TÜSİAD cemaati ve iç düşmanlar!..
TÜSİAD CEMAATİ VE İÇ DÜŞMANLAR
TÜSİAD uzun süredir iç siyasetten uzak durur bir görüntü veriyordu. Ta ki TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski’nin erken seçim yapılması konusunda Kılıçdaroğlu ile görüşünceye kadar.
Kılıçdaroğlu o görüşmede Kaslowski’ye, ‘Ekonomi konusunda açıklama yapın” demesiyle birlikte TÜSİAD büyük bir hırs ve kinle siyaset sahnesine dönüş yaptı.
TUSİAD, doların çıkmasıyla birlikte hükümete aba altından sopa gösterip, “faizleri yükseltin ”açıklaması yaptı.
Yaptı yapmasına da; yaptığına da yapacağına da pişman oldu.
Erdoğan’ın iktisat kitaplarında yer almayan Kur garantili mevduat kroşesiyle, önce kur, sonra muhalefet nakavt oldu.
Erdoğan, bu hamlesiyle erken öten TÜSİAD’ın kafasını kesiverdi.
Döviz fiyatları düşünce Laik solcu gazetecilerin suratları da düştü.
Bir gün önce kur fırladı diye feryat edenler, bu kez kur düşüyor diye inlemeye başladı…
Bunlardan birisi ekrana çıkıp, evini satıp 17 liradan dolar aldığını doların 11 liraya düştüğünü zararını kimin karşılayacağını sordu.
Kim karşılayacak?
Git, Dolar 30 -40 lira olacak diyen Kemal Kılıçdaroğlu’ndan iste.
Allah bizim Kemalist laiklere akıl fikir versin.
Bütün dünya döviz bozup ev alırken, bizim laikler ev bozup döviz alıyor.
Bir laik yobaz daha var.
Halk TV’deki canlı yayın sırasında sesi titreyerek, “Yanlış mı görüyorum dolar 12 liraya inmiş” deyi verdi. Kur düştüğü için az kalsın hüngür hüngür ağlayacaktı.
Günlerdir sevinçle “Döviz çıkıyor Türkiye batıyor” türküsü söyleyen Kılıçdaroğlu ve saz arkadaşları, bir anda ortadan kayboldu.
Meral Abla, Karamolla ve diğerleri adeta buhar oldu.
Yav kardeşim siz nasıl insanlarsınız?
Dolar çıkar, Türk lirası düşer sevinirsiniz…
Türk Lirası çıkar dolar düşer üzülürsünüz…
Enflasyon çıkar sevinir, enflasyon iner üzülürsünüz…
Cari açık artar sevinir, fark kapanır üzülürsünüz…
İhracat Cumhuriyet rekoru kırar, mateme bürünürsünüz…
Milli silahlar üretilir; “Yurtta sulh cihanda sulh” deyip bunları kapatacağınızı duyurursunuz.
Her yanımız düşman dolu siz, “Suriye de Libya da Katar da ve Karabağ da ne işimiz var?” dersiniz.
Salonlarda, “Muasır medeniyet seviyelerine çıkacağız” nutku atar, Türkiye uzaya uydu gönderince de “Ne gerek vardı” dersiniz.
Bir Karamolla çıkar; “Ne lüzum var bu otoyollara, köprülere, şehir hastanelerine “ der, alkış tutarsınız.
Türk milletinden umudu kesip Biden ’den yardım beklersiniz?
Din-i İslam’a düşmanlık, Türk milletine hasımlık yaparsınız…
Allah aşkına!
Siz hangi dinden ve hangi millettensiniz?
Emin olun; hiçbir ülke yoktur ki, kendi içerisinde bu kadar hain yetiştirebilsin...
Yeryüzünde Türkiye kadar hain stoklayan ikinci bir ülke daha yoktur…
Kardeşim, madem beğenmiyorsunuz bu ülkeyi, bir önce defolun gidin.
Giderler mi? Asla gitmezler…
Hem beğenmezler hem sömürürler.
TÜSİAD’a bir bakın.
Bir tane milli projesi ve yaptığı işi yok.
Ya dışarıdan getirip millete kakalar, ya da bu milletin malını ucuza kapatıp dışarıya satarlar.
TÜSİAD; asla ama asla yerli ve milli olmadı.
Onların da bağlantıları yurtdışında, tıpkı FETÖ gibi…
“Bu da nereden çıktı?” demeyin…
TÜSİAD ile FETÖ arasında muazzam bir kesişme var.
FETÖ’yü Sabetay tüccarları kurmuştu, TÜSİAD’ı da Sabetay işadamları kurdu.
Biri legal öteki illegal.
