Dünya
  • 1.12.2018 09:00

Uygur Türklerin evine Çinli casus misafir şoku

Çin tarafından yıllardır eşi ve benzeri görülmedik bir soykırım ve baskı altında tutulan Uygur Türkleri'nin başına yeni bir bela daha geldi. Çin hükümeti Uygurların evlerine birer Çinli casus yolladı...

Bir postmodern soykırım gerçeği: Uygur evlerindeki davetsiz misafirler Çin’e casusluk yapıyor

"Kadınlardan bir tanesi Halmurat’ın 39 yaşındaki kız kardeşiydi ama İdris, kardeşinin yanındaki diğer kadını tanımıyordu. Zorla gülümsedikleri belli olan kadınların dudakları kapalı suratları ise ifadesizdi."

ç1.jpg

*Fotoğraftaki iki kadın gülümsüyordu ancak Halmurat İdris yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu biliyordu.

Kadınlardan bir tanesi Halmurat’ın 39 yaşındaki kız kardeşiydi ama İdris, kardeşinin yanındaki diğer kadını tanımıyordu. Zorla gülümsedikleri belli olan kadınların dudakları kapalı suratları ise ifadesizdi. Halmurat’ın kız kardeşi bu fotoğrafı sosyal medyadan gülen surat eklediği bir mesajla birlikte yayınladı.

“Bakın, benim artık bir Han Çinlisi annem var! :)”

İdris hemen durumun farkına vardı. Resimdeki yaşlı kadın, Komünist Çin devleti tarafından ailesi hakkında rapor tutması için görevlendirilen bir casustu.

Bu yaşlı kadın gibi birçokları var. Komünist Parti’nin resmi gazetesine göre, Ekim ayı sonu itibariyle 1.1 milyon yerel hükümet işçisi etnik azınlıkların salonlarına, mutfaklarına ve mescitlerine ve dahi düğünlerine, cenazelerine ve mahrem ve özel bütün toplantı yerlerine gönderildi.

Bütün bunlar Çin kontrolündeki Doğu Türkistan’da yaşanmaktadır. Bu bölgenin halkı Müslüman ve Türkçe konuşan Uygurlar olup, yerel halk Han Çinlilerinin uzun yıllardır ayrımcılığına maruz kalmaktadır.

Çin devleti “Çift Ol” ve “Aile Ol” gibi programları şefkat dolu kültürel kaynaşma çabaları gibi göstermeye çalışmaktadır. Zulümden kaçarak Türkiye’ye sığınan Uygurlar, bu uygulamaları insanların kendini güvende hissettikleri tek yer olan evinin içine yapılmış acımasız bir müdahale olduğunu söylüyor.

Uygurlar bu programların amacının kendilerini Han Çinlileri gibi laik yaşayan bir topluluğa zorla dönüştürmek olduğunu düşünmektedir. Komünist partinin belirlediği yaşam stilinden en ufak bir sapma otoriteler tarafından “aşırıcı” damgası yemeniz için yeterli bir sebep olarak görülmektedir. Bu sapma ister birden sigara içmeyi veya alkol tüketmeyi bırakmak ister “normal olmayan” bir sakal bırakmak isterse de Müslüman olduğunuzu belli eden bir isminiz olsun farketmez.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in yönetimi altında binlerce yıllık Uygur vatanı, silahlı askerlerin sokak başlarında nöbet tuttuğu, yüz tanıma özelliği olan kameraların yoldan geçenleri sürekli kayıt ettiği muazzam bir gözetleme kampanyasına maruz kalmaktadır. Bu da yetmezmiş gibi Uygurlar, kendi evlerinin içinde dahi Komünist Parti’nin gözü altında yaşamak zorundalar.

İngiltere’deki Newcastle Üniversitesi bünyesinde bir etnolog olarak görev yapan Joanne Smith Finley konu hakkında şöyle diyor: “Çin hükümeti, Uygurların kimliklerini muhafaza etmek için sahip olduğu son korunaklı alanı da yok etmek istemektedir.”

