Bahçeli : Soysuz, sopsuz bayraksızlara Arda Güler o paylaşımıyla karşılık verdi Türk'e durmak yakışmaz
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli TBMM Grup Toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.
ÜÇÜN DÜNYA SAVAŞI ZİLLERİ ÇALMAKTA
Değerli Arkadaşlarım, Dünya, baş döndüren gelişmelerin, akılları bulandıran hadiselerin, kaygıları tırmandıran ihtimallerin, ifratla tefrit arasında tıpkı bir sarkaç gibi gidip gelen ikircikli ve ihtiraslı münasebetlerin çekim alanındadır. Şu günlerde karamsar ve kaotik tablo çizenler revaçtadır. Gerçi iyimserliğimizi destekleyecek, ileriye dönük pozitif gündemi takviye edecek çok az gerekçemiz olduğu da malumlarınızdır. Üçüncü Dünya Savaşı’yla ilgili alarm zilleri çalanlara her gün yenileri eklenmektedir. Bazı Avrupa ülkeleri silah ve mühimmat siparişlerine çok ciddi bütçe ayırırken, bazıları da muhtemel bir savaş ortamı öngörüsüyle askeri, lojistik ve stratejik hazırlıklarını ikmal etmeye başlamıştır. Sırbistan Cumhurbaşkanı daha ileri giderek, dünyada üç ya da dört ay içinde büyük bir çatışmanın yaşanacağını iddia etmiş, ABD eski başkanı Trump ise dünya savaşı çıkmadan Kasım ayında yapılacak seçime ulaşabilme umudunu dillendirmiştir. Bunun yanı sıra İngiliz The Economist dergisi de son sayısında savaş manşetini atmıştır. Yani anlayacağınız son zamanlarda yeni bir dünya savaşı riski sürekli olarak telaffuz edilmektedir. Küresel ve bölgesel basınçtaki yükseklik kontrol sınırlarından taşmakla birlikte; uluslararası anlaşmazlıklar, ekonomik cepheleşmeler, ticari restleşmeler, jeopolitik hesaplaşmalar artış kaydetmektedir.
TÜRKİYE HER TÜRLÜ SENARYOYA HAZIR
Türkiye’miz her türlü senaryoya göre milli güç unsurlarını tetikte ve teyakkuzda tutmak durumundadır. Çünkü birisine katılıp diğerinin dışında kaldığımız iki ayrı dünya savaşının hangi badirelere, hangi acıklı ve vahim sonuçlara yol açtığını geride kalan yıllara baktığımızda idrak ve ifade etmek pek tabii mümkündür. Nitekim gerek devlet hafızasında gerekse de maşeri hafızada her şey mahfuzdur.
Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü 10 Haziran 2024 tarihinde yayımladığı, “Çatışma Eğilimleri: Küresel Bir Bakış, 1946-2023” başlıklı raporunda, dünya genelinde yaşanan çatışmaların, İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne kadarki en yüksek seviyeye ulaştığını açıklamıştır.
2023 yılında 28’i Afrika, 17’si Asya, 10’nu Ortadoğu, 3’ü Avrupa, 1’i Amerika kıtasında olmak üzere toplam 59 ayrı silahlı çatışma vakası yaşanmıştır. Türkiye’nin de aralarında gösterildiği 34 ayrı ülkede kanlı çatışmaların varlığından bahsedilmiştir. 2023 yılındaki mezkur silahlı çatışmalarda ölenlerin sayısı ise tam 122 bindir. Dünya çatışma haritası çizilirken, bölgelere göre devlet temelli çatışmalardan etkilenen ülkeler kategorisinde Türkiye’nin gösterilmesi bize göre yanlış olduğu kadar haksızlık ve hakikate mugayirdir. Bunun nedeni meşru müdafaa gereğince, uluslararası hukuk çerçevesinde terörle mücadelemizden duyulan aşırı rahatsızlıktır. Elbette iç ve dış husumet ve huşunet cephesini rahatsız etmeye, uykularını kaçırmaya sonuna kadar, gittiği yere kadar azimle devam edeceğiz.
