Gündem
  • 16.4.2010 16:15

TUĞAMİRAL'İN EŞİNDEN BOMBA İDDİALAR...

Emekli Tümamiral İlker Güven’in boşanma davası açtığı eşi Sunahanım Güven, Türkiye gündemine bomba gibi düşen iddialarını dün de sürdürdü. VATAN’a özel açıklamalarda bulunan Sunahanım Güven, eşinin sattığını iddia ettiği belgelerden bazılarını gizlice alıp Genelkurmay İstihbaratı’na verdiğini öne sürdü

Emekli Tümamiral İlker Güven’le olaylı bir boşanma davasının ortasında olan Sunahanım Güven, şok iddialarını sürdürüyor. Eşinin 2004 yılında emekli olduğunda TSK’ya ait bir bavul dolusu gizli belgeyi eve getirdiğini iddia eden Bayan Güven, bazılarının Ergenekon’a ait olduğunu öne sürdüğü bu belgelerden birkaçını kendisinin aldığını anlattı. İşte eşinin köstebeklik yaptığına dair 2008 yılında Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı’na da bilgi verdiğini belirten Sunahanım Güven’in yeni iddiaları:

Çanta yere düşünce... Sunahanım Güven

Foto galeri için tıklayın


“Eşim 2004 yılında emekli olduktan sonra Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan siyah bir bavul dolusu gizli belge getirmişti. Samsonite marka bu bavul evde duruyordu ve şifreliydi. O bavulun durduğu yerde 6-7 ayrı çanta içerisinde, nereden, nasıl geldiğini bilmediğim, bankaya da yatırılmayan 5 milyon dolar para vardı. Gizli belgelerin bulunduğu bu çanta bir gün yere düşünce açıldı, içindeki belgeler yere saçıldı. Onları toplarken bir iki belge de çaktırmadan almıştım. Bu belgeler bende kaldı.”

’İstihbarata bilgi verdim’

“Eşim bana boşanma davası açtı ve bana iftira ve hakaretlerde bulundu. Ben de bunun üzerine kendisiyle ilgili hem dava açtım hem de, Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı’na giderek, eşimin TSK’ya ait gizli belgeleri birilerine verip para aldığını ihbar ettim. Hatta elimdeki bu gizli belgeleri de bu sırada Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı’na vererek, şikayette bulundum. Eşimin hangi tarihlerde, nasıl ve kimlerle buluşarak bu belgeleri verdiğini bütün detaylarıyla anlattım. 2008 yılında, Bağdat Caddesi’ndeki Divan Pub’ta iki kişi ile görüşmüştük. Bu görüşme sırasında eşime 40 bin dolar verildi. 20 bin doları kendisi, 20 bin doları da, Oramiral Muzaffer Metin Ataç’a -yurtdışında master yapan oğlu için- iletilmek üzere verildi. Bunları da tek tek anlattım. Fakat bunun üzerine eşimle ilgili herhangi bir işlem yapıldı mı, yapılmadı mı bilmiyorum. Bana herhangi bir geri bildirimde de bulunulmadı.”

‘Bazı komutanlara anlattım’

“Eşimin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan bilgi sızdıran bir köstebek olduğundan şüpheleniyorum. Bu şüphemi daha önce İstihbarat Daire Başkanlığı’nın yanı sıra başka bazı komutanlarla da paylaştım. Hatta bütün bunlardan Orgeneral Faruk Cömert’in de en başından beri haberi vardı. Eşimin sızdırdığı bu gizli belgeler nerede, nasıl, kim tarafından ne amaçla kullanılıyor bilmiyorum. Bu konuda kesinlikle bir bilgim yok.”

Yolsuzlukları da şikayet ettim

“Eşimin yolsuzluklarını da şikayet ettim bu arada... Peki bunları neden yaptım? Eşimle 2002’de evlendik. Mutlu bir beraberliğimiz vardı. Yuvam bozulmasın diye bazı görmezden geldim. Fakat 2007 yılında, Bağdat Caddesi Noter Sokak’taki evimizden bana ait yaklaşık değeri 450-500 bin dolar olan pırlantalarım çalındı. Bu pırlantaları daha sonra, eşimin yeğeninde görünce aramız açıldı. Önce bu pırlantaları alacağına bana vereceğine dair söz verdi fakat sözünde durmadı. Ben üsteleyince de gidip boşanma davası açtı. Hem boşanma davası açtı hem de hakaret ve iftiralarda bulundu. Ben de bunun üzerine gidip onunla ilgili bildiğim her şeyi anlattım.”

