Üniversitede taciz!.. Gizli saklı değil aleni taciz etmiş
Hürriyet Ege Üniversitesi’ndeki taciz iddialarıyla ilgili okul bünyesinde kurulan komisyonların hazırladığı raporlara ulaştı. Raporlarda öğrencileri taciz ettiği öne sürülen Prof. Dr. Z.E.B. adeta göklere çıkarılıyor. İddialar ise ‘Taciz değil iltifat, makul hareket, herkesin önünde yapmış’ gibi skandal ifadelerle aklanmaya çalışılıyor...
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ndeki taciz iddialarıyla ilgili olarak öğrenciler, “Okuldan ümidi kestik” diyerek savcılığa başvurmuş ve olayın örtbas edilmeye çalışıldığını iddia etmişti. Hürriyet öğrencilerin suçlamalarına dair okul bünyesinde kurulan komisyonların hazırladığı raporlara ulaştı. Soruşturma dosyasına göre öğrenciler ilk olarak 14 Aralık 2019’da dekanlığa giderek tacize uğradıklarını belirterek şikayetçi oldu. Dekanlık 16 Aralık’ta ‘Ön İnceleme Komisyonu’ oluşturdu. Üç profesörden oluşan komisyon 3 Ocak 2020’de ön raporunu tamamladı.
‘HOCA HEP ÖVGÜ VE TEŞEKKÜR ALDI’
Bu ilk raporun değerlendirme bölümünde tacizle suçlanan hoca için şu değerlendirme yapıldı: “Öğretim faaliyetlerini büyük bir ciddiyet ve özveri ile yaptığı iyi bilinen bir öğretim üyesidir. Bunca yıldır hakkında ne cinsel istismar ne de hakarete bağlı en ufak bir suçlama ve şikâyet gelmemiş olup tam tersine teşekkür ve övgülerin geldiği bilinmektedir. Bu özelliğinin en son kanıtı, 5. sınıf multidisipliner kliniğin koordinatörlüğünü yürüttüğü sırada geçen dönem öğrencilerinin kendisini ödüllendirmeleridir. Prof. Dr. Z.E.B.’ye son grup öğrencilerinin atfettiği suçlamalar herkesin gözü önünde yapıldığı kendilerince de belirtilmiş olup bir odada veya kuytu bir köşede gerçekleşmediği anlaşılmıştır.”
BUNLAR MAKUL HAREKETMİŞ
Bu raporun ardından üç profesörden oluşan bir soruşturma komisyonu daha kuruldu. Komisyon, öğrencilerin ifadelerinde geçen iddiaları ve suçlanan hocanın savunmalarını inceledi. Hazırlanan 5 Mayıs 2020 tarihli raporda yer alan suçlamalardan bazıları ve komisyonun değerlendirmeleri şöyle:
Şikâyet: “Beni omuzlarımdan tuttu, geriye çekti. Bel hizamdan beni sıvazlayıp ‘Hadi devam et’ dedi ve gitti.”
Rapor: “Şahit öğrenci teması doğrulamış fakat konuşmayı duymadığını beyan etmiştir. Tarafımızca harekette cinsel kast bulunmadığı, vücut dokunulmazlığının ihlal edilmediği, durumun hayatın makul bir hareketi olduğu kanaati oluşmuş, bu durumda cinsel taciz suçu oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”
Şikâyet: “Hasta baktığım esnada arkadan bana yaklaşıp saçımı kenara çekti ve kulağıma eğilip fısıltı şeklinde ‘Seksi kadın şeyini giysen mi’ dedi. Ben de panikle arkama döndüm. Kim olduğuna baktım. Z.E.B. hoca olduğunu gördüm.”
Rapor: “Ortam gürültülüydü, konuşmalar yakın mesafeden yapılmış, kanıt yok.”
Şikâyet: “Klinikte çalışırken bir el aniden omuzuma temas etti. Aynı el vücuduma da temas ederek belime kadar indi. Beni kendine çekti. Dönüp baktım Z.E.B. hoca olduğunu anladım.”
Rapor: “Ortam gürültülü olduğu için tanık öğrenci konuşmaları duymamış, kanıt yok.”
‘TACİZ DEĞİL, İLTİFAT ETMİŞ’
Şikâyet: “Bir hastam bana gece WhatsApp’tan mesaj attı. Rahatsızlığımı Z.E.B. hocaya dile getirdim. O da bana ‘Seni beğenmiş olamaz mı ben çok çok beğeniyorum’ dedi.”