FETÖ; 1960’lı yılların ilk yarısında Sabatay Sevi’nin evinin sokağındaki Kestanepazarı Camisi’nde kuruldu.
FETÖ’yü Mason ve CIA’nın adamı olduğu devlet kayıtlarına giren dönemin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı kurdu.
Kuruluşu için İzmir’in iki Sabetay tüccarı büyük paralar vererek destek oldu.
Sabetaylar ve Masonlar perdenin arkasında kalıp, Fetullah Gülen’i öne sürdü.
İlk ismi Kestanepazarı Öğrenci Derneği iken; 1971 yılında kritik bir karar alındı.
TBMM FETÖ darbesini araştırma raporunda aynen şu yazıyor;
- 1971 yılında Vehbi Koç’un evinde bir toplantı düzenlendi ve bu toplantıya Fetullah Gülen, Vehbi Koç, dönemin MİT Müsteşarı Fuat Doğu, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür ve aralarında TSK mensubu olan önemli isimler katıldı.
Bu toplantıyla birlikte Kestanepazarı Öğrenci Derneği ismi bugünkü FETÖ ismine dönüştü.
Devletin resmi raporunda yer alan bu bilgiyi, FETÖ’nün bir dönem en yakınındaki isim olan Latif Erdoğan’da teyit etti.
Latif Erdoğan, başlangıçta cemaat örgütlenmesi ve hiyerarşi bulunmadığını, ancak 1971 yılında Gülen'in Ankara'da "Vehbi Koç'un evinde Fuat Doğu'dan aldığı direktiflerle cemaat örgütlenmesine girdiğini" öne sürdü. (TBMM DARBE KOMİSYONU RAPORU)
Şimdi sıkı durun!
TÜSİAD da 1971 yılında Vehbi Koç tarafından kuruldu.
Hem FETÖ’nün hem de TÜSİAD’ın kuruluşunda Vehbi Koç var. Hem de aynı yıl.
Vehbi Koç’un kurduğu TÜSİAD’ın 12 kişilik kurucusu şunlardı;
Vehbi Koç, Nejat Eczacıbaşı, Sakıp Sabancı, Raşit Özsaruhan, Ahmet Sapmaz, Melih Özakat, Hikmet Erenyol ve Muzaffer Gazioğlu, İbrahim Bodur, Feyyaz Berker, Selçuk Yaşar ve Osman Boyner.
Kurucuların tamamına yakını, “BEYAZ TÜRKLER” denilen Sabetay dönmeleri.
12 kişilik kuruculardan 10’u öldü. Selçuk Yaşar ve Osman Boyner halen sağdır.
Osman Boyner’in oğlu Cem Boyner, fanatik bir AK Parti ve Erdoğan düşmanıdır.
Vehbi Koç, Feyyaz Berker’le (Sabetayların önde gelen ismidir) birlikte kurucusu olduğu TÜSİAD için 1971’de şu benzetmeyi yapmıştı; “Bugün, “fikir üreten bir fabrika” kurmaya karar verdik...”
Allah Allah.
TÜSİAD'ın açık ismi "Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği" değil mi?
Fikir üreten fabrika nereden çıktı… Benim bildiğim sanayici fikir değil mal üretir.
Bugüne kadar maldan çok fikir ürettikleri için Türk siyasetine yön vermeye çalıştılar.
TÜSİAD asla bir ekonomik kuruluş olmadı.
Hep siyasetle iç içe oldular.
İktidarlar kurup, milletin seçtiği iktidarları yıktılar.
Bu ülkeden kazandıkları paraları bu millete karşı silah gibi kullandılar.
Kendilerini laiklik bekçisi görüp, dine ve millete düşmanlık ettiler.
TÜSİAD’ın tek amacı; dinin gelişip serpilmesini önlemekti.
Bunu da laiklik kisvesiyle yaptılar.
Ne zaman dindarlık yükselse, bir bildiri veya ilan çaktılar.
Ne zaman milliyetçi muhafazakâr partilerin oyu yükselse, ihtilal yaptırdılar.
Her darbeyi alkışlayan TÜSİAD, yaşanan 5 darbede de dokunulmayan tek kuruluştur.
Ülkede darbe olur TÜSİAD'a bir şey olmaz.
FETÖ ile en içli dışlı iş adamları bunlardı.
FETÖ’cülerin sandık sandık ananas götürdüğü işadamları da bunlardı.
Gelin görün ki; FETÖ darbesinde hiçbiri yargılanmadığı gibi malına da el konulmadı. Çünkü bunların dokunulmazlığı büyük yerdendi.
Elindeki muazzam para gücü, kibirini tavan yaptırdı.
