YASA GÜLLÜK KÖRFEZİ'Nİ KURTARMIYOR!..
Radikal gazetesinin 27 Nisan 2006 günü Meclis'ten bildirdiği haberin başlığı 'Artık bahane yok' idi. TBMM'den geçen yeni Çevre Yasası'nı ve yeni yasayla çevreyi kirletenlere verilecek cezaların artık caydırıcı olacağından söz ediyorduk.Ya biz hâlâ bu ülkede yasalarla bir şeylerin değişmesine inanmaya devam edecek kadar safız, ya da birileri bizi gözümüzün içine baka baka saf yerine koymaya devam ediyor. Neden mi?
Yasanın getirdiği önemli bir unsur da, son on yıldır tartışma konusu olan ve hem siyasilerin, hem de yerel yöneticilerin vatandaşlara hep 'Çok haklısınız, böyle rezalet olmaz, hemen düzeltilecek' türünden vaatler verdiği balık çiftliklerine getirilen sınırlama idi. Aslında balık çiftlikleri üzerinde bu yasa çıkmadan önce de sınırlamalar vardı. Ama balık çiftliği kurma izin ve yetkileri o kadar kurum arasında paylaştırılmıştı ki, hiç birinin tek başına denetim imkânı kalmamış, akıllı Türk girişimcilerinden ve onların Avrupalı ortaklarından da bu durumu sonuna kadar istismar edenler çıkmıştı.
Balık çiftlikleri, evet sualtı tarımı sektörünü ekonomiye katıyor, balık fiyatlarını ucuzlatıyor, sınırlı ölçüde de olsa istihdam oluşturuyor ve ciddi ihracat geliri sağlıyordu. Öte yandan, milyonlarca balığa her gün verilen tonlarca yağlı yem, denizdeki normal yoğunluğunun çok üzerinde açığa çıkan balık pisliği (normal büyüklükte bir balık çiftliğinin yaklaşık 60 bin insanın ürettiği kadar atık üretebildiği tahmin ediliyor), içinde kurulduğu denizi bozuyor. Bu kadar ağır organik madde bombardımanı ile suyun önce oksijen dengesi bozuluyor, sonra ona bağlı olarak sualtı doğal yaşamı ölmeye başlıyor.
Neden Güllük Körfezi?
Ülkemizde yılda 250 ton üzerinde üretim yapan 245 balık çiftliğinin yarısından fazlası, Muğla'nın Bodrum ve Milas ilçeleri arasındaki Mandalya Körfezi, ya da Güllük Körfezi ve civarında bulunuyor. Bunun nedeni, Güllük'ün Bodrum-Milas havalimanına beş dakika mesafede olması. Kendi ülkelerinde bu kadar lakayt koşullarda, bu kadar sorumsuzca üretim yapmaları mümkün olmayan Norveç, Hollanda, İtalya ve diğer Avrupa ülkelerinden ihracatçı şirketler, nakliyeye üç kuruş daha az vermek için soğuk hava depolarını buraya kurmayı ve ülkelerinde yasaların olabildiğince etrafından dolaşarak üretimi kâr sayan Türk üreticilerinden balık alıp uçakla göndermeyi uygun bulmuşlar.
Oysa bu yüzden Türkbükü, Torba, Güvercinlik, Güllük, İasos, Akbük gibi, yakın zamana dek Mavi Tur operatörlerinin ve serbest yatçıların gözdesi olan bu Körfez bir doğa cenneti görünümünü giderek kaybediyor. İşte yeni yasa, (şu anda bazılarına kıyıdan adım atabileceğiniz) çiftliklere kıyıdan en az bir mil uzakta kurulma, her ne koşulda olursa olsun kapalı koy ve körfezler ile doğal ve arkeolojik alanlara kurulmama yasağı getiriyor, temizlik kurallarına uymayanlara cezaları artırıyordu. Yasaya uymak için de yatırımcılara bir yıl süre tanınıyordu.
İşte Radikal olarak 'bahane kalmadı' iyi niyetiyle duyurduğumuz haber buydu.
Bu yıl Güllük'e ben de bu iyimserlikle geldim.
