Yaşam
  • 9.11.2004 09:47

ATATÜRK HANGİ HASTALIKTAN ÖLDÜ?...

Ölümünün 66. yılında Mustafa Kemal Atatürk’ü ölüme götüren hastalığın ne olduğu hâlâ tartışma konusu. Sirozdan öldüğü bilinen Atatürk’ün hastalığı bugünün imkânlarıyla tanımlanabilen Hepatit B miydi? Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Gastroneneteroloji Kliniği’nde görev yapan Doç. Dr. Eren Akçiçek aylarca 700 kaynağı araştırarak 450 sayfalık bir tez hazırladı. Akçiçek’in, “Atatürk’ün Sağlığı, Hastalıkları ve Ölümü” konulu doçentlik tezinde, Mustafa Kemal’in ölüm sebebinin ne olabileceğine dair çeşitli hastalıklar inceleniyor. Cumhurbaşkanlığı ve Dolmabahçe Sarayı’nda aylarca çalışma yaptığını söyleyen Doç Dr. Akçiçek, “Doğumundan ölümüne kadar Atatürk’ün bütün hayatını inceledim. Bu incelemeler sırasında Atatürk’ün, zehirlenme, böbrek ve kalp rahatsızlığı, solunum yetmezliği, zatürree gibi hastalıklarda geçirdiğini öğrendim. O günün koşullarında Hepatit hastalığının teşhisi bu kadar kolay olmadığı için Hepatit B veya C olma ihtimali var. Ancak bu ispatlanamaz” dedi. Alkole bağlı siroz mu yoksa Hepatit mi? Ancak tez sonunda Doç. Dr. Akçiçek, “alkole bağlı karaciğer sirozu” bulgusunda ısrarlı. Düzensiz beslenme, uyku ve dinlenmeye yeterli vakit ayıramaması da karaciğeri yoran diğer faktörler. Fakat Dr. Akçiçek’in dikkat çektiği unsurlardan biri, hastalığın teşhisinde oldukça gecikilmesi. Dr. Akçiçek’e göre “Uzun süre alkol kullanan bir kişide halsizlik, güçsüzlük, soğuğa direnç azalması, renginde değişiklik, nihayet kaşıntı ve burun kanamaları gibi karaciğer yetmezliği belirtilerine niçin dikkat edilmediğini anlamak mümkün değil.” Akçiçek, erken teşhisin devamında, alkol yasağı, düzenli beslenme ve istirahat ile yaşam kalitesini ve süresinin uzatılabileceğini söylerken, Atatürk’ün Fransız doktoru Dr. Fiessinger’in görüşlerine de yer veriyor. Dr. Fissinger, içki içmeyen bir çok Müslüman hastasının da aynı durumda olduğunu belirterek, hastalığın sebebini sadece alkola dayandırmamak gerektiğini belirtmiş. Konsültasyon raporları arşivde yok Fakat, Doç. Dr. Akçiçek bu görüşe karşılık, “Atatürk’ün hastalığı alkole bağlı siroz değildir, gibi kesin bir ifade, kesin bilimsel verilere dayındırılarak kullanılabilir. 1938 yılının Mart ayında, ‘Hepatite sclero-congestive ethylique’ olarak konulan teşhis, karaciğerin büyümesine yol açan bir hastalık. Bu teşhis yüzünden alkol bağlantılı sebeplerden bir ölçüde uzaklaşılmış. Ama tıpta yaşanan gelişmelerle tanımlanan bu bulgu, yani karaciğerin büyümesi, alkole bağlı sirozun en önemli göstergelerinden biri” diye konuştu. Dr. Akçiçek, Atatürk’ün sirozunda Hepatit B enfeksiyonunun rolünün olabileceğini belirtmekle birlikte, doktorların fikir birliğine vardıkları konunun, Ata’nın askeri öğrenciliğinden beri çok miktarda alkol kullandığı göz önüne alındığında, alkolün sebep olduğu karaciğer hastalığı olduğunu söylüyor. Çankaya’da bulunan Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde Atatürk’ün sağlık dosyası içinde 1938 yılında yapılan konsültasyon raporlarının olmaması, Türk hekimlerinin 10 Kasım günü hazırladıkları ölüm raporunda kullanılan “alkole bağlı karaciğer hastalığı” tanımının esas alınmasını sağlıyor. Bu görüşü destekleyecek bulgulardan biri de, Atatürk’ün Savarona yatında ortaya çıkan ve zamanla tekrarlanmasına rağmen sebebi o günün şartları içinde teşhis edilemeyen ateş yükselmesi. Karında asit biriktikten sonra oluşan yüksek ateşin sebebi, bugün siroz hastalarında görülen “Karın sıvısının iltihaplanması” (spontan bakteriyel peritonit) olarak kabul ediliyor. Hastalığım bana detaylı anlatılmadı SİROZUN ilerlemesinde geç teşhisin olduğu kadar, Atatürk’ün bütün ısrarlarına rağmen çevresinin hastalığının boyutunu anlamakta çekingen kalmalarının da yapı var. Tezde, bu konular şöyle işleniyor: “Atatürk, hastalığı ile ilgili bazı bilgiler edinmişti. Medical Larousse’u gizliden gizliye okumuş, hastalık ve tedavi tarzlarını öğrenmişti. Hatta bir keresinde, çocukluk arkadaşı ve yaveri Salih Bozok’a şu cümleleri eder: Ben öleceğim Salih, çünkü benim hastalığım siroz. Bu hastalık beni ölüme götürecek. Okudum, tetkik ettim, siroz insanı muhakkak öldürür. Ama hastalığım çok daha önce bütün ağırlığıyla bana anlatılsaydı o zaman bu işin başında önlemini alırdım. Bana yeterince anlatılmadı, gerçekler gizlendi.” (H.O. TERCÜMAN) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:14

İLGİLİ HABERLER