha buğday ithalatımız yok mu? Var. Hem de oldukça yüksek miktarda var. Üretimimiz tüketimimizi karşıladığına göre biz niye ithal ediyor olabiliriz? Onu da size söyleyeyim.
Tabi ki un, makarna, bisküvi, irmik, bulgur gibi maddelere dönüştürüp dışarıya satmak üzere ithal ediyoruz. Buna ne deriz? İhraca dayalı ithal denir bay Kemal. Yoksa bizim ürettiğimiz hamd olsun tükettiğimizi rahatlıkla karşılıyor.
Güncellenme Tarihi : 21.11.2018 14:15