263 GÜNDÜR MASUM FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZİN KANINI DÖKÜYOR
Bakınız, İsrail hala dur durak bilmeden Gazze’ye saldırıyor. Ateşkes ve barış arayışlarını sekteye uğratıyor. 263 gündür masum Filistinli kardeşlerimizin kanını döküyor. Caniyahu, İsrail medyasına verdiği son röportajında, Gazze’de çatışmaların sona yaklaştığını, birliklerin ise Lübnan sınırına taşınacağını söylüyor. Bu azılı katil, savaştan vazgeçmeye hazır olmadığından, ancak Hamas’la kısmi bir anlaşmaya varılabileceğinden bahsediyor. İsrail ile Filistin arasındaki savaşın diğer ülkelere, hatta Ortadoğu’nun tamamına sıçrama riski günden güne irtifa kazanıyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekteri ise İsrail ile Lübnan sınırını ayıran “Mavi Hat” boyunca yaşanan tehlikeli gelişmelerle ilgili, “Lübnan’ın ikinci Gazze” olma ihtimaline karşı dünyayı uyarmaktan, topyekûn bir savaş tehdidini dile getirmekten başka hiçbir şey yapmıyor, yapamıyor.
Bunun yanı sıra, savaşın yayılmasını hayal gücünün ötesinde bir felakete neden olacağını söyleyerek olası vahşetin peşinen ihbarını ve ilamını yapmakla iktifa ediyor. İsrail’in Lübnan sınırına asker kaydırıp yığınak yapması, Hizbullah’ın füzeli saldırıları bölgenin yüksek tansiyonunu daha da artırıyor. Bunlar oluyorken ABD’nin boş durması, yalnızca uzaktan seyretmesi kuşkusuz eşyanın tabiatına aykırıdır. Kızıldeniz’de bulunan bir ABD uçak gemisinin Akdeniz’e doğru yola çıkması, Güney Kıbrıs’taki İngiliz üslerinde yoğun hareketliliklerin gözlemlenmesi savaş ve silah baronlarının iştahını kabartmaktadır.
BALKANLAR VE ANADOLU KUŞATMA ALTINDADIR
Türkiye’nin orta yerinde bulunduğu geniş coğrafyalarda fırtınalar kopmaktadır. Doğu Akdeniz ve Ege pek çok tehdide müsaittir. Basra Körfezi ile Kızıldeniz arasında oyunlar kurulmaktadır. Özellikle Tayvan meselesinden dolayı ABD ile Çin arasında gerilime sebep olan Hint-Pasifik bölgesi kaynamakta ve karışmaktadır. Irak ve Suriye üzerinde kumar oynanmaktadır. Balkanlar ve Anadolu kuşatma altındadır. Irak’ın Süleymaniye kenti PKK üssüne dönüştürülmektedir. ABD haydi neyse de, İran’ın PKK’ya dron ve füze sevkiyatı yaptığıyla ilgili kaygı verici iddialar gündeme yansımaktadır. Doğu ve Kuzey Afrika bunalım kapanındadır. Doğu Avrupa ülkeleri huzursuz ve sancılıdır.