İstanbul’da yaşayan beş Uygurla konuşan AP ajansı, mecburi olarak evlerine Han Çinlisi devlet görevlisi yerleştirilen akrabalarının yaşadıklarını dinledi. Uygurların anlattıkları aile üyeleri ile daha önceden yaptıkları görüşmelere dayanmaktadır zira Doğu Türkistanlılar yurtdışından biriyle konuşmaları halinde cezalandırılmaktadır. Bu yüzden artık aileleri ile görüşemiyorlar.

Yurtdışına kaçan Uygurlar memleketlerindeki yakınlarının kendi evleri içinde sürekli diken üstünde yaşadığını, herhangi bir yanlış yaptıklarında (Bir Kuran ile yakalanırlarsa veya gayri ihtiyari ters bir kelime söylerlerse) gözaltına alınacaklarını veya daha kötüsüne maruz kalacaklarını bildiklerini anlattı. Her hareketlerini izleyen casuslar yüzünden kimse namazını kılamamakta veya İslamın gerektiği şekilde örtünememektedir.

Bütün bunların kız kardeşinin başına geleceğini anlayan İdris’in bir anda midesi bulandı. Kafasını iğrendiğini belli ederek sallayan 49 yaşındaki petrol mühendisi; “Resmi görünce kusmak istedim” diyor.

“Yaşlı kadını gördüğüm an dedim ki bu insan bizim düşmanımız. Eğer düşmanınızı anne diye sizin yanınıza verselerdi düşünün nasıl hissederdiniz?”

Beyin yıkama kampları

Çin işgalinden bu yana Müslüman azınlıklar ile Han Çinlileri arasındaki gerilim sürekli var oldu. Son yıllarda artan olaylar ise Uygur ayrılıkçılar üzerine yıkılarak, devletin “aşırıcılıkla mücadele” adı altında geniş kapsamlı operasyonlar başlatması için bir bahane olarak kullanıldı. Sonuç olarak da insan hakları grupları ve uzmanların tahminlerine göre bir milyon Müslüman, geçici kamplarda toplandı.

Uygurlar, memleketlerinde akrabalarının zorla evlerine gönderilen Komünist Parti casuslarını kabul ederken işte bu kamplara gitmekten korktukları için karşı koyamadığını anlatıyor. Kamplarda zorla tutulan ve daha sonra serbest bırakılanların anlattıklarına göre içeride siyasi beyin yıkama faaliyetleri yürütülmekte.

Geçtiğimiz Aralık ayında, Xinjiang (Doğu Türkistan’ın ismi de değiştirildi. Çinliler tarafından bu isim kullanılmaktadır) yöneticileri azınlıkların evlerinin içine bir milyondan fazla casus soktukları operasyonu “Aile Olma Haftası” adı altında bir organizasyonla gizlediler. Komünist devlet görevlileri ve yerel halkın birlikte yemek yedikleri ve hatta aynı yataklara yattıkları görüntüler içeren resmi raporlarda bu program “aileleri tekrar birleştiren” sevgi oldu bir uygulama olarak gösterildi.

yatak1.jpg

Uygur çocuklara ödevleriyle alakalı yardım ederken ve “aileleri için” yemek pişirirken fotoğrafları çekilen casuslar ile pijamalarıyla aynı yatağa girmiş üç kadının (bir tanesi Çin casusu) fotoğrafları da “akrabalarla sıcacık odada uyurken” başlığı ile servis edildi.

Bir diğer fotoğrafta ise iki kadın “19. Parti Kongresi’ni çalışıyor ve yeni bir döneme beraber giriyoruz” başlığı ile görüntülenmiş. Fotoğrafta adı geçen 19. Kongre’de Çin’in şu anki devlet başkanı Xi’nin ismi Deng Xiaoping ve Mao Zedong gibi önemli liderlerin yayında anayasaya dahil edilmiştir.

