Medya
  • 17.1.2006 11:22

AVRUPA BASININDA BUGÜN...

LONDRA (İHA) - BBC'nin Türkçe internet sitesi "www.bbc.co.uk/turkish" adresinde yer alan basın özetlerine göre, Independent gazetesi, birinci sayfasında "Afganistan'ı hatırlıyor musunuz?" ifadesini kullandığı haberinde "Amerikan işgalinden bu yana meydana gelen en kanlı saldırıda bir intihar bombacısı en az 20 kişiyi öldürdü. 2005 yılında toplam ölü sayısı bin 600, cinayet oranı artıyor. Hukuk düzeni çökmüş durumda. Hükümet, başkentteki yoğun güvenlik önlemleri altındaki bölgeye sıkıştı. Yakında İngiltere, 4 bin 500 asker gönderecek, ama net bir hedef ya da çıkış stratejisi yok" satırlarına yer verdi.
Başyazısını bu konuya ayıran Independent, NATO'nun Afganistan'daki barış gücüne katılacak askerlerine ilişkin tartışmanın Hollanda'da siyasi bir krize neden olduğunu anımsatıyor.
Barış gücü tartışmalarının koalisyon hükümetinin dağılmasına neden olmakla kalmayıp, Afganistan'daki askeri varlığın güvenilirliğine de darbe vuracağı uyarısında bulunan Independent, şöyle devam ediyor:
"Afganistan'daki güvenlik koşulları giderek kötüleşiyor. Taliban güçlerinin şiddet eylemlerinde artış var ve Taliban'ın sözcüsü, şiddetin süreceğini söylüyor. Afganistan, Irak'la aynı yöne sürüklendiğinin işaretlerini veriyor. Dünya, Afganistan'a bir kez daha sırtını çeviremez. Irak'taki Saddam Hüseyin rejiminin tersine; Afganistan, batı karşıtı küresel terörizmi destekliyordu. NATO, bu yönetimi deviren Amerika liderliğindeki operasyonu desteklemekte haklıydı."

"ÇİN, İRAN'A KARŞI SERT ADIMLAR ATILMASINA EN ÇOK KARŞI ÇIKAN ÜLKE"
Ancak Batı'nın Afganistan'a verdiği sözleri tutmadığını belirterek, bunu bir skandal olarak niteleyen Independent, seçimlere karşın dev sorunların çözüm beklediğinin altını çizdi.
Gazete, Hamid Karzai yönetiminin ancak başkenti kontrol edebildiğini, ülkenin diğer bölgelerinin savaşçı aşiret liderlerinin etkisinde olduğunu vurgulayarak "Batı, Afgan halkına karşı ahlaki bir yükümlülük altında. Karzai'nin dünkü uyarılarını da dikkate almalıyız: 'Eğer Afganistan çökerse, ülke uluslararası terörizm için elverişli bir bölge haline gelebilir.' Afganistan'ın bir kez daha tükenmesine izin vermemek bizim çıkarımızadır" satırlarına yer verdi.
Guardian, İran bunalımına ilişkin görüşmelerin Batı'yla Çin arasındaki ayrışmayı ortaya çıkardığını vurguladı.
Batı'nın Tahran'ın BM Güvenlik Konseyi'ne sevk edilmesi önerisine ilk aşamada ihtiyatlı yaklaşan Rusya'nın politikasında yumuşama görüldüğünü aktaran Guardian "İran'la yakın ekonomik işbirliği içinde olan Çin, Tahran'a karşı sert adımlar atılmasına en katı muhalefet eden ülke. 'Rusya ve Çin'in desteğini almak çok önemli, ama Çin konusunda gidişat olumlu görünmüyor. Pekin en büyük engel' görüşünü dile getiren Avrupalı bir diplomata göre, Çin, batının baskısıyla petrol konusunda İran'a bağımlılığı konusunda sıkışmış durumda" diye yazdı.
Almanya'da yayımlanan Frankfurter Rundschau, Angela Merkel'in Rusya lideri Vladimir Putin'le görüşmesinde, eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'in kaçındığı Çeçenistan konusunu gündeme getirdiğini yazıyor.
Berliner Zeitung da, Alman Başbakan'ın Moskova'yla stratejik ilişkilerin önemini anladığını, ancak bu ilişkilere atfedilen önemin Merkel'in "sessiz kalmasına neden olmadığını" vurguluyor.

