28 Şubat'ın tanıkları soruşturma için ne söyledi ?
ANKARA (AA) - Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'nce yürütülen 28 Şubat soruşturmasını dönemin tanıkları AA'ya değerlendirdi.
Saadet Partisi Genel Başkan Danışmanı ve dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, soruşturmanın başladığını duyduktan sonra dört ciltlik ''Refah Gerçeği'' adlı kitabının 28 Şubat dönemini anlatan üçüncü cildini soruşturmaya ''delil'' olarak sunduğunu hatırlatarak, gözaltıların başlamasının sevindirici bir gelişme olduğunu söyledi.
Kazan, ''Hesabının sorulması gereken bir dönem 28 Şubat. Her yıl dedikodusunu yapıyoruz da 28 Şubat günü gelince ama yapmamız lazım gelen vazifeyi yapmak için üzerine gitmiyoruz. O nedenle bu hayırlı bir çalışmadır'' dedi.
Soruşturmanın askerle sınırlı kalacağını düşünmediğini ifade eden Kazan, bazı yargı ve basın mensuplarının da soruşturma kapsamında araştırılması gerektiğini söyledi. Kazan, ''1998'den beri her 28 Şubat'ta genel bir değerlendirme yapıyorum. En azından bunun bir darbe olduğunu ama silahlı bir darbe değil de bir postmodern darbe olduğunu, Refah-Yol Hükümeti'ne karşı bir darbe olduğunu değerlendiriyoruz. Bunu herkes biliyor, herkes böyle ifade ediyor. Madem ki milletin siyasi iradesine engel konulmuştur, tekerleğe taş konulmuştur, demokrasi böylece askıya alınmıştır o takdirde bu davranışın içinde olan kişilerin, o günkü hareketleri, o gün yargılanması lazım gelen hareketler iken yargılanamamıştır, şimdi artık zamanı da geçmediğine göre yargılanmalıdır'' diye konuştu.
-''Güzel bir hukuki süreç başladı ve devam ediyor''
Kapatılan Refah Partisi'nin milletvekillerinden, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın avukatlarından, HAS Parti Genel Başkan Yardımcısı Şeref Malkoç da soruşturmayı ''28 Şubat ile ilgili soruşturmanın bu aşamaya gelmesi hukuk ve demokrasi açısından umut verici ve sevindiricidir. Savcının elinde 28 Şubat ile ilgili yeterince delil ve belge zaten vardır'' diyerek değerlendirdi.
Gelinen noktanın, Türkiye'de demokrasi ve hukukun yerleşmesi için yapılan faaliyetlerle ilgili olduğunu, kendilerinin de 28 Şubat ile ilgili suç duyurusunda bulunduklarını anımsatan Malkoç, sadece askerleri kapsayan bir soruşturmanın eksik kalacağını belirtti. Malkoç, ''Biz dilekçemizde de belirttik; 28 Şubat'ı yapan Türk Silahlı Kuvvetleri içinde hiyerarşi dışında oluşan illegal yapılanmaydı. Şimdi bunun ilk etapta asker kanadına ilişkin bir çalışma bu. Ama bunun bürokrasi, iş adamları, siyasetçi tarafı da var. Oralara yönelik bir çalışmanın da yapılması gerekiyor'' diye konuştu.
28 Şubat döneminde, milletvekillerinin parti değiştirmeye zorlandığını dile getiren Malkoç, ''Bunlar acı tecrübeler, sıkıntı verici olaylar. Rahmetli Erbakan Hoca'nın yaşadığı sıkıntıları ben biliyorum. Şu ortamda bunların detayına girmeye fazla lüzum yok. Güzel bir hukuki süreç başladı ve devam ediyor'' dedi.
-''Bunun arkası gelecek''-
Kapatılan Refah Partisi'nin milletvekili ve yöneticilerinden, HAS Parti İstanbul İl Başkanı Mehmet Bekaroğlu, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, 28 Şubat soruşturmasıyla ilgili gelişmeleri yakından takip ettiğini belirterek, ''Öyle anlaşılıyor ki 28 Şubat'ta Refah-Yol hükümetini devirmeye yönelik teşebbüsten dolayı soruşturma açılmış. Doğru, o dönem seçilmiş, Anayasa ve yasalara göre güvenoyu almış bir hükümet devrilmiştir'' dedi.