“Aile Olma Haftası” etkinliğinin daha sonra, standartlaştırılmış evde kalma programının test edilmesi için yapılmış bir operasyon olduğu ortaya çıktı. Xinjiang Birleşmiş Cephesi İş Departmanı, Şubat ayında yaptığı açıklama ile hükümet görevlilerin, yanlarına verildikleri ailelerin evlerinde her iki ayda bir her seferinde 5 gün olmak üzere ikamet edeceğini açıkladı.

Çin Komünist Partisi ajanslarından birisi olan Birleşmiş Cephe, gönderdiği emir yazısında programın mecburi olduğunu vurguladı. İdris ve diğer Uygurlar, ailelerinin bu programa iştirak etmeyi reddetmesi halinde “aşırıcı” olarak tanımlanıp cezalandırılacaklarını çok iyi bildiklerini söyledi.

Genellikle devlet dairelerinde çalışan memurlar arasından seçilen casuslar, yeni doğan çocuklara isim verilmesi, sünnet, düğün ve yakın akrabaların cenazeleri gibi aileyi ilgilendiren mahrem törenlere katılma emri aldı. Kendilerinden ayrıca, ailenin her üyesinin ideolojik durumu, sosyal aktiviteleri, geliri, yaşadığı zorluklar ve ihtiyaçları ve yakın akrabalarının bazı temel bilgileri hakkında resmi rapor sunmaları istenildi.

Programa katılan ailelere, “yeni” aile fertlerinin yemek masraflarını karşılamak için günlük 20-50 yuan arasında ödeme yapılacağı taahhüt edildi. Yazılı emirde, bazı ailelere iki veya üç kişinin gönderilebileceği, bu kişilerin yerel parti ofisine zorunlu olarak düzenli bir şekilde görev yaptıkları evden arama yapmaları gerektiği de eklendi.

Komünist Parti’nin resmi haber sitesinde Şubat ayında yer alan bir yazıda şu ifadeler kullanıldı: “Parti üyeleri sadece köylülerin evlerinde değil, aynı zamanda kitlelerin kalplerinde de yaşamaktadır.”

Yurtdışına kaçan Uygurlar ise bu “ziyaretlerin” 5 günden fazla sürdüğünü ve her an yakından izlendiklerini aktarmaktadır. Casuslar, aile bireyleri evden ayrılmak istediklerinde nereye gittiklerini ve kiminle buluşacaklarını raporlamak için sorular sormaktadır.

Urumçili 23 yaşındaki Abduzahit Yunus; “Kimse namazını kılamıyordu. Namaz kılmak ve hatta evde bir Kuran bulundurmak bütün ailenin tehlike altında olması demekti” diyor.

Artık İstanbul’da yaşayan Yunus, babasının mahalle komitesinin komiserinin evlerinin haftada üç dört defa ziyaret etmesinden yakındığını hatırladığını söylüyor. 2016 yılında da süpriz telefon aramaları uygulaması başlatılmış. Yunus diyor ki; “Söyledikleri birşeye karşı çıkmak imkansızdı. Kasıtlı bir şekilde mutlaka namaz vakitlerinde ararlardı. Amaçları bizi asimile etmek. İstiyorlar ki onlar gibi yiyelim, onlar gibi uyuyalım ve onlar gibi giyinelim.”

Yunus’un anne ve babası ile abisi tutuklanınca, evde sadece Yunus’un abisinin eşi ve 5 yaşındaki kardeşi kalmış. 2018’in başlarında da Han Çinlisi komiser evlerine temelli yerleşmiş.

Uygurlar, İslam’a aykırı uygulamalardan özellikle de erkek casusların bayanlarla aynı yerde yalnız kalmasından büyük öfke duyuyor. Ailenin bütün erkekleri beyin yıkama kamplarına gönderilince evde sadece ve çocuklar kaldığı için bu duruma sıkça rastlanmaktadır.

