"ABD TERÖRÜ BESLEYEN EN BÜYÜK TEHDİT"
KUBİLAY ŞENBAY
MANİSA - Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Recai Kutan, Tütün Yasası öncesi dışarıya tütün satan Türkiye'nin bugünkü tütün ihtiyacının 180 bin ton olduğunu, ancak üretimin 110 bin ton seviyesinde olduğunu açıklayarak, "Türkiye tütün satan bir ülke iken dışarıdan tütün alan bir ülke haline gelmektedir. Bunun yanında tütünün işlenmesinde bir numaralı sorumlu olan TEKEL idaresi de adım adım tasfiye edilmektedir" dedi.
Bir dizi ziyaret için Manisa'ya gelen SP lideri Recai Kutan, Akhisar ilçesini ziyaret etti. Akhisar Ticaret ve Sanayi Odası'nın düzenlediği yemeğe katılan Kutan, daha sonra Bülent Ciğeroğlu Kültür Salonu'nda düzenlenen "Akhisar Saadetle Buluşuyor" adlı toplantıya katıldı. Kutan'ın partililer tarafından coşkuyla karşılandığı toplantıya ayrıca, SP Genel İdare Kurulu (GİK) üyesi Hasan Bitmez, Genel Başkan Yardımcısı Musa Demirci, Manisa İl Başkanı Kemal Uşaklılar, ilçe başkanları ve yönetim kurulu üyeleri katıldı. Tütün kenti Akhisar'da son yıllarda üreticilerin zeytinciliğe yöneldiğini belirten SP Genel Başkanı Recai Kutan, "Akhisar'da artık zeytinin yeşerdiğini gördüm. Ancak 2002 yılında çıkarılan Tütün Yasası'ndan sonra maalesef Türkiye'de tütüncü adeta ölüme terkedilmiş durumdadır. Bazı istatistiki rakamlar ifade ediliyor ve deniliyor ki, Türkiye'nin şu anda tütüne olan ihtiyacı sigara imalatı vs. yönünden 180 bin ton civarında olmasına rağmen halen tütün üretimi 110 bin ton mertebesindedir. Yani vaktinde Türkiye tütün satan bir ülke iken, dışarıdan tütün alan bir ülke haline gelmektedir.
Bunun yanında tütünün işlenmesinde bir numaralı sorumlu olan TEKEL idaresi de adım adım tasfiye edilmektedir. Zaten sigara fabrikalarımız özelleştirme adı altında ihalelere çıktı, ancak netice vermedi. Akhisar'ın ekonomisinin temelinde tarımsal ürünler vardı. Şimdi yavaş yavaş tarıma dayalı kollarda ve onun dışında diğer kollarda, mesela seramik sanayisinin bu ölçüde gelişmesini ben büyük memnuniyetle karşıladım. Türkiye ekonomisi üretimden daha çok rant ekonomisine dönük bir faaliyet içerisindedir. Bir ülkenin gelişmesi mutlaka üretimden geçer. Üretimin de tabii ki kendine has bazı özellikleri vardır. Vaktiyle bu ülkede büyük kuruluşlar vardı. Bunlar bu ülkede gerçek anlamda sanayi dallarında entegre tesisler kuruyorlardı. Ancak son yıllarda görüyoruz ki bu büyük holdingler, orta büyüklükteki sermayenin bile gerçekleştirebileceği alanlara döndüler. Mesela süper market zincirleri kurmaya başladılar. Bir bakıyoruz ki pasta, bisküvi, boyalı içecek gibi dallara girdiler. Çünkü bunlardan, özellikle süper marketlerden hazır para geliyor. Özellikle sanayi yatırımları büyük sıkıntı içerisindedir" dedi.
Hükümetin ekonomi politikalarını da eleştiren Kutan, "IMF diyor ki; düşük kur, yüksek faiz uygulaması yapacaksın. Şu anda dolar aslında olması gereken seviyede değildir. Bizim ekonomistlerin hesabına göre normal şartlarda doların değeri 2 YTL üzerinde olması gerekmektedir. Yine IMF'nin bize terkin ettiği hususlardan birisi; enflasyonun düşürülebilmesi için vatandaşın talebinin düşmesi gerektiği görüşü.
Bunun gerçekleşebilmesi için vatandaşın satın alma gücünün düşürülmesi gerekmektedir. Dolayısıyla memurun, işçinin, emeklinin ve çiftçinin cebinde fazla para olmaması lazım talep düşmesi için; bu itibarla özellikle bu dönemlerde memura, işçiye, emekliye ve çiftçiye gerekli fiyatlar verilmiyor. Özellikle ifade edilen husus, 'Bizim çiftçilerimiz pahalı üretim yapıyorlar, dünyada bu kadar ucuz mal varken Türkiye'deki pahalı tarım ürünleri neden alınsın' diye. Aslında bu iddia doğru değil. Pahalı ama sebebi üzerinde durulması lazım. ABD'de de nüfusun yüzde 3.5'i tarım sektöründe çalışmaktadır. Yakın bir zamana kadar federal devlet tarım kesimine bir yılda 70 milyar dolar destek veriyordu, şimdi ise 10 milyar dolar mertebesine çıktılar. Avrupa Birliği baştan 50 milyar dolar idi, şimdi ise 70 milyar doları hedef almış durumdadır. Yakın bir zamana kadar nüfusumuzun yüzde 35'i tarım sektöründe çalışıyordu. Verdiğimiz desteğin tamamı geçtiğimiz yıl 5 ila 6.5 milyar dolat mertebesinde olmuştur. Bizim tarımımızın girdileri dünyanın en pahalı girdileridir. Mazot dünyanın en pahalı mazotudur.