TÜSİAD; sanayi ve ticareti bırakıp, gazete ilanlarıyla hükümetlerin istifasını ister oldu.
1979'da beğenmediği Bülent Ecevit hükûmetini gazetelere ilan vererek düşürdü. (İşin aslı şu idi.. Ecevit hükümeti bırakmak istiyordu ancak kaçtı dedirtmemek için Rahşan Hanım TÜSİAD’dan böyle bir bildiri yayınlamasını istedi. Bu rica üzerine o bildiri yayınlandı. Ecevit’te bildiri sonrası istenmediğim yerde durmam deyip istifa etti)
TÜSİAD; 1995 genel seçimlerinde Refah Partisi'nin (RP) seçimlerde birinci çıkması üzerine, ikinci defa verdiği gazete ilanlarıyla Erbakan hükümetine savaş açtığını duyurdu.
28 Şubat sürecinin beyni, mimarı ve destekçisi de TÜSİAD’dı.
Erbakan hükümetinin yıkılmasında başrol oynadılar.
Ne 28 Şubat darbesinde ne de diğer darbelerde tek bir TÜSİAD yönetici ve üyesi yargılanmadı.
FETÖ darbesinde de hiçbir üyesi hakkında işlem yapılmadı.
Darbede kullandıkları Generallerin rütbeleri sökülüp hapse tıkılırken; onları sahaya süren TÜSİAD üyeleri, birisi hariç paçayı kurtardı.
Tek bir TÜSİAD üyesi hapse tıkıldı. O da Osman Kavala oldu.
Hem TÜSİAD üyesi hem de Sebatay dönmesi olan Gezi olaylarının finansörü Osman Kavala, mevcut iktidarı ayaklanma ile yıkmaya çalışmaktan halen tutuklu bulunuyor.
Osman Kavala ile alakalı hem yurt içinden hem de yurt dışından gelen baskı ve tantanaların nedeni, Sebatay dönmesi olmasıdır. Hem de TÜSİAD üyesi olmasıdır.
Türkiye’nin en büyük tarikatı aslında TÜSİAD tarikatıdır.
TÜSİAD bir tarikattır; çünkü kendine has kuralları ve ayinleri vardır.
Tamamen kendi içerisinde gizli bir hayat sürerler. Yabancıları asla kabul etmezler. Masonları andıran bir yapılanmaları, Kimsenin bilmediği tuhaf gelenekleri vardır.
Öyle Anadolu’dan gelen Türk ve Müslüman bir sanayici TÜSİAD’a üye olamaz.
BEYAZ TÜRK olmayan kapıdan içeriye sokulmaz.
Yapı değişmez ama başkanları belli dönemler içinde değişir. Oylama ve seçim yapılmaz.
Hükümete parmak sallayan son başkan Simone Kaslowski aslen İtalyan’dır.
Yahudi asıllı Kaslowski ailesi; hem İtalya'da hem Türkiye'de büyük yatırımları bulunan bir ailedir.
Kaslowski ailesi, Nutella çikolatalarını üreten Ferraro'nun da sahibidir. Türkiye'de üretilen fındıkların yüzde 40'ını Kaslowski ailesi alır.
Karadenizlilerden kilosunu 25 liraya aldığı fındığı işler, Nutella yapar. Nutella ’yı da kilosu 100 liradan bütün Türkiye’ye satar.
Kaslowski, ardına aldığı TÜSİAD gücüyle Türkiye’nin içişlerini karışma cüretini gösterdi.
Bir an önce seçimlere gidilmesini ve faizlerin yükseltilmesini buyurdu!
Bu İtalyan; Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aba altından sopa göstermeye kalktı. Aslında o sopayı Erdoğan’a değil bütün Müslüman milliyetçilere gösterdi.
Erdoğan’ın ani hamlesiyle de SAP GİBİ ORTADA KALDI.
İtalyanlar şöyle der; Rüzgâra tüküren, kendi yüzüne tükürür.
Bugün Simone Kaslowski başına gelen de aynen budur.
Kendisine bir İtalyan atasözü ile tavsiyede bulunmak isterdik;
- En iyi zırh, menzil dışında durmaktır...
Maalesef vakit geçti.
Kaslowski artık hükümetin ve Erdoğan’ın menzili içerisinde.
Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye’ye yapılan ekonomik saldırıların arkasında dış güçler olduğuna inanıyor. Oysa o güçler dışımızda değil, bizzat içimizdedir.
Kuru çıkaran da kriz çıkaran da bunlardır.
Menzilinize giren bazı TÜSİAD üyelerinin para hareketlerini incelerseniz, yıllardır aradığınız o güçleri kolaylıkla bulursunuz.
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