O dönemde Anayasa ve yasalar zorlanarak hatta bunların dışına çıkılarak hükümetin düşürülmeye zorlandığını ifade eden Bekaroğlu, şöyle konuştu:
''Bunun daha evvelki müdahalelerden farklı bir yöntemle yapıldığı biliniyor. O nedenle zaten 'postmodern müdahale' deniliyor. Postmodern müdahale olmasının sebebi, baskılar ve psikolojik savaş yöntemlerinin ağır bir şekilde kullanılmasıdır. Sadece askerler değil, sanıyorum bunun arkası gelecek, medya mensupları, işbirliği yapan siyasetçiler var. Diğer sivil bürokratlar var, iş çevreleri var. Çünkü 28 Şubat müdahalesi sadece irtica tehlikesi dolayısıyla güya askerlerin hassasiyetleri devreye girmiş de devrilmiş değil. Bir toplum kesimine, geniş bir toplum kesimine karşı yapılan bir sindirme hareketidir bu. Çevreden merkeze yürüyüp, merkezdeki imkanlardan, iktidardan, sermayeden, bürokrasideki statülerden pay almak isteyen insanlar durdurulmaya çalışılmış. O nedenle sadece siyasetçiler değil, toplumun her kesimi, işadamlarında, esnafına, öğrencilere, kurslara, yurtlara büyük baskılar, kısıtlamalar yapılmış, sadece müdahale edip işinden gücünden edilme değil, insanlara psikolojik baskı yapılmış, hakaretler edilmiş, inançlarına, geleneklerine, yaşam tarzlarına adeta sövülmüş ağır bir dönem.
Daha sert olan darbeler var bu ülkede, 12 Eylül, 27 Nisan gibi. Ama 28 Şubat kadar yaygın olmamıştır. Milyonlarca insan 28 Şubat'ın uygulamaları ve baskılarıyla mağdur edilmiştir. Bazıları 'Çok geniş tutulmasın' diyor. Tabii bir intikama dönüşmemesi gerekiyor, intikamın topluma bir faydası olmaz. Devlet, adalet, yargı da sadece adalet dağıtır, intikam almaz. Fakat herkes, çok sayıda insan bu işe karıştırılmıştır. İlçedeki düz memur, köyün muhtarı bile fişlenmelere alet edilmiştir, böyle bir dönem. Tabii buraya gitmesin, bunun bir faydası olmaz. Fakat gerçek sorumluları ortaya çıkarılmalı. Toplum, ciddi bir şekilde bu işle yüzleşmeli ve bunun planlayıcıları, icra edicileri de cezalandırılmalı.''
-''Toplum mühendisliği örneği olarak tarihe geçti''-
28 Şubat sürecinde sürekli bir müdahale yaşadıklarını, daha öncekiler gibi ''bir gün kalkıp yönetime el konulduğunu görmediklerini'' belirten Bekaroğlu, özellikle Doğru Yol Partisi milletvekilleri üzerinde büyük bir baskı uygulandığını kaydetti. Bekaroğlu, yaşadıklarını ''Sadece tehdit değil, rüşvet, teşvik, vaatler... Bir şekilde insanlar bunaltıldı. Partiler kapatıldı, biliyorsunuz Refah ve Fazilet Partisi. Bir siyasi hareket, Refah Partisi, Milli Görüş ya da bu camia birbirine düşürüldü, bölündü, parçalandı. Müthiş bir toplum mühendisliği örneği olarak tarihe geçti. Bunları yaşadık. Arkadaşlarımızı, değer verdiğimiz insanları, liderlerin nasıl çaresiz kaldıklarını gördük'' sözleriyle aktardı.
-''Türkiye'de taşlar yerine oturuyor''-
Refah Partisi'nin kapatılmasıyla siyasi yasaklılar arasına giren dönemin Rize Milletvekili Şevki Yılmaz da soruşturmanın Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri için hayırlı olmasını diledi. ''Hükümetimiz ülkemizin önündeki çakıl taşlarını ayıklamaya devam ediyor. Bu, buna bağlı bir süreçtir. Bu aynı zamanda ordu-millet barışmasını ve kaynaşmasını sağlayacak bir adımdır. Ordumuz içindeki çamurları, pislikleri temizleme harekatıdır. Ordumuza karşı yapılan değil ordumuzu milletimizle barıştırmaya yönelik bir harekattır'' diyen Yılmaz, yargıyı tebrik ettiğini söyledi.
''Türkiye'nin artık sivri güçlerin yönettiği bir ülke değil, hukukun yöneteceği bir ülkeye doğru gittiğini'' ifade eden Yılmaz, soruşturmanın hukuk devletine doğru atılan adımlardan biri olduğunu belirterek, devamının gelmesi gerektiğine işaret etti.
