KAYNAK : Haber Vitrini
Çok satan kitaplar arasında yer alan "Adnan Menderes'in Günlüğü"nün yazarı Taşkın Tuna, "Menderes yaşasaydı, AB'ye çoktan girmiş olurduk." diyor.
Taşkın Tuna, Menderes'in ruhu ile trans halinde kaleme aldığı belgesel romanı 'Adnan Menders'in Günlüğü'nde', Türk siyasi hayatına damgasını vurmuş Demokrat Parti Lideri'ni, kendi kaleminden yazıyor. Şule Yayınları arasından çıkan ve birinci ağızdan yazılan günce, okuyucuyu bazen duygusal bir atmosfere sürüklüyor, bazen şaşırtan gerçekle karşı karşıya bırakıyor. Bir dönem romanı olan Adnan Menderes'in Günlüğü, yakın tarih siyasi olaylarına farklı perspektifle yaklaşırken, dayandırdığı belgelerle objektif bir gerçeklik ortaya koyuyor. Taşkın Tuna'ya kitabını ve bugün bağlamında Menderes'i sorduk.
Adnan Menderes'i kendi ağzından yazma fikri nasıl doğdu, süreçten bahseder misiniz?
Öncelikle şu gerçeğin altını çizmek isterim ki, ben, hiç bir partiye bağlı ve bağımlı bir kişi değilim. Sadece 1946-1960 yıllarına ait zaman dilimini tarafsız bir araştırıcı ve yaşımın da bir gereği olarak objektif bir gözlemci olarak değerlendirmek istedim. Arzu ettim ki, genç nesiller Adnan Menderes'i iyi tanısınlar. Onun liderliğini, demokrasi mücadelesisini ve nihayet idam sehpasındaki son sözlerini iyi değerlendirsinler. Böylece yakın tarihimizin belgelere dayalı bir fotoğrafı netlik kazansın.
Önsözde geçen ruh çağırma seansı gerçek mi, yoksa Menderes'i içinizde hissettiğinizi anlatmak için mi bu yola başvurdunuz?
Bana aynı soruyu bazı okurlar da sordu. Onlara da verdiğim cevabı size de verebilirim. "Bu konuyu o kadar sağlam işlemişim ki, siz de bundan epeyce etkilenmissiniz!" Her yazarın amacı bu olduguna göre, bence bu kitabın yazarı da amacına ulaşmış demektir.
Menderes hakkında birçok araştırma-inceleme yayınlandı. Siz neden günlük olarak yayınlamayı tercih ettiniz?
Adnan Menderes hakkında şimdiye kadar yayınlanan bu kitaplarda daha çok hissi unsurlar ön plâna çıkmış, hatta zaman zaman bazı ideolojik saplantılar da odak noktası haline gelmiştir. Kitabımda tüm olayları yer ve zaman boyutunda gerçek isimlerle belirtmeyi tercih etmem söz konusu olunca, böyle bir 'günlük' tutmanın daha uygun olacağını düşündüm. Böylece meraklı okurlar, hem dogru bir tarihte neler oldugunu ve kimlerin bu tarih sahnesinde rol oynadığını bir başucu kitabı olarak da değerlendirebileceklerdir.
Menderes yaşasaydı Türkiye bugün ne durumda olurdu?
Bugünün Türkiye'sinden daha demokratik, daha zengin, daha itibarlı; özetle daha 'büyük' bir Türkiye'ye sahip olurduk. Çünkü Menderes, Türkiye'nin dünya coğrafyasındaki yerini ve yerleşik konumunu tarihsel perspektifle çok iyi bilen ve değerlendiren bir liderdi. Türkiye çoktan Avrupa Birliğine girmiş olurdu. Çünkü o, zamanın dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu'ya, o zamanki adıyla 'Ortak Pazar olan Avrupa Birliği'ne üye olmamız için daha 1960 yılı başlarında gerekli talimatı vermiş ve konunun bizzat takipçisi olmuştu. Kıbrıs sorunu çoktan hal yoluna girer; Ada'da âdil ve eşit haklara sahip Türk toplumunu ezdirmeyecek bir çözüm mutlaka bulunurdu. Bugün hâlâ geçerli olan Londra ve Zürih antlaşmalarının baş mimarı olan Menderes, gerçek bir diplomasi ustasıydı. Ama ne yazık ki, Menderes'in boynuna biz kendi ellerimizle ilmiği bağladık! İdam sehpasındaki su son sözleri, onun nasıl bir 'Türkiye sevdalısı' olduğunu göstermeye yeter: "Hayata veda edeceğim şu anda, Devletime ve Milletime ebedî saadetler diliyorum"
17 Eylül sabahını yazarken neler hissettiniz?
Onun idam edildigi her 17 Eylül günü, benim için bir hicran günüdür. Her vicdan sahibinin de bu aciyi paylaşmasını dilerim.
Kitap için bir sistem eleştirisi diyebilir miyiz?
Türkiye 27 Mayıs 1960 darbesinde çok şeyler kaybetti. Deyim yerindeyse, taşlar yerinden oynamıştı. Seçmeni 'hakem' kabul etmeyen bazı çevreler, sürekli olarak orduyu siyasete çekmek istediler. 12 Mart 1971 günü benzer bir darbe ile hükümet düşürüldü. On yıl geçtikten sonra, 12 Eylül 1980'de yeni bir darbe ile TBMM kapatıldı. Çeşitli sancılı yıllar, demokrasi dışı davranışlar adeta 'olağan' hale geldi. Olan Adnan Mendres'e oldu! Onun adı, şimdi geniş bulvarları, anıt mezarları, üniversiteleri, uluslararası hava alanlarını süslüyor! İhtilâl Liderlerinin mezarlarini acaba kim biliyor?
Türkler yaşananları bilsin diye yazdım
Yakın tarihin aydınlanması gereken en önemli olaylarından biri 27 Mayıs ihtilidir. On yıllık Demokrat Parti iktidari, alaşağı edilmiş, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar Kurulu Üyeleri ile tüm DP Milletvekilleri, çok sayıdaki askeri-sivil bürokrat tutuklanarak Yassıada'ya gönderilmiş, üç vatan evladı idam edilmiştir. Bu ihtilalin yapılış sebebi hala ortaya çıkmamıştır. Türk okurları olanları bilsinler, tarihten ders alsınlar düşüncesi, beni bu kitabı yazmaya sevk etti.
(yenişafak)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:56