YÖRÜKOĞLU: BANKACILIĞIN RİSKİNİ AZALTACAĞIZ
ANKARA - Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Mehmet Yörükoğlu, Merkez Bankasının zorunlu karşılıklar üzerinden son dönemde attığı adımların bankacılık sektörünün zor dönemlerinde ''bir sigorta'' gibi işlev göreceğini belirterek, ''Biz bu araçları, bu şekilde kullanarak bankacılığın hem uzun vadede riskini azaltacağız hem de karlılık oranını bu şekilde inip çıkmaktan kurtarmış olacağız. Yani uzun vadeli bakacak olursak bankacılık sektörünün değerini artıran aslında bir politikadır bu'' dedi.
Türkiye Ekonomi Kurumu, Merkez Bankası politikalarına ilişkin panel düzenledi.
Panelin oturum başkanlığını üstlenen Kurum Başkanı Prof. Dr. Ercan Uygur, merkez bankasının son dönemde zorunlu karşılık oranlarında yaptığı düzenlemenin, dünyanın pek çok ülkesinde uygulandığını, dış basında bile bunun Türkiye'ye özgü bir yaklaşım gibi değerlendirilmesini yanlış bulduğunu belirtti. Uygur, IMF'nin 122 merkez bankasını kapsayan çalışmasına göre, 2008 bunalımından sonra merkez bankalarının yüzde 70'inin zorunlu karşılıklarda düzenlemeye gittiğini, oranı yüzde 24'e kadar çıkaran Merkez Bankalarının bulunduğunu ifade etti.
Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Mehmet Yörükoğlu da paneldeki konuşmasında, dünya ekonomisinin, küresel finansal kriz sonrasında 10 yıldan uzun sürecek yeni bir döneme girdiğini, krizin daha önce var olan trendleri hızlandırdığını, riskleri, dengesizlikleri daha da kuvvetlendirdiğini söyledi.
Bu kriz sonrası dönemde ''ekonomik yakınsamanın hızlandığını'', başka bir deyişle gelişmekte olan ülkelerin ekonomik anlamda gelişmiş ülkelere daha büyük bir hızla yaklaştığını ifade eden Yörükoğlu, para politikalarında ise ayrışmanın öne çıktığını, gelişmiş ülkelerde önceliğin büyüme ve işsizlik, yükselen ekonomilerde ise enflasyon ve finansal istikrar olduğunu kaydetti.
-''ZAYIF HALKA; CARİ AÇIK''-
Türkiye ekonomisinin, küresel krizden daha avantajlı bir pozisyonda çıktığını bildiren Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Yörükoğlu, Türkiye ekonomisinin krizden ilk etapta dış ticaret üzerinden oldukça etkilendiğini, ancak ''çabuk toparladığını'', sadece büyüme değil, enflasyon, kamu maliyesi, gelir dağılımı açısından da olumlu gelişmelerin gözlendiğini söyledi.
Yörükoğlu, Türkiye'nin zayıf halkasını ''cari açığın'' oluşturduğunu belirterek, şöyle konuştu:
''Cari açık, kriz öncesinde de Türkiye için bir konuydu. Türkiye'nin yatırıma ve sermayeye ihtiyacı var, tasarrufu yapılması gereken yatırıma yetmiyor. Ama kriz sonrası yapısal olarak cari açığımızın artabileceği bir döneme giriyor. Bu en büyük zayıf halka, istikrar için baktığımızda. Niye cari açık daha önemli bir problem haline geldi? Kriz öncesine göre bizim büyüme hızımızda, ihracat yaptığımız ülkelerin büyüme hızı arasındaki fark, kalıcı bir şekilde açıldı. Türkiye'deki faiz seviyeleri yine kalıcı bir şekilde çok daha düşük seviyelere indi. Bunlar Türkiye'nin önümüzdeki dönemde cari açığını artıcı etkenler. Yakın zamana kadar tek artımız enerji fiyatlarıydı. Enerji fiyatları kriz öncesine göre daha düşük seviyelerdeydi, cari açığımızı bir miktar tutuyordu. Ama enerji, emtia fiyatlarının da çok hızlı bir şekilde artması, bizim cari açığımızı önemli noktalara getirdi.
