
Bahçeli : Şehit ailelerimiz kaygılanmasın. Gazilerimiz korkuya kapılmasın PKK ile al ver yapılmayacak
MHP Lideri Devlet Bahçeli: Terörsüz Türkiye tarihi bir hedeftir!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli "Terörsüz Türkiye milli bir hedeftir. Önyargıların düğümlerini çözmek istiyoruz. Kim ki Terörsüz Türkiye'den rahatsız ise bir acziyet içindedir. Bir buçuk asırdır süregelen küresel emperyalist komplolar, karanlık kampanyalar tasfiye edilecektir. Hedef büyüktür. Türkiye kutlu bir doğum arefesindedir. Yanlış anlamalar olabilir ama sabır ile vatan ve millet sevgisinde buluşmamız her sorun ile başa çıkmaya kadirdir." dedi.
“VAKİT GAZZE İÇİN KIYAM VAKTİDİR”
Sumud filosundakilerin Türkiye'ye getirilmesi bir başarıdır ve emeği olanlar tebrik edilmelidir. BM genel kurulunda Filistin'i tanıyan ülkelere teşekkür ediyorum. Hamas terör örgütü değildir, teröre başvuran asıl haydut İsrail'dir. Hamas bir direniş örgütüdür. Plana Hamas'ın yeşil ışık yakması memnuniyet verici ama süreç zorlu ve tuzaklarla dolu.
Savaşın sonlanması ve Hamas'ın kapı aralaması için adres Mısır'dır. Trump Netanyahu ile görüşmeden önce Türkiye ve diğer ülkeler ile toplantı düzenledi. Bu toplantıda Gazze planında değişiklikler yapıldığı açıklanmıştır. Gazze zincirlerinden kurtarılmalıdır. Önerdiğimiz bölge ülkelerinin teşebbüsü ile kurulacak Kudüs paktı anlam kazanacaktır. Bir an önce ateşkes ilen edilmeli ve Siyonist barbarlık işgal ettiği yerlerden çekilmelidir.
Vakit Gazze için kıyam vaktidir.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE BULUŞMALARI SÜRÜYOR: ‘HAYIRLI GÜNLER KOMŞUM’
Milletlimiz Terörsüz Türkiye için atılan adımların arkasındadır. Menfi çevrelerin uydurmalarına itibar edecek kimse yoktur. Biz Terörsüz Türkiye'yi kolektif biçimde ele alıyoruz. Terörsüz Türkiye milli bir hedeftir. Önyargıların düğümlerini çözmek istiyoruz. Kim ki Terörsüz Türkiye'den rahatsız ise bir acziyet içindedir. Bir buçuk asırdır süregelen küresel emperyalist komplolar, karanlık kampanyalar tasfiye edilecektir. Hedef büyüktür. Türkiye kutlu bir doğum arefesindedir. Yanlış anlamalar olabilir ama sabır ile vatan ve millet sevgisinde buluşmamız her sorun ile başa çıkmaya kadirdir.
9 bölgemizdeki çalışmalarımızla yurdumuzun tamamına ulaştık.
“SİLAH VARSA SİYASET YOKTUR”
Türkiye'nin, kısır döngü çemberini kırması gerekmektedir. Silahların tamamı yakılmalıdır. Silah varsa siyaset yoktur.
Suça karışmamış kim varsa gelip ailesiyle kucaklaşmalıdır.
Muhterem Arkadaşlarım,
Gazze’deki soykırım ve insani felaket dünyayı ayağa kaldırmıştır.
Bilhassa Gazze’ye insani yardım malzemesi götürmek amacıyla yola koyulan “Küresel Sumud Filosu” Siyonist kuşatmayı sarsmış ve uluslararası sularda uğradığı terörist saldırıya rağmen direniş umutlarını kamçılamıştır.
Alçakça gözaltına alınan 36’sı Türk vatandaşı 137 aktivistin yoğun girişimler sonucunda Türkiye getirilmesi müessir bir başarıdır ve emeği geçen kim varsa tebrik etmek hepimizin görevidir.
İki devletli çözümden başka yol kalmamıştır.
1967 sınırlarına haiz olmak kaydıyla başkenti Doğu Kudüs olan egemen, bağımsız ve coğrafi bütünlüğünü sağlamış Filistin devleti kabul edilmeli, Birleşmiş Milletler’e de tam üye yapılmalıdır.