Rapor: “İltifat cinsel taciz olarak düşünülmemelidir. Bu sosyal ve medeni bir davranış olup cinsel özgürlüğün ihlâl edildiği söylenemez. Disiplini sağlamak adına kırıcı olmadan, topluluk içerisinde esprili bir dille konuya yaklaştığı Z.E.B’nin ifadesinden anlaşılmaktadır.”
Şikâyet: “Z.E.B. hocanın arkamdan sağ omzumdan başlayıp sol kalça bölgeme kadar avuç içi ile hissedilebilecek düzeyde bir temasın olduğunu hissettim. İrkilerek arkamı döndüm. Hoca bana ‘Günaydın’ diyerek gitti. Arkadaşım H.G. aynadan gördüğünü belirterek ‘Seni bas bayağı elledi, ne oluyor’ diye reaksiyon gösterdi.”
Rapor: “H.G. olayı doğrulamış ise de cinsel saldırı yönündeki suç isnadının büyüklüğü nedeniyle suçun kesin olarak kanıtlanması gerekliliği bulunmakta olup şahidin durumu direkt değil aynadan gördüğünü iddia etmesi ve başkaca bir tanığın bulunmaması karşısında tam ispatın sağlandığı kanaati edinilememiştir.”
‘HİJYEN VE DÜZEN SAĞLAMAK İÇİN’
Şikâyet: “Saçlarım hafif ıslak olduğu için açıktı. Arkamdan bir kişi vücuduma elleri değecek şekilde arkadan kazağımı çıkarmaya başladı. Çok şaşırdım. Dönüp baktım hoca olduğunu gördüm. ‘Saçlarına gösterdiğin ilginin birazını da bana göster’ dedi.”
Rapor: “Z.E.B. savunmasında hijyen ve düzenin sağlanması amacıyla öğrencilerin beyaz önlükle çalışma zorunlulukları olduğu, içlerine veya üstlerine giydikleri kıyafetleri çıkarmaları gerektiği şeklinde açıklama yapmış, bu durumda şikayetçinin formasının üzerine kazak giymesinin hijyen açısından yasak olması, klinik kuralına uymaması dolasıyla çıkartıldığı şeklinde kanaat oluşturmuştur.”
VE SONUÇ: SORUŞTURMAYA GEREK YOK
Raporun sonuç bölümünde komisyon üyesi üç profesörden ikisi şu değerlendirmeyi yaptı: “Z.E.B kliniğin işleyişindeki düzeni sağlamak yolundaki davranışlarının kimi zaman maksadını aşarak tehdit boyutuna ulaşmamakla birlikte öğrencileri rencide ettiği görülmüş olup eylemin disiplin soruşturmasını gerektiren eylem olması, TCK’ya göre suç olmaması nedeniyle hakkında son soruşturmanın yapılmasına gerek olmadığına…” Komisyon üyesi Prof. Dr. M.C.A. ise değerlendirmesine öğrencilerinin her birine ayrı ayrı değinerek bu eylemlerin TCK’ya göre ‘cinsel taciz’ ve ‘hakaret’ suçlarını oluşturduğu kanaatinde olduğunu belirtti. M.C.A. isimleri geçtiği halde şahit olarak komisyona çağrılmayan kişilerin de çağrılarak tanık olarak dinlenmesi gerektiğini belirtti.
İstanbul Pendik'te 13 yaşındaki kız öğrenci M.E.'nin, iki yıl önce sınıf öğretmeni tarafından dağıtılan 'Öğrenci Bilgi Formu'na el yazısı ile ailesinden şiddet gördüğünü yazması 8 yıllık cinsel saldırıyı ortaya çıkardı. M.E. şiddet gördüğünü forma yazdıktan sonra da ikili görüşmede sınıf öğretmenine, ağabeyinin kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu söyledi. Olayın savcılığa intikal etmesi üzerine ağabey Ş.E. hakkında "Zincirleme şekilde kan bağıyla bağlı çocuğun cinsel istismarı" suçundan dava açıldı. Yargılama aşamasında M.E. ifadesini geri çekti. Ancak mahkeme, M.E.'nin, verilecek ceza sonrası ailesi tarafından kendisine uygulanacak şiddetten korktuğu için suçlamadan vazgeçtiğini gerekçe göstererek Ş.E.'ye 10 yıl hapis cezasına çarptırarak tutuklanmasına karar verdi.