Bizden sonra en pahalı olan İngiltere'de yüzde 20 daha ucuz. ABD'de de akaryakıt Türkiye'nin üçte biridir. Peki bizde neden bu kadar pahalıdır. Çünkü bizdeki akaryakıtın yüzde 65'i vergileri temsil eder. Bu da devletin en kolay para alma yoludur. Yine çiftçimiz en pahalı gübreyi kullanıyor. Şimdi geçtiğimiz 2 ay içerisinde çiftçilerimizin büyük ölçüde kullandığı üre, aşağı yukarı yüzde 20 mertebesinde zam yapıldı. Bir yıl içerisinde ise yüzde 60 mertebesinde seyir göstermiştir. Bu şartlar içerisinde bizim çiftçimizin elbette ucuz ürün elde etmesi mümkün değildir. Nüfusun yüzde 35'i tarım kesiminde, milli gelirden aldığı pay yüzde 14'tür. Aradaki fark işte; Batılı ülkeler ne yapıyorsa aynı şeyi bizim de yapmamız gerekmektedir. Sanayide, büyük ölçüde özellikle küçük ve orta ölçekli sanayi bir sıkıntı içerisindedir. İhracat imkanlarına sahip olan bazı firmaların durumu fena değil" diye konuştu.
"CARİ İŞLEM AÇIĞI 32 MİLYAR DOLAR"
AK Parti'nin iktidara geldiği dönemde cari işlem açığının 1.2 milyar dolar olduğunu, şimdi ise 32 milyar dolara çıktığını belirten Kutan, şunları söyledi:
"Dışarıya giden dövizler ile gelen dövizlerin arasındaki fark 32 milyar dolardır, bu da fevkalade tehlikelidir. Bu neticeyi bir tek AK Parti iktidarına yüklemek haksızlık olur. Bu, 54. Erbakan hükümetinden sonra gelen iktidarlar döneminde özellikle IMF ile ilişkilerden sonra maalesef böylesine üzücü bir tablo çıkmıştır. Mutlaka da buna bir çözüm getirilmesi gerekmektedir."
Türkiye'yi tehdit eden çok gizli anlamda tehlikeler olduğunu öne süren Kutan, "Etrafımız adeta ateş çemberk'fcper marketlerden hazır para geliyor. Özellikle sanayi idir. Ekonomik sıkıntılarımız olsa da Kuzey Irak'ta PKK terör örgütünün başımıza nasıl bela olduğu ortadadır. Bugüne kadar stratejik ortağımız dediğimiz ve her yönüyle kendilerine destek verme gayreti olduğumuz ABD'nin ve Avrupa Birliği ülkelerinin son zamanlarda Türkiye'ye karşı olumsuz tavırları da ortadadır. Bütün bunlar bu ülkedeki bütün siyasi partiler, sivil toplum örgütleri arasında ciddi anlamda bir birlik, beraberlik, bütünlük temin etmelerini zaruri kılıyor.
Her zamankinden daha dikkatli olmamız lazımdır. Cumhurbaşkanı seçimi vesilesiyle iki siyasi partimiz arasındaki çatışmaları büyük endişe ile karşılıyoruz. Birisi CHP, öbürü de AK Parti'dir. Kaldı ki Türkiye'nin buna tahammülü yoktur. Eğer birlik ve beraberlik içerisinde, tam bir bütünlük anlayışı içerisinde ülke meselelerine sahip çıkarsak Türkiye bütün bu sıkıntılardan kurtulur. Bizi asırlar boyunca üstün ve güçlü yapan milli, manevi ve ahlaki değerlerimizde her geçen gün büyük bir tahribat olmaktadır. Özellikle yeni yetişen bir kısım gençlerimizin içine düştüğü buhranlar.
Alkol kullanımı 11, uyuşturucu 13 yaşına düşerken, 5 yıl önce adını bile telaffuz etmediğimiz kapkaç gibi bir şey ortaya çıktı. Aile yapımızı adeta tahrip eden yanlış uygulamalar ortaya çıktı ve bunlara fevkalade duyarlı olmak mecburiyetindeyiz. Sayın Genelkurmay Başkanımız uzun süredir yapmadığı basın toplantısını yaptı. Özellikle Türkiye'nin karşı karşıya olduğu dış tehlikeler üzerinde durdu ve PKK terörünün dış destek olmadan ayakta duramayacağını, bu dış desteğin de kimler olduğunu herkesin bildiğini ifade etti. Yani doğrudan doğruya ABD ve Avrupa Birliği'ni işaret olarak gösterdi. Amerika Birleşik Devleri baştan bu yana ifade ettiğimiz gibi PKK terörüne açıktan destek vermektedir. Kanaatimiz o ki ABD ve diğer emperyalist ülkelerin desteği olmadan PKK'nın ayakta kalabilmesi mümkün değildir" şeklinde konuştu.
SP lideri Recai Kutan, konuşmanın ardından partiye yeni üye olan 24 kişiye parti rozetlerini taktı.