Bir Yahudi alimi olan Hillal neredeyse Hz.İsa ile aynı dönemde yaşamıştı. Şu sözler onundur: “Size yapılmasından nefret ettiğiniz bir şeyi bir başkasına yapmayın. Bütün Tevrat bundan ibarettir, gerisi yalnızca açıklamadır.”
Soykırımcılar mutlaka hesap vereceklerdir.
Gazze’li bebeklerin, çocukların, kadınların, yaşlıların, savunmasız insanların hakkını hukukunu savunmak bir insanlık görevidir.
Gazzeli mazlumların sesine ses olan, feryatlarına tercümanlık yapan, dünyaya da insani felaketin korkunç yüzünü süreklilik içinde haykıran Türkiye’nin tez ve söylemleri nihayet geniş kabul görmüştür.
Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesine müteşekkir olmak lazımdır.
Merhum Cahit Sıtkı Tarancı’nın o güzel şiirinin bitiş mısrasında kahır ile imkan çatışmasının derinliği anlatılır.
Biraz sabır, biraz tahammül açıkçası hepsinin üstesinden gelen bir tevekkül hissedersiniz.
Diyordu ki: “Her mihnet kabulüm, yeter ki gün eksilmesin penceremden.” Gün eksilmesin penceremizden, barış gelsin, huzur gelsin, bereket gelsin Gazzeli çocukların pencerelerinden.
Terörsüz Türkiye takip ve temini devlet politikasına dönüşen milli ve tarihi bir hedeftir.
Bu muteber hedefin can alıcı noktası iç barış ve huzur ortamının sağlam ve sağlıklı esaslara bağlanmasıdır.
Türk ve Türkiye Yüzyılı; aynı zamanda barış, huzur ve kardeşlik yüzyılıdır.
Milletimiz “Terörsüz Türkiye”yle ilgili adım ve atılımların arkasındadır.
Kaldı ki bu hedefe ulaşılmasıyla birlikte kazanan Türkiye ve Türk milleti olacaktır.
Menfi ve mütereddit çevrelerin uydurmalarına, iftirayla bezenmiş muhal ithamlarına ne itibar edecek ne de kale alacak hiç kimse yoktur.
Biz “Terörsüz Türkiye” hedefini bütüncül zaman telakkisinin izdüşümünde kombine ve kolektif bakış açısıyla ele alıyor, hayatın ve hadiselerin her veçhesine ışıklar salacağına, yeni bir diriliş momenti olacağına inanıyoruz.
Önyargıların düğümlerini çözmek istiyoruz.
Katılaşmış ve kapanmış diyaloglara daha üst bir uzlaşma kümesinde canlılık kazandırmanın amaç ve arzusundayız.
Şayet varsa buğulanan ve buzlanan toplumsal münasebetler ağını birlikte yaşama ve yaşatma temelinde karşılıklı anlayış, saygı, sevgi, fedakarlık, empati ve bağlılıkla yeni baştan kuracağımızı değerlendiriyoruz.
Kim ki “Terörsüz Türkiye”den rahatsızsa bir kuraklık, bir karanlık, bir acziyet içindedir.
Bu hedef soysuz bir çağdaşlığın fevkinde çağlar üstüdür.
Sırtını statükoya dayayarak bulanık dönemlere hapsolanların aksine devirler üstüdür.
1,5 asırdır süregelen küresel emperyalist komplolar, vatanımız ve milletimiz aleyhinde devrede olan karanlık kampanyalar inşallah tasfiye edilecektir.
Hedef büyüktür, taviz, tehir ve teslimiyet ise asla yoktur.
Göreceli anlaşmazlıkları önce çoğaltıp sonra körükleyen, ardından da düşmanlıklara dönüştürmek için fitne yayan iç ve dış hıyanet şebekesinin çarkı kırılacaktır.
Türkiye kutlu bir doğum arifesindedir.
Bu doğumun sancıları olabilir, yanlış anlamalar olabilir, bazen sinirler de gerilebilir, hatta temaslar zayıflayarak mesafeler açılabilir.
Fakat sabır, sebat ve soğukkanlılıkla vatan ve millet sevgisinde buluşmamız, aydınlık ve ortak bir geleceğe yürüme kararlılığımız her soru ve sorunla başa çıkmaya kafidir.