‘Büyükanıt’a mektup yazdı’

“Boşanma davası açıldıktan sonra eşim benimle çok uğraştı. Ordu Evi’ne girememem için 9 Temmuz 2008’de Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a mektup gönderdi. Bu mektupta, aslında kendisinin yaptığı bazı şeyleri bana mal ederek, bana iftira atıyordu. Büyükanıt bu mektubu aldı ancak herhangi bir işlem yapmadı. Benim Ordu Evi’ne girişim yasaklanmadı. Ben hâlâ bile girebiliyorum ama onun girmesi yasaktır. Büyükanıt’a gönderdiği mektupta, benim Kemal Ertürk’ün oğlunun daha rahat bir yerde askerlik yapabilmesi için ailesinden tek taş pırlanta ile 20 bin TL aldığımı iddia ediyordu. Ve sözde gidip bununla ilgili Filiz Büyükanıt Hanım’la görüşmüşüm. Bu işin aslının böyle olmadığını herkes biliyor. İşin aslı şuydu: Bizim Bağdat Caddesi Noter Sokak’ta oturduğumuz ev Kemal Ertürk’ündü. Kemal Ertürk vefat ettikten sonra, oğlu Ayhan Ertürk askere gidecek... Eşim İlker Güven, Ayhan Ertürk’ün daha iyi bir yerde askerlik yapmasını sağlamak için Deniz Kuvvetleri Komutanı Metin Ataç ve Kurmay Başkanı Murat Bilge’ye gitmişti. Ataç ve Bilge de, onu refüze ederek, ’Artık bu tür şeyler yasak. Bir şey yapamayız’ diye geri göndermişlerdi. Bunun şahidi bu iki isimdir. Daha sonra gelip sanki bu olay için ben aracı olmuşum gibi, iftira atıp Yaşar Büyütanıt’a yazdı. Yaşar Paşa da, sanırım işin aslını tahmin ettiği için herhangi bir işlem yapmadı.”

‘Sevil Örnek pırlantalarımı aldı’

“Eşim bana karşı her türlü yolu denedi. Hatta eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in eşi Sevil Örnek’i bile bana karşı yalancı şahit olarak kullandı. Ben gittiğim her davette son derece şık giyinirdim. Gittiğim davetlerde taktığım pırlantalarım komutan eşlerinin dikkatini çekerdi. 2002 ile 2004 yılı arasında, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in eşi Sevil Örnek ile birlikte katıldığımız her davette, üzerimde gördüğü pırlantaları çok beğendiğini söylerdi. Daha sonra da emir subayını gönderir, ’O gün üzerinde taşıdığın pırlantayı gönderir misin, bir davete katılacağım. Takıp, sana geri gönderirim’ derdi. Ben de verirdim. Fakat aldığı tam 22 adet pırlantamı geri vermedi. Her zaman aradığımda, gönderirim derdi. En sonunda 2007’de aradığımda, ’Bunları sana göndermeyeceğim, beni bir daha arama’ dedi. Şoke oldum. Sonra öğrendim ki, eşim İlker Güven bana boşanma davası açtıktan sonra Sevil Örnek’e gitmiş, ’Sen gel, mahkemede Sunahanım, ’agresifti’, ’kirliydi’, ’bakımsızdı’ de, o pırlantaları verme demiş... 2009 Şubat ayında, Sevil Örnek’in talimatla Sultanahmet’teki adliyede ifadesi alındı. Orada, ’Sunahanım kirliydi, bakımsızdı, agresifti’ diye ifade verince, ben de ona, pırlantalarımı vermemek için yalancı şahitlik yaptığını söyleyince fenalaşıp yere yığıldı. Bu yaşananların hepsi o gün zabıt altına alındı. Belgesi mahkemede mevcuttur.”

O ‘Bakımsız’ diyor ama herkes beni Marilyn Monroe’ye benzetir

“İki yıldır susuyordum. Hiçbir şekilde basına yansıtmadım bu olanları... Fakat eşim 40 yılda öğrendiği savaş sanatlarını bana karşı kullanmaya başlayınca ben de bildiklerimi basınla paylaştım. Ben öfkeli bir eş değilim. Bu anlattıklarım da öfkeli bir eşin hezeyanları değil, hepsi de gerçektir. Boşanma davamız iki yıldır sürüyor. Aslında en çok ben boşanmak istiyorum. Fakat varlıklarımı almadan boşanma gerçekleşmeyecek... Getirsin versin pırlantalarımı ve 2006 yılında beyan ettiği 800 bin doların 400 binini ve evimden alıp götürdüğü antika eşyalarımı, o zaman boşanırım. Ama bunlar olmadan olmaz. Benimle ilgili bakımsız, kirli kadın diyor. Ben her davete çok şık giderdim. Saçlarımı sarıya boyattığım zaman Marilyn Monroe, siyaha boyattığım zaman da beni Sophia Loren’e benzetirlerdi. O kadar şık ve güzel bir bayandım. İnadına da her duruşmaya manken gibi giyinerek gittim. Ben miyim bakımsız ve kirli? Ben eşimle ilgili İstihbarat Daire Başkanlığı’na ve mahkemeye gerekli bilgileri verince bana karşı tavrında çok agresifleşti. Ben de Temmuz 2008’de, Ankara 8. Aile Mahkemesi’ne başvurarak, bana karşı uyguladığı şiddet eylemleri nedeniyle tedbir kararı aldırdım. Mahkeme eşimin 4 ay boyunca, bana yaklaşmaması yönünde karar aldı.”
VATAN

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 08:40

İLGİLİ HABERLER