Şimdi bu yeni dönemde, artan dengesizlikler döneminde, cari açık bizim için problem dedik, ama diğer konularda Türkiye kriz öncesine göre çok daha cazip bir ülke. Hem büyüme açısından hem istikrar açısından çok daha cazip bir ülke, o yüzden sermaye çeken bir ülke. Ama dünyadaki küresel belirsizlikler ortadan da kalkmadığı için çektiğimiz sermayenin kalitesi de çok iyi değil. Daha kısa vadeli sermaye girişleri söz konusu. Cari açığımızın arttığı bir dönemde, maalesef cari açığı kriz sonrasında daha az kaliteli sermaye ile finanse edebiliyoruz. Yakın zamanda değişmesi konusunda da ümitli olunması için çok fazla sebep yok.''
-''BANKACILIK SEKTÖRÜNDEN YAKINMALAR ALDIK...''
Mehmet Yörükoğlu, bu koşullar altında finansal istikrarı korumak için faiz oranlarındaki düzenlemenin artık yeterli olmadığını, makro ihtiyati tedbirler olarak nitelendirdikleri araçları da kullanmaya yöneldiklerini bildirdi ve zorunlu karşılıklarla ilgili uygulamalara işaret etti.
Finansal istikrarın çok önemli bir konu olduğunu, bu alandaki sıkıntıların uzun vadede ortaya çıktığını, ancak ortaya çıktıktan atılacak adımların çok daha radikal ve maliyetli hale geldiğini kaydeden Yörükoğlu, ''Finansal istikrar konusunda adım atacak kurulların da aynen para politikasında olduğu gibi belki daha fazla bağımsızlığa ihtiyacı var. Çünkü bu adımları atmak, popüler değil. Şu anda biz zorunlu karşılıkları artırdık mesela çok fazla bankacılık sektöründen yakınmalar aldık. Bunu normal de karşılıyoruz ama bu adımlar, popüler adımlar değil. Eğer bu adımları atması gereken otoriteler, bu tepkilerde çekinip, kaçınıp, korkup bu adımları atmazsa sonuçta finansal istikrarsızlık zaman içinde birikir ve hepimizin başına, önüne kriz olarak gelir'' dedi.
Yörükoğlu, Türkiye'de mevduatın vadesinin kısa olduğunu, attıkları son adımlarla bunu uzatmayı da istediklerini belirterek, normal dönemlerde bankaların farklı kanallardan sağladıkları girdiyle bunu dengelediklerini, uzun kredi verebildiklerini söyledi. Ancak kriz gibi problemli dönemlerde sürecin işlemediğini, bu yüzden bankaların hızlı biçimde kredi daralmasına gittiğini ifade eden Yörükoğlu, reel sektörün bundan olumsuz etkilendiğine vurgu yaptı.
Mehmet Yörükoğlu, ''Biz attığımız bu adımlarla hem finansal istikrarı sağlamak, istikrarı korumak istiyoruz, hem de bankacılığın çevirim yönlü davranışını bir şekilde azaltmak istiyoruz'' diye konuştu.
-''UZUN VADEDE, SEKTÖRÜN DEĞERİNİ ARTIRAN BİR POLİTİKA''-
Kriz döneminde bankacılık sektörünün sağladığı iyi performansta Merkez Bankasının süreçte gerçekleştirdiği faiz indirimlerinin de önemli etkisi bulunduğunu belirten Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Yörükoğlu, şu görüşleri dile getirdi:
''Şimdi gelecek daralmada bizim elimizde bu defa 2 türlü araç olacak. Bu defa hem faizleri düşürebileceğiz, hem de zorunlu karşılıkları indirebileceğiz. Bankacılık sektörünün ihtiyaç duyduğu dönemde, daraldığı dönemde bankacılık sektörünün bir bakıma imdadına yetişip, ikisini birden düşürebileceğiz ve bankalar da kredilerini bu şekilde daraltmak zorunda kalmayacaklar. Bu da hem bankacılık sektörünün iniş-çıkışlarını bir miktar azaltacak hem de kötü zamanlarda reel sektör daralmasının önüne geçecek. Bir bakıma attığımız adımlar, bankacılık sektöründe bu çevirim davranışı içinde, dışarda piyasada bulamayacakları bir sigortayı sağlamak. Piyasada böyle bir sigorta yok, hiçbir yerden alamazlar. Biz bu araçları, bu şekilde kullanarak bankacılığın hem uzun vadede riskini azaltacağız hem de karlılık oranını bu şekilde inip çıkmaktan kurtarmış olacağız. Yani uzun vadeli bakacak olursak, bankacılık sektörünün değerini artıran aslında bir politikadır bu.''