"MERKEL, PUTİN İÇİN, SCHRÖDER'LE OLDUĞU GİBİ BİR DOST OLMAYACAK"
Merkel'in kendisini Schröder'in politikalarından özgürleştirdiğinin altını çizen Frankfurter Allgemeine Zeitung ise, şu görüşleri savunuyor:
"Doğu Alman Başbakanın yönetiminde Berlin'in dış politika sarkacı, Amerika'yı Rusya'dan daha kaygı verici bir ülke olarak gören anlayıştan, merkeze kaymış durumda. Ama Merkel, Almanya'nın küresel siyasette bağımsız bir role sahip olduğu iddiasından da vazgeçmiş değil. Avrupa'nın kalbinde yer alan bu merkezi güç, iki Almanya'nın birleşmesinden sonra elde ettiği nüfuz ve sorumluluktan da kaçınamaz."
Rus basını cephesinde ise, hem iyimser hem de karamsar değerlendirmeler yapıldı.
Rus Trud gazetesi, "Demir Leydi" olarak nitelediği Merkel'in Moskova'dan önce Washington'u ziyaret etmesinin, Alman Başbakanın öncelikleri konusunda açık sinyaller içerdiğinin altını çizerek "Önceki Başbakan döneminde Almanya-Rusya ilişkileri kusursuzdu. Ama açıkça görülüyor ki, yeni Alman Başbakan, Vladimir Putin için, Schröder'le olduğu gibi bir dost olmayacak. Ama bu durumun, genel anlamda, güçlü ekonomik temeller üzerine oturan Alman-Rus ilişkilerine çok az etkisi olacaktır" yorumuna yer verdi.
Finans gazetesi Komersant ise, "Merkel'in ziyareti sırasında Schröder politikalarının sürekliliği konusunun altını çizmek için elinden geleni yaptığı" görüşünü savunuyor.
Avrupa basınında Şili'de sol koalisyonun adayı Michel Bachelet'in kazandığı cumhurbaşkanlığı seçimi de yankı buldu.
Der Tagesspiegel, Bachelet'in zaferinin, Latin Amerika'da son yıllarda esen sol rüzgarların bir başka ifadesi olarak görülemeyeceğini kaydetti.

"ŞİLİ, BÖLGEDEKİ DİĞER ÜLKELERDEN DAHA DEMOKRATİK"
"Şili halkı, Bachelet'i, bölgedeki diğer ülke seçmenlerinin beklentisinde olduğu gibi, her şeyi daha farklı yapması için değil; ülkeyi istikrarlı şekilde tutabileceğine inand nin dünkü uyarılarını da dikkate almalıyız: 'Eğer ıkları için seçti" diye yazan gazete, "İlk kadın cumhurbaşkanının seçilmesi, Şili'nin Latin Amerika'daki diğer ülkelerden, daha demokratik, daha istikrarlı ve uzlaşmaya dayalı olduğunu açık bir şekilde doğruluyor" ifadesini kullandı.
Financial Times gazetesi de, "bir başarı öyküsü" olarak nitelediği Şili seçimlerinin "bölgeye örnek olması gerektiğini" savunarak, özetle şu görüşleri dile getiriyor:
"Bu kesinlikle, ülkede oluşturulan siyasi uzlaşmanın gücünü ortaya koyan bir işaret. Çok sayıda politikacının geçmişin şiddet mücadelelerini yeniden yaşamaya meraklı göründüğü bölgede; bu sonuç iyimser olmak için bir neden olarak görülebilir."
Guardian'ın birinci sayfasında yer alan bir haber; Japonya'da yıllık izinlerini kullanmayan çalışanlara bu haklarını zorla kullandırtmak için bir yasa çıkarılmasının gündemde olduğunu aktarıyor.
Geçen ay açıklanan verilere göre, Japonya'nın nüfusu, 19 bin azaldı. Çok çalışmaktan ailelerine zaman ayıramayan ya da aile kuramayan Japonların, yasal yıllık izinleri 18 gün. Çalışanların yalnızca yüzde 45'i bu iznin tamamını kullandı.
Nüfusun azalmasının hem ekonomiye hem de sosyal yapı üzerinde yıkıcı etkileri olacağını dikkate alan Japonya'da hükümetin, doğum oranının arttırılmasından da sorumlu olan Sağlık Bakanı şimdi bir yasa tasarısı hazırlıyor.
Bakan Kuniko İnoguchi, bu yasayla, işverenlerin çalışanlarına yasal izinlerini kullandırmaya zorlanmasının hedeflendiğini söylüyor. Amaç ise, "çalışanların iş yaşamlarıyla aile yaşamlarını dengelemelerini sağlamak."
Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Örgütü OECD'ye göre, Japonlar; İngiliz, Alman ve Amerikalılardan daha uzun süre çalışıyor. Japonya'da geçen yıl 30 bin kişi intihar etmiş. Bu intiharların nedenleri arasında uzun çalışma sürelerine bağlı yoğun stres de sayılıyor.
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:14

İLGİLİ HABERLER