Türkiye Petrol ve gaz aramacılığında çığır açacak yeni yöntem buldu
Rumlar bu habere çok üzülecek! Petrol ve gaz aramacılığında çığır açacak yeni yöntem..
Türkiye'nin başta Doğu Akdeniz olmak üzere Karadeniz ve Türkiye'nin diğer bölgelerinde petrol - doğal gaz arama çalışmaları hız kesmeden sürüyor. Doğu Akdeniz'de Rumların ve arkasındaki kirli destekçilerinin hayallerini suya düşüren Türkiye, petrol ve doğal gaz aramacılığındaki yeni yöntemi de dünyada ilk kez uygulayan ülke oldu. Marmara Üniversitesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atilla Karataş, "Belirli kriterlere göre seçtiğimiz alanlarda yer altı sularındaki toplam petrol hidrokarbonlarına bakarak orada petrol veya gaz olup olmadığını anlayabiliyoruz" dedi. İşte detaylar..
Marmara Üniversitesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atilla Karataş, petrol ve doğal gaz aramacılığında dünyada ilk kez yeni bir yöntem uyguladıklarını belirterek, "Belirli kriterlere göre seçtiğimiz alanlarda yer altı sularındaki toplam petrol hidrokarbonlarına (TPH) bakarak orada petrol veya gaz olup olmadığını anlayabiliyoruz. Yer altına inip oradan jeokimya için analiz materyali almaktansa zaten kendiliğinden yüzeye çıkan kaynak sularını değerlendirmek için çalıştık ve analizlerimizi kaynak suları üzerinde yoğunlaştırmaya gayret ettik." dedi.
Karataş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de petrol ve gaz aramacılığında sismik yöntemlere ağırlık verildiğini ancak bu yöntemin rezervuar hedefli olması nedeniyle sondaj yapılmadan söz konusu bölgede hidrokarbon olup olmadığının tespit edilemediğini söyledi.
Karataş, bu nedenle aramacılıkta maliyetin çok yükseldiğini dile getirerek, "Bu yöntemle çok başarılı sonuçlar alamadığımız belli oluyor. Üzülerek söyleyeyim ki sismik yöntemlere tespit edilen rezervuarlar, şimdiye kadar Türkiye'de doğal gaz veya petrole ulaşmanın önünü açmamış. Biz yer altından haber almak zorundayız ki orada ne olduğunu bilelim ve bu kaynağa ulaşalım." diye konuştu.
Türkiye'deki hidrokarbon sahalarının birçok açıdan dünyanın başka bölgelerindeki sahalara benzemediğine dikkati çeken Karataş, şunları kaydetti:
"Bu nedenle bizim yeni bir yönteme ihtiyacımız olduğu ortaya çıkıyor. Belirli kriterlere göre seçtiğimiz alanlarda yer altı sularındaki TPH'ye bakarak orada petrol veya gaz olup olmadığını anlayabiliyoruz. Yer altına inip oradan jeokimya için analiz materyali almaktansa zaten kendiliğinden yüzeye çıkan kaynak sularını değerlendirmek için çalıştık ve analizlerimizi kaynak suları üzerinde yoğunlaştırmaya gayret ettik. Genel hatlarıyla paleocoğrafyasından tutun, yapısal durumuna jeolojik ve tektonik özelliklerine varıncaya kadar çalışılabilecek sahaları belirledikten sonra arazide tetkik ve numune alımı için çalışmalara başladık...Bu yöntem, Türkiye'de su kaynakları üzerinde yapılan bir uygulamadır. Petrol ile birlikte çıkan suların doğaya salıverilmeden önce Türkiye Yerüstü Su Kalitesi Yönetmeliği'ne göre belirli sınır değerin altına indirilmesi lazımdır. TPH analizi, çevre mühendisliği alanında zaten uygulanan bir analizdir. Biz bunu ters yönden denedik yani petrolden arındırdıktan sonra doğaya geri gönderilecek rezervuar suyundan ziyade, yüzeye kendiliğinden çıkan doğal kaynak suları içinde ne kadar petrol veya petrol türevleri olduğuna baktık."
NUMUNELER ULUSLARARASI AKREDİTASYONA SAHİP LABORATUVARLARA GÖNDERİLİYOR
Karataş, Marmara Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesinin (İTÜ) de çalışmalara ekonomik destek verdiğini belirterek, "Üniversitelerden aldığımız desteklerle saha çalışmalarını başlattık. Karaburun (İzmir), Seferihisar (İzmir), Uludağ (Bursa), Beypazarı (Ankara), Çamardı (Niğde) ve Gülşehir (Nevşehir) gibi farklı bölgelerde yöntemi denedik. Bunların her biri yapısal ve jeolojik olarak farklı ortamlar." dedi.
Söz konusu sahalardaki su örneklerinde hidrokarbon türevlerine rastlandığını ifade eden Karataş, şöyle konuştu:
"Her saha için 25-30 civarında numuneyi değerlendirdik. Bir veya iki numune dışında sularda TPH oranının sınır değerin en az iki kat üzerinde olduğunu tespit ettik. Alınan numuneler uluslararası akreditasyonu olan laboratuvarlarda çalışıldı. Problemli bir sonuç elde etmemek için üç farklı laboratuvarı kullandık. Analizleri, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi, Amerika merkezli uluslararası akreditasyona sahip bir laboratuvar ile Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı laboratuvarında yaptırdık."
"ÇALIŞTIĞIMIZ BÖLGELERDE CİDDİ PETROL VE GAZ POTANSİYELİ BULUNUYOR"
İTÜ Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Yıldıray Palabıyık da Türkiye'de yeni petrol doğal gaz sahalarının keşifinin hayati derecede önem taşıdığına işaret ederek, artık ülkede petrol olmadığı algısının kırılması gerektiğini belirtti.
Türkiye'de hidrokarbon aramacılığının ağırlıklı olarak Güneydoğu Anadolu ve Trakya bölgesinde yapıldığını ifade eden Palabıyık, "Genellikle diğer bölgelerde büyük petrol ve doğal gaz keşifleri yapılmamış. Güneydoğuda yaklaşık 2 milyar varile yakın petrol rezervi söz konusu fakat petrol çok ağır yani viskozitesi çok yüksek ve üretimi birincil yöntemlerle çok zor yapılıyor. Dolayısıyla ikincil ve üçüncül üretim yöntemiyle oradaki petrol belli bir orana kadar kurtarılabiliyor ve bu oran yüzde 10'u geçmiyor." dedi.
Palabıyık, Türkiye'de hangi sahalarda petrol ve doğal gaz rezervi olabileceğine ilişkin geniş bir çalışma yaptıklarını dile getirerek, "Buna bağlı olarak o sahalardaki uygun yerlerden su örnekleri için lokasyonlar seçildi. Bu yapılan çalışmalar tesadüfi değil, çok sağlam ve kuvvetli bir jeolojik temele dayanmaktadır. Yaptığımız bütün çalışmalarda elde ettiğimiz sonuçlar doğal suların çok yüksek oranda olgun hidrokarbon içerdiğini gösteriyor. Dolayısıyla çalıştığımız her bölge, Türkiye'de ciddi petrol ve doğal gaz potansiyeli olduğunu gösteriyor." diye konuştu.
Güncellenme Tarihi : 3.5.2020 12:56