''TÜRK BANKACILIK SİSTEMİNİN AYAKLARI ARTIK YERE BASMAYA BAŞLADI...''
Yavuz Canevi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sektördeki gelişmelerin olumlu olduğunu, banka bilançolarının yeni şartlara uyum sağlamaya başladığını, enflasyon ve faizlerin düştüğünü belirtti.
Bankaların, bankacılık faaliyetlerine ağırlık vermeye başladıklarını vurgulayan Canevi, kamu kağıtlarının daha az karlı olmaya başladığına işaret ederek, ''Devlet İç Borçlanma Senetleri'nin (DİBS) faizleri de düştüğü için bugüne kadar stoklarında büyük miktarda tahvil taşıyan bankalar, onun meyvesini belki yemeye devam ediyorlar ama, yeni çıkan kağıtlar o kadar karlı olmadığı için artık hakiki bankacılık faaliyetlerine yönelmeye başladılar'' diye konuştu.
Son zamanlarda tüketici kredileri ve kredi kartları uygulamasında büyük bir patlama olduğuna dikkati çeken Canevi, şunları kaydetti:
''Artık klasik 1 yıllık, 3 aylık, 6 aylık kredilerin ötesinde, bazı bankalarımız 7 yıllık, 10 yıllık gayrimenkul kredileri dahi vermeye başladılar. Onun için biraz erken olduğunu zannediyorum ama yine de bu önemli bir eğilimi, trendi gösteriyor. Bunun anlamı, Türk bankacılık sisteminin artık ayakları yere basmaya başladı ama bu henüz (rahatladık, tamam herşey yolunda) demek için de erken.
2004 yılı, bilançoların düzeltilmesi, sağlamlaştırılması dönemi olacak. 2005 yılından itibaren, bu sistemin oturduğu, yani enflasyonun artık tek rakamlı hanelere geldiği konusunda güvence gelirse, (bu iş artık devam edecek) diye bankacılık sistemi, yavaş yavaş daha çetin bir rekabet ortamına girecek.''
BİRLEŞME VE SATIN ALMALAR BİZİ BEKLİYOR
Yavuz Canevi, bugüne kadar Türk bankacılık sisteminde yabancı bankaların payının yüzde 3-4'ü geçmediğini vurgularken, Garanti Bankası'nın Intesa'ya satılmasıyla bu oranın yüzde 15'lere çıkabileceğini bildirdi.
Canevi, bu rakamın bile yabancı ülkelerle karşılaştırıldığında hala çok küçük kaldığına dikkat çekerek, şöyle dedi:
''Türkiye'de bu oran, yüzde 30-33 olabilir. Avrupa perspektifinin bu yıl açıklığa kavuşmasıyla da önümüzdeki 5 sene içerisinde yabancı bankaların payı yüzde 30-35'e yükselebilir. Bu bize şunu gösteriyor; önümüzdeki dönemde hala banka birleşmeleri, banka satın almaları olgusu bizi bekliyor. Bu, sağlıklı bir gelişmedir.
Bugün herkes kabul ediyor ki Türkiye'de bankacılık sisteminin genelde büyüklüğü, aktif büyüklükleri ve bilanço büyüklükleri dahil, GSMH'ın yüzde bilmem kaçı halinde konuşuluyor. Halbuki sistem, Avrupa'da, diğer gelişmiş ülkelerde GSMH'ın çarpımı olarak ifade edilir. Dolayısıyla bankalarda büyüklük sorunumuz var. Hacim ve derinlik sorunları var. Bütün bunların olumlu olarak çözümlenebilmesi, doğru yolda ilerleyebilmesi hem bankacılık sisteminin kendi içinde bir reform diye muhasebe reformuna girmesine, daha şeffaf olmasına, denetimlerin çok daha şeffaf ve etkin olmasına, hem de yabancı sektörün, yabancı bankaların Türk piyasasına ağırlığını koymasına bağlı. Bu oldukça, rekabet çok ciddileşecek. Rekabetin ciddileşmesi, insanların kendilerine çeki düzen vermesi demektir. Böylece her 2 taraf yani hem sistem, sektör kazanır, hem de ülke kazanır.''
