BABACAN: BÜYÜME YÜZDE 3,5'TEN YÜKSEK OLACAK
ANKARA - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bu sene Orta Vadeli Program ile Orta Vadeli Mali Planın tek bir doküman olarak 15 Haziran'da açıklanacağını belirterek, yüzde 3,5 olan resmi büyüme tahmininin söz konusu dokümanda yukarı doğru revize edileceğini bildirdi.
Babacan, Bloomberg televizyonunda katıldığı canlı yayında, 2009 yılına ilişkin büyüme rakamlarını değerlendirdi. 2009 yılı son çeyreğinde yüzde 6 büyüme, yıl genelinde de beklentilerin altında yüzde 4,7 daralma gerçekleşmesinin ''olumlu bir sürpriz'' olarak değerlendirildiğini söyledi.
Babacan, 2010 yılıyla ilgili hem piyasaların hem de uluslararası kuruluşların beklentilerinin olumlu olduğunu kaydederek, Orta Vadeli Programda büyüme tahmininin yüzde 3,5 olduğunu, ancak aradan geçen yaklaşık 7 aylık sürede tablonun hem Türkiye hem de dünya açısından daha olumlu bir hal aldığını anlattı.
Babacan, ''Biz Haziran ayı ortasında Orta Vadeli Programımızı güncelediğimizde yüzde 3,5 değil de 2010 yılıyla alakalı muhtemelen daha yüksek bir tahmin resmen ortaya koyacağız'' dedi.
Babacan, soru üzerine bu seneki Orta Vadeli Programı ve Orta Vadeli Mali Planı beraber tek bir doküman halinde açıklanacağını belirterek, şunları kaydetti:
''Normalde Mayıs sonunda Orta Vadeli Program, Haziran ortasında da Orta Vadeli Mali Plan açıklanıyor. Yasadaki takvim bu. Ancak biz bu sene 15 Haziran'da her ikisini birleştirip tek bir doküman olarak açıklamayı düşünüyoruz.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; orada 2010 için açıklayacağımız büyüme tahmini yüzde 3,5 değil, daha yüksek bir rakam olacak. Daha yüksek ne kadar, onu şu anda söylemek istemiyorum çünkü bir kaç ay daha gelişmeleri izlememiz lazım. Çünkü bir yandan dünya toparlanıyor diyoruz ama dünyanın toparlanması aynı zamanda içinde riskleri de barındıran bir toparlanma.''
-''EN ÖNEMLİ RİSKLERDEN BİRİ İŞSİZLİK''-
Babacan, dünyadaki ekonomik toparlanmayla ilgili soruyu yanıtlarken de Amerika ve Avrupa ekonomisinde önümüzdeki dönemle ilgili en önemli risklerden birinin işsizlik oranlarının yüksekliği ve yükselmeye devam etmesi olduğunu belirtti.
Babacan, ''İşsizliğin yüksek olduğu ve yükselmeye devam ettiği ülkelerde halkın tüketim eğiliminde düzelmeyi beklemek biraz güç, çok yavaş yavaş olacaktır, arkadan gelecektir. Her ne kadar finans piyasasıyla alakalı çalkantılar şu anda yatışmış dahi görünse de temel problemler bir bakıma üzeri örtülmüş durumda bilançolarda duruyor'' dedi.
Sorunların bir kısmını geçici olarak kamunun üstlendiğini ifade eden Babacan, ''Önümüzdeki dönem, bu olağanüstü tedbirlerin geri bir bakıma çevrilmeye başlanacağı bir dönem olacak. Bunun da sancıları kendi içinde mutlaka olacak'' dedi.
-TÜRKİYE'DEKİ İŞSİZLİK ORANI-
Türkiye'deki işsizlik ve istihdam oranlarını ABD ve Avrupa ülkeleriyle kıyaslayan Babacan, şunları söyledi:
''O ülkelerde işsizlik oranları yüksek ve yükselmeye devam edecek. Bizdeki işsizlik oranı her ne kadar 2008'den 2009'a 3 puanlık bir artış gösterse bile, bunun artık düşüş trendine girdiğini görüyoruz. Bu çok önemli bir fark. 2009'un Aralık ayında 2008'in aynı ayına göre işsizlik oranında yarım puanlık düşüş, yüzde 14'ten yüzde 13,5'e düşüş var.
Dolayısıyla bu toparlama Türkiye'nin ekonomik toparlanması aynı zamanda istihdam da üreten bir toparlanma. Biz nüfusu artan bir ülke olduğumuz için sadece mevcut işsizlerimize istihdam üretmekle işimiz bitmiyor. Her sene iş gücüne katılan yaklaşık 600-700 bin kişi var. Bunlara da istihdam üretmemiz gerekiyor.
Her ne kadar istihdam bizi sevindiriyorsa da bunda daha hızlı gitmemiz gerekiyor. İstihdam üretme konusunda başkaları yürürken, bizim koşmamız gerekiyor. Hangi açıdan bakarsak bakalım toparlanmanın sinyalleri şu anda güçlü, ama bu kendi içinde riskleri de barındıran bir toparlanma.''