Yeter ki samimiyet ve dürüstlük rotasından ayrılmayalım.
Yeter ki dağılmamızı ve bölünmemizi kurgulayan muhasım koalisyona karşı hep birlikte ve kardeşçe göğüs gerelim.
Merhum Hocamız Erol Güngör demişti ki; “Milliyetçilik bir dış mesele olarak göründüğü zaman yerli kültürün yabancı kültüre karşı çıkması şeklinde cereyan eder. Bir iç mesele olduğu zaman ise asıl iş memlekette milli birliğe engel olacak mahiyetteki kültürel, iktisadi ve sosyal farklılaşmaları asgariye indirilmesidir.
Milliyetçilik ilk hamlede milli birlik ve tecanüsün kazanılması davasıdır.”
Bizim “Terörsüz Türkiye” hedefine bakışımızın kavramsal ve düşünsel çerçevesi bu şekilde ihata ve ifade edilebilir.
Farklılıklarımızı ortak bir dinamizme çevirebiliriz.
Benzerlikleri bulup daha da sivriltmenin yanında meşhur bir filozofun şu tespit ve teklifine de kulak vermek yararlı olacaktır ki, o mezkur teklif şu şekildedir:
“İnsanların, milletlerin veya grupların ortak noktalarına odaklanmak yerine, onları birbirinden ayıran, genellikle önemsiz görünen sayısız küçük farklılıkları nasıl bereketli hale getirebileceğimizi düşünmeyi öneriyorum.
Korkuları bir kenara bırakalım, korkulukları yıkıp geçelim.
Nifak yayanları, dedikodu tacirlerini, algı operasyonuyla vakit geçirenleri, yabancılara kuklalık yapanları gündemden sürüp çıkaralım.
Milli ve üniter devlet çatısı altında kardeşliğimizi ve ekmeğimizi hep birlikte büyütelim.
İşin gerçek manasına bakarsanız, milliyetçilikten bihaber olan zevatın yine milliyetçilik nam ve hesabına bize iftiralar atması, akıllara zarar iddiaları gündeme taşıması bizi yıldırmak şöyle dursun daha da şevklendirmekte, yüreklendirmekte, doğru bir yolda olduğumuzu teyit etmektedir.
TBMM’de tesis edilen Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu faal haldedir, toplumun her kesimiyle istişarelerini sürdürmektedir.
13 toplantı yapılmış, 14’üncüsünü de yarın gerçekleştirilecektir.
İhtiyaç duyulan siyasi ve hukuki düzenlemelerin yapılabilmesi için geniş ve gerçekçi mutabakat ve müzakere zemini oluşmalıdır.
Meseleye doğrudan veya dolaylı müdahil herkesin söyleyeceği bir fikri veya düşüncesi vardır.
Bunları dinleyip en doğru ve güvenli bir yol haritası belirlenmelidir.
Gördüğümüz kadarıyla ve aldığımız bilgiler çerçevesinde böyle yapıldığını da mütalaa etmekten memnuniyet duyuyor, komisyonda görev alan tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak “Terörsüz Türkiye” hedefini 81 ili kapsayacak şekilde ve 9 ayrı bölgede düzenlediğimiz toplantılarla milletimize anlattık.
Asırlık Birlik, Sonsuz Kardeşlik temasıyla, Terörsüz Türkiye İçin Milli Birlik ve Dayanışma Buluşmaları 9 Ağustos 2025 tarihinde Erzurum’da başlamıştı.
En son olarak Adana ve Gaziantep’te yapılan toplantılarla birlikte 9 ayrı bölgedeki çalışmalarımız başarılı bir şekilde tamamlanmıştır.
Yurdumuzun tamamına ulaştık, her insanımıza temas etmeye çalıştık, sivil toplum kuruluşları, mesleki örgütler, muhtarlarımız, yöre insanlarımızla görüştük, çok şükür dava arkadaşlarımızın ve teşkilatlarımızın saha çalışmalarından çok iyi geri dönüşler aldık.
Bu toplantıların takip ve temininden sorumlu olan Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sayın Prof.Dr.Edip Semih Yalçın’a, milletvekillerimize, MYK-MDK üyelerimize, belediye başkanlarımıza, il ve ilçe başkanlarımıza ve tüm dava arkadaşlarımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Hepsini ve hepinizi kutluyorum.
