Yaşam
  • 9.7.2006 12:30

TÜRKİYE'NİN ŞAŞKIN PARIS HILTON'U...

MUĞLA - Türkbükü'nün sahnesi olduğu yaz magazin haberlerinin çoğunluğunun kahramanı, Süreyya Yalçın. NATO müteahhidi Faruk Yalçın'ın kızı, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın yeğeni. Köpeğine taktığı toka, Gucci mağazasından yaptığı öne sürülen 250 bin dolarlık alışveriş, Miami'de evinin bir katını köpeklere ayırdığı, sayfalar dolusu haber oldu. Teknesine botla falcı getirtmesi sürmanşetlerde yer aldı. Sonunda Türkiye'nin de köpeği, zenginliği, uçuk tüketimleri ile bir Paris Hilton'u oldu. Gazetelerin ilk sayfalarında fotoğraflarını Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Bush'tan daha büyük gören 'yerli Paris'imiz, bu işe şaştığını ve kızdığını Radikal'e anlattı.
Süreyya Yalçın ve eşi Kerem Dürüst, Türkbükü koyundaki teknede kalıyor, öğle saatlerinde beach clup ve barların vazgeçilmez siması oluyor. Objektifler sürekli onu takip ediyor. Büyük gözlükleri, yüksek topuklu terlikleri, iri takıları, rengârenk kıyafetleriyle 'son moda haber cevheri'nin yanından magazin muhabirleri ayrılmıyor. O da objektiflere mayosunu günde birkaç kez değiştirerek, en şık halleriyle pozlar veriyor. Sosyetik eğlence koyunda bütün bakışlar onu takip ediyor.
Henüz 21 yaşında ama makyajı, kıyafetleriyle çok daha olgun görünüyor.
Tatil için neden Türkbükü'nü seçiyorsunuz? Ne kadar zamandır buraya geliyorsunuz?
Ben üç yıldır geliyorum. Eşim çok eskiden beri buraya geliyor. Seviyoruz, burayı. Evimiz burada, teknemiz burada. Bizi buraya bağlayan faktörler var. Eşim Kerem beyle burada tanıştık. Her genç gibi buradan hoşlanıyoruz.
Türkbükü'ndeki bir gününüzün nasıl geçtiğini anlatır mısınız?
Sabah kalkıyoruz, kahvaltımızı yapıyoruz. Gazetelerimiz geliyor. Genellikle bizim haberlerimiz oluyor. Yüzüyoruz. Arkadaşlarımızla buluşuyoruz. Jet ski, su kayağı yapıyoruz. Seçtiğimiz arkadaşlarımız ile gidebileceğimiz beach clup'lar var. Maki, Nana, Mio beach oluyor genelde. Orada güneşleniyoruz. Öğle yemeğimizi yiyoruz. Sonra ortalık hareketleniyor. Müzikler başlıyor, içki içip, dans edip, eğleniyoruz. Bazı akşam üstleri teknemize gidip balık tutuyoruz. Daha sonra akşam eğlencesi başlıyor. Üstümüzü değiştiriyoruz. Yemeğe gidiyoruz. Geceleriyse Ship A Hoy da eğleniyoruz. Gece genellikle 04.00'te bitiyor.
Ama dün gece 07.00'ye kadar sürmüş...
Arkadaşlarla derin konulara daldık. Bazen öyle oluyor.
Burada attığınız her adım gazeteciler tarafından takip ediliyor. Televizyon ve gazetelerdeki magazin haberlerinde bu kadar çok yer almak hoşunuza gidiyor mu?
Niye biz bu kadar göz önündeyiz anlamış değilim. Nasıl böyle bir ortama girdim? Bu olayların ortasında buldum kendimi, bilmiyorum. Bir sürü gazetenin aşağı yukarı baş sayfasında manşette oluyoruz. Bence bizim olmamız gereken yer, magazin dergileri. Günlük gazeteler veya televizyonlar değil.
Yani pozlar verdiğiniz haberlerden rahatsızlık mı duyuyorsunuz?
Hakkımızda yazılan yazılardan tabii ki rahatsızlık duyuyoruz. Başbakan'ımız ile Cumhurbaşkanı'mızla, Bush ile aynı sayfadayız. Hatta bizim fotoğraflarımız onlardan daha büyük basılıyor. Ne gerek var böyle şeylere. Bugüne kadar Türkiye'de kim böyle şeyler yaşamış bize yaşatılıyor. Suçumuz ne bizim. Ama doğru haberlerden hiçbir şekilde şikâyetim yok.
Hakkınızdaki haberlerin hangileri yalan? Örneğin köpeğinize 3 bin dolarlık toka taktığınız doğru mu?
O tokalar, sahil yolunda 3 YTL'ye satılıyor. Oradan aldım.
Eşinizle birlikte yaşadığınız Miami'de 40 tane köpeğiniz olduğu da asparagas mı?
İnsanın 40 tane köpeğinin olması için kırk parçaya bölünmesi lazım. Bu haberlerin aslı astarı yok. Hiçbir mantıklı insanın 40 köpeği olamaz. Buraya Amerika'dan yabancı arkadaşımızla geldik. Köpek bakıcısı diye yazdılar kadıncağızı. Ayrıca Miami'de dört katlı bir evde oturuyormuşum, en alt katını köpeklere ayırmışım. Miami'de de 10 milyon dolarlık ev almışım. Böyle bir şeyler okudum. Aslı astarı yok. Tamamen yanlış bir şey. Biz orada iki oda bir salon apartman katındayız. Normal bir mutfağı var. Biliyorsunuz, orada apartmanlar hep okyanusu görür.
Bilmiyorum..
Bizim ev apartmanın 15'inci katında, okyanus görüyor, mütevazı bir ev.