UKRAYNA BARIŞ ZİRVESİ’NDE DEYİM YERİNDEYSE DAĞ FARE DOĞURMUŞ, ŞAPKADAN TAVŞAN YERİNE SKANDALLAR ÇIKMIŞTIR
Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin Çin ziyaretinden sonra bu defa Kuzey Kore’ye gitmiş, iki ülke arasında stratejik mahiyetli silah ve savunma anlaşmaları imzalanmıştır. Putin’in, NATO’nun odağını giderek Asya-Pasifik’e kaydırdığını ve bu hamleye karşı mücadele edeceklerini söylemesi tedirgin ve endişeli bekleyişleri kesintisiz tırmandırmaktadır. Dünya olağanüstü nitelikli siyasi, stratejik, ekonomik, ticari ve diplomatik taşkınlıkların yaşandığı bir döneme paldır küldür giriş yapmıştır. Ortaya çıkan, günbegün derinleşen küresel denge kaybının düzeltilmesi hususunda ihtiyaç olan diyalog, müzakere, görüşme, temas, mutabakat arayışlarının şimdiye kadar yetersiz kaldığı, silah seçeneğinin gündeme alındığı görülmektedir. İtalya’da düzenlenen G-7 zirvesinde, yapay zekânın tehlikelerine açık vurgu yapılmışken, aynı yapay zekânın savaşların ve silahlanma yarışlarının doğasını kökten değiştireceği, hatta değiştirdiği bazı çalışma, rapor ve araştırmalarla gözler önüne serilmektedir. Rusya ile Ukrayna arasında süregelen savaşın barışla sonuçlanması için yapılan çağrıların şimdiye kadar cevap bulmadığı da ortadadır. İsviçre’nin evsahipliğinde 15-16 Haziran 2024 tarihlerinde gerçekleşen Ukrayna Barış Zirvesi’nde deyim yerindeyse dağ fare doğurmuş, şapkadan tavşan yerine skandallar çıkmıştır. Rusya’nın davet edilmediği bir barış zirvesini tertip etmek hangi akla hizmettir? Dostlar bizi alışverişte görsün mealinde ve danışıklı dövüş manasında bir zirvenin bağlayıcılığına, kanayan yaralara merhem olacağına inanmak hayal ötesi bir beklenti değil midir?
Hem barış zirvesi planlayıp hem de savaşın tarafı olan Rusya’yı dışlayarak diplomatik baskı altına almaya çalışmak mantık ihlali, makuliyet inkarı, hayatın gerçeklerine sırt dönmek şeklinde yorumlanmayacak mıdır?
İSTANBUL’U İKİNCİ VATİKAN’A DÖNÜŞTÜRMEYE HİÇ KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ
Bir diğer kabul edilemez husus da Fener Rum Patriği’nin sözde “Konstantinopolis Ekümenik Patriği” sıfatıyla zirveye davet edilmesi ve hazırlanmış sonuç bildirgesine imza attırılmasıdır. Ukrayna Barış Zirvesi’nde Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik hukuku, Lozan Antlaşması’nın ilgili hükümleri kasten yok sayılmıştır. Fener Rum Patrikhanesi’nin statüsü bellidir. Patrikhane, sadece Ortodoks Rum azınlığın dini ihtiyaçlarını yerine getirmesi için Türkiye topraklarında kalmasına izin verilen ve Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına bağlı olan bir kurumdur. İdari açıdan Fatih Kaymakamlığına bağlı olmakla birlikte seçilmiş Patrik de Türk vatandaşıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içinde Konstantinopolis diye bir şehir yoktur, Ekümenik unvanının hukukiliği ve meşruluğu yoktur, tam tersi iddiada bulunanların alayı Bizans sevdalısı, Müslüman Türk milletinin azgınlaşmış hasımlarıdır. İstanbul’u ikinci Vatikan’a dönüştürmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Fethimizin emaneti İstanbul, aynı zamanda milli ve manevi namusumuzun timsalidir. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in aslına rücu etmesi ve Müslümanların ibadetine açılması pek çok çevreyi ürkütmüş, o günden bugüne de hepsini birden deliye çevirmiştir. Ekümenik kartını devreye sokanlara zikreden dilimizle, şükreden kalbimizle, sabreden bedenimizle mukabele ve mukavemet göstereceğiz. Asla boyun bükmeyeceğiz, asla teslim olmayacağız, asla gözümüzü yummayacağız; hakkı, halkı ve hakikati savunmaktan da asla geri adım atmayacağız.
