Yaşam
  • 18.3.2003 12:45

TÜRK İNSANI FOBİSİNİ GİZLİYOR...

BEKİR KOCA TRABZON- Türk insanının birçoğunun fobisini gizlediği ve tedavisi için hekime başvurmadığı belirtildi. Trabzon Numune Hastanesi Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı Mehmet İrfan Coşkun, bazı kişilerin fobisinin farkında olmadığını, farkında olanların da ya bunu gizlediklerini veya tedavi için bir hekime başvurmadıklarını söyledi. Gerçekte korkuya neden olmayacak bir objeye, aktiviteye veya duruma karşı aşırı korku duyma ve kaçınma davranışında bulunmaya fobi dendiğini belirten Dr. Coşkun, ''Fobik kişiler belli bir durum, nesne veya aktivite ile karşılaştığında aşırı korku duyar. Kişiler korkularının saçma olduğunun farkındadır ancak korkularını mantıksal düşünerek engelleyemezler. Bu korkular fobik kişilerin günlük işlevlerinde bozulmaya neden olur'' dedi. Birçok kişinin fobisinin farkında olmadığını, bilenlerin de bunu ya gizlediğini ya da tedavisi için hekime başvurmadığını kaydeden Dr. İrfan Coşkun, ''Kadınlarda, erkeklere göre daha sık görülür. Fobilerin gerçek nedenleri bilinememektedir. Öne sürülen fobi nedenleri türlerine göre değişmekle birlikte aynı fobi türünde de hastadan hastaya değişiklik gösterir. Ruhsal rahatsızlıkların çoğunda olduğu gibi fobilerde de neden biyolojik, genetik ve çevreseldir. Örneğin kan aldırma veya enjeksiyon yaptırma fobisi olan kişilerde ailede benzer hastalık normal topluma göre daha sıktır. Ancak bu yatkınlığın genetik veya çevresel etkenlere bağlı olarak gelişip gelişmediğini aydınlatacak araştırmalar henüz yetersizdir. Bazı insanlarda adrenalin ve noradrenalin salınımının fazla olmasının veya etkilenen organların bu maddelere normal insanlara göre daha duyarlı olmasının bu hastalığa yol açtığı ileri sürülmektedir. Verilen ilaç tedavileri de bu maddelerin salınımını veya bedensel duyarlılığı azaltmaya yöneliktir. Psikiyatride fobilerin geçmiş yaşantılara bağlantılı olarak geliştiği yolunda ispatlanmamış çeşitli teoriler mevcuttur. Asansör korkusu olmayan bir kişi elektrik kesintisi ile asansörde mahsur kalma sonucunda asansör korkusu geliştirebilir. Bu olay öncesinde rahatlıkla asansöre binebilirken asansöre binemez hale gelebilir veya asansöre bindiğinde aşırı kaygı duyma görülebilir'' şeklinde konuştu. ''EN SIK KULLANILAN TERAPİ YÖNTEMİ YÜZLEŞTİRMEDİR'' Korkuya neden olan durum ile karşılaşıldığında fobi belirtilerinin ortaya çıktığını belirten Dr. Coşkun, ''Kişi fobisi ile karşılaştığında çarpıntı, yüz kızarması, titreme, terleme, bulanık görme, nefes darlığı, ağız kuruluğu ve yutkunma güçlüğü gibi sıkıntılar yaşar. Panik bozukluğu olan kişiler ne zaman panik atak geçireceklerini bilirler ve panik atak geçirmemek için fobik durumlardan kaçınırlar. Örneğin asansör korkusu olan kişiler asansöre bindiklerinde panik atak geçirebilirler ve bundan korunmak için üst katlara merdivenlerden çıkıp inmeyi tercih ederler, bu şekilde panik atak gelmesini önlerler. Yine uçak korkusu olan kişiler uçağa binmek yerine başka vasıtaları kullanarak yolculuk etmeyi tercih ederler. Fobisi olan kişiler bu kaçınma davranışını kullanarak panik atak gelişmesini önlerler'' diye konuştu. Dr. İrfan Coşkun, toplumda en çok hayvanlar (yılan, köpek, kuş v.b.), böcekler (örümcek, arı v.b.), yükseklik korkusu, asansör korkusu, uçağa binmek ya da araba kullanmak, kan görmek veya enjeksiyon yaptırmak gibi fobiler görüldüğünü ifade ederek fobilerin tedavisi için şu bilgileri verdi: ''Fobiler tedavi edilmediği takdirde çok uzun zaman devam edebilir, aslında tedavi olmaksızın düzelen hasta sayısı azdır. Fobi tedavisinde amaç kişinin kaçınma davranışını önlemek ve belli durumlarda ortaya çıkan korkuyu azaltmaktır. Tek başına ilaç tedavisi genelde yeterli değildir. Bunun için antidepresan ilaçlarla birlikte değişik psikoterapi yöntemleri uygulanabilir. Fobilerde en sık kullanılan terapi yöntemi yüzleştirme tedavisidir. Bu yöntemde hastanın korktuğu durum veya nesnenin üzerine giderek ortaya çıkan durum ile başa çıkması öğretilir. Terapi grupları, aile tedavisi ve bireysel psikoterapiler, kullanılan diğer terapi yöntemleridir. Tedavi süresi hastalığın şiddeti, yaygınlığı ve hastanın özelliklerine göre değişir. İlaç tedavisine yanıt ilk birkaç haftada alınır. Ancak tam düzelme daha uzun zamanda gerçekleşir. Tedavi ile tam düzelme sağlansa da ilaçlara bir yıl devam etmek gerekir. İlaçları doktor kontrolünde kullanmak ve kontrollü kesmek önemlidir. Bazı hastalarda daha uzun süre tedaviye devam etmek gerekebilir.'' Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:35

İLGİLİ HABERLER