Bundan sonra çalışmalarımızı ara vermeden sürdüreceğiz.
“Hayırlı Günler Komşum Ziyaretleri” kapsamında “Derdin Derdimiz Sohbet” toplantılarıyla vatanımızın tamamında saha çalışmalarımızı, yüz yüze temas ve görüşmelerimizi yoğunlaştıracağız.
Türkiye’nin istikbal ve istiklal haklarını muhafaza edeceğiz.
Milletimizin her ferdi muhteremdir.
Biz’in içindeki sayısız ben’ler milletimizin güzelliği ve zenginliğidir.
Hiç kimseyi ayırmadan, ayrıştırmadan, dışlamadan, ötekileştirmeden; bunun da ötesinde bir ve eşit görerek yeni yüzyılda mucizelere imza atacak sosyal, siyasal ve ekonomik doğruluş iradesini ihyanın peşindeyiz.
Merhum düşünürümüz Ziya Gökalp, ahlakın kılavuzu olarak vicdanı göstermişti.
Bahse konu vicdan doğruyla yanlışı tefrik etme basiret ve becerisinin tarifidir. Maşeri vicdan bu tarifin somut karşılığı ve sağduyu markasıdır.
Sağduyu akıllı, mantıklı ve ahlaklı davranışın bileşkesidir.
Kaldı ki anılan terkip yoksa ortada bir yanlışlık olacak ve düzelmesi imkansız çözümsüzlüğü tedavüle çıkaracaktır.
Türkiye’nin biteviye devam edegelen kısır döngü çemberini muazzam kaynaşma ve kucaklaşma azmiyle kırması gerekmektedir.
Terörsüz Türkiye, kucaklaşmanın sadırdan satıra, kuvveden fiile, retorikten pratiğe, düşünceden eylem ve erdem safhasına geçişini simgelemektedir.
Türk ile Kürt arasına saçılmak istenen emperyalizm menşeli nifak tohumlarının çürütülmesi, bu kutlu kardeşlik hukukunun arasına dikilmek istenen ayrımcılık bariyerlerinin yıkılıp atılması “Terörsüz Türkiye” hedefinin asıl ve esas amacıdır.
Nitekim amaç hasbidir, harbidir, haysiyetlidir ve hakikat temeline dayalıdır.
Bakınız, Kürt kardeşlerimin terörle uzaktan yakından bağ ve bağlantısı yoktur.
Farklı saik ve sebeplerle aldanıp kandırılan, fakat suça karışmamış, silahlı bir eylemde bulunmamış kim varsa gelip ailesiyle kucaklaşmalıdır.
Silah varsa siyaset yoktur.
Siyaset olacaksa, siyaset yapılacaksa silahların tamamı yakılmalıdır.
Bizim kaybına göz yumacağımız, heba ve israf edeceğimiz tek bir insanımız yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti haşmetlidir, bunun yanında şefkatlidir.
Cumhuriyet’in yeni yüzyılında milli birlik ve dayanışma ruhumuzun gücüne güç katmamız gerekmektedir.
Nitekim Kürt kardeşlerimin fazilet ve feraseti iç ve dış komploları püskürtecek seviyededir.
Biz hep birlikte Türkiye’yiz, hepimiz Türk milletiyiz.
Ayrılıkçı emeller, ayrımcılığı tahrik ve teşmil eden entrikacı hevesler çöpe atılacaktır.
Bu coğrafyada var olmanın, hür ve müstakil yaşamanın gerek ve yeter şartı da budur.
Enginde yolunu şaşırmış, zahiresi tükenmiş, üstelik güvertesi su almaya başlamış bir geminin yolcuları olmaya ne niyetimiz ne de merakımız vardır.
Unutulmaması gereken bir husus da şudur:
Durmadan taşan ve kaynayan bir ruha malik aziz milletimizin kanının döküldüğü her yerde yeni bir dünyanın filizleri yeşermiştir.
Millet olmak demek; mihnet ve melanete yüz çevirmek, kültür, demokrasi ve tarih sacayağında bayraklaşmak demektir.
Türk’üyle Kürdü’yle, Alevi’siyle Sünni’siyle Türk milleti çok şükür bunu başarmıştır.