CUMHUR İTTİFAKI TÜRK MİLLETİNİN RUH KÖKÜDÜR VE KARARLILIKLA YOLUNA DEVAM EDECEKTİR
Muhterem Arkadaşlarım, Bir yanda bölgemizi yakıp yıkan diğer yanda da dünyayı kasıp kavuran yüksek gerilimli ve çatışma mihraklı sarsıcı gelişmelerin ülkemize, siyasi ve toplumsal bünyemize doğrudan doğruya tesir ettiğini değerlendiriyoruz. Kaostan nemalanan, kamplaşma ve kutuplaşmadan faydalanan mayası bozuk çevrelerin şu günlerde bir hayli faal olduklarını görüyoruz. Türkiye’nin milli ve manevi direncini kırmak, yapay krizler üretmek suretiyle iç huzur ve istikrar ortamını zedelemek amacıyla alçakların en alçağı bir kampanya devamlı ilerleyiş kaydetmektedir.
Riyakâr demokratlar, şaibeli devrimciler, tatlı su kurnazı eski tüfekler, yalancı hürriyetperverler, yozlaşmış elitler, krizsever siyasetçiler, karanlık odaklar, dış bağlantılı maşalar, partimiz, ittifakımız ve ülkemiz aleyhine psikolojik harp tekniklerine başvuran kansızlar, zilleti zarafet, çözülmeyi normalleşme gibi teşmil eden münafık simalar geceli gündüzlü operasyon yürütmektedir. Tekraren ve inançla söylüyorum, Cumhur İttifakı Türk milletinin ruh köküdür ve kararlılıkla yoluna devam edecektir. Demokrasinin avantajı, farklı görüşlerin oylanmasından ziyade, farklı bakış açılarının karşılıklı etkileşerek birbirlerini dengelemesidir. Diyebiliriz ki, demokrasinin asıl gücü çeşitli bakış açıları ve aralarındaki uyuşmazlıklar üzerine muhakeme yürütme çabasında gizlidir. Ne var ki, makyajlı demokrasi havarilerinde sahtelik diz boyudur.
İç cephemizi zayıf düşürmenin yanı sıra; Bölgesel ve küresel hain senaryolara refakat ve rehberlik yapacak ölçüde alçalan ve ahlaksızlığın dibini boylayanların yegane hedefi Milliyetçi Hareket Partisi’nin tökezlemesi, Cumhur İttifakı’nın çözülmesi, Türkiye’nin de köşeye sıkışarak tarihi ve egemenlik haklarından kahredici ödünler vermesidir. Bunlar kesinlikle hezimete ve hayal kırıklığına uğratılacaktır. Pis oyun gayet berrak olup lekeli figüranları kudurmuş gibi etrafımızda dolaşmakta, ayağımıza dolanmakta, sinir uçlarımıza basmaktadırlar.
Biz gene de sabır, sebat, metanet ve güçlü iradeyle, onların çekmek ve sürüklemek istedikleri bataklığı tümüyle reddederek milletimizin acil ve asıl gündemiyle ilgileniyor, kafamızı bunlarla meşgul ediyoruz. La Havle diyoruz, La Galibe İllallah diyoruz, eş zamanlı olarak dava ve siyaset mücadelemizi imanla ve heyecanla sürdürüyoruz.
