Artık kimse 'nasılsın' diye bile aramıyor!..
Alt Komisyon AK Parti Elazığ Milletvekili Şuay Alpay başkanlığında çalışmalarına devam etti.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Koordinatörü Akın Atalay komisyonda yaptığı sunumda, o dönem Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ile ilgili yapılan soruşturma esnasında CMK 135. maddeye göre adli dinleme kararı alındığını anlattı.
Balbay'ın ev telefonu ve şahsi telefonlarının yanı sıra gazetenin Ankara bürosunun santralinin dinlenmesi kararının alındığını da belirten Atalay, şöyle devam etti:
''Dinleme kararının içeriğinde gazetenin santral telefonu olduğu belli. Gazetenin Ankara bürosunda yaklaşık 40 kişi çalışıyor. Bütün görüşmeleri, haber kaynakları, bürokratlarla, kamu görevlileriyle bu telefondan gerçekleştiriyorlar. Görüyoruz ki o kadar büyük bir özensizlik var ki bunun ifşa edilmesinde de hiçbir sakınca görülmüyor.
Ankara'da çalışan arkadaşlar aradılar. Yüzlerce kişinin aradığı bu gazete bürosunu birkaç aydın bırakın, bürokratlar hiç kimse aramıyor. Çok yakın arkadaşlarımız, 'ne haber, nasılsın' diye aramıyor. Bu Ankara temsilciliğinin haber alma, haber verme hakkını elinden aldı.''
Atalay, gazetenin yasadışı dinlendiğini düşündüğünü iddia etti.
Atalay, istihbarat dinlemeleriyle ilgili olarak parlamentonun mutlaka etkili bir denetim görevini yerine getirmesi, bunun için etkili bir komisyon oluşturması, istihbarat dinlemelerine ilişkin mutlaka etkin bir denetim sistemi getirmesi gerektiği düşüncesini dile getirdi.
Şuay Alpay, komisyona, ''Meclis bünyesinde daimi komisyon diyebilir miyiz- Önemli bir öneri olabilir'' ifade etmesi üzerine Atalay, ''Bu yaptıkları takip dinleme ve kaydetme işlemleriyle ilgili parlamentoya karşı hesap verebileceğini bilmeli'' diye konuştu.
Atalay, bugün bile Cumhuriyet Gazetesi'nin İstanbul, Ankara santralinin dinlendiğini, gazetecilerin haber kaynaklarıyla ne konuştuğunun takip edildiğini düşündüğünü söyledi.
-''Dinlendiğimi düşünüyorum''
Taraf Gazetesi yazarı Melih Altınok ise her vatandaş gibi dinlendiğini düşündüğünü ama kaygılanmadığını dile getirdi. Altınok, dinleme konusunda zaman zaman bazen iyi niyetli insanlardan uyarılar aldıklarını kaydetti.
Haber kaynaklarının özellikle son birkaç yıl içinde telefonla görüşmek istemediklerini belirten Altınok, ''Kamuoyunun kanaatini paylaşıyorum. Özellikle Ergenekon ve Balyoz davalarının kamuoyuna mal olmasıyla, bazı tapelerin, bazı dinlemelerin yayımlanmasıyla birlikte o algının daha yükseldiğini düşünüyorum'' dedi.
Gazetecilik etiği açısından kesinlikle yasadışı dinlemelere ulaşsalar da, ellerine geçse de yayımlamadıklarını belirten Altınok, şöyle devam etti:
''Çok ulaşıyor Taraf Gazetesi'ne takdir edersiniz. Yayımlamıyoruz, bunları kullanmıyoruz. Hiçbir şekilde yasal olmayan delillere biz de haberlerimizde, yorumlarımızda yer vermemeye çalışıyoruz. Bu odaklar bu dinlemeyi yapıyorlarsa bunları kamuoyuna medya vasıtasıyla ulaştırıyorlar. Medya bu konuda etik bağlamda bir tavır koyarsa, bu tarz şeylerin işlevselliğini yitireceğini düşünüyorum.''
-Bavulla gelen belgeler-
Daha sonra komisyon üyelerinin sorularını yanıtlayan Altınok, hiçbir kurum veya kişiyi ayırmadan son derece sert muhalefet yaptıklarını söyledi.
Mehmet Baransu'ya, ''bavulla belge'' geldiği ifadeleri üzerine Altınok, şunları söyledi:
''Bavulla belgeler geldi. Bunu her gazeteci kullanır, biz de bu belgelere baktık, yayımladık ve savcılığa teslim ettik. Onların içerisinde kişilik haklarını zedeleyecek şeyler konusunda hassasiyetle davranıp çok sınırlı bir yayımlama faaliyetinde bulunduk. Bizim yayımladığımız belgelerin de gerçeği yansıttığının bugün mahkemelerin verdiği kararlarla tescil edildiğini düşünüyorum.
Türkiye'nin en önemli demokratikleşme davalarında elinize birilerinin önce 'kağıt parçası, ıslak imza değil' dediği, sonra da kabul ettiği birtakım resmi belgeler geliyorsa...
'Balyoz davasıyla üretilmiş delil' dediğiniz şey bugün mahkemede hüküm verildi ve o belgeleri bizim yazdığımız dahi iddia edildi. Önce denildi ki bu belgelerin hard diski yazıldı, ortaya çıkmalıdır. Gölcük'te Donanma Komutanlığı'nın karolarının altında o belgeler çıktı, o bilgisayar da çıktı, o hard diskte çıktı.''
Bu belgelerin gerçek olduğunu, bu darbe girişimlerinin doğru olduğunu düşündüklerini anlatan Altınok, ''Balyoz ve Ergenekon davaları açılmasaydı, bugün barış sürecinde bu aşamaya gelinmeyeceğini düşünüyorum'' şeklinde konuştu.
Altınok, bu belgeleri verenlerin, bu ilişkilerin içerisindeki isimler olduğunu ifade ederek, ''Resmi antetli kağıtlar, CD'ler birilerinin eline geçiyorsa kuşkusuz o ilişkilerin içerisinde insanlardır. Bizim söylediğimiz gibi onlar da 'vicdani sorumluluklarını yerine getirdiklerini, Türkiye'nin demokratikleşmesi, bu sürecin açığa çıkması için bir risk aldıklarını' söylüyorlar. Ben de, 'beyan esastır' diye düşünüyorum'' dedi.
-''Hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü yok''-
Dicle Haber Ajansı Haber Müdürü Abdurrahman Gök de komisyon üyelerinin sorularını yanıtlarken, AK Parti Yozgat Milletvekili Yusuf Başer, tutuklu gazetecilerin, mesleki kimliklerinden değil, daha çok suç örgütüne üyelik ile buna benzer suçlardan tutuklu olduğunu belirterek, ''Gazetecinin suç işleme özgürlüğü sizce var mı, yok mu-'' diye sordu.
Gök, hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü bulunmadığını belirtti.
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ise, Başer'e, ''Hukukçu olarak böyle bir soru sormanızı ben yadırgıyorum'' dedi.
Başbakan'ın da bakanların da suç işleme özgürlüğü bulunmadığını ifade eden Kaplan, usturubuyla soru sorulmasını istedi. Başer de, ''Usturubuyla konuşuyoruz. Ne konuştuğumuzu da biliyoruz'' karşılığını verdi.
Kaplan ise, ''İzninizle lütfen burada birbirimize tahammül ederek, dinleyeceğiz. DİHA'nın suç işleme özgürlüğü yok, yandaş ve candaş medyanın da yok'' diye konuştu.
Muhabir: Esin Işık
Yayıncı: Sefa Salantur
Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 16:35