Hukukun ve adaletin üstünlüğünün sağlanmasının önemine değinen Yılmaz, adaletin dini, ırkı ve mezhebi olmayacağını vurguladı. Siyasette hata ve yanlışların hesabını seçmenin, hukuktaki yanlışların hesabını yargının sorması, vatan sınırlarını düşmandan korumanın da ordunun görevi olması gerektiğini belirten Yılmaz, ''Türkiye'de taşlar yerine oturuyor. Artık her kurum asli görevine dönüyor'' dedi.
-''Bermuda Çetesi Grubu''-
Türkiye'nin dünyada güçlü bir ülke olmamasının önündeki en büyük engeli, ''sivri güçlerin ihtilalleri'' olarak tanımlayan Yılmaz, şunları söyledi:
''Biz o zaman 28 Şubat postmodern darbesi ile karşı karşıya kaldık. Silahlı Kuvvetler kullanılmıştır orada. Kullanan da iri medya, kirli sermaye ve dış güçlerin oluşturduğu şeytan üçgenidir. Bermuda Çetesi Grubu diyoruz biz. Biz bunu yaşadık. 1993'te Keçiören'de yaptığım bir konuşmadan dolayı, 4 sene sonra, bin 486 subay, general, albay bize dava açtı, açtırıldı. Noter getirildi Kara, Deniz, Hava Kuvvet Komutanlıklarına 'Şevki Yılmaz'a dava açın' diye.
İki senelik milletvekilliği dönemimiz maalesef yargısız infazla sona erdirildi. Hiçbir savunmamız alınmadan. Yargısız infazla, baskıyla. Refah Partisi baskıyla kapattırıldı. 28 Şubat'ın kararı 14 Şubat'ta Paris'te mason localarında verilmiştir. Bununla ilgili belgeyi 'Niçin Yargılanıyorlar' kitabımın arkasında yayınladım.''
Yargıya güvendiğini dile getiren Yılmaz, ''Savcı ve hakimlerimiz inşallah hukukun gereğini yapacaklar. Sadece yüzeysel olarak, kabukla meşgul olmamalı. Yaranın içerisine, ciğerlerine kadar girmesi lazım. Gözaltına alınanlar taşerondur, Çevik Bir dahil buna. Asıl bu işin müteahhidi ve patronu var. Müteahhit ve patronları asıl sorumludur. Onların da bulunacağına ve yargı önüne çıkarılacağına inanıyorum'' diye konuştu.
-''Kolay bir dava olmayacak''-
Eski Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız da 12 Eylül referandumundan sonra bu sürecin başladığını ve toplumun 28 Şubat ile ilgili beklenti içerisine girdiğini söyleyerek, bugün de bu sürecin başladığını söyledi.
Yıldız, şöyle konuştu:
''Bu işin sorumlusu sadece o günkü askeri mekanizmalar olarak görülürse bu yanlış olur, sınırlı olur ve güdük kalır. Dolayısıyla bunun medya boyutu, sendikalar boyutu var. Bu hükümetin düşürülmesine yönelik adım atan herkesin sorumluluğu var. Dolayısıyla geniş çaplı bir soruşturma yapılması gerekir ve davanın boyutları çok geniş olmalı. Bu dava da öyle kolay bir dava değil ve olmayacak. Zaten 3-5 kişiyle sınırlı kaldığı zaman çok da anlamı olmaz. Çünkü bunun ekonomik, siyasi boyutları var. O günkü siyasetçilerin de bu işin içerisinde olanları var. Dolayısıyla geniş kapsamlı bir araştırmayla bu işin soruşturularak sonuçlandırılması gerekir diye düşünüyorum.''
28 Şubat sürecinde Sincan Belediye Başkanı olduğunu hatırlatan Yıldız, yaşananları şöyle anlattı:
''Yapmış olduğumuz masumane, ezilmiş bir topluluğun ızdırabının dile getirilişiyle ilgili bir gece düzenledik. Tertemiz... Taş atan çocuklar var ve bir, iki konuşma. Bunun dışında hiçbir şey yok. Çok ciddi bir rüzgar estirildi, olmayan, sunni. Bizler, mesela ben 4 yıl 7 ay aldım, 17-18 yıl ceza alanlar var, sadece görevi sandalye dizmek ve ses düzeni kurmak olan birisine aynı şekilde 3 yıl 9 ay ceza verildi. Çok haksızca yapılan bir yargılama oldu, baskılı bir yargılama oldu. Dolayısıyla bunun sonucunda da ceza alan arkadaşların hepsinin hayatı altüst oldu. Bir çok insan bu hususta maddi ve manevi ızdıraplar yaşadı.''