Pendik'te 13 yaşındaki M.E., ortaöğrenim gördüğü okulun sınıf öğretmeni tarafından 28 Eylül 2018 tarihinde dağıtılan 'Öğrenci Bilgi Formu'na el yazısı ile ailevi sorunları olduğunu, şiddet gördüğünü yazdı. Bu yazı üzerine okulda görevli rehber öğretmeni ile sınıf öğretmeni M.E. ile üç ayrı görüşme yaptı. Aynı anne ve babadan 13 kardeşi olan M.E., ailesinin kendisini okutmak istemediğini, kızları önemsemediğini, liseye göndermeyeceklerini söyledi. Öğretmenler aileyi ziyaret etti ancak somut bir olumsuzluk tespit etmedi. M.E.'nin anne ve babası kızlarını okutacaklarını söyledi. Öğretmenlerin ziyaretinden ve ilgisinden cesaret alan M.E., bir süre sonra sınıf öğretmenine kendisinden 4 yaş büyük ağabeyi Ş.E.'nin cinsel saldırısına uğradığını söyledi. M.E. ağabeyisinin 5 yaşından beri kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu iddia etti. M.E., ailesinde erkeklerin daha çok önemsendiğini ve suçun kendisine atılacağı korkusu ile bunu daha önce dile getirmediğini ifade etti.
KARAKOLDA İFADESİNİ TEKRARLADI
Öğretmenler tarafından tutulan tutanak karakola gönderildi. M.E., karakolda aynı ifadesini tekrarladı. Soruşturmayı yürüten İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Ş.E. hakkında "Zincirleme şekilde kan bağıyla bağlı çocuğun cinsel istismarı" suçundan 20 yıldan 35 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
MAHKEMEDE 'İFTİRA ATTIĞINI' SÖYLEDİ
M.E., yargılama aşamasındaki duruşmalarda dışarıya çıkmasına izin vermediği, kendisini dövdüğü gerekçesi ile ona iftira attığını belirterek, soruşturma aşamasında verdiği ifadeyi geri aldı. M.E., "Hazırlıktaki ifadem doğru değil, hepsini uydurdum. İnanmıyorsunuz ama böyle olaylar çok yayılıyor. Herkesin başına geliyor ama benim başıma gelmedi. Bu olayın buralara geleceğini bilmiyordum, rehberlik öğretmeni bu işi çok uzattı. Ağabeyime böyle bir iftira attığım için çok pişmanım" dedi.
ANNESİ VE BABASI 'İFTİRA' DEDİ
Tanık olarak beyanları alınan M.E.'nin babası K.E., kızının oğluna iftira attığını söylerken, annesi S.E. de kızının şımarık olduğunu öne sürerek, "Olmadığı halde böyle bir olayı uydurup anlatmış olduğunu düşünüyorum" dedi. M.E.'nin annesi ve babası oğullarından şikayetçi olmadıklarını söylediler. Anne ve babası kızlarının akıl sağlığının yerinde olmadığını iddia etti.
ADLİ TIP RAPORU
Bu iddia üzerine Mağdur M.E.'nin avukatı Kerim Tunç Erturan, mağdurenin akıl sağlığına ilişkin rapor alınmasını istedi. Adli Tıp Kurumu'ndan gelen 23 Eylül 2019 tarihli raporda, "Mağdure M.E.'nin olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılamasına ve beyanlarına itibar edilmesine engel olacak mahiyette herhangi bir akıl hastalığı ve zeka geriliğinin olmadığı tespitine yer verildi.
AVUKAT MAĞDUR İÇİN KORUYUCU TEDBİRLER ALINMASINI İSTEDİ
M.E.'nin avukatı Kerim Tunç Erturan, SSÇ (Suça Sürüklenen Çocuk) Ş.E.'nin cezalandırılmasını istedi. Avukat Erturan, kararla birlikte hala ailesi ile aynı evde yaşayan M.E. için koruyucu tedbirler alınmasını talep etti.
10 YIL CEZA ALDI
Kararını açıklayan mahkeme, Ş.E.'ye 15 yaşından küçük kız kardeşine yönelik eyleminden dolayı "Zincirleme şekilde kan bağıyla bağlı çocuğun cinsel istismarı" suçundan 15 yıl ceza verdi. Sanık Ş.E. suç tarihinde 18 yaşından küçük olduğundan ceza 12 yıl hapis cezasına düşürüldü. 'İyi hal' indirimi ile cezayı 10 yıla düşüren mahkeme, kararla birlikte tutuklanmasına da karar verdi. Cezayı çok bulan Ş.E.'nin avukatı bu kararı İstinaf Mahkemesi nezdinde temyiz etti.