Son yıllarda Çin devleti, Uygurlar ve Han Çinlilerinin son adımı atmasını da teşvik etmeye başladı.

2014’ten itibaren, Uygurlu kadınlarla evlenmeleri halinde Han Çinlileri’ne evlilik cüzdanlarını almalarının ardından 5 yıl süreyle yıllık 10.000 yuan verilmesi yönünde bir kanun çıkartıldı.

Bu tür evlilikler sürekli olarak ön plana çıkarıldı. Luopu’daki parti komitesi resmi sosyal medya hesabında Uygur bir kadınla evlanan Henan’lı “genç arkadaşı” 2017’nin Ekim ayında kutladı. Wang Linkai isimli bu adam yeni üniversite mezunlarının Doğu Türkistan’daki Hotan şehrinde çalışması için başlatılan bir program ile bölgeye geldi.

Parti komitesinin tebrik mesajı ise şöyleydi: “Onlar etnik birlikteliği sonsuza dek kalplerinde yeşillendirecek. Etnik birlik çiftin kanı ve canı olsun!”

‘Aile Ol’

‘Aile Ol’ temalı evde casusluk programlarına devlet adına katılanların hepsi aslında Han Çinlisi değil. Gu Li isimli bir Uygur kendisinin de bir eve giderek üç veya beş gün güren ziyaretler gerçekleştirdiğini söylüyor.

“Daha şimdiden birbirimize aile demeye başladık. Çin’deki 56 etnik grubun hepsi tek bir ailedir.”

Gu, Uygur, Han ve Kazak gibi birçok etnik kökene sahip kişinin evde casusluk programına katıldığını anlatıyor.

Gu’ya göre, “aslında bölgedeki bütün devlet memurları köylülerin ihtiyaçlarını daha iyi anlayabilmeleri için bu programa katılmalıdır.”

“Ofislerimizde oturduğumuz için, onların nelere ihtiyacı olduğunu bilmiyoruz. Ancak kitlelerin evlerine kadar girerek onlara hak ettikleri şekilde hizmet edebiliriz.”

Doğu Türkistan’daki diğer bütün devlet destekli programlarda olduğu gibi “Çift Ol” ve “Aile Ol” programları da resmiyette Müslüman azınlıkları fakirlikten kurtarmak için başlatılmış uygulamalar olarak gösterilmektedir. Bu programlar çerçevesinde casuslar evlere pirinç, yağ gibi malzemeler getiriyor ve resmi olarak evdeki işlere yardım etmeleri gerekiyor.

Turpan şehri çevre bürosunda görevli bir memur olan Xu Jing casusluk yapması için kendisine verilen ailenin evine girdiğinde yaşadığı şoku anlatıyor. Xu eve ışık giren tek bir pencere olduğunu ve ev halkının yıllık 3.000 yuanla geçimini sağladığını söylüyor.

Turpan şehrinin resmi komünist sitesinde yayınlanan mektupta Xu şöyle devam ediyor; “Bundan sonra herşey daha güzel olacak. Evin kızına 5.000 yuan değerinde burs sağlayarak üniversiteye gönderdik.”

Çin devleti bir taraftan işsizlik oranının düşük tutulması ve hayat standartlarının yükseltilmesini “dini aşırıcılığın” önündeki en büyük engel olarak göstermektedir. Ancak diğer yandan, evde casusluk programından elde edilen raporlarda etnik azınlıkların barbar olduğu ve yaşam tarzlarının değiştirilmesinin gerektiği çağrıları yankılanmaktadır.