ONLARIN BAYRAMI, TÜRKİYE’NİN VE TÜRK MİLLETİNİN MATEMİDİR
Milliyetçi Hareket Partisi şayet iftirayla temellenmiş ağır sabotaj ve suçlamalarla zaafa uğrayıp içine kapanırsa, hatta siyaset dışı arayışlara saparsa, Cumhur İttifakı duvara toslayıp dağılırsa emperyalizmin tetikçileri, dışarıdan güdümlü işbirlikçiler biliniz ki bayram edeceklerdir. Onların bayramı, Türkiye’nin ve Türk milletinin matemidir. Allah’ın izni ve inayetiyle onlara bayram değil layık oldukları zilleti her aşama ve seviyede yaşatacağız. Soros’çu Osman Kavala ile terörist Demirtaş’ın serbest kalmasına,
Güney sınırlarımız boyunca inşası projelendirilen terör devletinin kurulmasına,
Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’taki milli haklarımızın hiçe sayılmasına,
Bölücülüğün normal görülmesine,
Bölünmenin doğal karşılanmasına,
Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin rafa kaldırılmasına toptancı bir anlayışla tamam dersek,
Sesimizi ve sözümüzü kısarsak, aman sen de, buyurun ne isterseniz yapın mesajı verirsek, bizden iyisinin Şam’da kayısı olması kaçınılmazdır. Bu halde Milliyetçi Hareket Partisi’nin çarpıtılmış demokrasi, özgürlük ve insan hakları müdavimi ve mühürdarı şeklinde takdim ve teşhiri emin olunuz ki, kesin bir akıbettir. Akıllarınca bizi terbiye etmeye, nefes ve manevra alanımızı daraltmaya çalışıyorlar. Bize ayar vermek ve istikametimizi çizmek için çırpınıyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL’E VERİLMİŞ EV ÖDEVİ VE TALİMAT LİSTESİNDE BİLHASSA MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ’YLE UĞRAŞMA, NALA VURURKEN MIHI DA ÇAKMA GÖREVİ ÖNÜNE KOYULMUŞTUR
Değerli Milletvekilleri, CHP, kendi içinde istikrar bulamamış, denge kuramamış, siyasi aklı ve iradesi rehinden kurtulamamış hastalıklı bir bünyedir. Bu bünyenin Türkiye’ye güvenle hizmet etmesi imkansızdır. CHP’ye mahsus bu hastalığı tedavi edecek bir çarenin bulunmayışı Türk siyaset ve demokrasi hayatı için ciddi bir kayıptır. Özgür Özel’e verilmiş ev ödevi ve talimat listesinde bilhassa Milliyetçi Hareket Partisi’yle uğraşma, nala vururken mıhı da çakma görevi önüne koyulmuştur. Çürük tahta üzerinde siyasi tiyatro sahnesi açan bu zatın her meselede partimizi zan altında bırakma gayreti, dava arkadaşlarımızı doğrudan hedef alma densizliği siyasi ahlakla zaten bağdaşmamaktadır. HP’nin normalleşme maskeli sahtekar politik tasarımı esasen anormalliğin artan dozajlarla yedirilme sinsiliğinden başka bir şey değildir.
Bizi, Türkiye ittifakı adıyla kurulduğu söylenen, dahası çatısı akan ve üzerine baykuşların konduğu harabeye davet etmesi tam bir akıl tutulmasıdır.
Kurnaza bakar mısınız, Cumhur İttifakı’na karşı başlattığı yarma harekâtını tahkim etmek niyetiyle olmadık metotları devreye sokuyor.
Diyor ya Ziya Paşa;
En ummadığın senin içyüzünü keşfeder,
Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?
CHP’NİN NORMALLEŞMESİ, PKK’NIN NORMAL GÖRÜLMESİDİR
CHP’nin normalleşmesi, bölücülüğün normal değerlendirilmesidir. CHP’nin normalleşmesi rezaletin ve melanetin yeni normal olarak güncellenmesidir. Ekonomiden şikayet ederler, ne bir projeleri, ne bir politikaları, ne de sadra şifa bir önerileri vardır. Anayasa’ya uyulması çağrısını papağan gibi tekrarlayıp dururlar, yeni anayasa sürecine bir göz kırpıp bir kapı kapatırlar, fakat ortada ne bir teklifleri ne de müşahhas ve muhterem bir hazırlıkları söz konusudur. Havanda su dövmekten başka hiçbir şey yapmazlar, yapamazlar.
MHP DÜŞMANLIĞINI GEÇİM KAPISI OLARAK GÖRÜRLER
DEM’lenmeyi ve Türkiye düşmanlarının demliği olmayı sömürgeleşmiş siyasetleriyle MHP düşmanlığını geçim kapısı olarak görürler. benimseyip hayranlıkla onaylarlar. MHP düşmanlığını geçim kapısı olarak görürler. Cumhur İttifakı’nı kötülemek ve edepsizce suç ortaklığı göstermek için yarış halindedirler.