MAHKEME KARARIN GEREKÇESİNİ AÇIKLADI
Kararın gerekçesini yazan mahkeme, M.E.'nin 'Öğrenci Bilgi Formu'na ailesi tarafından şiddet gördüğüne yönelik yazı yazması sonrası rehber öğretmeninin kendisi ile üç kez görüştüğünü, bu görüşmelerin de tutanağa bağlandığını kaydetti. Olayın bu şekilde açığa çıktığı belirtilen gerekçeli kararda, "M.E. her ne kadar soruşturma ve kovuşturma anlatımları arasında birbiri ile esaslı olarak çelişen beyanlarda bulunmuş ise de hem sınıf öğretmeni hem de rehber öğretmenleri tarafından mağdur ile yapılan birden fazla görüşmede ısrarlı bir şekilde başından geçenleri anlattığı..." belirtildi.
"KENDİSİNE YOL GÖSTERMESİ İÇİN ISRARLA ÖĞRETMENLERİNE BAŞVURMUŞ"
Mağdur M.E.'nin yargılamada geçen sürede, ağabeyi ve ailesi ile aynı evde yaşamaya devam ettiği belirtilen gerekçeli kararda, "Mağdurun kendisine yol göstermeleri için ısrarla öğretmenlerine başvurmuş olması, anlatımlarının belli bir süreç boyunca ısrarla devam etmesi nazara alındığında; mağdurun maruz kalması muhtemel ailevi ve toplumsal baskı sebebiyle kovuşturma aşamasında ısrarla verdiği ifadesinden vazgeçmesinin mümkün olduğu" ifade edildi.
'AİLE BASKISI SEBEBİYLE İFADESİNDEN VAZGEÇTİĞİNE TAM BİR VİCDANİ KANAAT OLUŞTUĞU'
Kararda M.E.'nın ağabeyine verilecek ceza sonrası ailesi tarafından kendisine karşı uygulanacak şiddetten korktuğu savunularak, "Aile baskısı sebebiyle önceki ifadesinden vazgeçtiğine mahkememizce tam bir vicdani kanaat oluştuğu" ifade edildi.
MAĞDURUN AVUKATI DHA'YA KONUŞTU
DHA'ya konuşan mağdur M.E.'nin avukatı Kerim Tunç Erturan, olayın zincirleme şekilde aile içi bir cinsel istismar vakası olduğunu belirterek, "8 yıl üst üste meydana gelen bir fiil söz konusu" dedi. Olayın okuldaki rehber öğretmenleri tarafından dağıtılan bilgi formu sonucu ortaya çıktığını söyleyen avukat Erturan, "Olay öğretmenler tarafından öğrenilip adli mercilere intikal ettirildi. Hazırlık aşaması ve kovuşturma aşaması neticesinde bir ceza ortaya çıktı" diye konuştu.
'KIZIN HALA AİLEDE OLMASI MAHKEMENİN TAKDİRİDİR'
Bu tarz dosyaların problemli dosyalar olduğunu söyleyen avukat Erturan, "Burada aile içi bir durum söz konusu olduğu için kızın koruyucu tedbirlerle korunması yönünde mahkemeden bir talebimiz oldu. Kızın hala ailede olması tamamen mahkemenin takdiridir" dedi.
Ş.E.'nin kararla birlikte tutuklandığını hatırlatan avukat Erturan, "Yargılama sırasında aile kızın akli durumunun yerinde olmadığına dair bir söylemde bulundu. Bunun üzerine biz dosyanın Adli Tıp Kurumu'na sevkini talep ettik. Kişinin, olayın hukuki kavram ve sonuçlarını algılayabilecek olduğu ortaya çıktı. Zeka sorunu yok. Pedagog da hazırlamış olduğu raporda kişinin herhangi bir algı bozukluğunun meydana gelmediğini ortaya koydu. Biz de bu yaş grubundaki bir kişinin olayı tasarlayarak, kurgulayarak anlatmasının çok hayatın olağan uygun olmadığını izah etmeye çalıştık. Mahkeme de toplanan deliller neticesinde kişiyi suçlu buldu" dedi.
Avukat Erturan, müvekkili M.E.'nin hazırlık sırasında verdiği ifadenin yargılama aşamasında değiştirmesine ilişkin olarak da ""Burada muhtemelen aile tarafından bir baskı neticesinde ifadesini değiştirdiğini düşünüyoruz. 5 yaşında ve devamında zincirleme şekilde gelişen bir olay söz konusu. Yaklaşık 8 yıl ara ara dönemlerde gerçekleşen bir durum söz konusu. Bu yaş grubundaki kişilerin olayı yaşamadan kurgulayarak anlatması çok beklenen bir durum değil." diye konuştu.
Güncellenme Tarihi : 20.12.2020 23:36