Bahçeli : İmama hutbeyi adam gibi okutturan Kulp Kaymakamımızı alnından öpüyorum
MHP Lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.
DEM’LENMİŞ CHP TÜRK MİLLETİNE MEYDAN OKUMAKTADIR
Ve şimdi yeni hedefleri 31 Mart’tır. Sömürgeci efendilerinin tembih ve suflesiyle bölgemizdeki istikrarsızlıkları ülkemize ithal etmek için çırpınan mandacıları ve vatan hainlerini uyarıyorum, gittiğiniz yol, yol değildir, bu cüretiniz yanınıza kar değildir. Bu vatanı, bu milleti, bu devleti canımız pahasına savunamazsak, dahası sizin şirret oyunlarınıza karşı sessiz ve seyirci kalırsak yastığımız mezar taşı, yorganımız kan olsun, duruşumuzdan ödün verirsek namus bize ar olsun. İhanetin cezasız kalması, milli nitelikli kırmızıçizgilerin aşındırılması maksadıyla güya demokrasi ve özgürlük çağrıları yapanların niyeti bellidir. Bu alçakların hesabı devlet ve millet arasında güvensizlik oluşturmak, kaosa ortamına davetiye çıkarmaktır. Türkiye Cumhuriyeti’ni bölücülüğün ağına düşürmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. DEM’lenmiş CHP Türk milletine meydan okumaktadır. Muhalefet milli ve manevi tüm kıymet hükümlerimize var gücüyle hançer sallamaktadır. Bugünkü kuşatma yarılamazsa; bölgesel krizlerin yeni tatbik sahası Anadolu coğrafyası olacaktır. İşte bu yüzden, işte bu sebeple 31 Mart seçimleri istikrar ile dağınıklığın, sadakat ile hıyanetin, şehit ile caninin, gazi ile gafletin, husumet ile muhabbetin, hizmet aşkıyla hüsran arayışının, cumhur ile zilletin, vatan ile satanların arasında yapılacaktır. Kazanan Türkiye olacaktır. Kazanan Türk milleti olacaktır.
Değerli Arkadaşlarım, Çağımızın milletler mücadelesi olduğu düşünüldüğünde, insanlığın gelişim seyrine pasif bir izleyici olarak ve edilgen bir zihniyet merceğinden bakılması kuşkusuz doğru sayılamayacaktır. Tıpkı geçmişte olduğu gibi; ön alan, koordinat çizen, tayin ve tasdik eden bir pozisyona gelmedikten sonra beşeriyet kervanına yön vermemiz imkânsızı istemekle eşdeğerdir. Türk milleti asırlarca doğudan yükselen ve doğunun bereketli bağrından çıkan ışık huzmesi olmuştur. Türk-İslam medeniyeti buluşların, muhteşem eserlerin, sayısız mütefekkirin, kul hakkı gözeten ve adalete önem veren yöneticilerin sayesinde insanlığın itibar ve görkem koltuğundan uzunca bir müddet inmemiştir. 9. Yüzyılda yetişmiş ünlü matematikçi ve yüz akımız Muhammed İbn Musa el Harezmi ile yine aynı yüzyılda güneşin batıdan doğuya dönüşünü keşfeden astronom Fergani Batı’nın örnek aldığı ve gıpta ettiği büyük alimler olarak sivrilmişlerdi. 10.Yüzyılda Harezm doğumlu Biruni yaşadığı dönemin en önemli matematikçisi ve gökbilimcisi olmasının yanı sıra, dünyanın çapını bugünkü değere çok yakın hesaplayan büyük bir zekaydı. Yine 10.Yüzyılda felsefe alanında muazzam çalışma ve eserleriyle ününe ün katan Farabi zamanının dışına taşmış fazilet sahibi bir alimdi. 13.Yüzyılda Kırşehir emiri olan Nurettin Cibril Bin Cacabey’in rasathane inşa edip dönemin kendine özgü astronomi okulunu açtığı ve gökyüzünü incelediği hafıza kayıtlarımızda mahfuzdur. Kopernik’ten 150 yıl evvel güneş merkezli teoriye benzer bir çalışmayı yapan İbnü’ş Şatir hala insanlık için çok anlamlar içermektedir. 15.yüzyılda uzaya yönelen Ali Kuşçu, 16. yüzyılda çizdiği haritalarla Dünya’yı kâğıda döken Piri Reis yaşadıkları çağlara sığmayan muazzam isimlerdir. 1450 yılında Semerkand Rasathanesi’ni kuran, başını uzayan çeviren Uluğ Bey’in nice alim ve gökbilimciye ilham olduğu açıktır. Tarih kitapları Ümit Burnu’nu Portekizli denizci Dias’ın keşfettiğini, bundan on sene sonra da Vasco Da Gama’nın buradan geçerek Hindistan’a ulaştığını yazmaktadır. Ne var ki, doğru dürüst hiçbir yerde, mesela devrin meşhur Müslüman denizcisi Ahmet İbn Macid’in Ümit Burnu’nu çoktan geçtiği anlatılmamakta ve itiraf edilmemektedir.