İMAR BANKASI OLAYI ÇOK BÜYÜK BİR DERS
TEB Yönetim Kurulu Başkanı Canevi, kendi içinde yavaş yavaş dağılma ve banka sayısının azalması olayının da yaşanabileceğine işaret ederken, ''Ama BDDK'mız veya diğer kamu yönetiminin, artık eskiden olduğu gibi sürprizlerle karşılaşacağını zannetmiyorum. Çok yakından gözetleniyor, izleniyor. Olaylara daha önceden müdahale etmek imkanı var'' diye konuştu.
İmar Bankası olayının, çok büyük bir ders olduğunu dile getiren Canevi, şöyle devam etti:
''Hala bu olaydan nasıl bir ders çıkaracağımız konusunda özel komisyonlar kuruluyor. Uluslararası düzeyde itibarı olan komisyonlar ki bu tür bir olay bir daha yaşanmasın. Bu da çok sağlıklı bir gelişme. Yabancılar dahi bunu merak ediyorlar (acaba biz de bir ders alabilir miyiz bundan, bizi de böyle bir dolandıran çıkar mı?) gibi bir ders alma olayı var. Bunların hepsi bence Türkiye için olumlu gelişmeler.''
DOLAR KURU VE YENİ TÜRK LİRASI'NA GEÇİŞ
Yavuz Canevi, serbest kur politikası uygulayan bir ülkede, döviz konusunda tahmin, öngörü yapmanın çok zor ve bunun arz-talep meselesi olduğuna işaret ederken, ''Bizi belki biraz düşündüren konu, ödemeler dengesine baktığımız zaman 5-5.5 milyar dolarlık bir izah edilemeyen dövizin olması'' dedi.
Merkez Bankası'nın ilan ettiği ödemeler dengesi rakamlarında, yurtdışından geldiği kesin ama nereden geldiği bilinmeyen 5.5 milyar dolarlık bir döviz girdisi olduğunu belirten Canevi, şunları kaydetti:
''İhracat dövizi midir, sandıktan çıkan para mıdır, Irak parası mıdır? Bunlar biraz huzursuzluk yaratıyor. Yani bu para gelmeye devam mı edecek, yoksa o kesilecek, normal kanallardan biz dışarıdan finansman mı bulacağız? Ödemeler dengemizin cari açığı ve ticaret açığındaki büyüklük biraz insanlarımızı ürkütüyor ama şu ana kadar bir sorun olmadı. Bir şekilde bu finanse edilmiş.'' Kur politikasında çok radikal bir hareket olmadığını ifade eden Canevi, ''Döviz, 1 milyon 300 binlerde takıldı ama enflasyon da düştü. Eskiden enflasyon yüzde 50-60-70 olduğu zaman bu durgunluk çok daha fazla rahatsız ediyordu ama şimdi enflasyon düştüğü için bu durağanlık sektörü o kadar rahatsız etmiyor'' diye konuştu.
Canevi, Yeni Türk Lirası'na geçiş konusunda Bankalar Birliği, bankalar ve Borsa'da hazırlıklar olduğunu, olayın teknoloji gerektirdiğini belirterek, ''adaptasyon kolay olmuyor. Bunun kolay olmayan tarafı halkın psikolojisi. 1 milyon lira yerine 1 liraya alacaksınız'' dedi.
İnsanların psikolojisinin yerine oturmasının biraz zaman alacağını belirten Canevi, ''Bence yeni TL'ye geçmeden 6 ay önce, çok yoğun bir şekilde propaganda ve halkı, tüketiciyi eğitme konusunda her sektörün çok ciddi bir kampanya yürütmesi lazım'' dedi.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:55