Kürt kardeşlerim terörün en fazla ceremesini çeken, bedelini en çok ödeyen, ağır sonuçlarına ziyadesiyle katlanan hazin ve hüzün dolu bir maziye sahiptir.
Bu maziyi parlak bir gelecekle tamir ve telafi etmek öncelikli sorumluluğumuzdur.
Yine Merhum düşünürümüz Ziya Gökalp der ki: “Millet fertleri arasında muhkem bir rabıtayı vücuda getirecek manevi bağ yalnız ahlaktır.”
Ahlakta biriz, akılda biriz, anıda biriz, acıda biriz, duada biriz, cephede biriz, bağda biriz, bahçede biriz, tarlada biriz, camide biriz, cemevinde biriz, tarihte biriz, gelecekte de bir olmanın hedefindeyiz; o zaman biri ikiye bölmek, biri ikiye ayırarak örselemek kimin harcı, kimin haddidir?
Bu haliyle ve takdimiyle Merhum Ziya Gökalp şu ders ve ibret veren isabetli sözünde haksız mıdır?
“Millet, müşterek duygular, müşterek mefkureler, bilhassa müşterek misaklar etrafında toplanan dayanışmacı bir topluluktur.”
Eğmeden bükmeden söylemeliyim ki, PKK’nın kurucu önderliği elini taşın altına koymuştur. 27 Şubat Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın hitamında PKK 12 Mayıs’ta silah bırakmış ve örgütsel varlığını lağvetmiştir.
11 Temmuz’da bir grup PKK’lı silahlarını yakmıştır.
Ne var ki Suriye’nin kuzey doğusunda tesir alanı bulunan SDG/YPG henüz silah bırakmamış, 27 Şubat İmralı çağrısına riayet etmemiştir.
Halbuki İmralı’nın çağrısı PKK’nın yanı sıra bölücü terörün tüm bileşenlerini kapsamaktadır. En azından bizim anladığımız böyledir, yorumumuz bu doğrultudadır.
Beklentim şudur: PKK’nın kurucu önderliği SDG/YPG’ye direkt aynı mahiyet ve muhtevada bir çağrıda bulunarak, Şam yönetimiyle imzalanan 10 Mart tarihli mutabakata uyulmasını istemelidir.
Esad rejiminin devrilmesinden sonra ilk kez yapılan Halk Meclis’i seçimlerinin demokratik istikrar içinde yeni dönemin, yeni siyasi ve toplumsal mekanizmanın ağırlık merkezi olması yönünde fikir birliği hasıl olmuşken; Rakka, Haseke ve Süveyda’nın bunun dışında kalması 10 Mart Mutabakatının ruhuyla çelişmektedir.
Gerekirse Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda görev yapan milletvekillerinden bir grup İmralı’ya giderek yüz yüze görüşme sağlamalı, mesajlar ilk ağızdan alınmalı ve kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
Bunda çekinilecek bir husus görmüyorum.
Bizi bağlayan açıklama 27 Şubat İmralı açıklamasıdır.
Bu açıklamanın güncellenerek daha detaylandırılması ve çerçevesinin genişletilmesi hayırlı gelişmelere yol açacaktır.
Terörsüz Türkiye, tereddütsüz Türkiye’dir.
Terörsüz Türkiye, güçlü ve güvenli Türkiye’dir.
Terörsüz Türkiye, muasır ve müreffeh Türkiye’nin müjdesidir.
Terör sorununu çözeceğiz, bölücülük damarını kesip atacağız.
Siyasi, ekonomik ve hukuksal reformlarla toplumsal ahenk ve adaleti inşallah tam manasıyla inşa edeceğiz.
Şehit ailelerimiz kaygılanmasın. Gazilerimiz korkuya kapılmasın. Onların başlarını kesinlikle öne eğdirmeyeceğiz.
Pazarlık içinde değiliz. Al-ver sürecine tamamıyla kapalıyız.
Türkiye’nin egemenlik hukukunu, Cumhuriyet’in kurucu ve kuruluş felsefesini zayıflatacak hiçbir yanlışın içinde Cumhur İttifakı olarak yer almayız, alamayız, almayacağız.
Maksadımız milli birlik ve kardeşliğimizi, bunun yanı sıra iç cephemizi tahkimini ve taçlanmasını sağlamaktır.
Yaşasın Türk milleti.
Güncellenme Tarihi : 7.10.2025 21:44