'BABAMIN KARISIYLA YATTIM NE YAPAYIM GÜZİN ABLA?'
Aşk kapıyı yanlış zamanda yanlış mekanda çalarsa/ Güzin Abla
Kendi dediği gibi hem imkansız bir aşk bu hem de ahlak kurallarına, geleneklere, örf ve adetlere tamamen aykırı... "Utanıyorum" diyor ama kendini de bu aşktan alıkoyamıyor.
Aslında olay taa başından yanlış... Zengin, güçlü, dul bir adam, oğlundan bir yaş büyük bir genç hanımla evleniyor. Evlenmekle kalmıyor, oğluyla genç eşinin aynı çatı altında yaşamasına izin veriyor. Yine bütün bunlar yetmiyormuş gibi, yaşına başına, genç eşine rağmen, tutup kendine bir de sevgili buluyor. Eşini ihmal ediyor. Evde ise yakışıklı oğlu var, ihmal edilen gelin oğlunun kollarında teselli buluyor ve ortaya imkansız bir aşk öyküsü çıkıyor.
Ne demişler büyüklerimiz: "Ateşle barut yan yana durmaz." Ne kadar doğru söylemişler... İşte ne kadar karşı koysalar da iki genç insan, aynı çatı altında birbirlerine karşı ister istemez, büyük bir çekilme hissetmişler... Hatalar birbirini izlemiş.
Onları kınamalı mıyız? Öfkelenmeli miyiz? Yerden yere mi vurmalıyız? Yoksa kaderin bu kötü oyununa kapıldıkları için onlara acımalı mıyız? Hem de hepsi eğitimli, meslek sahibi, aklı başında insanlar... Bazen aşk kapıyı öyle yanlış zamanda, öyle yanlış ortamlarda çalıyor ki... Ben ancak üzülüyor, böyle bir çaresizlik karşısında ne diyeceğimi bilemiyorum. Ya sizler; ne demek isterdiniz bu genç adama?
Utanıyorum, üzülüyorum ve çaresizim
Sevgili Güzin Abla... Ben 32 yaşında, yurtdışında yaşayan bir mimarım. Yaşadıklarım ne mensup olduğum dine ne de Türk adet ve geleneklerine uygun değil. Bunun farkındayım. Utanıyorum. Üzülüyorum. Ama çaresizim. Affınıza sığınarak size yaşadıklarımı yazıyorum.
Annemi 7 sene önce bir trafik kazasında kaybettim. Onun ani ölümüne dayanamayıp doğup büyüdüğüm şehri terk ettim ve başka bir şehirde kendime yeni bir hayat kurdum. Aile özlemi ağır bastığı için iki sene sonra babamın da arzusuyla geri döndüğümde, babam genç bir hanımla evlenmişti bile. Babam kariyer sahibi ve maddi yönden güçlü bir adamdır. Bu genç hanım akıllı, dürüst, nazik, kariyer sahibi, maddi yönden özgür ve kendi ayakları üzerinde durabilen ve hayatımda gördüğüm en güzel kadınlardan biriydi.
Uzun lafın kısası; benim yıllardır büyük bir özlemle arayıp ama maalesef hiçbir zaman bulamadığım hayallerimin kadınıydı. Aynı zamanda babamın biricik eşi, benim de aramızda sadece bir yaş olmasına rağmen, üvey annemdi. Onunla uzun sohbetler etmekten, ciddi konularda tartışmaktan, yemek yapmaktan, kitap okumaktan, kısacası onunla birlikte olmaktan çok hoşlanıyordum. Eskiden hep bir şeyler eksikti hayatımda ama onunla sanki hayatım yeniden anlam kazanmıştı. Dört yıldır beraber olduğum sevgilimden bile ayrılmıştım. Artık benim de iyi anlaşabildiğim, her şeyimi paylaştığım ve güvendiğim bir insan vardı. O kişi babamın eşiydi ama bunun benim için herhangi bir sakıncası yoktu.
