Medya
  • 22.11.2004 12:14

AVRUPA BASININDA BUGÜN...

LONDRA - Guardian gazetesi, 30 Ocak tarihinin ülkede büyük endişe meydana getirdiğini söylüyor. Birçok gözlemci ve yetkilinin, hatta Irak'ın geçici Başbakan ve Devlet Başkanı'nın bile, Bağdat ve Sünni üçgenindeki direniş nedeniyle seçimlerin başarısız olabileceğini belirttiğini hatırlatan gazete, riskleri şöyle sıralıyor: ''Yetkililerin en büyük kabusu, ülke çapındaki 14 milyon seçmen, binlerce oy verme merkezi, seçim görevlisi ve gözlemcilerin güvenliğinin nasıl sağlanacağı. Baas yanlısı ve İslamcı gruplar seçim hazırlıkları sürecine darbe indireceklerini açıkladı bile. Sünni bölgelerini dışarıda bırakan, kısmi bir seçime gidilmesi ise krizi derinleştirecektir. Gerçekleşmesi durumunda seçimin güvenilirliğini tehlikeye düşürecek bir başka kaygı ise, nüfusun yüzde 15-20'sini oluşturan Sünni Arapların seçimi boykot etmesi'' Guardian'a göre böylesi bir boykot, Sünniler ile Şiiler arasındaki uçurumu da derinleştirecek. Zira seçimler aracılığıyla bir an önce iktidara gelmek isteyen Şiiler, seçimin ertelenmesini istemiyor. Kürtler ise köprü görevi görüyor. Kamuoyu önünde seçimlerin vakit kaybetmeden yapılmasını savunurken, özel sohbetlerde, ertelemenin kaçınılmaz olduğunu söylüyorlar. Peki sokaktaki insan ne düşünüyor? Guardian, Iraklılar'ın ne düşündüğünü, ''korku'' ve ''kafa karışıklığı'' kelimeleriyle özetliyor. Guardian, Iraklılar'la ilgili şu ifadelere yer veriyor: ''Bu ay içinde, yaklaşık 14 milyon seçmen bakkal dükkanlarından seçmen kartlarını alacak. Bunlardan birinin Şii kökenli sahibi, bunu engellemek isteyenlerden sürekli ölüm tehdidi aldıklarını söylüyor. Bir yandan da kafaları karışık Iraklılar'ın. 26 yaşındaki bir, 'Nerede nasıl oy kullanacağımızı bilmiyoruz. Bir lidere mi, bir gruba mı oy vereceğiz? Seçeneklerimiz neler? Bunları da bilmiyoruz' diyor'' Cevabı, bu satırların hemen yanındaki kutucukta vermeye çalışıyor Guardian. İlk isim ılımlı bir Şii örgütlenmesi olan İslami Dava Partisi'nin lideri İbrahim el Caferi. Gazeteye göre Caferi'nin, bir Şii koalisyonunun başı olarak, Irak'ın yeni Başbakanı olması kuvvetli ihtimal. Öne çıkan diğer isimleri ise şöyle sıralamış Guardian: ''Şu andaki Devlet Başkanı Gazi el Yaver. Ilımlı bir Sünni olan Yaver'in Washington ile güçlü bağları bulunuyor. Yeni kurulacak hükümette, Şii çoğunluğu dengeleyecek bir konumda olacaklardır. Geçici hükümetin Başbakanı İyad Allavi. Amerika'nın desteğine karşılık, Irak'ta tabanı bulunmuyor. Şansı, seçime başbakan olarak girecek olması. Mesud Barzani. Kürdistan Demokratik Partisi liderinin, hükümette önemli bir konumda olması bekleniyor. Radikal Şii lider Muktada es Sadr. Genç, eğitimsiz ve fakir Şiileri başarıyla harekete geçirdi. Seçimlere girmesi zayıf ihtimal. Onu yardımcılarından biri temsil edecektir. Celal Talabani. Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri, Kürt nüfusu içinde büyük tabanı var. Seçim sürecinde kiminle ittifaka gireceğine bağlı olarak, hükümette önemli bir konum elde edebilir. Abdül Aziz el Hekim. Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi lideri. Olası bir Şii hükümetinde önemli bir yeri olacaktır. Ancak Dava'nın ardından ikincil konumda olması kaçınılmaz. Ahmed Çelebi. Irak Ulusal Konseyi lideri. Bir zamanlar Pentagon'un desteğine sahipti. Şimdi ise, Şii kimliği ağır basan siyasi partilerle işbirliği arayışında. Irak'ta bir tabanı olmasa da, hükümette kendine uygun bir yer edinecek kadar zeki.'' Financial Times ise konuyu başyazısına taşımış. Gazeteye göre Felluce deneyimi, seçimlerin Sünni bölgelerinde yapılamayacağını ortaya koyuyor. Financial Times, bugün Mısır'ın Şarm el Şeyh kentinde düzenlenecek Irak konulu uluslararası konferansın son şans olduğu kanısında. ''Irak iç savaşa ve bölünmeye doğru sürüklenirken, bu toplantı ülkenin geleceğini kurtaracak bir uzlaşı için son şans olabilir. Amerika, siyasi-askeri stratejisini değiştirecektir. İşgale direnen Sünni milliyetçiler ile işbirliğine gitmek zorunda. ''Böylece Irak'ı batıya karşı mücadelelerinde bir zemin olarak gören cihat savaşkünni Arapların seçimi boykoçılarını da izole etmiş olur. Sünnilerin katılmadığı bir seçim meşrutiyetini kaybeder. Ülke, kontrolü imkansız bir mezhep savaşına girebilir. Böylesi bir çatışma, İran, Suudi Arabistan, Suriye ve Türkiye'yi de içine çekecektir'' Irak'taki seçimlerin güvenliğini tehlikeye düşüren bir başka durum. Independent haberinde, 30 Ocak'ta yapılacağı ilan edilen seçimlerin kampanya döneminin, hac mevsimine denk geleceğine dikkat çekiyor. Pakistan, Afganistan ve İran gibi ülkelerden hacı adaylarının, Irak üzerinden Mekke'ye ulaşacağını hatırlatan gazete, bunların arasına saklanabilecek militanların, seçim güvenliğini tehlikeye düşürebileceğine işaret ediyor. Independent başyazısında ise, seçimlerin tam bir kumar olduğunu ancak başka bir şans da olmadığını şu satırlarla vurgulamış: ''Herhangi bir erteleme, Iraklıların barışçı çoğunluğuna zaten hakim olan son derece derin hayal kırıklığını daha da büyütecektir. İktidarın oy sandığı ile güç ile kazanılacağı düşüncesini yerleştirerek, isyancıların saflarını güçlendirecektir. Seçimlerin sadece belli yerlerde yapılabilmesi, katılım ve seçim kurallarından taviz verilmesi gibi riskler tabii ki mevcut. Ama bu seçimin ertelenmesinden daha büyük bir risk değil'' Avrupa Birliği ülkelerinin savunma bakanları bugün, Avrupa ordusuna giden yolda önemli bir adım olan, muharip grupların oluşturulması için yürütülen çalışmalara imza koyacak. Konu, İngiliz gazetelerinde geniş yer bulmuş. Projenin içeriğini Daily Telegraph şu satırlarla aktarmış: ''Acil müdahale kabiliyetine sahip olacak bu grupların ilki 1500 İngiliz ve Fransız askerinden oluşacak. Avrupa Birliği ülkeleri bakanlarının karar alması durumunda, bu gruplar, 15 gün içinde görev yerinde olmakla mükellef olacak. 2007'nin başlarında, sayısı ikiye çıkacak gruplar ile, Brüksel'in müdahale gücü 3000 askere çıkacak. Ancak gücün günlük komutası ile ilgili kararların alınmasında, NATO ile Avrupa Birliği arasındaki yetki karmaşası da sürüyor. İngiltere bu gücün öncülüğünü yaparak, Avrupa savunma projesinin köklerini transatlantik ittifakında tutmaya çalışıyor. Diğer öncü ülke olan Fransa'nın önceliği ise, NATO gölgesinden kurtularak, Avrupa'yı Amerika Birleşik Devletleri'nin karşısına dikilebilecek bir askeri güce kavuşturmak. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:19

İLGİLİ HABERLER