LONDRA (İHA) - İngiliz basınında, Başbakan Tony Blair''in genel seçimlerin 5 Mayıs''ta yapılacağını açıklamasıyla girilen sürece ilişkin beklentilere, seçim sonuçlarına yönelik tahminlere geniş yer ayrılıyor.
Financial Times, ''''Blair''in oy savaşı başlıyor'''' manşetiyle öne çıkıyor. 5 Mayıs gününün, 1992''den bu yana en çekişmeli seçime sahne olacağını söyleyen gazete, Başbakan''ın yükselme eğilimine giren ana muhalefet Muhafazakar Parti karşısında, her bir oyun peşine düşeceğini belirtiyor. Financial Times, seçim öncesi tabloyu şu satırlarla aktarıyor:
''''Genel beklenti, İşçi Partisi''nin seçimi kazanacağı yönünde. Ancak elde edeceği parlamento çoğunluğunun ne olacağı tartışma konusu. Oysa Blair''in, üçüncü döneminde reformcu bir gündem izleyebilmesi için ezici bir çoğunluğa ihtiyacı var.''''
Bu seçimi, ''''son 13 yılın sonucu en belirsiz seçimi'''' olarak tanımlayan Financial Times, görüşünü üç temel gerekçe ile destekliyor. Bunlardan birincisi, ''''Irak savaşı nedeniyle öfkeli olan seçmenin, özellikle de İşçi Partisi''ni destekleyenlerin sandık başına ne oranda gideceği.''''
''''İşçi Partisi''ni destekleyenlerin sadece yarısı sandık başına gideceklerini söylüyor. Blair''in temel sorunu da bu. Parlamento çoğunluğunu belirleyecek olan, bu insanların Irak konusunda yaşadıkları hayal kırıklığı ve Başbakan''ın şahsına duydukları güvensizliğin ne oranda aşılabileceği'''' diyen gazete, ikinci gerekçe olarak kararsızların sayısını gösteriyor. Seçimini
son anda değiştirebileceğini söyleyenlerin sayısı, son seçimde yüzde 34''tü. Şimdi ise bu oran yüzde 41''e fırlamış durumda.''''
Gazeteye göre belirsizliği arttıran üçüncü unsur ise, belli bir taktik gereği kullanılan oylar. ''''Son iki seçimde Liberal Demokrat Parti seçmeninin yüzde 15''i, muhafazakarları engellemek için İşçi Partisi''ne oy vermişti. Acaba bu tekrarlanacak mı? Muhafazakar Parti''nin artık daha organize olduğu düşünülürse, yanıt belirsiz.''''
BLAİR''İN SEÇİM TAKTİKLERİ
Peki Blair, Financial Times''ın altını çizdiği bu sorunları nasıl aşmayı düşünüyor? Sorunun yanıtını Guardian veriyor; ''''Bire bir markaj.''''
''''Başbakan, seçim kampanyası boyunca, geleneksel tarzda basın toplantılarından uzak duracak, seçmenle bire bir iletişim kuracak. Seçmenlerle webchat yapacak, telefon ve e-mail yoluyla gelen soruları yanıtlayacak. Evlere beş dakikalık çat kapı ziyaretler yapılacak, alışveriş merkezlerinde ayaküstü tartışmalar düzenlenecek. Seçmeni sandık başına gitmeye ikna etmek için, geniş bir e-mail adres listesi oluşturulması hedefleniyor.''''
Daily Telegraph, 2001''deki seçimde yüzde 59 ile İngiltere tarihinin en düşük katılımının gerçekleştiğini hatırlatıyor ve 5 Mayıs''taki katılımın daha da düşük olmasının beklendiğini yazıyor. Halkı tercih yapmaya çağıran gazete, seçmenin önündeki tercihleri ise şöyle sıralamış:
''''Daha yüksek kamu harcamaları ya da daha düşük vergiler, daha fazla kişisel özgürlük ya da daha fazla devlet kontrolü, yerel düzeyde daha fazla demokrasi ya da daha fazla merkezileşme; Ama en büyük tercih oy vermek. Oyunuz varsa kullanın.''''