Normal insanlar gibi alışveriş
Gucci'den bir seferde 250 bin dolarlık alışveriş yapmanız...
Gucci'ye girmedim bile. Öyle bir alışverişim olmadı. Güvenlik kameralarında kayıtlıdır. Çıkartsınlar ispatını. Daha neler neler? Babam bana 60 trilyon lira vermiş. Böyle verilmiş bir para yok. Olsa ne güzel olur, harcarım. (Gülüyor.) Banka hesaplarını incelesinler. Benim hesabıma girmiş mi 60 trilyon lira baksınlar. Hepsi yalan. Türkbükü'nde de 'Mio Beach'te loca kiralamışız' diye haberler çıktı. Böyle bir şey asla yok. Para çok gündeme geliyor. Benden çok daha zengin ve gösterişli yaşayan insanlar var. Biz de normal insanlar gibi aylık alışverişimizi yapıyoruz. Eğer çok beğendiğimiz bir kıyafet olursa alıyoruz. Pantolondur, mayo üstüdür onları alıyoruz. Genellikle Cavalli ve Dolce markalarını tercih ediyorum. Ama her şeyim marka olsun diye bir kaygım yok.
Kaç gündür Türkbükü'ndesiniz? Yaklaşık ne kadar harcadınız?
Vallahi tam olarak bilmiyorum. Herhalde 6 bin doları geçmemiştir. Yaklaşık 15 gündür buradayız. Sonuçta bizim de harcamalarımızda limitlerimiz var.
Limitiniz ne kadar?
Ailemden aldığım ayda 10 bin dolar. Hepsini harcamıyorum, bir miktarını kenara koyuyorum. İleride bir şey olduğunda kendi başıma başa çıkabilmek, ailemden para istememek için biriktiriyorum.
Hep eğlenmek, lüks alışverişler, süslenmek ile gündeme geldiniz. Ülkenin sorunlarına duyarlı mısınız?
Tabii ki duyarlıyım. Ama benim hakkımda öyle bir imaj çizildi ki. Neden böyle oldu, bilmiyorum. Birkaç gündür düşünüyorum, 'Niye böyle oldu?' diye. Benim başka yönlerim de var. Açıklama gereği duymadım, insanların gördüğünü düşündüm. Ama hiçbir şey görünmüyormuş. Bunu yeni fark ettim. On gündür fark ediyorum. Ben de eşim okula gittiğinde vakit geçirmek için köpeklerim, evim, yüzümün saçımın bakımıyla değil, kendimi geliştirmek için bir şeyler yapmak istiyorum. Moda tasarımı kurslarına gitmeyi düşünüyorum, psikolojiyle ilgileniyorum.
Yani sosyal sorunlara ilgilisiniz. Örneğin, çocuklara yoksullara yardım ediyor musunuz?
Reina'da güvenlikte çalışan bir kız vardı. Bana telefon açtı. Sürekli bayılıyormuş, işten çıkarıldığını söyledi. Getirttim buraya. Burada Alman Hastanesi'ne yolladım. Testlerini yaptırdık. Meğer stres nedeniyle bayılıyormuş. Cebine de idare edeceği kadar para verdim ve yolladım. Ayrıca burslar veriyoruz.
Bir sivil toplum örgütünde çalışıyor musunuz?
Öyle şeylerle ilgilenenler zaten var. Anlatabiliyor muyum? Tek tek insanları göremeyenler öyle sosyal şeyin içindeler. Ben daha çok oradan buradan, tek tük insan toparlamaya çalışıyorum. Sosyal girişimde bulunamayan insanlar oluyor. Ben daha çok onlarla ilgilenmeye çalışıyorum.
Halkın arasına karışıyorsunuz o zaman. Mesela İstanbul'da hiç toplu ulaşım aracına bindiniz mi?
Bindim tabii ki. İstanbul'da otobüse, vapura bindim. Öyle ortamlarda yardıma ihtiyacı olan insanları bulabiliyorum. Bu demek değil ki her ay üç kere biniyorum. Hayır ama İstanbul'a geldikçe bir kere muhakkak biniyorum. Vapurda yaşlılar, hamileler oluyor, çocuğuna bakamayan insanlar oluyor. Küçük çocuklar para kazanmaya çalışıyor. İşin doğrusu gerçekten yardıma ihtiyacı olanları bulup onlara yardım etmeye çalışıyorum. Ayrıca Amerika'da da eşim okula gittiğinde ben de vakit geçirmek için köpeklerim, evim, yüzümün saçımın bakımıyla değil, kendimi geliştirmek için bir şeyler yapmak istiyorum.
Amerika'ya ne zaman dönmeyi düşünüyorsunuz?
İki hafta içinde. Önce İstanbul'a daha sonra da nihayet Miami'ye gidiyoruz.
Amerika'yı özlediniz galiba...
Çok özledim.

Tehlikeli bir silah
Söyleşi bitince fotoğraf makinesini gösterip tehlikeli bir silah olduğunu anlatıyor. Ama ondan hiç uzaklaşmıyor. Şikâyet ettiği magazinin muhabirleriyle denize açılıyor, eğleniyor. Türkbükü'ndeki 'tatlı hayat'ın sembolü olmaya devam ediyor.

(radikal)

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 04:27

İLGİLİ HABERLER