Devlet Bahçeli'den Arda Güler ve Milli Takım yorumu
MHP lideri Devlet Bahçeli, TBMM'deki grup toplantısında, A Milli Futbol Takımı ve Arda Güler'le ilgili gündeme ilişkin açıklamalar yaptı.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, EURO 2024'te mücadele eden A Milli Futbol Takımımız ve son günlerdeki Arda Güler tartışmalarına ilişkin konuştu.
TBMM'de düzenlenen grup toplantısında gündemle ilgili açıklamalar yapan Bahçeli, EURO 2024 F Grubu son maçında Çekya ile karşılaşacak olan A Milli Futbol Takımı ile ilgili görüşlerini paylaştı.
Milli takıma başarı dileklerini ileten Bahçeli, Arda Güler ve teknik direktör Vincenzo Montella arasında yaratılan spekülasyonlarla ilgili dikkat çekici ifadeler kullandı.
Bahçeli, DEM Parti eski milletvekili Ferhat Encü'nün, Portekiz'e 3-0 yenildiğimiz maçtan sonra yaptığı paylaşıma da tepki gösterdi.
"YENSELER DE, YENİLSELER DE..."
Bahçeli'nin konuyla ilgili açıklamaları, şu şekilde:
"Milli takımımız ilk müsabakasında Gürcistan’ı yenmiş, ikincisinde de Portekiz’e yenilmiştir. Yarın akşam da kader müsabakası olan, gruptan çıkıp çıkmayacağımızın belli olacağı Çekya karşında evlatlarımız ter dökeceklerdir.
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, yenseler de yenilseler de, gruptan çıksalar da çıkmasalar da hepsinin gözlerinden hasretle öpüyor ve onlarla gurur duyduğumuzu bildiriyorum."
"ARDA'NIN PAYLAŞTIĞI GİBİ..."
"Ay yıldızlı formayı inançla taşıyan evlatlarımız Türkiye’yi ve Türk milletini en iyi şekilde temsil etmektedir. Portekiz maçından sonra özellikle sosyal medyada yapılan dedikoduları, genelde futbolcularımızla ve özelde de Arda Güler evladımızla ilgili yapılan tartışmaları takip ettim. Arda’nın paylaştığı gibi, Türk’e durmak yaraşmaz."
Teknik kadronun ve oyuncularımızın morallerini bozacak her türlü açıklama ve söylentiden özenle imtina edilmesi kanaatindeyim. Netice itibariyle futbolda yenmek de vardır, yenilmek de. Ümit ediyorum ki, aslanlarımız Çekya müsabakasından galibiyetle ayrılacaklar, bunun yanında Avrupa Şampiyonluğunu aziz milletimize hediye edeceklerdir.
"NAMUSSUZLUK"
"Yarın akşam ekran başında Türk Milli Futbol takımımızın muhteşem oyununa inşallah şahitlik edip dualarımla evlatlarımızın manen yanında olacağım.
Ancak Portekiz müsabakasından sonra TBMM’de görev alan eski ve sabıkalı DEM’li milletvekilinin yaşasın Portekiz mesajını sosyal medya hesabından paylaşmasını tam bir namussuzluk olarak yorumluyorum. Meğer ihanet nasıl da gönülleri kapatıp gözleri kör ediyormuş."
"SOYSUZ SOPSUZ BAYRAKSIZLAR"
"Bu hain ve sözde milletvekili eskisi şayet emekli maaşı alıyorsa derhal kesilmesi, vatandaşlıktan çıkarılması, sevincine ortak olduğu ülkeye gidip yerleşmesi tek seçenek olarak karşımızdadır. Bayraksızlar, bayraksızlar, Yere düşse bayrak sızlar, Nereden bilsin kıymetini Soysuz sopsuz bayraksızlar. Yaşasın Türk milleti.
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti. Yaşasın ve başarılı olsun Türk Milli Futbol takımı."