Times Gazetesi yazarlarından Alice Miles, seçmen için en belirleyici unsurun, partilerin göç ve iltica konularındaki tavırları olacağını söylüyor. Yazara göre, eğer Tony Blair seçmeni sandık başına çekmek istiyorsa, Muhafazakar Parti''nin eleştirilerine yanıt vermeli, bu iki hassas konuda daha fazla konuşmalı.
''''Her iki partinin de oylarını almak için savaşacağı bölgelerdeki insanlar için, göç en önemli konu. Sivil toplum kuruluşları, muhalefet büyük yaygara koparıyor. Ancak nedense Başbakan ısrarla bu konuya girmek istemiyor. Bu konuda bir şeyler söylemedikçe, seçmen onun diğer konularda söylediklerini de duymak istemeyecek.''''
İTALYA''DAKİ YEREL SEÇİMLER, FRANSA''DA REFERANDUM
İngiliz gazetelerinde yaklaşan genel seçim öne çıkarken, Avrupa basınında İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi önderliğindeki merkez sağ koalisyonun, yerel seçime gidilen 13 bölgenin 6''sını kaybetmesine geniş yer ayrılmış.
Almanya''da Frankfurter Allgemeine Zeitung, bu sonucu hiç kimsenin beklemediğini söylüyor ve İtalyan seçmenin hükümete olan sabrının taştığı yorumunu yapıyor. Gazete, sonucun muhalefetin gücünden çok, hükümetin iç sorunlarından kaynaklandığını da ekliyor.
Fransız basını ise, İtalyan hükümetinin düştüğü durumla, Fransa hükümeti arasında paralellik kuruyor. ''''Fransa''da olduğu gibi İtalya''da da ülkenin neredeyse tamamında yerel yönetimler sol partilerde'''' diyen Nouvel Observateur şöyle devam ediyor:
''''Raffarin ve Berlusconi aynı sorunla karşı karşıya. İki ülkeyi de, iki farklı siyasi güç yönetiyor. Birisi gerçek yönetimi elinde tutan sol. Diğeri ise halkın beklentilerinden tamamen kopmuş olan sağ.''''
Fransız basınında öne çıkan bir başka konu da, Avrupa Anayasası konusunda düzenlenecek referandum. Hayır demesi beklenenlerin oranının giderek arttığını hatırlatan Le Monde, bunun yol açabileceği gelişmeleri şöyle sıralıyor:
''''Öncelikle Fransa''nın Avrupa ülkeleri içindeki güvenilirliği büyük darbe alacaktır. Daha kötüsü, Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasındaki ayrımlar derinleşecek ve 50 yıl önce olduğu gibi kontrol yine Amerika Birleşik Devletleri''ne geçecektir. Mevcut şartlarda, buna direnebilecek bir De Gaulle de görünmüyor ortalıkta.''''
KIZILTEPE OLAYI ÜZERİNE...
Independent ise, ''''Bir çocuğun delik deşik cesedi, Türkiye''nin Avrupa Birliği hedefini gölgeliyor'''' başlığını kullandığı habere tam sayfa ayırmış. Konu, Kasım ayında Mardin''in Kızıltepe ilçesinde güvenlik güçlerince öldürülen tır şoförü Ahmet Kaymaz ve 12 yaşındaki oğlu Uğur.
Polisin açılan ateşe karşılık verildiği şeklindeki açıklamasından, polis tarafından 12 yaşındaki Uğur''un cesedinin yanına bir tüfek bırakıldığı iddialarına kadar birçok ayrıntıya yer veren gazete şöyle devam ediyor:
''''Derken görülmemiş bir şey oldu. Kürt azınlığa yönelik kötü muamelenin görmezden gelindiği bir ülkede, kamuoyu bu olayla ilgileniverdi. Uğur''un gazetelerdeki fotoğrafı insanları etkilemişti.''''
''''Gazeteler, Uğur''un sırtındaki 9 kurşunun da sadece 50 santim mesafeden ateşlendiğini söyleyen otopsi raporunu yayınladılar. Olayı araştıran parlamento komisyonu, güvenlik güçlerini eleştirdi. Başbakan olaya dahil oldu ve Uğur ile babasının vali tarafından terörist ilan edilmesini eleştirdi. Olaya karışan polislerden dördü görevden uzaklaştırıldı, dava için gün alındı. Şimdi ise bu ivme kaybolmuş gibi görünüyor. Yeniden göreve dönen polisler, başka bölgelere atandı.''''
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:26