Google'a tıklamak yeterli
İyimserliğimin başka nedenleri de vardı. Örneğin Milas Belediyesi geçen yıl dev bir kanalizasyon ve arıtma tesisini hizmete açmış, hükümet Güllük'teki maden yükleme iskelesini kaldırarak yerini turistik gemi operatörlerine tahsise karar vermiş, hatta Koç Grubu da Güllük'ün yeniden bir turizm incisi olacağı inancıyla bu köy irisine önemli ticaret yatırımları yapmaya başlıyor, belediye yeni yollar, gezinti alanları açıyordu. Beni de içine çeken iyimserlik bunlardan kaynaklanıyordu.
Yanıldığımı büyük bir üzüntüyle gördüm. Geçen yıla dek yüzerken ayaklarımızın arasında dolaşan yavru balıklar (çiftlik balığı değil, doğal ortamlarındaki balıklar) artık yoktu. Kızıma şnorkelle dalmayı öğrettiğim sularda görüş mesafesi iki-üç metreye düşmüştü. Suyun berraklığı da, serinliği de kaybolmuştu. Su ölüyordu.
Elinin altında internet bağlantısı olan herkes, buralara gelmeden de yaşanan çevre felaketinin boyutunu görebilir; bu arada ilgili bakanlar da... Yapacakları tek şey, www.google.com adresinden 'google earth' isimli uydu haritalama sistemini tıklamak. Balık çiftliklerinin güzelim kıyıları nasıl sardığını, uydu fotoğraflarında bile çiftlik kurulu bölgelerde suyun renginin nasıl değiştiğini, kirlenmiş su akıntılarının yönlerini sayın bakanlar da makam odalarından çıkmadan görebilirler.
Suçlu yalnızca bürokrasi mi?
Güllük'te söylenen, çiftliklerin nasıl olsa bir yıl sonra durumun değişeceği hesabıyla, cezayı da göze alarak önlemleri tamamen bir yana bıraktığı, pervasızlaştığı...
Bir hafta süren tatilimin ardından Ankara'ya gelince Çevre Bakanı Osman Pepe ve Tarım Bakanı Mehdi Eker ile bu konuyu görüştüm.
Pepe, hemen bölgede ölçümler yaptıracağını söyledi. Kendisine, bunun bir işe yaramayacağını, çünkü kendisinin bölgeye geleceğini haber alan üreticilerin geçici olarak ölçümleri normal sınırlar içine çekecek önlemler aldığını söyledim. İlgileneceği sözünü verdi.
Eker ise daha ilginç bilgiler verdi. Bölgedeki balık çiftliklerinin çoğu bir tek firmaya bağlı hale gelmişti. Bu firma, bakanlıkla mahkemelikti. Geçen yıl iki kez ağır cezalara çarptırılmış, ama cezayı ödeyip işine devam etmişti. Mahkeme nihayet bu firmanın çiftliklerini, su akıntıları körfezi kirlenmemesini sağlayabilecek olan Salih Adası'na taşınmasına karar vermişti. Gerçi firma Salih Adası'nda yer de kiralamıştı.
Ama Çevre Bakanlığı'ndan bir türlü 'Çevre Değerlendirme-ÇED' raporu gelmiyordu. Eker, 'Yasa yeterli, ama uygulama sorunları bürokrasiden kaynaklanıyor' diyerek, sorumluluğu Çevre Bakanlığı bürokrasisinin yavaşlığına atıyordu. Çevre Bakanlığı yetkililerine göreyse, çiftliklerin çevre normlarına uymadan üretim yapmasına göz yuman Tarım Bakanlığı bürokrasisi idi.
Tarım ve Çevre bakanlığı bürokrasileri ve yerel yönetimler arasındaki bu çekişme belki Turizm Bakanı Atilla Koç'un da devreye girmesiyle (ki girip ağırlığını koymasında yarar var) yeni boyutlar kazanacak.
Ama bayanlar, baylar. Sizin çekişmenizin sürdüğü her gün Güllük Körfezi biraz daha sonuna yaklaşıyor. Sorumsuzca balık çiftliği kurulan diğer yerler de.
(murat yetkin radikal)
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 04:11