-''TÜRKİYE'DE MEVDUATIN VADESİ ÇOK KISA''-
3 yılın kendilerinin getirdiği bir konsept olduğunu, fakat 3 yılla işin bitmediğini belirten Babacan, ''Türkiye'de mevduatın vadesi çok kısa. Özel sektörün içeriden ya da dışarıdan ulaşacağı kaynakların vadesi uzayacaksa bunun yolu tek bir noktadan geçiyor o da devletin daha uzun vadeli hedefler açıklaması, daha uzun vadeli politikalar ortaya koyması'' diye konuştu.
Orta Vadeli Programla beraber mali kuralın ana çatısını 16 Eylül 2009'da açıkladıklarını, açıklamadıklarını tek noktanın 4 parametre olduğunu belirten Babacan, o günden bu yana parametrelerle ilgili görüş aldıklarını, akademisyenlerden, iş dünyasından, uluslararası kuruluşlardan, Dünya Bankası'ndan, AB Komisyonu'ndan, IMF'den görüşler aldıklarını, bunların ellerinde toplandığını anlattı. Görüşlerin son derece olumlu olduğunu, adeta ciddi bir mutabakat bulunduğunun söylenebileceğini ifade eden Babacan, sadece kurguda değil, parametrelerin ne olması gerektiği sorusunda da yüzde 70-80 oranında aynı rakamların işaret edildiğini söyledi.
-''TASLAK ŞU ANDA HAZIR''-
Bir soru üzerine, şu anda taslağın hazır olduğunu, detaylı bir yasa taslağı bulunduğunu belirten Babacan, mali kuralın ''merkezi hükümet artı yerel yönetimleri de içine katan bir mali kural'' olduğunu söyledi.
Yerel yönetimlerle ilgili kurallarını, ''belediyelerin toplam yıllık geliri neyse o kadar borcu olabilir'' şeklinde özetleyen Babacan, örneğin bir belediyenin ''olmazsa olmaz'' bir atık su arıtma tesisine ihtiyacı varsa, bu belediyenin gelirine bakılacağını, ''yapması imkansız'' bir durumda ise merkezi hükümetin devreye girmesi gerektiğini dile getirdi.
Babacan, bu kurallarla beraber belediyelerin borçlarını da belli sınırlar içinde tutmayı hedeflediklerini, bir belediyenin ödeyemeyeceğini bile bile borçlanmasına izin vermek ya da Hazine garantisi vermenin bir bakıma kendi kendini kandırmak olduğunu söyledi.
Bu konuda şimdiden tedbir almak gerektiğini ifade eden Babacan, ''Mali kuralın kapsamı belediyeleri de içerecek. Böylece bundan 10-15 sene ötesine bir çapa atmış olacağız. Açık hedefimiz budur diyeceğiz. Açıkladığımız bütçe açığı hedefi aynı zamanda zımnen nasıl bir borç stoku hedeflediğimizi de ortaya koymuş olacak'' diye konuştu.
-''(VARSIN TÜRKİYE BAŞARISIZ OLSUN)''-
Mali kuralın muhalefete nasıl anlatılacağı, liderlere nasıl aktarılacağı sorusu üzerine, Babacan, 2003-2004 yıllarında yaptıkları birçok reformda muhalefetin de desteği olduğunu, söz konusu dönemde anayasa değişikliği yaptıklarını, muhalefetin AB müzakerelerine başlanması aşamasında destek verdiğini anlattı. Babacan, daha sonra ''Türkiye başarılı oldukça, bu başarı hükümete, AK Parti'ye yazıyor. Biz reformlar yaparsak bu Türkiye'yi daha başarılı bir ülke haline getirirse bunun kredisi olduğu gibi hükümete, AK Parti'ye gidiyor'' şeklinde bir tablonun ortaya çıktığını söyledi.
Babacan, muhalefet partilerinin bunu gördükten sonra şöyle bir tepki oluşturduğunu ifade etti: ''İktidar partisini yıpratacaksak, onların başarılı olmasının önüne geçeceğiz. Eğer bunun maliyeti Türkiye'nin başarılı olmasının önlemekse varsın olsun. Böyle söylemler de var. Varsın Türkiye başarısız olsun, varsın Türkiye batsın yeter ki şu iktidardan, şu Ak Parti yönetiminden bir kurtulalım diyenler dahi var.''
Böylesine bir yaklaşımın hakim olduğu ortamda aranan diyaloğu bulamadıklarını, kendisi dahil birçok bakanın muhalefet liderlerinden defalarca randevu istediğini, ancak randevu verilmediğini anlatan Babacan, mali kural konusunda henüz bir girişimleri olmadığını söyledi. Anayasa paketi konusunda Adalet Bakanı'nın liderlerden randevu alıp, onları ziyaretinin söz konusu olmadığını, cevabı bildiklerini belirten Babacan, ''baştan görüşmeyiz, istemeyiz'' olduğunu kaydetti.
Babacan, ''Resmen ben gidip ana muhalefet liderinden randevu istediğimde böyle bir ortamda bilemiyorum ki randevu verir mi vermez mi?'' dedi.
Babacan, takvime ilişkin bir soru üzerine, tasarının herşeyi ile hazır olduğunu, hükümet içinde son değerlendirmeyi yaptıktan sonra Meclis'e göndereceklerini kaydetti.