'TOKALAŞMAK NEYSE SEVİŞMEK DE AYNISI...'
Su samuru teknesinde Can Dündar'la öpüşen kadın olarak Türkiye gündemine oturan İranlı güzel Taies Farzan'dan Elif Aktug'a ilginç açıklamalar.
İşte Akşam'da yayımlanan röportajın tamamı:
Sekiz sene savaşı yaşadı. İranlı. Gök gürlediğinde travmaları gün yüzüne çıkıyor. Tir tir titriyor.
Oyuncu ve çok seçici. Gündemimize 'Su Samuru teknesinde Can Dündar'la öpüşen kadın' ya da 'Gölgesizler'deki sahneleriyle gelse de o çok daha fazlasını hak ediyor. Taies Farzan, böyle gündeme gelmekten rahatsız oluyor.
Röportaja gitmeden önce karar verdim; 'Önce tanımaya çalışacağım, sohbetin sonuna doğru da malum soruyu sorup sormamaya karar vereceğim'. İranlı oyuncu Taies Farzan ile tv8'de buluştum. Can Dündar'la öpüşme görüntüleriyle ilgili konuşmak istemediğini baştan söyledi.
Son derece donanımlı, bilgili, hassas, çalışkan, iyi eğitimli bir kadın vardı karşımda ve o görüntülerin kendisi için bir şey ifade etmediğini, konuşulmasından yana olmadığını söyledi.
Şimdi teknede öpüşürken tanıştığımız kadınla projelerini konuşma vaktiydi.
- İsterseniz önce programınızdan bahsedelim, ne yapacaksınız tv8'de?
Programımızın adı Hipokrat. Hafta içi her gün saat 11.15'te yayınlanacak. Haftanın dört günü sağlık konularını masaya yatıracağız. Bir günü ise zihinsel engelli çocuklara ayırdık.
- Sizin için zor bir deneyim olmayacak mı?
Zihinsel engelli çocuklara kesinlikle acıyarak bakmıyorum. Zihinsel engelli çocuklarla ilk kez çalışacağım. Bana da çok şey katacaktır.
-İran'da doğdunuz, Almanya'da yaşadınız, ama Türkçeyi çok iyi konuşuyorsunuz, hatta bizim genç kuşak sizin kadar iyi Türkçe konuşmuyor!
Teşekkür ederim. Biz İran'dan çıkar çıkmaz önce Türkiye'ye kaçtık. Ondan sonra Almanya'ya gittik.
- Almanya ve Türkiye'de şartlar farklı mı?
Orada daha teknik ve planlı çalışılıyor. Burada sürprizlere açık olmak gerekiyor. Ama sonuç itibarı ile Türk sineması Alman sinemasından çok daha ileride.
İran sineması müthiştir
- Bu kanıya nasıl vardınız peki?
Hem üretim hem de kalite açısından bakıyorum. Almanya'da teknik olarak çok ilerlemişler ama vizyon yok. Bir İran sinemasına dönersek, imkansızlıklar sayesinde ne kadar ilerlediklerini görürüz.
- İran sineması müthiş bir Ortadoğu kültürü ve edebiyatı üzerine kurulmuş ama...
Doğru ama Almanya'da kültür yok mu? Almanya dünya edebiyatını belirlemiş. Mesela Goethe, dünya edebiyatında müthiş bir yere sahip.
- İran'a bir daha gidebildiniz mi?
Hayır, gidemiyorum, politik olarak gidemiyorum. Şu an Alman vatandaşıyım aslında. Almanya diyor ki 'Seni her yerde korurum; İran hariç'. Nasıl gideyim?
- İran'dan kaçma nedeniniz neydi?
Benim annem babam da oyuncuydu, babam yönetmendi aynı zamanda. Zaten onlardan dolayı kaçmak zorunda kaldık.
Bir yere ait değilim
- Oradan küçükken ayrıldınız, İran filmlerini seyrederken veya orada olup biteni takip ederken içiniz sızlıyor mu?
İçim sızlıyor, buradaki ya da dünyanın herhangi bir yerindeki olayları izlerken içim sızladığı kadar.
- Herkes beni tanısın, Hollywood starı olayım diye bir düşünceniz var mı?
Ünlü bir anne babanın çocuğu olmak o kadar zor ki. Ben zaten popüler doğdum diyebilirim, hiçbir zaman böyle bir şey düşünmedim. Şöhret büyük bir sorumluluk. Şöhret olmak demek yaptığınız her şeye daha çok dikkat etmeniz gerek. Her halinizle örnek olmak zorundasınız. Belki normalde birçok insanın sahip olduğu özgürlüğe artık sahip değilsiniz demek. Hiçbir zaman öyle hedefim olmadı.
- Savaşı hatırlıyor musunuz?
Biz sekiz sene savaş yaşadık, inanın dün gece gök gürlüyordu. Ben çocukluktan kalma travmalardan dolayı tir tir titriyordum. Bakın kaç yaşına gelmişim, dünyayı dolaştım sözde, çok rahatım dışardan bakınca ve harika bir hayatım var. Ama hala etkileniyorum bunlardan. Bunlar rahat geçilecek şeyler değil.
- Sizi heyecanlandıran proje var mı bu aralar?
Evet, sonbaharda çekmek istediğimiz benim ucundan senaryosuna müdahil olduğum bir film var.
- Oynadığınız rolden pişman olduğunuz oldu mu?
Hiç olmadı, şöyle söyleyeyim size, maddi açıdan zorluk çektiğim dönemler olmadı mı? Çok oldu ama o dönemlerde bile ben, gerçekten istikrarlı bir şekilde proje seçtim. Çok zengin bir aileden gelip, dibe vurulabilecek yere kadar gittiğim için, hani derler ya hem altını, hem üstün gördüm hayatın. Gönlümün olmadığı işi çıkartamıyorum. Bana para için kendini satmak gibi geliyor. O zaman 'Yapma, sen ruhunu satamazsın' diyorum.
- 'Gölgesizler'de oynadınız ve Hakan Karahan'la öpüşme sahneniz çok konuşuldu, şaşırdınız mı?
Türkiye'de çok sevilen şeyler bunlar galiba. O haber çıktığı zaman, ben seyretmemiştim bile programı. Sonra ertesi gün herkes bir şeyler konuşmaya başladı, 'Neler oluyor' dedim. O gün korkunç bir mide ağrısı oldu bende. 'Nasıl olabilir, niye böyle düşünüyorlar' diye kaygılandım. Oysa oyuncu için tokalaşmak ne ise öpüşmek, sevişmek de aynısı. Sonra ben 'Ayırımcılığı sevmiyorum, alt dudak üst dudak diye ayırmam' dedim, espri yaptım. Çünkü gerçekten konuşulacak bir konu değildi.
- Neden başkalarının öpüşmesi bizi ilgilendiriyor?
Bu ülkede yalnızlık çok fazla sanırım. Bence biraz aşarsak birçok şeyi, gizli yaşamak zorunda kalmayız. Bu ülkede de ahlak anlamında bizim yadırgadığımız her şey yaşanıyor ama üstü kapalı bir şekilde yaşanıyor. Sevgi eksikliği görüyorum, kendimizi seversek, kendimizle barışırsak bence birçok sorun çözülecektir aslında.
- Biz başkalarının öpüşmesini severiz, belki kendimiz beceremediğimiz için?
(gülüyoruz) E ben size ders vereyim o zaman...