O gece ilk kez birlikte olduk
Fakat o gittikçe benden uzaklaşır oldu. Neden böyle yaptığını anlamıyordum. Ne de olsa birbirimize karşı gayet saygılı ve terbiyeliydik. Hatta ona adıyla bile hitap edemezdim. Çok sonraları soğukluğunun nedeninin babam ile yaşadığı sorunlar olduğunu anladım. Babam onu, kendi şirketinde çalışan bir kadın ile aldatıyordu. Babam onun ilk eşi, hatta sevdiği ilk adamdı ve değil onun sevgisine karşılık vermek, eve bile uğramaz olmuştu. Çok uzun süre babamı ikna etmeye çalıştım ama beni dinlemedi. En sonunda yaptığından kendi pişman oldu ve eve döndü fakat ondan sonra da hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Babamın eve gelmediği gecelerden birinde onu mutfakta ağlarken gördüm. Bana "Lütfen acımı unutturacak bir şeyler yap" dediğinde, aklıma onu kucaklayıp öpmekten başka hiçbir şey gelmedi. O da bana karşılık verdi ve o gece ilk kez beraber olduk. İnanın bunları yazarken bile çok utanıyorum. Bir de o geceden sonraki ruh halimi düşünün.
Ertesi gün hemen evden ayrıldım, ayrı bir yere çıktım. Ne onun ne de babamın yüzüne bakamazdım artık. Yaklaşık altı ay eve hiç uğramadım. Taa ki o beni arayıncaya kadar. Mutlaka görüşmemiz gerektiğini söyledi. Gittim, uzun uzun konuştuk. Bana babamdan en kısa zamanda boşanacağını, yani hayatımızdan çıkacağını, sadece benim eve dönmemi ve tekrar babamla yaşamamı istediğini söyledi. Benim de zaten istediğim buydu ama nedense deliye döndüm. Kendimi tanıyamadım. O an ona aşık olduğumu anladım. Uzun süre babamdan boşanmaması için büyük savaşlar verdim. Eğer boşanırsa, uzaklara gidecekti ve hiç geri dönmeyecekti. Biliyordum. Benimle de birlikte olamazdı. Oysa ben çok istiyordum bunu. Sadece onunla birlikte olmak istiyordum. Düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum. Onsuzluğa dayanamayıp, tekrar eve geri döndüm. Her şey daha da kötü oldu. Daha önce hiç kıskanç olmayan ben, babamı onunla yan yana görünce deliriyordum.
Belki de beni ayıplıyorsunuzdur Güzin Abla. Bunu fazlasıyla hak ediyorum. Ama inanın bu duyguların hiçbirini isteyerek yaşamadım. Tanrı’ya beni bu aşktan kurtarması için yalvardığım gecelerin sayısını bilseniz böyle düşünmezdiniz. Hiç kimseye anlatamadım durumumu ve hálá da anlatamıyorum. Her şeyi içimde saklamak zorundayım. Baba evini tekrar terk ettim. İstediğim için değil, ona daha fazla acı çektirmemek için.
Şimdi başka bir şehirde, yeni bir iş yerinde çalışıyorum. Mutsuzum, hem de çok. Her gün ondan gelecek bir haber bekliyorum. Onu deliler gibi seviyorum ve işin kötü olan yanı, bundan sonra onun gibi kimseyi sevemeyeceğimi biliyorum. O da beni seviyor. Eğer sevmese neden telefonda ağlayıp, hiçbir şey demeden kapatsın ki? Her arayışında "Alo" bile demeden, ağlamaya başlıyor. Ondan gelen telefonlar beni ayakta tutan tek neden. Ne yapmalıyım sizce? Lütfen bana yardım edin. "Gel" diyorum, gelmiyor. Zorla mı getirmeliyim yanıma?
RUMUZ: İMKANSIZ AŞK