16.Yüzyılda, astronomi bilgini, matematikçi, mühendis, mekanik bilimci Takiyüddin Efendi Osmanlı İmparatorluğu’nun en büyük rasathanesini 1575’de Tophane’de kurmuştu. 1577 yılının Kasım ayında, İstanbul semalarında 1577 kuyrukluyıldızı gözlemlemişti. Takiyüddin Efendi, kuyrukluyıldız görülmesinin sonucunda bazı kehanetlerde bulunmuş ve müjdeli haberlerin alınacağını söylemişti. Ancak bunun tam aksine vahim bir veba salgını ile büyük bir deprem baş göstermişti. Deprem ve vebayı fırsat bilen bazı çevreler felaketlerden Takiyüddin Efendi’yi ve Rasathaneyi sorumlu tutmuştu. İç huzursuzluğun gittikçe derinleşmesi karşısında, Padişah 3.Murad, İstanbul Rasathanesi’nin yıkılmasını emretmiş, bunun üzerine 21 Ocak 1580’de Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa denizden top atışıyla Rasathaneyi enkaza çevirmişti.
Bu talihsiz ve tarihi hatanın arka planında, devrin önemli isimlerinden Hoca Saadettin Efendi ile Şeyhülislam Kadızade Ahmet Şemsettin Efendi’nin acımasız rekabeti olduğu iddia edilegelmişti. Her şeye rağmen arifler, pirler, hikmet ve hidayet sahibi muhterem zatlar, ilim ve irfan konusunda göz nurumuz olan akılla kalbi bağdaştırmış, duyguyla mantığı birleştirmiş insanlık şaheserleri şüphesiz medeniyetimizin beşiğinde sallanmışlardır. Türk-İslam kudreti yalnız kılıçla, yalnız fütuhatla, yalnız cihat ve gazayla başarıya ulaşmamış; hepsinden önemlisi kalemle, kitapla ve tefekkürle gücüne güç katmıştır. Çağlar boyunca bugünleri bile imrendirecek şekilde kütüphaneler dolmuş taşmış, mürekkep nehrinden kitap ummanı oluşmuş, madde ve manayı ortak bir idealde buluşturan, insanlığın yararına vakfeden derin kavrayış kıtaların ruhuna sinmiştir.
ÜZÜLEREK SÖYLEMELİYİM Kİ TÜRK-İSLAM KÜLTÜRÜ GELİŞME ROTASINI KORUYAMAMIŞTIR.
Bilim ve teknikte gerçekleştiremediğimiz sıçrama; sosyal, siyasal ve ekonomik maliyetlerin daha da kabarmasına sebebiyet vermiştir. İstikrarlı olmayan, sosyal barışı sağlayamayan, huzuru bulamayan, denge ve düzeni yakalayamayan bir ülkenin kalkınması ve medeniyet pistinden kalkışa geçmesi elbette mümkün değildir. Barış ve kardeşlik korunmadan, toplumsal düzen ve denge temin edilmeden, ben yerine bizi, bencillik yerine yardımlaşmayı, aç gözlülük yerine paylaşmayı, acımasız rekabet yerine dayanışmayı ikame etmeden herhangi bir yere varmamız düşünülemeyecektir. Bu nedenle birliğimizi ve varlığımızı her düzeyde muhafaza etmek geçmişte övündüğümüz dönemleri aşmak için ilk ve en önemli kural olarak görülmelidir. Takdir edersiniz ki, tarih bir milletin hafızası, geçmişte neleri yaşadığının bugünlere uzanan özet ve belgesidir. Tarihi olaylar, doğru ders çıkarıldığı zaman geleceğe ışık tutarken yanlış öğrenildiğinde telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açacaktır.
MÜSLÜMAN TÜRK ASTRONOMİ DEHALARININ RÜYASINI GERÇEKLEŞTİREN BİR YÜZ AKIMIZI UZAYA UĞURLADIK
18 Ocak’ı 19 Ocak’a bağlayan gece yarısı, saat 00.49’da Türk milletinin sinesinden doğmuş bir vatan evladını, milletimizin uzay misyonunu temsil eden, geçmişle geleceği buluşturan, tarihin farklı dilimlerinde yaşayan Müslüman Türk astronomi dehalarının rüyasını gerçekleştiren bir yüz akımızı uzaya uğurladık. Mazinin ihtişamlı devirlerinin tekrar dirilişe geçmeye başlamasından kuşkusuz bahtiyarlık duyduk. Mersin Silifke doğumlu Albay Alper Gezeravcı kardeşimizin de içinde bulunduğu 4 astronotu taşıyan kapsül yaklaşık 36 saatlik yolculuktan sonra geçtiğimiz cumartesi günü Uluslararası Uzay İstasyonu’na kenetlenmiştir. Bu gelişme Türkiye ve Türk milleti için tarihi değer ve önemdedir. İstikbalin göklerde olduğunun teyidi yapılmıştır. Bir gün gelecek uzayda çok daha büyük keşiflere, çok daha büyük mucizelere Türk çocukları imza atacaktır. Ümidim ve niyazım budur.