İlk olarak, Washington Üniversite etnoloğu Darren Byler tarafından gündeme getirilen Çin devleti tarafından hazırlanmış yazılı emirde, yemek yemek ve çalışmak için Uygurlar tarafından kullanılan yer sofralarından bahsedilmektedir. Uygur kültüründe yer sofrası masa yerine tercih edilir ancak Xinjiang Komünist Gençlik Cemiyeti bu “platformun” kullanılmasının “hoş olmadığını” ve “sağlıksız” olduğunu söyleyen bir bildirge yayımladı.

Bildiride bir ev casusunun şu ifadelerine de yer verildi: “Yeni ailemiz için bir televizyon ve pirinç yağı satın almamıza rağmen, birkaç gün sonra kendi paramızla ailemize bir masa ve lamba alıp eve koyduk.”

Uygurlar kültürel olarak da değişmeye zorlanmaktadır. Uygurlarla alakası olmayan Yeni Çin Yılı kutlamaları yapılması için ev casusları yanlarında kaldıkları aileleri geleneksel Çin feneri asarak ve “kırmızı (komünist) şarkılar” söyleyerek Komünist Parti’nin devrim tarihini kutlamaları için zorladı.

Byler çalışmasında, festival için ailelere özellikle yedirilen etlerin özellikle Müslümanlar tarafından tüketilmesi uygun olmayan etler olduğunu da belirtti.

Çin'de sıkışıp kalmak

Binlerce kilometre ötede zulümden kaçarak Türkiye’ye gelen Uygurlar akrabalarının ve ailelerinin yaşadıklarını sessizce izlemek zorundalar.

Ablikim Abliz, amcasının ailesinin bir masa etrafında çekilmiş fotoğrafını incelemiş. Kalın kışlık montlar giymiş amcası ve yanında tombik yanaklı çocukları kucağına almış gülümseyen Han Çinlisi adam ...

Ablikim’in amcası WeChat hesabından fotoğrafı “Han Çinlisi kardeş” diye paylaşmış.

58 yaşındaki Abliz, Çin’de kalan bütün akrabalarının beyin yıkama kamplarına gönderildiğini söylüyor.

Amcasının fotoğrafını gördüğünde üzülse de rahatlamış zira eğer amcasının evinde Han Çinlisi bir casus varsa bu en azından amcasının ölmediğinin bir ispatıymış.

Ama sevinci kısa sürmüş. Turpan’daki amcasını ziyaret etmek için giden bir yakını Ablikim’e evin ön kapısının mühürlü olduğunu ve etrafın polis şeridiyle çevrili olduğunu söylemiş. Abliz bütün çabalarına rağmen o günden sonra ailesine ulaşamadı.

İdris’e gelince, o da kız kardeşinin Han Çinlisi “anne” ile yaşarken büyük baskı altında olduğundan endişe ediyor.

Kardeşinin ev casusu ile alakalı WeChat’teki ilk paylaşımından sonra ortak bir arkadaşları; “Benim de bir tane var! Dikkatli olsanız iyi edersiniz!” diye bir yorum yapmış.

Bu yorumu yazan kadın ise daha sonra kendi profilinden geleneksel Han kıyafetleri içinde kendisiyle ilgilenen ev casusu ile birlikte “yelpaze dansı” yaparken çekilmiş bir fotoğrafını paylaşmış.

İdris, kardeşinin asla böyle bir programa gönüllü olarak katılmış olamayacağını söylüyor. İdris’in iki kız kardeşi de çocuklarını Türkiye’ye getirmek için pasaport almaya çalışmış ancak başvuruları reddedilmiş.

Geçtiğimiz yaz, iki kız kardeşi de İdris’i WeChat’ten silmiş. Birkaç ay sonra da İdris’in yengesi de genç Uyguru WeChat’ten silmiş.

İdris bir yılı aşkın süredir akrabalarından kimseye ulaşamıyor. Sürekli endişeli bir şekilde ailesinin “yeni aile fertleriyle” hangi şartlarda yaşadığını merak ediyor.

Associated Press'in haberi Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir.

Güncellenme Tarihi : 1.12.2018 09:08

İLGİLİ HABERLER