TÜRK MİLLETİ ARTIK UZAYDADIR, BURADA BEN DE VARIM DEMİŞTİR
14 gün boyunca uzayda kalacak Alper Gezeravcı kardeşimize çalışmalarında başarılar diliyor, sağ salim şekilde dönmesini temenni ediyorum.
Bu süreçte en büyük desteği veren Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, emeği geçen herkese yürekten teşekkür ve tebriklerimi iletiyorum.
KULP KAYMAKAMIMIZ BURAK AKELLERİN TERTEMİZ ALNINDAN ÖPÜYORUM
Değerli Milletvekilleri, Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde geçtiğimiz Cuma günü yaşanan, planlı, sübjektif, tek yanlı ve sistematik biçimde büyütülüp asıl mecrasında saptırılan bir hadise, pek çok çevrede tartışılmış, esasen konuya dahil olanların meşrep ve mizacını deşifre etmiştir. İlçe kaymakamımız Cuma Namazını kılmak üzere Kuba Camiine gitmiş, cemaatin safına girmiştir. Minbere çıkan imam, Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan hutbeyi okurken şehitlerimize rahmet içeren bölümü ne hikmetse atlamış ve es geçmiştir. Daha önceden hutbeyi internetten okuyan şuur sahibi Kulp Kaymakamımız, şehitlerimize rahmet dilenen kısmın okunmadığını fark edince imamı isabetle uyarmış ve hutbenin doğru okunmasını sağlamıştır. Namazın hemen sonrasında, Kaymakamımız, bu imama neden mezkur bölümü okumadığını sorunca, “Bana baskı yapılıyor, o yüzden okumadım” cevabını almış, bunun üzerine de “sen devletin imamısın, kim baskı yapabilir” diye çıkışmıştır. Kuldan korkanın Allah’tan korkusu olmaz, olamaz. Baskı ve dayatmayla şehitlere rahmet dilememek, sorasında kaymakam şiddet uyguladı bahanesiyle küçücük bir çizikten darp raporu almaya tevessül etmek Müslümanca bir tavır değildir.
Müslüman yalan söyleyemez, Müslüman iftira atmaz, Müslüman nefret saçmaz, Müslüman Allah’tan başkasına asla eğilmez. Şehitlerimizin tarifi Kur’an-ı Kerim’de, köşkleri cennette, yerleri de Müslüman Türk milletinin gönlündedir. Huzurlarınızda Kulp Kaymakamımız Burak Akellerin tertemiz alnından öpüyor, onu yetiştiren anasına, babasına şükranlarımı sunuyor, Müslüman Türk duruşundan dolayı tebrik ediyor, başarılar diliyorum. Konuyla ilgili hassasiyet gösteren İçişleri Bakanımız Sayın Ali Yerlikaya’ya da teşekkür ediyorum. Kaymakamımızın haklı ve haysiyetli tavrına kim destek vermişse Allah razı olsun diyorum.
Bu üzücü hadiseyi fırsat bilip kaymakamımıza saldıran, suçlayan, hakaret eden, bu kapsamda kalem oynatıp sosyal medyadan kinlerini kusanları biliyoruz, sefil amaçlarını tanıyoruz, ancak hiçbirisine pabuç bırakmayacağımızı rehin altındaki kafalarına ve kalplerine sokmalarını da tavsiye ediyoruz. Cumhur İttifakı’na husumet duyanlar bu vesileyle saklandıkları deliklerinden dışarı fırlamışlardır. FETÖ’nün kundağında sallanan, maklube sofralarında kaşık sallayan alçaklar tek tek ortalığa dökülmüşlerdir.
DEVA’cılar, Serokçular, terör örgütü yandaşları, bölücüler, müfteriler, bayraksızlar, FETÖ’cüler, kriptocular, devlete ve millete diş bileyen namertler hemen kendilerini ele vermişlerdir. Mesele sadece bir kaymakam ile bir imam arasında geçen tatsız bir olay değildir. Pusuda bekleyip el ovuşturanların, milli birlik ve kardeşliğimizi bozmayı hedefleyenlerin provokasyonları bu tespitimizi iyice netleştirmiştir. Serok Ahmet sana gelince, imamın darp edildiği yalanını servis edip peşine takılman, kaymakamımızı önyargılarının esiri olarak suçlaman şahsın ve zihniyetin adına münafıklık alametidir ve tövbe etmen temennimizdir. 19 Ocak 2024 Cuma günü camilere gönderilen hutbenin, okunmasından imtina edilen bölümünü buradan paylaşıyor, aziz şehitlerimizi hürmetle, rahmetle anıyorum. Şehidini bilmeyenin dinini ve milletini bilmeyeceğini kararlılıkla ifade ediyorum.
Güncellenme Tarihi : 23.1.2024 12:56